Türkiye’mizin yönetiminde uzun yıllar hizmet vermiş olan İsmet İnönü’ye, Türkiye’ye yaptığı hizmetler nedeniyle, Atatürk’ten sonra ‘İkinci büyük adam’ demek hiç de yanlış olmaz.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Türkiye’mizin yönetiminde uzun yıllar hizmet vermiş olan İsmet İnönü’ye, Türkiye’ye yaptığı hizmetler nedeniyle, Atatürk’ten sonra ‘İkinci büyük adam’ demek hiç de yanlış olmaz. Atatürk için ‘Anında karar veren ve uygulayan adam’, İnönü için ise ‘Çok düşünen ve sonra karar veren adam’ derlerdi. İnönü’ye ‘Tilki’ lakabı da yakıştırılmıştı. Tilki gibi zeki ve kurnaz olduğu için…
Atatürk vefat ettikten sonra ikinci Cumhurbaşkanımız olarak, Türkiye’yi ikinci dünya savaşına sokmayan merhum İnönü’ye büyük haksızlıklar yapılmıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasındaki becerileri ile Hitler’i bile korkutmuş olan İsmet İnönü bir dahiydi.
25 Aralık’ta anacağımız ve uzun uzun yazacağımız İsmet İnönü’nün çocuklarından biri Erdal İnönü idi. ‘İnsanlık Timsali’ diyebileceğimiz Erdal İnönü’yü 14 yıl önce 31 Ekim günü kaybetmiştik. Dün mezarı başında anılan Erdal İnönü hakkında çok şeyler yazıldı ve çizildi. Benim de anılarım var rahmetli ile.
Erdal İnönü ile, Bakanlığı sırasında Ankara’da yapmış olduğum görüşmeden sonra, bir Danimarka gezisinde de birlikte oldum. Büyükelçilik rezidansının bahçesinde aynı salıncağa oturduğumuz İnönü ile uzun uzun sohbet etmiştik.
Türkiye’yi yönetenler sınıfında, insanlık timsali olarak anılan İnönü ailesi fertlerinden Erdal İnönü, önce Kopenhag’da, sonra Lahey’de, daha sonra da Ankara’da konuşma şerefine nail olduğum muhterem bir insandı. Kopenhag’da,Türkiye Büyükelçiliği rezidansının bahçesinde bir salıncak üzerinde bir saat sohbet ettiğim Erdal bey ile, daha sonra Lahey’de bir toplantıda bir araya gelmiş ve o zaman yayınladığım Avrupa DÜNYA Gazetesi’ni incelemiştik.
Erdal İnönü ile Bakanlık yaptığı dönemde Ankara’da da görüşmüştüm.
Erdal İnönü ile son konuşmamız, 1991 Genel seçimlerinden sonra Doğru Yol Partisi ile SHP’nin kurduğu koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olduğu sırada gerçekleşmişti.
ERDAL İNÖNÜ’NÜN KISA BİYOGRAFİSİ:
Erdal İnönü, 6 Haziran 1926 Ankara’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da yaptı, 1947 de Fen Fakültesi’nden fizik lisansı diploması aldıktan sonra A.B.D.’ye gitti, California Teknoloji Enstitüsü’nde lisans üstü öğrenimi yaptı, yüksek lisans ve doktora derecelerini aldı, Teorik fizik alanında araştırmalar yaptı, Yurda dönünce Ankara Üniversitesinde Fizik Asistanı olarak göreve başladı.
Askerlik görevini yaptıktan sonra üniversite doçentlik sınavını verdi, 1957-1960 yılları arasında tekrar Amerika’ya giderek “Atom Enerjisinden Yararlanma” programı içinde çeşitli üniversite ve araştırma enstitülerinde araştırmalar yaptı. 1964 – 1974 tarihleri arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Fizik Profesörü olarak çalıştı, ODTÜ’de öğretim üyeliği görevinin yanı sıra araştırma ve yönetim görevleri de yaptı, Teorik Fizik Bölümü Başkanlığı, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, Üniversite Rektörlüğünde bulundu. 1974’te İstanbul Boğaziçi Üniversitesine geçti, 1974-1983 yılları arasında fizik profesörlüğünün yanı sıra 6 yıl kadar da Temel Bilimler Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı.
Erdal İnönü ile, Lahey ziyareti sırasındaki bir toplantıda yan yana oturmuştuk.
O zaman yönettiğim Avrupa DÜNYA Gazetesi’ni inceleyen İnönü, özellikle Hollandaca yazılarımızı sürdürmemimiz tavsiye etmişti.
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun kuruluşuna katkıda bulundu ve TÜBİTAK Temel Araştırmalar Enstitüsü’nde kurucu müdürlük görevini yürüttü. Aynı zamanda NATO Fen Komitesi’nde çalıştı ve UNESCO Yürütme Kurulunda görev aldı. 1983 yılında siyasete atılan Erdal İnönü, Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) kurucu Genel Başkanı oldu, SODEP ile Halkçı Partinin Birleşmesi sonucu kurulan SHP’nin ilk olağanüstü kurultayında SHP Genel Başkanı seçildi, Bu görevini 1993 yılına kadar sürdürdü. İnönü, 1986 yılı ara seçimlerinde İzmir Milletvekili seçilmiş, 1987 ve 1991 genel seçimlerinde yeniden aynı ilden milletvekili seçilerek parlamentoda görevine devam etti.
1991 Genel seçimlerinden sonra Doğru Yol Partisi ile SHP’nin kurduğu koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev üstlendi ve 1993 yılına kadar bu görevini sürdürdü. SHP’nin Cumhuriyet Halk Partisi ile birleşmesinin ardından, 27 Mart 1995 tarihinde Koalisyon’un Sosyal Demokrat kanadında değişikliğe gidildi, Erdal İnönü bu değişiklikle Dışişleri Bakanı olarak atandı ve 1995 yılının Mart ve Ekim ayları arasında Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.
SHP Onursal Genel Başkanı Erdal İnönü, yaklaşık bir yıldır kan kanseri tedavisi görüyordu. Erdal İnönü’ye son olarak Houston’daki bir hastanede deneysel tedavi uygulanıyordu.
Prof. Dr. Erdal İnönü, 20 Ağustos 2007’de zatürre nedeniyle hastaneye yatırılmıştı. İnönü’nün hastalığı kontrol altına alınmıştı. Ancak yapılan ileri tetkiklerde, daha önce kontrol altında olan hastalığı anlaşılınca ABD’de tedavi gördüğü merkeze gönderilme kararı alınmıştı.
Deniz Baykal’ın CHP’nin eski çizgisini tasfiye kararı üzerine bir kısım arkadaşıyla birlikte CHP’den istifa etti. 31 Ekim 2007 tarihinde ABD’nin Houston şehrinde vefat etti.
Bakınız, Prof. Dr. İbrahim Ortaş, rahmetlinin ölüm günü geçen yıl neler yazmıştı:
Erdal İnönü’nün Ölüm Yıldönümünde Saygıyla Anılmasının Önemi ve Anlamı
Bugün zarafet sahibi insan, bilim insanı, politikacı ve ülkenin kurucu liderlerinden İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü’nün 13. ölüm yıl dönümü.
Yaygın Medyada Erdal İnönü hakkında çok sayıda önemli özellikleri anlatıldı. Erdal İnönü ölümü sonrası toprağa verilirken, yaygın medyada şunların yazıldığını okumuştuk.
En nazik siyasetçi. Bilge kişi. Mütevazı. Esprili. Uygar. Saygın. Dürüst. Hoşgörülü. Güler yüzlü. Zarif. Centilmen. Bilim adamı. Seviyeli. Erdemli. Kucaklayıcı. Uyumlu. Entelektüel. Vatanperver. Sözde değil özde demokrat. Koltuğunu bırakabilen. Konuşmaktan çok dinleyen. TBMM’sinde fizik problemleri çözen lider.
Bilgiliydi. Akla ve bilime inanıyordu. Alçakgönüllüydü. Hoşgörülüydü. Uzlaşmacıydı. Güler yüzlüydü. İnsan sevgisiyle doluydu. Kavgacı değil, barışçıydı. Bölücü değil, birleştiriciydi.
Çok boyutlu bir insandı. Bilim adamı. Mizahçı. Siyasetçi. Yazar. Artık onun gibi biri bir daha yetişmez. Erdal İnönü efsaneleşti.
Ölüm dönümlerinde her yıl giderek daha çok kişi tarafından anılan Erdal İnönü’nün önemi şimdilerde daha mı çok anlaşılıyor sorusu gündeme geliyor. Bilim insanı olarak yurt dışında fizik bilimi alanındaki çalışmaları ile tanınan bir bilim insanı.
Ülkemizin Siyaset Yapma Biçimini Benimsemedi ve Siyaset Yapmaktan Ayrıldı
Siyasete toplumun talebi ile katılmıştı. Ancak siyasetin bilinen jargonu ile bilim insanı kültürü ile yetişmiş Sayın İnönü’nün konuşması, davranışı ve çıkışları birbirine uymuyordu. Çoğu zaman lider özellikleri tanımlanırken Sayın İnönü ve toplumu harekete geçiremediği nezaketli ve sade duruşu önemsenmekle birlikte yetersiz görülmüştü. Erdal Bey siyasetin yapılış biçiminin kendisinin kültürüne uygun yapılmadığını bildiği için siyasi yaşamına kendi isteği ile son verdi. Tekrar bilimsel çalışmalarına döndü.
Erdal Bey söz söyleyerek şirin gözükmek yerine kişinin duruşu ve yaptıklarının önemli oluğunu belirtiyordu.
Erdal Bey ile bilim tarihi konusunda e-posta üzerinden tanıştım, daha sonra Çukurova Üniversitesine geldiğinde Araştırma Çiftliği ve işletmelerini gezdirdim. Çok hoş sohbet ettik. Gerçekten küçük işlerin insanı olmadığını yaşamı ve davranışları ile her an gösteriyordu.
Bugün geriye baktığımızda ülkemizin içeride ve dışarıda yaşadığı sorunlar, siyasetin yapılma tarzı ve ağırlaşan yaşam koşuları Sayın Erdal İnönü ve babası İsmet İnönü’nün devlet insanı ve yönetim anlayışlarının önemini daha iyi anlamımızı sağlıyor.
Toplumun gözünden, mevcut siyaset ve siyaset yapma biçiminin artık tercih edilmediği anlaşılıyor. Kararsızların oyunun siyasi partilere olan eğilimin çok üstünde olması sanırım bir mesaj veriyor. Ancak hayatın her olayı ve algısı siyasi olduğu için siyasetsiz olamaz. Siyaset gibi halka hizmet işlevi olan ulvi bir mekanizmayı siyasetçilerin günübirlik çıkar ilişkilerine heba etmemeleri önemli. Farklı görüşlerin olması yaralı ve geliştirici. Sayın İnönü’nün sanırım bu anlamda halkın içinde bir insan olarak, halkın hizmetinde bir politikacı olarak toplumun önüne çıkmış olması anlamlıydı.
Dış Siyasete Baba İnönü’nün Duruşu Bağımsızlıkçıydı, İçeride Özgürlükçü
Günümüzde yaşadığımız dış politika sorunları özellikle de ABD ile 1960’lı yıllarda Kıbrıs konusunda yaşanan sorun sonrası ABD başkanı Johnson’un İsmet İnönü’ye yolladığı ünlü mektuptaki tehditlere yazdığı yanıtta ‘Yeni bir dünya kurulur, Türkiye’de oradaki yerini alır ‘diyebilmiş ve böylece bağımsız bir devletin emperyalistlere karşı bağımsızlıkçı duruşunu ve kararlılığını göstermişti.
İsmet İnönü, vatanımızı sömürgeci devletlerden temizledikten sonra yeni Türkiye Devleti’nin kurulup ertesinde Cumhuriyet ilan edilmesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm dünya devletleri arasında layık olduğu yere getirilmesinde Mustafa Kemal ile birlikte tarihe damgasını vuran ikinci kişiliktir. Askeri ve diplomatik görevleri bittikten sonra da Türkiye demokrasisi için önemli görevler üstlenmiştir. Görevi süresince, Türk demokrasisi ondan çok şey öğrenmiştir. İsmet İnönü’nün Atatürkçü, devrimci düşünceleri yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin mihenk taşlarını oluşturmuştur. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ona verdiği “Milli Şef” lakabı, onun bu ülke için ne kadar büyük ve değerli bir insan olduğunun en büyük göstergesidir. Milli Şef’in ‘Bu ülkede ne zaman namuslular, namussuzlar kadar cesur olursa işte o zaman ülke düzelecektir’ sözünün Türk demokrasi tarihinde ne kadar önemli ve derin bir anlam taşıdığını bir kez daha içinde bulunduğumuz bu günlerde hatırlatmak gerekir. Bu sözler şu anda Türk demokrasisinin hangi boyutlarda olduğunu ve en önemlisi hangi süreçlerden geçerek bu noktaya geldiğinin en geçerli belgelerinden biridir…
Türkiye’nin Muasır Medeniyetler Seviyesinin Üzerine Çıkması Bilime Yapacağı Katkı İle Sağlanır
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sayısız katkısı olmuş baba ve oğul İnönülerin Türkiye toplumuna özellikle de gençlere kişilikli, erdemli aydınlık düşüncelere ışık tutacak davranışlar iletmişlerdir. Türkiye’nin 100 yıl öncesine göre geldiği yer yetersiz görülse de Rönesans’ı, Sanayi Devrimini ve Aydınlanmayı kaçırmış potansiyel bir ülkenin Cumhuriyet’le birlikte yeniden üretici ve muasır toplumlar düzeyinin üzerine geçmesi azımsanamaz.. Ancak istenilen düzeyde başarsaydık, bugün hem içeride hem dışarıda yaşanan sorunları aşmanın tek yolunun bilim ve teknoloji ile demokraside güçlü olmak olduğunu anlardık. Sayın Erdal İnönü’nün fizik bilimi çalışmaları ve temel bilim alanlarındaki çalışmaları arzu edildiği şekilde yapılsaydı bugün kendi teknolojimizi kendimiz yapardık. Yine de yapacağımıza inanmaktayım. Yeter ki demokrasimiz zenginleşsin, bilimsel kurumlarımız özerk ve bilim insanlarımız özgür olsun. İnsanımız liyakate ve yeteneğine göre işe ve aşa kavuşsun.
Prof. Dr. İBRAHİM ORTAŞ
Çukurova Üniversitesi/ Ziraat Fakültesi / Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü. Adana