CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Grup toplantı salonunda Kılıçdaroğlu'nun oturduğu sıraya, vefat eden CHP Tunceli eski Milletvekili Kamer Genç'in fotoğrafı ve karanfiller konuldu.
Toplantıya bir süre geç başladıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Nedeni, bizi kimse dinlemesin diye bu kez de kaymakamlarla toplantı yapmış ve bizim grup toplantısı saatine denk getirmiş. İnsanda biraz ahlak olur. Cevabını verceğim hiç endişe etmeyin" diye konuştu.
Geçen hafta üç ayrı acı yaşadıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, vefat eden iş adamı Mustafa Koç'a, edebiyatçı Tahsin Yücel'e ve eski CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'e Allah'tan rahmet diledi. Kılıçdaroğlu'nun, yaşadıkları acılardan birinin de Genç'in vefatı olduğunu söylemesi üzerine salondakiler Genç'i bir süre ayakta alkışladı.
Genç'in, "milletin vekili" olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Kamer Genç, rüzgara karşı yürüyen biriydi. İlkelerinden asla ödün vermedi, haksızlıklara tahammül etmedi, onun kaybı siyaset tarihi açısından önemli bir boşluk. Bir muhalefet partisinin yapması gerekeni tek başına yapan saygın bir milletvekiliydi" diye konuştu.
Konuşmasında Uğur Mumcu'yu da anan Kılıçdaroğlu, "Mumcu'nun kendisinden korkmadılar, onun düşüncelerinden korktular. Katillerin hiçbiri meydanlarda yok ama Uğur Mumcu milletin gönlünde yaşıyor. Onun verdiği mücadeleyi unutmayacağız" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şehit edilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ı da anarak, hem Mumcu hem de Okkan'ın katillerinin bir an önce bulunmasını istedi.
Türkiye'nin birçok alanda sorunları bulunduğunu, temel sorunlardan birinin ise dış politika olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir duvara sırtını yaslayacak durumda olmadığını belirtti.
Defalarca uyarmalarına rağmen iktidarın kendilerini hiç dinlemediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Geldikleri nokta, Türkiye, Suriye ve Ortadoğu politikasında ağır bir yenilgi almış devlet konumunda. Bu kadar ağır bir yenilgiyi biz içimize sindiremiyoruz" diye konuştu.
Önümüzdeki günlerde Cenevre'de uluslararası bir Suriye toplantısı yapılacağını anımsatan Kılıçdaroğlu, CHP olarak "önce Suriye'de çatışmasızlık döneminin başlaması ve ardından demokrasinin gelmesi" şeklinde önerdikleri konuların Cenevre'de görüşüldüğünü bildirdi.
"Şu anda hükümet de bizim geldiğimiz noktada" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Eğer orada gerçekten de Türkiye'nin çıkarlarını koruyan bir politika izlerlerse biz hükümete her türlü desteği veririz. Açık ve net söylüyorum; biz ülkemizi seviyoruz. Ortadoğu'da daha güçlü olmak istiyoruz. Eğer Türkmenleri de masaya oturturlarsa ki oturtmaları gerekiyor, o zaman Suriye sorunun çözümünde kesintisiz destek oluruz. Sayın Davutoğlu'na şunu da söylemek isterim; sakın bir daha ağzınıza şu kırmızı çizgiler lafını alma. Yok öyle bir şey. Sen 'şu kırmızı çizgimizdir' diyorsun, ertesi gün bir bakıyorsun tam tersi olmuş. 'Fırat'ın batısına geçilmeyecek', geçildi. 'PYD masaya oturmayacaktı', davet ettiler. Şimdi direniyorsun, hak veriyorum doğru. Ama nedir bu tablo? Siz Salih Müslim'i hangi gerekçeyle Türkiye'ye davet ettiniz? Şimdi diyorsunuz ki 'o terörist'. Güzel. Kardeşim, niye davet ettin? Üstelik birden fazla. Senin lafın, politikan havada kalmıyor mu? İtibarı kaybolan bir Türkiye ile karşı kaşıyayız. İtibarımızı kazanmak için bizden ne istiyorlarsa onu yapmaya hazırız. Biz ülkemizi, bölgemizi seviyoruz. Ama Türkmenleri masaya oturtmazsanız, bunun hesabını o zaman bu millete vereceksiniz."
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yurt dışında CHP'yi şikayet ettiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Sen gidip yurt dışında CHP'yi şikayet ettiğinde eline ne geçecek? Üstelik, doğruyu söylemeyerek" dedi.
Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaptığı basın toplantısında, "Suriye'den göçmenler geldi, muhalefet propaganda yaptı, bunları göndereceğiz" dediğini aktararak, şu ifadeleri kullandı:
"Bari doğrusunu söyle. Yalan söylemek bir ülkenin başbakanına yakışmaz. Bizim doğrumuz neydi; evet Suriyelileri göndereceğiz ama ne zaman? Suriye'de barışı, istikrarı sağlaycağız, bütün Suriyelileri de kendi ülkelerine göndereceğiz. Bu kadar açık. Kaldı ki ben yurt dışına gittiğimde Türkiye'nin mülteciler konusunda elinden gelen her çabayı gösterdiğini söyledim. 'Türkiye'yi bu konuda suçlayamazsınız, asıl sorumlu sizsiniz' dedim. 'Suriye'de kavga çıktığında sesiniz yoktu. Milyonlarca insan öldüğünde sesiniz yoktu. Ne zaman ki mülteciler Türkiye'ye geldiler, yine sesiniz çıkmadı. Avrupa'ya göç başlayınca etekleriniz tutuştu. Bunun sorumlusu sizsiniz'. Ben açık ve net söyledim. Benim söylediğim cesaretle aynı şeyi söyleyemiyor, kalkmış CHP'yi suçluyor. Allah akıl fikir versin. Nasıl ülkeyi yönetecek gerçekten merak ediyorum? Bu süreçte Türkiye'nin 3 milyar avroya toplama kampına dönüşmesini de doğru bulmuyoruz. Türkiye kendi iradesini satmamalıdır. Öyle bir şey de olmamalıdır."
Grup toplantılarında her zaman ahlaktan, erdemden, adaletten, hukukun üstünlüğünden söz ettiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, bu saydıklarının bir toplum için olmazsa olmaz kurallar olduğunu vurguladı.
Bir siyasetçinin milletin huzurunda açık açık yalan söylemesi durumunda, millete "sen yalan söyleme" denemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Eğer bir bakan çıkıp milyarlık saati koluna taktığı halde, rüşvet aldığı halde Meclisin kürsüsünden kendisini yalan belgelerle savunmaya kalkar ve o parlamento ona hiçbir şey yapamazsa, vatandaşa 'gel bu parlamentoya saygı göster' diyemezsiniz. Ahlak bu kadar önemlidir" açıklamasında bulundu.
"Sayın Erdoğan'la aramızda bir tartışma var" diyen Kılıçdaroğlu, "Hani derler ya 'her şeyde bir hayır vardır' diye, emin olun bu işte de bir hayır var. Böylece, Türkiye'nin içinde bulunduğu çürümüşlüğü topluma anlatmak için bir fırsatımız oldu" dedi.
Ahlakın bütün inançların ortak temeli olduğuna dikkati çeken Kemal Kılıçdaroğlu, Hazreti Peygamber'in de "Ben güzel ahlakı temsil etmek için görevlendirildim" dediğini anımsattı.
Kılıçdaroğlu, Japonya'da bir belediye başkanının 4 saat su akmadığı için istifa ettiğine işaret ederek, "Ahlak budur, sorumluluk hmektir" ifadesini kullandı.
Burada siyasetçilerin rolüne değinen Kılıçdaroğlu, kişiyi kanaat önderi yapan şeyin ahlaklı duruşu olduğuna dikkati çekti.
İktidar partisini eleştiren ve Türkiye'nin şu anda ahlaki bir çürümüşlük içinde olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, bugüne kadar bunu birisinin çıkıp açıklıkla ortaya koymadığını bildirdi.
Türkiye'de her 4 kişiden birisinin depresyonda olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, anti depresan ilaç kullanımının yılda 26 milyon olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, "İnsanlar niye depresyona girer? Hani evlerde huzur vardı? Hani bereket vardı bu ülkede? 26 milyon insan neden anti depresan ilaç kullanır? Bir Allah'ın kulu çıkıp bunu topluma anlatmalıdır" diye konuştu.
Boşanma olaylarının da hızla artığını dile getiren Kılıçdaroğlu, boşanma olaylarında 2002- 2014 yılları arasında yüzde 37,3'lük bir artış olduğunu savundu.
Ailenin temelden sarsılmaya başladığını belirten Kılıçdaroğlu, bu dönemde kadına yönelik şiddetin ise yüzde bin 400 arttığını öne sürdü.
Gaziantep'te bir işçinin "banka borçlarını ödeyemiyorum" diye kendini yaktığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabını veriyorlar mı? 6 milyonu aşkın işsizimiz var, 17 milyonu aşkın yoksulumuz var. Ailelerin yüzde 85'i geçim sıkıntısı çekiyor. Bunlar devletin resmi rakamları" dedi.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Neden intihar artar? Yüzde 33 artış var. Gencecik çocuklarımız intihar ediyor. Uyuşturucu... Son 13 yılda yaygınlaşan uyuşturucu, Türkiye'nin başına bir bela olmuştur. Din, iman edebiyatı yapıyorlar değil mi? Toplum, ahlaki temeller olarak sarsılıyor. Uyuşturucu bağımlılığında artış oranı yüzde 678. Uyuşturucu ticareti nedeniyle cezaevlerine girenlerin sayısındaki artış yüzde 355. Bugüne kadar bonzai kullanımındaki artış yüzde 300. Uyuşturucu kullanım yaşı 10 yaşa indi. Biz araştırma önergesi veriyoruz 'uyuşturucu olaylarını TBMM çözsün' diye. AKP, 'bunun araştırılmasına gerek yok' diyor. Düşünün AKP'nin nasıl bir Türkiye yarattığını? Bize göstermedikleri, toplumdan gizledikleri gerçekler bunlar. Fuhuşta, yüzde 790 oranında artış var. 300 bini aşkın kadın fuhuş çetelerinin elinde, esir ticareti gibi kullanılıyor. Bu Adalet ve Kalkınma Partisi ne yapıyor, bana söyler misiniz? Adalet bunların neresinde? Kalkınma bunların neresinde? Biz bunları sormayacak mıyız?"
Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin ettikleri yemine sadık kalmaları, ahlaklı ve erdemli tutumları, yaşamları, konuşmaları ve insan sevgileriyle millete örnek olmaları gerektiğini belirtti.
Halka örnek olması gerekenlerin başında cumhurun başının geldiğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, "Sen örnek oldun da biz sana saygısızlık mı yaptık?" diye sordu.
Cumhurbaşkanlığı makamının anayasayı, yasaları, hukuku gözetmek zorunda olduğuna işaret eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Liderlerin bir görevi vardır. Cumhurbaşkanlarının bir görevi vardır. Bakanların görevi vardır. Topluma örnek olmak zorundadırlar. Topluma örnek olmayı bırakıp, ayrıştırır bir noktaya taşırsanız işte bu çürümeyle toplumu karşı karşıya bırakırsınız. Türkiye'nin geldiği nokta budur" diye konuştu.
Kanaat önderlerinin ahlakı yücelttikleri için bulundukları noktaya geldiklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bir ülkenin cumhurbaşkanı ettiği yemine sadık kalmazsa, topluma örnek olamaz. Toplumdaki bozulmayı, çürümeyi besler. 13 yıldır toplumdaki çürümeyi böyle beslediler. Din, iman edebiyatı yaptılar. Hangi dinde ahlak ikinci sınıf bir pozisyondadır? Hangi inançta ahlak çöp sepetine atılmıştır? Bana biri çıkıp söylesin. Böyle bir anlayışı biz kabul etmiyoruz."
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında, tek partili dönemde Meclis'e dört yolsuzluk davası geldiğini, tamamının da faillerinin Yüce Divan'a gönderildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, hiçbirine "bu bizim partilimizdir" denilmeden, her kuruşun hesabının sorulduğunu aktardı.
Bu yaklaşımın ahlakın göstergesi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, kendilerinin de bu yaklaşımdan yana olduğunu bildirdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Sayın Erdoğan, muhtarlar toplantısında bir konuşma yapıyor, 'Aslında bu zatın asıl karın ağrısını ortaya dökerim ama ben bu konuları konuşmaktan hicap duyuyorum. Ben de söyledim, nedir bu karın ağrısı bir öğrenelim. Benim çok şükür karnımdan yana bir ağrım yok, bir sorunum da yok. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, konuşurken hep dikkatli bir üslup kullanmaya özen gösteriyorum. Şimdi size söyleyeceğim kelimelerin hiçbirisi bana ait değil. Cumhurun başı olduğunu söyleyen zata ait. Zat sözcüğü de bana ait değil, o da ona ait. 'Ananı da al, git. Artistik yapma' diyen ben değilim, o. 'Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü' bunu söyleyen ben değilim, o. 'Ahlaksız, şerefsiz, rezil' söyleyen ben değilim, söyleyen o. 'Cibilliyetsizler' söyleyen ben değilim, o. 'Edepsizler' söyleyen ben değilim, söyleyen o. 'Cahil ve ahlaksız' söyleyen ben değilim, söyleyen o. 'Boyunlarındaki tasmalardan kurtardık' diyor gazetecilere. 'Gavur İzmir' söyleyen ben değilim, söyleyen o. 'Çirkef' söyleyen ben değilim, söyleyen o. 'Kitap taşıyan merkepler' söyleyen ben değilim, o. 'Edepsizlik, alçaklık, adilik' söyleyen ben değilim, söyleyen o. Şimdi bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, cumhurun başkanı olan kişi böyle konuşursa, ne olacak bu memleketin hali? Bunları söylüyor ama diyor ki 'Benim terbiyem müsaade etmediği için ona cevap vermiyorum' diyor. Lafa bakın. Ya terbiyen müsaade etseydi ne olacaktı bu memleketin hali?"
SSK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemle ilgili de gerçek olmayan ifadeler kullanıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "O kadar çok da yalan söylüyor ki hayret edersiniz. Meşhur bir yalan var biliyorsunuz benimle ilgili 'SSK'yı batırdı' diye. Ben de burada bir belge gösterdim, bütün müfettiş ordusunu seferber ettiler, 'Acaba bu Kılıçdaroğlu'nun bir açığını bulabilir miyiz?' diye. Bulamazsın kardeşim. Senin müfettişlerin de rapor verdi, 'Yok öyle bir şey' diye. Ben kul hakkı yemem kardeşim, sen yersin. Biz Allah'tan korkarız, kul hakkı yemeyiz. Ama sen tıka basa yersin, ben onu gayet iyi biliyorum" diye konuştu.
SSK Genel Müdürlüğün'den 1990 yılında emekli olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, o dönemde devletin SSK'ya, emekli aylıklarının ödenmesinde ortan çıkan finansman açığı için aktardığı paranın 2 milyar 750 milyon lira olduğunu açıkladı.
2015 yılında SGK'ya aktarılan paranın ise 80 milyar 629 milyon lira olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Şimdi ben açık ve net soruyorum, SGK'yı kim batırdı? Üstelik ben genel müdürlük yaptığım dönemde emeklilik yaşı kadınlarda 38, erkeklerde 43'tü. Şimdi emeklilik yaşını 65'e çıkardın. Rakamları açıkladım. Şimdi çık söyle bakayım, SGK'yı kim batırdı? Ben mi batırdım, sen mi batırdın?" dedi.
Sadece kendisini eleştirebilmek için iktidarın, SGK'ya aktardığı paranın miktarını gizlediğini de öne süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Diyor ki 'Kılıçdaroğlu benim rakibim değil'. Allah korusun. Ben senin rakibin olamam. Ben kul hakkı yemem. Kul hakkı yemeden nasıl senin rakibin olacağım? Ben yolsuzluk yapmam, rüşvet yemem, senin rakibin olamam. Kimse o konularda senin eline su bile dökemez. Açık ve net söylüyorum ve kendisine sesleniyorum, ey diktatör bozuntusu, benim karnım ağrımıyor, benim yüreğim ağrıyor. Ülkenin bir bölgesi Iraklaştı, Suriyeleşti, yerle bir oldu. Yüzbinlerce insan evini barkını terk etti, on binlerce çocuğumuz okula gidemedi, memleketin fidan gibi çocukları şehit oluyorlar, benim yüreğim ağrıyor, yüreğim. Ne karın ağrısı? Sınırlarımız kevgire döndü, tüm komşularla ilişkilerimiz bozuldu. Yeryüzünde itibarımız yerle bir edildi. Benim karnım değil, yüreğim ağrıyor. Memleketimde hukukun yok edilmesi, aydınların, gazetecilerin hapishanelere tıkılması, özgürlüklerin yok edilmesi, benim yüreğimi ağrıtıyor. İnsanların birbirine düşman edilmesi, cepheleşmiş bir Türkiye'ye tanık olmak benim yüreğimi ağrıtıyor. Yolsuzluk, yasaklar, yoksullukla pençeleşen 17 milyon kişiyi görünce benim yüreğim ağrıyor. Ve ben, bu diktatör bozuntusunun yüreğinin olmadığını gayet iyi biliyorum. Daha doğrusu yüreği işkembesine indiği için, orada yok. Bir insanın yüreği işkembesine inmişse, ondan bu memlekete fayda gelmez. O nedenle bunun karın ağrısını gayet iyi biliyorum. 17-25 Aralık'ta yediklerinin midesinde sorun yarattığını gayet net biliyorum. 'Sen benim rakibim olamazsın' diyor? Doğru söze ne diyelim. Ben senin rakibin olamam, çünkü sende işkembe bende de yürek var. Şunu kabul ederim, 'Bir ülkenin cumhurbaşkanı böyle eleştirilmemeli'. Doğrudur. Ama hak etmiyorsa, eleştirilmemeli. Hak ediyorsa ben eleştirmek zorundayım. Mazlumun hakkını korumak için, güzel ahlakı, hukuku, vatandaşın haklarını korumak için eleştirmek zorundayım."
Hiç kimsenin "Ben istediğimi yaparım" anlayışı içinde bulunamayacağını, hukukun ve kuralların herkes için geçerli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Söyledim yine söyleyeceğim, ya anayasal sınırlar içine çekilir, tarafsızlığını korur, saygı görür ya da ben eleştirmeye devam edeceğim" değrlendirmesinde bulundu.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA