Tarih: 04.10.2016 17:29

KILIÇDAROĞLU:``TÜRKİYE`DE BİR KARŞI DARBE GİRİŞİMİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ``

Facebook Twitter Linked-in


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 26. Dönem İkinci Yasama Yılı ilk grup toplantısında, muharrem ayını ve Roş Aşana Bayramı'nı kutladı. FETÖ'nün darbe girişiminin siyasi sorumlusunun kim olduğunun sorulduğunu belirterek, "Açık ve net söylüyorum; bu işin siyasi sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti'ni 14 yıldır yönetenlerdir, nokta." dedi. 

Eylülün son haftası Tokat'ın Turhal ilçesinde şeker fabrikası çalışanlarıyla bir araya geldiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dünya şeker üretiminde beşinci olduğunu kaydetti. 

CHP iktidarında hiçbir şeker fabrikasının özelleştirilmeyeceğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, bu fabrikalarda çalışan 3 bin 300 geçici işçinin ise kadroya alınacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, iktidarlarında şeker pancarı üretimine sonuna kadar destek olacaklarını ifade etti. 

Üniversitelerin açıldığını ve ailelerin yine yurt sorunu yaşadığını savunan Kılıçdaroğlu, iktidar olmaları durumunda en geç bir yıl içinde yurt sorununu çözeceklerini söyledi. 

Kılıçdaroğlu, iktidarın Türkiye’nin hiçbir derdine derman olmadığını savunarak, ülkede 6 milyon işsiz bulunduğuna değindi. 

Her dört gençten birinin işsiz olduğuna da dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Hangi sorunu çözdünüz? Çocuklarınızın sorununu çözdünüz, ben biliyorum. Peki üniversiteyi bitiren gariban vatandaşın işini çözdünüz mü? Hayır." dedi. 

Kişi başına düşen gelirin 2002-2016 arasında arttığını, ancak borç miktarının da arttığını dile getiren Kılıçdaroğlu, vatandaşın kişi başı borç miktarının bu sürede yüzde 6 bin 650 oranında arttığını ileri sürdü. 

Kılıçdaroğlu, iktidarın hiçbir gerekçe yaratmaya hakkı olmadığını vurgulayarak, "14 yıldır tek başına yönetiyorsunuz, mazeret üretmeye hakkınız yok. Vatandaşın derdini çözdün çözdün, çözmediysen bu milletin tahammülü artık kalmadı. Hep beraber bu düzene isyan etmek zorundayız ve bu düzeni değiştirmek zorundayız. Halktan yana, insandan yana bir düzen kurmak zorundayız." ifadesini kullandı. 

Büyümenin, kalkınmanın ancak bilgiyle olabileceğini aktaran Kılıçdaroğlu, dünyada bilimsel araştırma kuruluşlarının kalitesine yönelik yapılan araştırmaya göre, Türkiye'nin 2014'te dünyada 64’ncü sırada iken bu yıl 103’üncü sıraya gerilediğini kaydetti. 

Hükümetin 2002'de terörsüz bir ülke devraldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Şimdi Türkiye terör batağında. Son 6-7 ayda 500'ün üzerinde şehidimiz var. Bu işin sorumlusu kim? Terör örgütüyle masaya oturan kim? Şehitlerin hesabını kim verecek? Eskiden bir PKK terörü vardı. Şimdi IŞİD terörü, en sonunda FETÖ terörü çıktı. İyi de bunları yaratan, 14 yıldır ülkeyi yöneten sensin." diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, iktidarın "terörü önleyeceğim" diye getirdiği her kanuna destek verdiklerini ifade ederek, "Buyur engelle, niye faturayı anneler çekiyor? Neden annelerin gözyaşlarını dindirmiyorsun?" sorusunu yöneltti. 

İktidarın sadece terör değil, dış politikada da "çuvalladığını" anlatan Kılıçdaroğlu, Mısır ve Suriye ile yaşananlara değindi. 

"Suriye’de akan Müslüman kanının sorumlusu kim?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

"İsrail'le kavga ettiler, sonra tıpış tıpış gidip İsrail'in her dediğinin altına imzayı bastılar. 9 vatandaşımız uluslararası sularda öldürüldü ve dediler ki 'Gazze ablukası kalkmadan asla barış olmaz.' Gazze ablukası aynen devam ediyor. Eğer bunu CHP yapsaydı, emin olun Türkiye'de kıyamet kopmuştu. Her cuma namazı sonrası bütün camilerde eylem vardı. Geçmişte o eylemleri yapanlara soruyorum; Allah aşkına sizde vicdan var mı? Memleketin itibarını İsrail'e 20 milyon dolara sattılar." 

Kılıçdaroğlu, İsrail'in Türkiye'nin büyükelçisini çağırıp kendilerininkinden daha düşük boyda sandalyeye oturttuğunu anımsatarak, bu duruma ise hiçbir tepki gelmediğini savundu. 

Lozan tartışmalarına değinen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: 

"Ama İnönü ne yaptı? Onlar tarih bilmedikleri için anlatmak isterim. Lozan'a gider İnönü, toplantının yapıldığı salona girer. Bakar ki bütün başkanların sandalyeleri aynı, kendisine tahsis edilen sandalye küçük bir sandalye. Der ki 'bu niye böyle?'. 'Aynı ebatta sandalye bulamadık' derler. İnönü salonu terkeder. 'Niye ayrılıyorsunuz?' sorusu üzerine de 'aynı ebatta sandalye bulduğunuzda ben salona gelirim' der. İşte onur bu. Kalkarsın Lozan'a laf edersin. Atatürk'ün Nutuk'unun ilk 50 sayfasını okusalar bütün gerçeği öğrenecekler. 

Eskiden Türkiye, bütün Ortadoğu'da sorun çıktığı zaman başvurulan bir ülkeydi, bugün dışlanan bir ülke. Benim ağırıma gidiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı BM'de boş sıralara konuşmamalı. Çünkü Ortadoğu'nun en önemli ülkesi Türkiye. Eğer o salon boşsa oturup kendimize şu soruyu sormamız gerekir; Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Bütün Arap kardeşlerime sesleniyorum; sizinle ortak tarih birliğimiz, ortak kültürümüz, ortak inançlarımız var. CHP iktidarında bütün Arap dünyasını kucaklayacağız, sorunlarını çözmesi için elimizden gelen barış katkısını sonuna kadar yapacağız." 

İktidarlarında Arap halklarıyla kardeş olacaklarını, kavga etmeyeceklerini tekrarlayan Kılıçdaroğlu, barış ve huzur içinde bir Ortadoğu'yu el birliğiyle inşa edeceklerini söyledi. 

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 14 yılın sonunda bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, ABD, Fransa, Japonya, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde neden darbe yapılmadığını sordu. Kılıçdaroğlu, "Çünkü oralarda tam demokrasi, özgürlük var. İnsanlar düşüncelerini söylüyorlar, darbenin ilacı budur. Baskıcı bir yönetim yok." dedi. 

Türkiye'nin nasıl bu noktaya geldiğinin iyi sorgulanması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "240 şehidimiz oldu, bunun sorumlusu kim? Şimdi demokrasi şehitleri için özel bir düzenleme yaptılar. Onların yakınlarına daha yüksek aylık veriliyor. Tabii ki verilsin. Peki ama diğer şehitlerimizin yakınlarına niye verilmiyor? Şehitler arasında ayrım olur mu? Çifte standart olur mu? Bunu anlamakta zorlanıyorum." değerlendirmesini yaptı. 

Kılıçdaroğlu, zaman zaman kendisinin "Yenikapı ruhuna ihanet etmekle" suçlandığını anımsatarak, şu açıklamalarda bulundu: 

"Önce bir gerçeğin altının özenle çizilmesi gerekiyor; FETÖ dedikleri örgütü kim büyüttü? Kim bu hale getirdi? Bunu iyi anlamazsak, darbe girişimini de zaten iyi anlayamayız. Sayın Cumhurbaşkanı, 3 Ağustos 2016'da şunu söylüyor; 'Bir ortak yanımız vardı, inanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapı' diyor. Bu aynı menzilden ne kastediliyor çıkıp anlatılması lazım. Öbürünün menzilini biliyoruz. Bunun da menzili aynı. O zaman kavganın sebebi ne? Aynı menzile erken ben mi gideceğim, sen mi gideceksin? Kavganın sebebi bu. 'Aldatıldık' diyor. Bir cumhurbaşkanı, 'beni aldattılar' dedikten sonra o makamda oturabilir mi? 'Haberimiz yoktu' diyor. Ne demek yoktu, bal gibi haberiniz vardı." 

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşması sırasında, 25 Ağustos 2004 tarihli MGK kararını gösterdi. 

Kararı ve kararı imzalayanları tek tek okuyan Kılıçdaroğlu, "Kapı gibi haberin var. Altında da imzan var. Bu karar 2013'te bir gazetede yayınlandı. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan'ın başdanışmanı 'o karar yok hükmündedir' açıklaması yaptı. Peki nasıl oluyor da yok hükmünde? 'Bu işin siyasi sorumlusu kim?' diyorlar. Açık ve net söylüyorum; bu işin siyasi sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti'ni 14 yıldır yönetenlerdir, nokta." diye konuştu. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bir milyonu aşkın mağdur var, ortada sorumlu yok. Din, iman, inanç, itikat, adalet, hukuk nerede? Bu sorumlular nerede? Ben soruyorum; 'Yenikapı ruhundan uzaklaştınız, Yenikapı ruhunu çiğnediniz.' Yenikapı ruhu mağdur yaratmak değildir. Yenikapı ruhunun özü adalettir." dedi. 

Kılıçdaroğlu, CHP'nin doğrulardan yana olduğunu, halka yalan söylemediğini ve eleştirilerini çekinmeden ortaya koyduğunu belirtti. 

Darbe girişiminin ardından yaşananlara işaret eden Kemal Kılıçdaroğlu, faturayı ülkenin gariban vatandaşlarının ödediğini savundu. 

Askeri okulların kapatılmasının ardından, sınav kazanarak bu okullara giren, eğitim alan gençlerin ve ailelerinin mağdur olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ne günahı var bu çocukların? Eğer bir günah arıyorsan, kendinde ara arkadaş. Açıkladık, MGK kararı var. Niye o kararı yok hükmünde saydın? Niçin? Neden o imzayı attın?" diye konuştu. 

Bugün bir gazetede yayımlanan Hopa'da bazı sivil toplum kuruluşlarının imzasını taşıyan ve öğretmenlerin görevden alınmasına tepki niteliğinde olan ilanı gösteren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hopalıların kendilerine yakışanı yaptığını ve öğretmenlere sahip çıktığını kaydetti. 

Kılıçdaroğlu, "1 milyon 200 bin çocuk öğretmensiz, eksik öğretmenle başladı. Yazık, günah değil mi çocuklara? Her türlü haltı çeviriyorsun, faturayı öğretmene çıkarıyorsun. Neden? Falan derneğin üyesiymiş. Derneğe üye olmak ne zamandan beri suç oldu? Suçu varsa, alırsın, yargılarsın. Barış bildirisine imza attılar diye 43 üniversite hocasını kapının önüne koydular. Yazık, günah değil mi? Düşüncesini beğenirsin, beğenmezsin ama hocaları kapının önüne koymak ne demek? Beğenmediğin işverenin malına tedbir koyuyorsun. 'Falan cemaat için buraya yurt yapacaksın' diyorsun, İşveren de korkudan yurt yapıyor. Sonra dönüyorsun, 'Neden o yurdu yaptın?' diye fabrikasına el koyuyorsun." değerlendirmesinde bulundu. 

Başbakan Binali Yıldırım ile yaptığı görüşmede, "Bu kadar gazeteciyi, yazarı, sanatçıyı hapse atarsanız, darbeyi ne siz anlatabilirsiniz ne de ben anlatabilirim" ifadesini kullandığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de bir karşı darbe girişimiyle karşı karşıyayız." dedi. 

Kapatılan üniversitelerin kadrosundaki akademisyenlerin başka yerlere iş başvurusunda bulunduklarında Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre, Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında fişlendiklerinin ortaya çıktığını, bu nedenle de iş bulamadıklarını ileri süren Kemal Kılıçdaroğlu, bunun bir aileyi açlığa mahkum etmek anlamına geldiğini ifade etti. 

Kılıçdaroğlu, komutanın emrini dinleyerek hareket eden er ve erbaşların içinden de mağdur olanların mutlaka ayrılması gerektiğine işaret ederek, "Talimatı verene hesap soracaksın. Asıl tepedekiyle uğraşacaksın." diye konuştu. 

Cemaat okullarında çocuklarını okutan ailelerin arasında da mağdurlar bulunduğunu, bu okulların açılışında gerekli izinleri kimin verdiğinin bilinmediğini vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, "İzni verene değil, çocuğunu bu okula yazdırana hesap sorulması doğru bir yaklaşım değildir. " değerlendirmesini yaptı. 

Askeri okulların, "Orada FETÖ'cüler var" diyerek kapatıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Milli Eğitim Bakanlığında da vardı, Diyanet İşleri Başkanlığında da vardı. Kapattınız mı onları?" diye sordu. 

Konuşmasında 14 yaşındaki bir çocuğun, CHP'ye gönderdiği mektuptan bahseden Kemal Kılıçdaroğlu, çocuğun matematik profesörü babasının hapse atıldığını, ailenin geliri olmadığını ve zor günler geçirdiklerini aktardı. Kılıçdaroğlu, "Ben mağdur deyince, 'Bu mağdur kim ?' diyorlar. Bu mağdur, bunlardır." dedi. 

Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar'dan getirilen, 61 günlük bebeği olan bir kimya öğretmenin de 6 gündür Ankara'da gözaltında bulunduğunu belirterek, günde üç kez bebeği yanına getirilerek, emziren bu annenin yaşadıklarına duyarsız kalınamayacağını ifade etti. 

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Bana söyler misiniz, askeri darbe dönemlerinde böyle bir zulüm oldu mu? Bunu anlatan arkadaşım emin olun telefonda ağladı. Yazık, günah, 61 günlük bebek. 6 gün tutulur mu bir kadın? Toplumun herkesimine söylüyorum, herkes kendi vicdanına sorsun. Bu kadar vicdansızlığı bu toplum hazmedemez. Bir milyonu aşkın mağdur var, ortada sorumlu yok. Din nerede, iman nerede, inanç nerede, itikat nerede, adalet nerede, hukuk nerede? Bu sorumlular nerede? Ben soruyorum; 'Yenikapı ruhundan uzaklaştınız, Yenikapı ruhunu çiğnediniz.' Yenikapı ruhu mağdur yaratmak değildir. Yenikapı ruhunun özü adalettir. Yenikapı'ya gittim, doğru. Hamaset yapmadım. Yenikapı ruhundan neleri anlamamız gerektiğini 12 madde halinde saydım, o da doğru. Çıkıp itiraz ettiler mi? Hayır. O da doğru." 

Yenikapı'daki konuşmasında camiye, kışlaya, adliyeye siyaset sokulmaması, siyasette uzlaşma kültürünün geliştirilmesi, ortak aklın egemen kılınması gerektiğini söylediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, iktidarın uzlaşma kültüründen anladığının "Biz ne dersek siz 'Evet' deyin olduğunu" savundu. 

Kılıçdaroğlu, bunun adının uzlaşma değil dayatma olduğunu, CHP'nin dayatmayı asla kabul etmeyeceğini vurguladı. 

Yenikapı'da siyasetin özeleştiriye ihtiyacı olduğunu söylediğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Şunu söylüyorlar 'Rabbim ve milletim beni affetsin. Beni kandırdılar'. O bir temennidir, özeleştiri değildir. Özeleştiri yapacaksın. Gereğini de yapacaksın arkadaş. Seni kandırdılarsa o koltukta oturamazsın, ayrılman lazım." diye konuştu. 

Devletin liyakata önem vermemesinin bugünü hazırlayan etkenlerden biri olduğunu anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, gelinen süreçte iktidarın öğretmen alımlarında sadece yandaşların işe girmesini istediğini, yapılan mülakatlardaki sorularında buna yönelik düzenlendiğini iddia etti. 

Sözlü sınavlarda öğretmen adaylarına "Reis deyince aklınıza kim geliyor? Gezi'de ne htiniz? Ne yemek yapıyorsunuz? İnsan kopyası iyi mi kötü mü? Maç izler misiniz? Terör örgütlerini sayınız. Yılbaşında kutlama yaptınız mı?" gibi sorular sorulduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Reis denilince bizim aklımıza Piri Reis geliyor. Gezi'de de özgürlüğü htik. İktidarın baskısını htik." ifadelerini kullandı. 

Kılıçdaroğlu, sözlü sınavlara karşı olmadıklarını, ancak hakkaniyet içinde yapılması gerektiğini, sınavların kamera kaydı ile belgelenmesinin haksızlıkların önüne geçecek bir uygulama olacağını bildirdi. 

Kemal Kılıçdaroğlu, "Ne darbe, ne dikta, yaşasın tam demokrasi dedik. Nerede söyledik? Yenikapı'da söyledik. Darbeyi de istemiyoruz, diktayı da istemiyoruz. Sonuna kadar tam demokrasi diyoruz. Bunun neresi ihanet? Şimdi de aynı şeyleri söylüyoruz." dedi. 

Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkılması gerektiğini, bunun içinde Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyetin kuruluşunun ardından gelen ilk yıllarının iyi bilinmesinin şart olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: 

"Kendi tarihini bilmeyen, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin ne olduğunu bilmez, farkına bile varmaz. Rivayetle bir ülkenin Cumhurbaşkanı konuşmaz. Çocukken kendine anlatılan masallarla Cumhuriyeti ve tarihi anlatamaz. Asıl sorunumuz bu. Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkmak zorundayız. Yenikapı'da da söyledik, yine söylüyoruz. Parlamenter sistemimizi güçlendirelim. Bunu da söyledik. Ne diyor? 'Biz Meclis'in bu noktada ne kadar hızlı çalıştığını gayet iyi biliyoruz' diyor, dalga geçerek. Dedik ki OHAL'e gerek yok, getirin kanunları dört parti de darbeye karşı, istediğinizi buradan çıkaralım. Hukuk içinde, demokrasi içinde, özgürlük içinde çıkaralım, milleti mağdur etmeyelim. 'Parlamentonun ne kadar hızlı çalıştığını biz gayet iyi biliyoruz' diyor. Yani engelleme yapıyor parlamento diyor. Ben beklerdim ki Sayın İsmail Kahraman desin ki 'Bir dakika Sayın Cumhurbaşkanı, bu parlamento sen Marmaris'teyken, bombalanırken sabaha kadar görev yaptı'. Bu parlamentoya laf etmek kimsenin haddi değildir, özellikle de Cumhurbaşkanının haddi değildir. Üç bin maddelik yasalar buradan nasıl çıktı? Ama dayatma kültürü ile yasa getirirseniz, muhalefetin de bir görevi olacak tabi." 

Medya özgürlüğünün korunması gerektiğini belirten ve basın yayın kuruluşlarının kapatılmasını da eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu, devletin öç alma duygusuyla, kinle yönetilemeyeceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Yenikapı'da da söyledik, şimdi de söylüyoruz. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laikliği hepimizin savunması gerektiğini söyledim. 'Eğitim sistemini daha çağdaş yapın' dedik. ve yine dedik ki daha önce mağdur olan Ergenekon, Balyoz mağdurlarının itibarının iade edilmesi lazım. Ben Yenikapı'da bunları söyledim. Hiçbir kişi kalkıp da bana 'Yenikapı ruhunu bozuyorsun' demesin arkadaşlar. Diyen varsa gelsin, yüzüme karşı söylesin. Başbakansa başbakan, Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı söylesin. Neyi bozduk biz? Ben mazlumların hakkını sonuna kadar koruyacağım. Adaleti sonuna kadar savunacağım. Hukukun üstünlüğünü sonuna kadar savunacağım. Türkiye'nin huzura, birlikte yaşamaya ihtiyacı var. Mağdur yaratmanın kimseye faydası yok. 1 milyonun üzerinde mağdur var. Böyle bir devlet, böyle bir adalet olur mu? Zalimin karşısında durmak, bizim görevimizdir, zalime teslim olmayacağız. Türkiye'nin neresinde bir mağdur varsa, bütün mağdurların sesi olacağız ve mağdurlara sahip çıkacağız. Zalimin karşısında susan dilsiz şeytansa, zalimin karşısında susmayacağım. Sonuna kadar direneceğim. Çünkü biz zulmedenlere meyletmeyeceğiz, zulmedenlerin karşısında olacağız." Dedi

 


 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —