CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, genel seçimin ardından partisinin ilk basına açık TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, genel seçimin ardından partisinin ilk basına açık TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına yeni yasama döneminin hayırlı olması dileğinde bulunarak başlayan Kılıçdaroğlu, CHP'nin geçen dönem anamuhalefet görevini hakkıyla yerine getirmek için çalıştığını söyledi.
"Elimizden geldiğince bu ülkenin çıkarlarını, bu ülkenin insanlarının çıkarlarını korumaya özen gösterdik. Hiçbir zaman ama hiçbir zaman ne partimizin ne de bireysel olarak bir başkasının çıkarlarını savunmadık. Bizim için önemli olan Türkiye'dir, 77 milyon yurttaşımızdır" diyen Kılıçdaroğlu, 24. dönemde bin 814 yasa teklifi, bin 747 araştırma önergesi verdiklerini, 51 konuda genel görüşme istediklerini, 36 bin yazılı ve sözlü soru önergesi sunduklarını aktardı.
Bu soru önergelerinden 11 bin 463'üne iktidarın yanıt vermediğini dile getirerek, bunun TBMM Başkanlığının ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bu ayıp her şeyden önce TBMM Başkanlığı yapan kişiye aittir. 11 binin üzerinde soru önergesine bir siyasal iktidar cevap vermiyorsa her şeyden önce düşünmesi gereken TBMM Başkanlığıdır" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, 9 soruşturma, 18 de gensoru önergesi verdiklerini belirterek, yeni yasama döneminde halkın çıkarları için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.
Çok kanun yapmanın yasama organının görevini yerine getirdiği anlamına gelmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, kişiye göre ya da günü kurtaran yasalar üretmenin değil yurttaşların sorunlarını çözmenin önemli olduğunu vurguladı.
Yasama organının güçler dengesini koruması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Yasama organları, yürütme organlarının arka bahçesine dönüşmemelidir. Eğer yasama organı yürütme organının arka bahçesine dönüşüyor, oradan gelen teklifler hiç tartışılmadan gözü kapalı yasalaştırılıyorsa yasama organı görevini yapmıyor demektir. Geçen yasama döneminde en büyük şikayetimiz de buydu. Umarım bu yasama döneminde yasama organı yine birilerinin arka bahçesine dönüştürülmez."
Yasaların hazırlanmasında ilgili tüm bileşenlerin görüşlerinin alınmasının gerekliliğine değinen Kılıçdaroğlu, farklı konulardaki düzenlemeleri bir arada barındıran torba kanun uygulamalarını da eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, bütçe görüşmelerinde Sayıştay raporlarının gelmemesinin ya da eksik gelmesinin geçen dönemin en büyük eksikliklerinden olduğunu savundu. Yasalar üzerinde TBMM Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında gece yarısı verilen önergelerle, görüşülmeden, tartışılmadan değişiklikler yapıldığını, bu dayatmanın kabul edilemez olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, parlamentoya devamın esas olduğunu hatırlattı.
Geçen dönem bazı iktidar milletvekillerinin Genel Kurul Salonu'nda olmadıkları halde sahte pusulalarla oy kullanmaya çalıştıklarını öne süren Kılıçdaroğlu, "TBMM'nin itibarına bundan daha ağır bir darbe yoktur. Hatta bazıları Umre'deyken burada sahte oy pusulası kullanıyor. Bu bizi temelden yaraladı. Umuyorum 25. Yasama Dönemi'nde bu tür garipliklerle karşılaşmayız" diye konuştu.
Meclis Başkanlığı seçimine de değinen Kılıçdaroğlu, yasama organını yürütmenin karşısında içine düştüğü zafiyetten kurtaracak kişilerin başında Meclis Başkanı'nın geldiğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bugün seçimler yapılacak. Gerçekten de bilgisiyle, birikimiyle, demokrasiye olan inancıyla hiç kimsenin tereddüt etmeyeceği bir kişiyi TBMM başkanlığına aday gösterdik. Aday gösterdiğimiz kişi Sayın Deniz Baykal. Ve umuyoruz, diliyoruz; bütün az önce saydığım gariplikleri, haksızlıkları, TBMM'nin itibarına gölge düşüren uygulamaları Sayın Deniz Baykal'ın başkanlığı döneminde yaşamayız. Parlamento yeniden itibar kazanmış olur, yeniden güçler dengesinin önemli, saygın bir parçası olur. Yürütmenin arka bahçesi haline dönüşmez. O nedenle bütün milletvekili arkadaşlarımın bu alanda duyarlı olduklarına inanıyorum. Biraz sonra seçimlerimiz olacak ve o çerçevede oylarımızı kullanacağız."
Türkiye'nin içte ve dışta ciddi sorunları olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, toplumun tüm kesimlerinin büyük sıkıntılar içinde olduğunu iddia etti. "Dolayısıyla yeni yasama döneminde hükümetin oluşmasında ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğumuzun bilincindeyiz. Tavrımızı buna göre belirleyeceğiz" diyen Kılıçdaroğlu, bu yaklaşımın hem iç hem dış politika açısından geçerli olduğunu vurguladı.
Hükümetin Suriye politikasını eleştiren, en başından bu yana Hükümeti bu konuda uyardıklarını ancak uyarılarına duyarlı olunmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Bugün emin olun iktidarda olanlar dahi kendi hatalarını kabul eder noktaya geldiler" dedi.
Suriye politikasının yanlış olduğunu, bunun ülkeyi, 2 milyon Suriyeli göçmenle fatura ödenecek duruma getirdiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, bu politikanın ikinci bedelinin de terör olaylarıyla ödendiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "2 milyonunun üzerindeki Suriyeli göçmenin kendi yurtlarını terk etmelerinin sorumlusu kimdir acaba? Cilvegözü'nde, Reyhanlı'da patlayan bombaların sorumlusu kimdir acaba? O dönemin iktidar sahiplerinin bu topluma, Türkiye'ye bu faturayı ödetmeye hakları var mıydı acaba? Israrla söyledik, 'Yanlış yapıyorsunuz' diye. Çünkü biz ülkemizi seviyoruz. Komşularımızı da seviyoruz. Huzur içinde yaşamak istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, sağlıklı politika izlenmemesi ve Ortadoğu'ya barış gelmemesi halinde 2 milyonun üzerindeki Suriyelinin Türkiye'ye ekonomik, siyasal ve sosyal yükünün çok ağır olacağını belirterek, şöyle devam etti:
"Nasıl geçinecekler? Nasıl yaşayacaklar. Gayrimeşru alanlara sapmalarını kim, nasıl önleyecek? Yeraltı dünyasının en önemli aktörleri olursa hiç şaşmayın. Böyle bir tabloyu bu halkın önüne koymaya iktidar sahiplerinin hakkı var mıydı acaba? Hepimizin oturup düşünmesi gerekiyor.
Şimdi; 'Acaba Suriye'ye girelim mi, girmeyelim mi? Nasıl gireceğiz Suriye'ye? Tampon bölge oluşturalım'. Geçici Hükümetin Başbakanı olan Sayın Davutoğlu'na yine seslenmek istiyorum; senin adına başkaları konuşmamalı. Suriye konusunda önce sen konuşmalısın. Sen konuşacaksın ki senin Başbakan olduğunun farkına varalım biz. Senin yerine başkaları konuşuyor, sen sesini kesiyorsun, susuyorsun. Bunlar doğru değil. 'Suriye'ye gireceğiz.' Niye gireceğiz Suriye'ye? Hangi gerekçe ile gireceğiz? Akan kan yetmedi mi? Şimdi sıra Mehmetçiğin kanına mı geldi? Yazık, günah değil mi bu ülkeye. Ramazan ayı, orada kan akıyor. Binlerce insan öldü. Sizin yanlış politikalarınız nedeniyle terör örgütleri bizim komşumuz oldu. Şimdi şikayet ediyorsun. Seni zamanında uyardım."
Devletin akıl, bilgi ve birikimle yönetilmesi ve dış politikanın iç politika malzemesi haline getirilmemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dış politikadaki yanlışlıklar nedeniyle komşularıyla karşı karşıya geldiğini iddia etti.
Kılıçdaroğlu, "Yeni bir yol haritası çizmek zorundayız. Şimdi ne yapmalıyız? Seçimler oldu. Hiçbir parti tek başına iktidar olamadı. Dolayısıyla bir koalisyon arayışı doğal olarak başladı. Geçen 13 yılın bize faturaları çok ağır oldu" şeklinde konuştu.
Koalisyon konusunda da seçimlerde izledikleri stratejiyi izleyeceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, doğrudan vatandaşın sorunlarına kilitleneceklerini, kısır siyasi tartışmalardan uzak duracaklarını, hiçbir vatandaşı ötekileştirmeyeceklerini bildirdi. Kılıçdaroğlu, bu stratejiyi koalisyon görüşmelerinde de temel alacaklarını ifade ederek, "Biz hiçbir vatandaşı yok saymıyoruz. Hiçbir siyasi partiyi de yok saymıyoruz. Bu ülkenin yasalarına göre kurulan ve o partilere oy veren bütün vatandaşlarımızın oylarını değerli kabul ediyoruz. Hiçbir vatandaşı, 'Neden şu partiye oy verdin?' veya 'Neden şu partiye oy vermedin?' diye suçlama hakkını kendimizde görmüyoruz. Çünkü demokrasiye inanıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, seçimin ardından yapılan koalisyon tartışmalarına değinerek, "Hangi parti, hangi partiyle koalisyon yapacak" şeklindeki değerlendirmelerini bir kenara bıraktıklarını, bunların eski siyasi anlayışın tartışmaları olduğunu belirtti.
Sonuçta partilerin bir araya geleceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Biz yeni bir siyasi algıyı, yeni bir siyasi seçeneği milletimizin önüne koymaya özen gösterdik. 'İlkelerden yola çıkalım' dedik. Kimin kiminle koalisyon yapacağından çok daha önemli olan hangi ilkeler çerçevesinde koalisyon yapılmalıdır" dedi.
Bu stratejiyi izlemeleri durumunda kurulacak hükümetin sağlıklı olacağını anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, bu çerçevede Parti Meclisi'nde 14 maddelik kendi ilkelerini belirlediklerini kaydetti.
Kurulacak koalisyonun "demokrasiyi onarma hükümeti" olacağını herkesin bilmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, "13 yılda yaşanan tahribatın kesinlikle onarılması gerekiyor" ifadesini kullandı.
Hukukun üstünlüğünün, vatandaşın can ve mal güvenliğinin sağlanmasının belirledikleri 14 temel ilkenin ilk sırasında yer aldığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Yargı bağımsız ve tarafsız olmalıdır" dedi.
HSYK'nın yapısına ve buradaki tartışmalara değinen Kılıçdaroğlu, bu nedenle hakimlerin bağımsız ve tarafsızlığının gerekliliğini vurguladı.
İkinci ilke olarak, 12 Eylül darbe hukukundan ülkenin arındırılmasını savunduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? Darbeciler. 'Biz darbeye karşıyız' diyenler bunun arkasında kapı gibi durdular. Darbe hukukunun karşısında duran tek parti ise CHP'dir. YÖK denen bir belanın kalkması, siyasi partiler yasasının değişmesi lazım, lider sultasının kalkması lazım" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, üçüncü ilkelerinin ise "siyasi ahlak yasası"nın çıkarılması olduğunu hatırlatarak, siyasetin kirlilikten arındırılmasını istedi.
Dördüncü ilkelerinin ise refahın tabana yayılmasının oluşturduğunu ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, 17 milyon yoksulun bulunduğu bir Türkiye'yi kabul etmediklerini ve yoksulluğu tarihe gömerek, güçlü bir sosyal devletin oluşturması gerektiğini anlattı.
Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye'yi arzuladıklarına vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Emekliye iki maaş ikramiye olmazsa olmazımızdır, asgari ücretin bin 500 lira olması, taşeronun tamamen kaldırılması. Bunlar güçlü bir sosyal devletin temel taşlarıdır" dedi.
Beşinci ilkelerinin, cumhurbaşkanının anayasal sınırları içine çekilmesi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, anayasanın hiçbir kişiye, sınıfa veya zümreye imtiyaz tanınamayacağını yazdığını bildirdi.
"Kimse kendi kendisine imtiyazlı alan yaratmamalıdır" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bu da bizim olmazsa olmazımızdır. Tarihimize bakın, teamüllerimize bakın. Bir Cumhurbaşkanı az konuşur, öz konuşur, yerinde ve zamanında konuşur, sabah akşam konuşmaz. 'Benim meşruiyetimi tartıştırmam.' O zaman anayasal sınırlar içinde kalacaksın. O zaman tartışma konusu olmaz. Hem anayasayı çiğneyeceksin, tarafsızlığı ihlal edeceksin, 'bana saygı gösterin' diyeceksin. Kimse kusura bakmasın, biz o tür bir davranışa asla saygı göstermeyiz. Altıncı ilkemiz, Cumhuriyet tarihine bakın, örtülü ödeneği bugüne kadar sadece başbakanlar kullanmıştır. Cumhurbaşkanının örtülü ödenek kullanma hakkı yoktur, olmaz da. Neden? Devlette çift başlılık olmaz. Cumhurbaşkanı başbakandan gizli ne iş yapacak ki örtülü ödenek kullanacak. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunu asla doğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yedinci ilkelerinin ise sağlıklı, barış eksenli bir dış politikayı oluşturduğunu, "Türkiye'de barış, dünyada barış" ilkesini savunmak zorunda olduklarını aktararak, "değerli yalnızlık" söylemlerini de eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, "Değeri insan kedisine vermez, başkaları verir. Başka bir ülke size önem veriyor mu? Asıl değerli olan odur. Dış politikamız yeniden barış eksenli oluşturulmalı. Bu bağlamda, Mısır'la, Libya'yla bütün Ortadoğu'yla ilişkilerimizi düzeltmek zorundayız" diye konuştu.
Seçim öncesinde açıkladıkları Merkez Türkiye Projesi'nin dünya barışına katkı getireceğini de öne süren Kılıçdaroğlu, kaybedeni olmayacağını savunduğu projenin aynı zamanda Ortadoğu'ya da barışı getireceğini belirtti.
Gençlerin siyasetçilerden çok çektiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, sekizinci ilkelerinin ise gençlere yönelik yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi olarak açıkladı.
Mevcut iktidarın hala gençleri potansiyel suçlu gördüğünü ve bunu kabul etmediklerini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, "Gençler bizim geleceğimiz ve umudumuzdur, gençleri potansiyel suçlu olarak gören bir siyasi anlayış doğru değildir. Anayasa başta olmak üzere, gençlerle ilgili yeni düzenleme getirmeliyiz, meydanları gençlere yasaklayan bir zihniyeti kabul etmiyoruz, gençlerden korkan bir siyasi anlayış olur mu?" değerlendirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, dokuzuncu ilkelerini açıklarken, yasakçı bir devlet anlayışını asla kabul etmeyeceklerini, darbe dönemlerinde belli yasakların getirildiğini hatırlattı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bunlardan hiçbir şey kazanmadığın, 13 yılda bu anlamda çıkan tüm kanunların düzeltilmesi gerektiğini öne sürdü.
Onuncu ilke olarak "özgür medya" istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Gazeteci özgürce yazabilmeli. Hapiste gazeteci, tutuklu gazeteci istemiyoruz. Bir ülkenin medyası özgür değilse, halkı özgür değildir. O nedenle özgür medyayı savunuyoruz, benim vergimle iktidar borazanlığı yapan TRT istemiyoruz, CHP iktidar olsa bile" dedi.
Kılıçdaroğlu, onbirinci ilkelerini açıklarken, vergi denetiminin siyasal araç olarak kullanılmamasını istediklerini, "Denetim objektif yapılmalı, hükümeti eleştirdi diye bir iş adamının ensesinde boza pişirilmemeli" diye konuştu.
Onikinci madde olarak da kamu maliyesinin kesinlikle şeffaf olmasını isteyen Kılıçdaroğlu, vatandaşın ödediği verginin hesabını sorması gerektiğini aktarırken, TBMM'de yeni bir kesin hesap komisyonu kurulmasını talep ettiklerini, bütçe paralarının nerelere harcandığını soracak bu koalisyonun başkanının ise ana muhalefetten olması gerektiğini kaydetti.
Onüçüncü ilke olarak özgürlükçü, demokratik bir anayasa istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, tüm partilerin uzlaşarak, bu yeni anayasayı yapacaklarına inandığını anlattı.
Son ilkelerinin, hiçbir yolsuzluk dosyasının asla kapatılmaması olduğunu, bütün yolsuzluk dosyalarının açılması gerektiğini bildiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Eğer yolsuzluk dosyaları kapatılıyorsa, parlamento itibar kaybeder, güven kaybeder. O nedenle bizim temel ilkelerimizden biri hiçbir yolsuzluk dosyası kapanmamalı. Bu çerçevede bakıyoruz, bizim ilkelerimiz bunlar. Ben açık ve net söyledim, diğer siyasi partiler de açıkça ilkelerini ortaya koysunlar, ilkeleri yakın olan partiler oturup koalisyonu kursun. Bu ilkelerimizden 'şunu kabul etmiyoruz' diyenler varsa çıkıp onu da söylesin. Bakın yeni bir siyaset anlayışını getiriyoruz, kavgadan, kısır çekişmelerden uzak, halkına hesap vermekten korkmayan, siyaseti hem sorgulayan, hem hesap veren yeni bir anlayışı getirdik. Bu anlayışın halk tarafından desteklenmesini istiyorum. Yeni bir siyaset anlayışını Türkiye'ye getirmek zorundayız. CHP sorun olan değil, sorun üreten değil, CHP çözümlerin adresidir. CHP her soruna karşı çözüm üreten partidir."
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Buradan 77 milyon yurttaşıma sesleniyorum; geçmişte 'CHP hep eleştirir, hiç öneri getirmez' derdiniz. Kapı gibi düzgün, her vatandaşın kabul edeceği 14 ilkeyi getirdik. CHP dışında bu kadar açık, net öneri getiren başka hangi parti var? Bizim bütün hedefimiz bu ülkenin selameti, bu ülkenin güçlü olması. Eğer biz bunları yapabilirsek, Türkiye çok güçlenir, saygınlık kazanır, sözü dinlenen bir ülke haline gelir, sorunlar olduğunda başvurulan bir ülke haline gelmiş olur."
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA