Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu haftalık basın toplantısında gündeme dair çok önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye için atılacak her müspet adımı destekleyeceklerini vurgulayan Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukuk ve ekonomi reformu çıkışını değerlendirdi. AK Parti’nin 18 yıl evvel değil de, 3 Kasım 2020’de iktidar olmuş gibi davrandığını vurgulayan Karamollaoğlu, "adalet, insana insaflı olma yetisini kazandırır; adaletin olmadığı yerde zulüm vardır" diyerek, adalet reformundan önce zihniyetin değişmesi gerektiğini vurguladı.
Ekonomide yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Karamollaoğlu, yolsuzluk, israf ve rüşvet bitmeden ekonominin düzelmeyeceğini vurguladı. Cumhurbaşkanı’nın seferberlik başlatıyoruz çağrısına karşı ise; seferberliğin, önce Saray'dan başlaması gerektiğini vurguladı. Covid-19 tedbirleri kapsamında mağdur olan esnafı da gündemine alan Karamollaoğlu, esnafa gerekli desteğin verilmesi çağrısını yaptı.
Ülkemiz İçin Her Adımı Atmaya Hazırız
Kıymetli basın mensupları; sasın toplantımıza bir hususa vurgu yaparak başlamak istiyorum. Saadet Partimiz, sahip olduğu yarım asırlık siyasi ahlâk ve erdem doğrultusunda, her zaman bu ülkenin menfaatini öncelemiştir. Bizim muhalefet anlayışımız, partimizin veya şahsımızın ikbali değil; ülkemizin geleceği üzerine inşa edilmiştir.
Bu sebeple; ülkemiz adına kimden gelirse gelsin, atılacak her adımı desteklemeye hazırız. Bugün ülkemizin normalleşmesi için yapılan tüm çabaların yanında olacağımızı belirtmek isterim.
AK Parti, 3 Kasım 2020’de İktidar Olmuş Gibi
Muhterem arkadaşlar; son günlerin revaç konusu, Sn. Erdoğan’ın başlatacağını iddia ettiği hukuk ve ekonomi reformları... İlginçtir; sanki bu arkadaşların tavrı, iktidara 18 yıl evvel değil de, yeni gelmiş gibiler. 18 yıldır ülkeyi farklı bir iktidar yönetiyormuş da; Sn. Erdoğan, iktidarı 3 Kasım 2020’de devralmış gibi davranıyor!
Hâlbuki bugün içinde bulunduğumuz sorunlar çözülmek isteniyorsa; önce öz eleştiri yapılması gerekiyor. Sorunları sürekli tarihte kalmış olaylara mâl ederek ve hiçbir şekilde sorumluluk almayarak çözmek mümkün değildir.
Ekonomi ve Hukuk Reformu
Bu noktada Sn. Cumhurbaşkanı’nın, ekonomi ve hukuk alanında yapacaklarını ifade ettiği reformlarla alakalı bazı hususlara dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 18 yıldır tek partinin yönettiği bir ülkede, eğer ciddi manada bir reform süreci başlatılacaksa; bu, önce ciddi bir öz eleştiri ardından da toplumsal mutabakat ile sağlanabilir. Açıkça söylemeliyim ki; bu özeleştiri yapılmadan, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının dikkat çektiği hususlar ele alınmadan; bir reform süreci eksik ve anlamsız olacaktır. Reform dediğiniz mefhum, sabah kalktığınızda; "hadi yapalım" diyebileceğiniz bir şey değildir.
Bugün sanki Sn. Cumhurbaşkanı, hiç İstanbul’a gitmemiş gibi davranıyor. Halbuki kendisi demişti ki; "İstanbul’a ihanet ettik." Akabinde ne oldu? Aynı yapılaşma devam etti; aynı mantık Kanal İstanbul için de geçerli. Kanal’ı bugün birileri, özellikle de belediye tenkit ettiği zaman; balyoz gibi tepesine iniyor! Halbuki aynı şeyi zamanında kendileri de yaptılar.
Bu sebeple; içinde muhalefetin dahil edilmediği bir süreç işletilirse, hele de muhalefet suçlanarak netice almak istenirse; şimdiden uyaralım, müspet bir sonuca ulaşılamaz.
Reformdan Önce Yaklaşım Düzelmeli
Bizim, yıllardır sürekli olarak vurguladığımız husus; adaletin tesisidir. Çünkü; "adalet, mülkün temelidir" ve kâmil manada tesis edilmedikçe; bir ülkenin ekonomiden, eğitime hiçbir alanda tam manasıyla kalkınması mümkün değildir. Adaleti düzeltmek için önce nerden başlamanız gerekir? Kanunlardan değil, yönetmeliklerden değil, tüzüklerle değil; önce zihniyetinizi sağlam bir hale getireceksiniz.
Sn. Adalet Bakanı ne dedi? "Adalet gerçekleşsin de; arkasından ne olursa olsun." El-hak doğru söyledi, buna kendisi inanıyor; ama ne yazık ki bu gerçekle bağdaşmıyor. Siz; "Anayasa herkesi bağlar" diyeceksiniz, ondan sonra; "AYM’nin verdiği bir kararı ben uygulamam" diyen bir mahkeme reisini terfi ettireceksiniz. Hakikaten havsalam almıyor benim!
Kadim akıl, dört üstün faziletin olduğu görüşündedir. Bunlar; hikmet, iffet, şecaat ve adalettir. Dört üstün faziletin zıddı ise; bilgisizlik, açgözlülük, korkaklık ve zulümdür. Bu dört faziletin içinde en üstünü ise; adalettir! Çünkü; adaletin gerçekleşmesi için, diğer üç faziletin sağlanması gerekir. Adalet, insan nefsine insaflı olma yetisini kazandırır.
Bir devletin de ayakta durması için en temel direk; adalettir. Çünkü; adaletsizliğin olduğu yerde zulüm ve insafsızlık vardır! Türkiye’de, 2016’dan bu yana dengesi bozulan adalet terazisi düzeltilmedikçe; ülkemizin sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Bundan dolayı; ülkemizde mağdur edilen tüm kesimlerin mağduriyetinin giderilmesi ve tüm kesimlere eşit davranılması en büyük temennimizdir.
Bizim Gizli Ajandamız Yok
Son günlerde kamuoyunu çokça ilgilendiren bazı iddialar, hakikat dışı ileri sürülen birtakım fikirler var; bunları da açık bir şekilde ifade etmekte fayda görüyorum. Anayasalar önemlidir; ama anayasalar gizli yapılmaz. Efendim, neymiş; gizli saklı anayasa görüşmeleri yapmışız. Bu kadar saçmalığa kim itibar ediyor anlamıyorum!
2.5-3 yıl evvel seçimlere giderken, Millet İttifakı'nı oluşturan ilkeler kamuoyuna açık bir toplantıda ele alındı ve deklare edildi; bu anayasa yapmak için falan değildi. Bu tip açıklamalar ülkeye zarar veren, dedikodulara sebep olan, özellikle de iç hesaplaşmayı hedef alan iddialar olduğu için üzerinde durmuyorum.
Bizim bir anayasa çalışmamız yok, şu anda da anayasa çalışması yapılacak bir zemin olmadığını da ifade etmek istiyorum. Ne Anayasa'sı, önce 'Babayasa'yı bir bitirelim! Bizim hukuk sistemimiz darmadağın, her tarafımız dökülüyor ülke olarak!
Ekonomide Şahıslar Değil; Zihniyet Değişimine Gidilmeli
Muhterem arkadaşlar; hukuk reformunun ardından bir diğer önemli konumuz ise; ekonominin toparlanmasıdır. Bakınız; ekonomimizin sorunları kişilere bağlı olarak ortaya çıkmış sorunlar olmadığı gibi, isimlerin değişmesi ile çözülebilecek sorunlar da değildir. Bizim bugün ihtiyacımız olan şey; 'rasyonel bir ekonomi politikası' belirlenmesidir.
Tekraren söylüyorum; bunu 50 kere de olsa her hafta dile getireceğiz. Üreten bir ekonomi olmadan, Türkiye’nin ekonomisi düzelmez! Bugün Türkiye’nin ekonomisinin düzelmesi için bazı adımları atmak zorundayız; yolsuzluk durdurulacak. israf muhakkak kaldırılacak, israfa son verilecek! Bu arkadaşların israf anlayışı ile milletin israf anlayışında da dağlar kadar fark var. Bu arkadaşlar, savurganlığa o kadar alıştılar ki; Kıbrıs’a 8 uçakla gidiyorlar!
Seferberlik Önce Saray'da Başlamalı
Sn. Erdoğan, bildiğiniz üzere ekonomide de seferberlik başlattığını ilan etti. Eğer Türkiye’de ekonomi için bir seferberlik başlatılacaksa; bu seferberlik, önce Saray'dan başlatılmalıdır! Devlet kurumlarından, belediyelerden başlatılmalıdır.
Eğer siz, Saray'da bir günde 10 milyon lira harcarsanız; nüfusu kırk bin civarı olan ilçe belediye başkanı da 3-4 milyonluk makam aracına biner! Sadi Şirazi’nin dediği gibi; "halkın bahçesinden padişah bir elma yerse, adamları ağacı kökünden sökerler!"
Covid-19 Süreci ve Çelişkiler
Kıymetli arkadaşlar; Türkiye’nin ve dünyanın üzerinde durduğu bir başka konu ise neredeyse bir yıldır karşı karşıya kaldığımız küresel Koronavirüs salgını sürecidir. Avrupa’da artan vaka sayısı, ülkeleri yeni tedbirler almaya sevk etti. Ne yazık ki; bizim ülkemizde de aynı şekilde vaka ve hayatını kaybedenlerin sayısında bir artış gözükmekte.
Lakin Sağlık Bakanlığı’nın verdiği vefat sayısı ile belediyelerin açıkladığı sayılar arasındaki fark ortada. Birtakım kaygılarla, salgın sürecinde şeffaflık göz ardı ediliyorsa; bu kesinlikle doğru bir yaklaşım değil!
Milletimizin, salgında hem kayıplar hem de vakalar ile ilgili gerçek rakamları bilmek hakkıdır. Rakamları gizleyerek, salgına karşı insanımızın psikolojik bir rehavete kapılmasına sebep olmak sürece ciddi zarar verecektir.
Esnafımız Feryat Ediyor
Koronavirüs salgını süreci, birçok meslek grubu ve insanımızı mağdur etti. Okullar kapandı, servis şoförleri aniden işsiz bırakıldı; kafeler kapatıldı, "restoranlar paket servis yapacak" diyorsunuz. Siz, bu kararlardan etkilenen esnafın, sanayicinin iş yerleri ile ilgili ekonomik tedbirleri ortaya koymak mecburiyetindesiniz.
Sormak istiyorum; hiçbir geliri olmayan bu insanlar ne yapacaklar? İktidarın verdiği keyif çayı ile karın doymuyor! İnsanlar geçinemiyor, giderek problem ciddi şekilde büyüyor.
Maden Yasası
Bazı önemli konularda atılan adımlar da bizi endişelendiriyor. Madencilik Kanunu'nda birtakım değişiklikler yapılmak isteniyor. Bu değişikliklere göre; maden şirketleri, ormanı ve tarım arazisini tahrip edebilir. Tarım arazilerinin ve ormanların tehdit altında olduğu bir süreç var.
Siz, bunları ciddi bir şekilde kontrol etmezseniz; kendi menfaatini gözetenler etrafı darma duman eder! Madenciliğin gelişmesi Türkiye’nin kalkınmasında temel konudur; ama tarım ve ormanı tahrip ederseniz, bunu düzeltmek ileri de mümkün olmayabilir.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA