TBMM İçişleri Komisyonu, Olağan Üstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameleri görüşmek üzere toplandı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, olağanüstü hal (OHAL) sürecinde kamudan ihraçları, iadeleri, açma ve kapamaları düzenleyen kanun hükmünde kararnamelere (KHK) ilişkin bilgi verdi.
Hem FETÖ hem de diğer terör örgütleriyle kararlı ve hızlı mücadelenin sürdüğünü söyleyen Bozdağ, başlangıçta olağanüstü halin kısa sürede bitirilmesini temenni ettiklerini, ancak yaşanan gelişmelerin, FETÖ'nün örgütlenme yapılanması ile etkin mücadelenin sürdürülmesi açısından OHAL'e ihtiyaç duyulduğunu ve altıncı kez uzatıldığını anımsattı.
Bozdağ, OHAL sürecinde bazen tedbir kararnameleri çıkarıldığını, bazen de yasal düzenlemelerde değişiklik yapan veya yeni yasal düzenlemeler getiren kararnameler çıkarıldığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Şu ana kadar çıkarılan kararname sayısı 31; bunların 5'i daha önce TBMM'de kabul edilerek yasalaştı. 15'i tedbir kararnamesi, yani ihraçları, iadeleri, kapatmaları, açılmaları içeren kararnameler. 2 tanesi hem tedbir hem de yapısal, yasalarda düzenleme ve değişiklik içeren KHK'ler. Diğer 14 tanesi ise sadece yasal düzenleme ihtiyaçlarını karşılamak üzere çıkarılmış kararnameler. Bugüne kadar 5 tane kanun hükmünde kararname kanunlaştırıldı, dün de 5 tane KHK, Meclisteki parti gruplarının ortak anlaşması sonucu görüşmeleri tamamlandı. Bugün ve yarın da diğer KHK'lerin kanunlaşması konusunda grupların ortak bir anlaşması, uzlaşması var. Bu çerçevede görüşülecektir."
TBMM Genel Kurulundan kabulü yapılmamış olan 21 KHK'nin de yasalaşacağını dile getiren Bozdağ, son KHK'nin ihraçları, iadeleri, kapatma ve açılmaları içeren tedbir KHK'si olduğunu, yasal bir düzenleme yapılmadığını kaydetti.
Bozdağ, KHK'lerle ilgili, özellikle ihraçlar ve kapatmalar konusunda yargı yolunun kapalı olduğunu belirterek, bu konuda yargı yolunu açmak üzere daha önce yapılan düzenlemeyle Olağanüstü İşleri İnceleme Komisyonu adı altında bir komisyon kurulduğunu ve tüm ihraç ve kapatmaya muhatap olan tüzel ve gerçek kişilerin komisyona müracaatlarına imkan tanındığını anımsattı.
Komisyona müracaat eden herkese yargı yolunun açıldığını ifade eden Bozdağ, komisyonun da kabul yolunda karar verdiğinde ilgili kişinin görevine iade edileceğini, kapatılan bir yerin ise açılacağını söyledi. Talebin reddi halinde ise komisyonun kararının idari işlem kabul edildiği için idari yargı yolu açılacağını anlatan Bozdağ, "Ankara İdare Mahkemelerine dava açma hakları var. İdare Mahkemesi de yapılan tasarrufları olağanüstü halin ortaya koyduğu hukuk çerçevesinde inceleyecek, değerlendirecek ve ona göre de bir karar verecektir. Bu kararı beğenmediği takdirde Danıştaya gitme hakkı var ve Danıştay süreci bittikten sonra bireysel başvuru yoluyla konuyu Anayasa Mahkemesine taşıma imkanı var. Hükümet olarak bu konuda yargı denetimini de devreye sokan bir mekanizmayı hayata geçirmemizin ana nedeni, yapılan tüm tasarrufların anayasa ve hukuk devleti çerçevesinde yapılmış olmasıdır." diye konuştu.
Bozdağ, yapılan her çalışmanın her türlü denetime açık olmasının hukuk devletinin bir gereği olduğunu belirterek, yargı denetimini açan mekanizmayı da hayata geçirdiklerini söyledi. Bekir Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu ana kadar Olağanüstü Hal İşlemi İnceleme Komisyonuna 105 bin 151 kişi müracaatta bulunmuş; ihraçlardan. Bugüne kadar da komisyon bin 562 kişi hakkında karar vermiş. Bu kararlardan 41'i hakkında 'kabul' kararı vermiş, diğerleri 'ret' şeklinde. Ret kararları, bazı mahkemelerin görevsizlik kararlarına ilişkin olup, işin esası incelenmeyip, 'siz görevlisiniz' diyen kararlardır. Ama bu retlerin kapsamı daha ziyade bir takım görevsizlik ve benzeri konular var. Bugüne kadar KHK'lerle yapılmış ihraç sayısı 110 bin 778, iade sayısı 3 bin 604. 110 bin 778 kişi ihraç edilirken 3 bin 604 kişi yine KHK'lerle görevine iade edilmiş. Şu anda KHK'lerle ihraç edilen kişi sayısı net olarak 107 bin 174'tür."
Her devletin kendi çalıştırdığı kişilerde anayasal düzene ve devlete sadakati aradığına dikkati çeken Bozdağ, devletin, anayasasına ve devletine sadakatinden şüphe duyduğu kişileri çalıştırmayabileceğini söyledi.
Bozdağ, hiçbir devletin kendisine karşı düşmanlık içinde olan, anayasa ve yasalara sadakat içerisinde olmayan kişileri çalıştırmaya mecbur edilemeyeceğini vurgulayarak, anayasaya göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü olduğunun altını çizdi.
Hiçbir devletin, kendi içerisinde devlet adına görev yapan kamu görevlilerinin, devletin içerisinde ayrı bir devlet gibi çalışmasına ve bazı terör örgütlerinin hedefleri ve emelleri doğrultusunda faaliyette bulunmasına izin vermeyeceğine dikkati çeken Bozdağ, "Türkiye Cumhuriyeti, FETÖ/PYD, PKK, DHKP-C ve diğer terör örgütleriyle irtibat ve üyelik ilişkisi içerisinde olduğu belgelendirilen kişilerle ilgili anayasamızın da verdiği yetkiler çerçevesinde adımlar atılmıştır. İhraç ve kapatma da bu anayasa ve yasal uygunluk çerçevesinde yapılmıştır. Zaman zaman iadeler de olmuştur. Çünkü elde edilen bilgiler konusunda birtakım yanlışlıklar ortaya çıktığında bu yanlış bilgiler nedeniyle ortaya çıkan ihracın iadeye dönüşmesi konusunda da tereddüt edilmemiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, FETÖ'nün, ByLock uygulamasının devlet tarafından takip edildiğini ve tespit edildiğini fark etmesi ve bu konuda şüphelenmesi üzerine "Mor Beyin" uygulamasını geliştirdiğini belirterek, şu açıklamada bulundu:
"Fetullahçı Terör Örgütüne mensup olmayan kişinin ByLock uygulamasına birtakım yazılımlar yoluyla yönlendirilmesi, iradeleri dışında sağlamak suretiyle gerçek terör örgütü üyelerini gizleme gayreti ve çabaları olduğu ortaya çıkınca da bu kapsamda olan kişilerle derhal incelemeler başlatılmış ve adımlar atılmıştır. Bildiğiniz gibi Mor Beyin uygulaması kapsamında 11 bin 480 kişinin varlığı tespit edildi. Bunlardan 2 bin 168 kişi kamu görevlisi, bir kısmı ihraç edilmiş, bir kısmı kamuda hala çalışan görevlilerdi. Mor Beyin uygulamasını tespitten önce ByLock'cu diye ihraç edilenlerin tamamı FETÖ'nün ortaya koyduğu bu tuzağı düştükleri belirlendikten sonra görevlerine iade edilmiştir. Bu kapsamda iade edilenlerin sayısı bin 823'tür. Aradaki fark ya ihraç edilmemiş, görevde olmasından kaynaklanıyor; ya da FETÖ'cü olduğu gerekçesiyle ihraç edilmiş ama ByLock dışında başka somut gerekçeleri olduğu için ihraç edilmiş kişiler iade edilmedi.
Adli süreçlerde yargılaması devam eden gözaltı ve tutukluluk içerisinde olan kişilerle ilgili adli makamlar hukuk devleti olmanın gereğini yapmışlardır. Cezaevlerinde Mor Beyin tuzağına düşerek ByLock'a yönlendirilerek, ByLock'cu gözüken tutuklu kişi yoktur. FETÖ'nün mağdur ettiği vatandaşlarımızdan mağduriyeti devam eden kimse yoktur. Örgütün haberleşme aygıtı ByLock kullananlardan cezaevlerinde tutuklu olan, kontrol altında olan, yargılaması devam edenler var."
Bozdağ, KHK'nin bir özelliğinin de Mor Beyin tuzağı nedeniyle ByLock uygulamasına yönlendirilerek FETÖ'nün mağdur ettiği kişilerin iadesini içerdiğini dile getirdi.
Hükümet adına konuşan Bozdağ, FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısının, çalışma usul ve yöntemlerinin diğer terör örgütlerinden çok farklı olduğunu, gizliliğin bu örgütte çok esas olduğunu belirtti. Bozdağ, "Aynı odada beraber çalışan, ikisi de FETÖ üyesi olan askerler birbirlerinin aynı örgüte üye olduğunu bilmiyor. Bu örgütün üyelerinin tespitindeki zorluğun bütün Türkiye tarafından bilindiğini düşünüyorum." diye konuştu.
Yüksek Askeri Şura kararıyla yapılan ihraçları incelediğini, YAŞ'ın gündemine gelip de bugüne kadar ihraç edilmemiş kişi varsa ihraç edilsin diye özellikle kararlara baktığını anlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"YAŞ'ın gündemine gelip de ihraç edilmemiş tek bir isim yok. O zaman orada 'Fetullah Gülen grubu' diye geçiyor. O zamanki kararlara baktığımızda, benim görüşümdür, FETÖ'cü olmadığını, FETÖ'cü diye başkalarının gitmiş olabileceğini, FETÖ'nün gizlilik ve çalışma yöntemini gördükten sonra daha net görüyorsunuz. Örneğin bir FETÖ üyesi, A kurumunda çalışıyor. Kurumun başındaki Atatürkçü birisi, o ondan daha çok Atatürkçü. Diyelim laik birisi, o ondan daha fazla laik. Diyelim namaza gitmiyor, o hiç gitmiyor. Diyelim oruç tutmuyor, o hiç tutmuyor. Diyelim ki alkol kullanıyor, o da kullanıyor. Bu örgüt üyeleri bulundukları yerde yer tutmak, üstleri katında itibar sahibi olmak, daha ileri gitmek için bulundukları pozisyonda etraf ne istiyorsa onlardan daha fazla gözükmek gibi perdeleme yöntemi var. Namaz kılıyor, eşi başörtülü, sakallı diye, irticacı diye YAŞ'ta ihraç edilenlerin büyük bir kısmı esasında muhafazakar, kendini gizlemeyen insanlar. Onlar FETÖ'cü diye ihraç edilince gerçek FETÖ'cülerin önü açılmış oldu."
FETÖ'ye devletin kriminal gözle bakmasının önemli olduğunu ve bugüne kadarki hükümetlerin hiçbirinin bu örgüte "terör örgütü" demediğini vurgulayan Bozdağ, "Burada hükümetimizin ciddi bir başarısı vardır. Bu tehlike ve tehdidin tespiti, teşhisinde hukuk gereği atılması gereken adımların atılması son derece önemli." dedi.
Örgütün ankesörlü telefonlarla irtibat kurma gibi farklı yöntemlerle haberleştiğini, Mor Beyin uygulamasının da gerçek ByLock'çuların, FETÖ'cülerin tespit edilmesini zorlaştırmak için geliştirildiğini ve Mor Beyin uygulamasının emniyet birimlerince tespit edildiğini anlatan Bozdağ, Mor Beyin uygulaması tespit edildikten sonra ByLock kullanıyor gibi gözüken, ancak gerçekte örgütle bağlantısı olmayan kimsenin görevinden uzaklaştırılmadığını dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, FETÖ davalarına ilişkin soruşturma ve kovuşturma evresindeki dosyalara ilişkin şu bilgileri verdi:
"Soruşturma evresinde FETÖ örgüt üyeliği ve yöneticiliği kapsamında 103 bin 907 dosya var, 210 bin 600 şüpheli var, hakkında yakalama emri çıkartılmış, firarda olan 14 bin 64 kişi var. Darbe, anayasal düzene karşı suçlarla ilgili 4 bin 725 dosya gözüküyor, 11 bin 228 şüpheli var, 364 yakalama kararı olan var. Hem örgüt üyeliği hem de darbe suçlamasına baktığımızda 2 bin 913 dosya, 7 bin 436 şüpheli, yakala emri olan da 237 kişi var. Toplamda soruşturma evresinde olan dosya sayısı 105 bin 709, şüpheli sayısı 214 bin 442, yakalama emri bulunan sayısı 14 bin 191.
Kovuşturmalar var; örgüt üyeliği ve yöneticiliği nedeniyle dosya sayısı 42 bin 930, şüpheli sayısı 88 bin 400, hakkında yakalama emri bulunan kişi sayısı 3 bin 625. Tutuklu bulunan kişi sayısı 20 bin 406, adli kontrol altında olan 50 bin 927, geri kalanı serbest yargılanıyor. Anayasal düzene karşı suçlardan olan dosya sayısı bin 415, şüpheli sayısı 12 bin 300, yakalama emri bulunan, firarda bulunan kişi sayısı 212. Bunlardan adli kontrol altında olan 3 bin 880, tutuklu olan kişi 4 bin 486. Hem darbeden hem de örgüt üyeliğinden yargılananlar var; bunlarla ilgili dosya sayısı bin 71, sanık sayısı 10 bin 534, yakalama emri olan 142, adli kontrol altında 745 ve tutuklu sayısı bin 232. Kovuşturma evresinde şu anda 43 bin 274 dosyada 90 bin 166 sanık, 3 bin 979 yakalama emri olan kişi var. Bunlardan da 54 bin 62 kişi hakkında adli kontrolle serbest yargılama devam ediyor. 24 bin 660 kişi de tutuklu yargılanıyor."
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, hakkında adli işlem başlatılmayan hiçbir ByLock'çu bulunmadığını vurgulayarak, "ByLock konusunda yanlış yapmamak için çok dikkat ediyoruz. Bir kişide ByLock uygulaması ortaya çıktıktan sonra bu kişinin üzerine kayıtlı telefonlar, fiilen kullandığı telefonlar, telefonun HTS kayıtları gibi incelenmesi gereken hususlar tetkik ediliyor ve sonra işlemler yapılıyor. Devlet, Adli Tıp'ın ve bilirkişiliğin bütün imkanlarından istifade etmek suretiyle doğru olanı yapmak, örgüt üyesiyle üye olmayanları ayırt etmek için büyük hassasiyetle çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Allah indinde hesabını vereceğine inanan insanlarız. Onun için hem kanunlar nezdinde hesabı doğru vermek hem Allah indinde hesabı doğru vermek hem de bireysel başvuru, Yargıtay, Danıştay, AİHM sürecindeki denetimlerde de doğru yaptığını tescil bakımından herkes dikkatle hareket ediyor." ifadesini kullanan Bozdağ, "Ne yargıda ne de idari birimlerde bilerek, kasıtlı bir yanlışı hiçbir arkadaşımızın yaptığına ben inanmıyorum." dedi.
FETÖ mensuplarının yargılama safhasında "her şeyi inkar" stratejisi yürüttüğünü, görüntülerde vatandaşın üzerine ateş ettiği görünen sanıkların dahi görüntüleri reddettiğini aktaran Bozdağ, FETÖ'nün yargılanan mensuplarına "Her şeyi inkar edin. Önünüze somut belge, bilgi konursa da herkes kendi durumuna göre tevilli ret yoluna gidecek." talimatı verildiğine dikkati çekti.
Örgüt mensuplarının işkence ve kötü muamele gördüklerine, savunma haklarının kısıtlandığına dair iddialarını sırf dava dosyasına girmesi nedeniyle mahkemede sıklıkla dile getirdiklerini belirten Bozdağ, "Savunma hakkının kısıtlanması, işkence, kötü muamele gibi bir şey kesinlikle yok. Yargılamalar aleni, şeffaf ama bunları örgüt talimatıyla dosyalara koyuyorlar. Yine örgütün talimatı çerçevesinde hareket edenlerin hepsi Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve AİHM'e dönük algı operasyonu yapıyor." ifadesini kullandı.
Bozdağ, yargılanan FETÖ mensuplarının örgütün talimatları doğrultusunda savunma yaptığına dikkati çekerek, "Devletin bilerek mağdur ettiği tek bir Türk vatandaşı yoktur. 'KHK mağduru' diye tabire katılmam. Mağdur varsa FETÖ/PDY'nin mağdur ettiği insanlar var. Devlet, bir yanlışlık varsa hemen düzeltiyor. 3 bin 604 kişiyi KHK ile iade ettik, 41 kişiyi OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu iade etti." açıklamasında bulundu.
FETÖ ile mücadelede bir devlet aklı olduğunu ve mücadelenin bu akılla yürütüldüğünü vurgulayan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle devam etti:
"Sadece FETÖ ile değil diğer terör örgütleriyle mücadele de aynı şekilde. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin içerisinde anayasa ve yasalara uygun hareket etmeyen birilerini barınma imkanı yoktur. Bizden sonra gelenler de aynı şeyi yapacaklardır. Çünkü devleti sadece bir takım kurumlarla ayakta tutma şansınız yok. O devletin içerisindeki mikropları da temizlemeniz lazım. Eğer virüsleri, kurtları temizlemezseniz o çınarı içerden kemirir, bitirirler. FETÖ'nün ortaya çıkması, Paralel Devlet Yapılanmasının devletimizin içerisinde çıkması, her türlü olumsuzluğa karşı devletin daha müteyakkız hareket etmesine yol açtı. O nedenle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yeniden yasalarımıza koyduk. Şu anda kamuya giren herkesle ilgili güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılıyor. Kamuda üst düzey görevlere atanan herkese güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılıyor. Bu konuda bir strateji konsept, siyasi ve hukuki alt yapı var."
Demokratik hukuk devletine uygun bir YAŞ yapısı oluşturulduğunu söyleyen Bozdağ, bundan sonra olumsuz bir durumda sorumlunun siyasi iktidar olduğuna işaret etti. YAŞ'ın yapısının değiştiğini, YAŞ'ta şimdi Başbakan Yardımcıları, Adalet, Dışişleri, İçişleri, Savunma Bakanları da yer aldığını dile getiren Bozdağ, YAŞ'taki çoğunluğu milletin iradesini temsil eden sivillerin oluşturduğunu vurguladı.
"Yargıda AK Parti istediğini yapar." gibi eleştirilerin de yapıldığını anımsatan Bozdağ, şunları söyledi:
"2008'de AK Parti'ye kapatma davası açıldı. AK Parti'nin böyle bir gücü olsa kapatma davası açılabilir mi? 7 Şubat 2012'de MİT Müsteşarına soruşturma açıldı, MİT Müsteşarı hakkında yakalama kararı çıkarıldı. 17-25 Aralık soruşturması... İktidara bağlı bir yargı olsa böyle bir şey yapabilir mi? Yapamaz. Neden? Çünkü HSK'deki üyeler örgütün talimatıyla hareket ediyor. Aşağıda da örgütün talimatını alan kişiler var. İşte Metin Özçelik, Mustafa Başer Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılandı ve tahliye oldular. Örgütün elebaşı Gülen bir açıklama yaptı, açıklamanın hemen ardından İstanbul'da iki hakim bir araya geldiler, tutuklu FETÖ'cüleri tahliye etmek için hukuku ayaklar altına alarak çıkarmaya teşebbüs ettiler. O zaman buna engel olunduğunda yargı da eleştirildi, hükümet de eleştirildi. Bir terör örgütü anayasayı ayaklar altına alıyor, hukuku çiğniyor, siz onu görüyorsunuz, engel olmaya çalışıyorsunuz."
Yargının herhangi bir ideolojinin, inancın veya başka bir şeyin emrinde olmamasını istediklerinin altını çizen Bozdağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Yargının sadece anayasa ve hukukun emrinde olmasını istedik ama başaramadık. Onlar yapıyor, fatura iktidara çıkıyor. İktidarın orada bir tane hakimi veya savcıyı değiştirme yetkisi yok. İktidarın yaptığı işler değil bunlar ama iktidarın gücü yasaları değiştirmek. Biz de yasaları değiştirdik, bu kişilerin devletten temizlenmesi için adımlar attık. İşte HSK daha darbe teşebbüsü olmadan önce pek çok hakim ve savcı hakkında soruşturma başlatmıştı, onlardan bazılarını ihraç etmişti. En son 4 bin 168 hakim ve savcı meslekten ihraç edildi, yargı FETÖ'nün işgalinden kurtarılmış oldu."
FETÖ tarafından devlete ihanet eden kişilerin devlet kurumlarına yerleştirildiğini ifade eden Bekir Bozdağ, "İhaneti görür görmez hemen gerekeni yaptık. Adam katil, birini öldürdü sen adamın katil olduğunu biliyorsun, 'katil' demeyecek miyiz? Biz ona hain demeyecek miyiz ihanetini görünce. Ama şimdi buradaki mücadelede maalesef birbirimizi suçlamaktan birlikte hareket etmeye fırsat bulamıyoruz. Terör örgütlerine karşı birbirlerimizi suçlama yerine birlikte hareket edersek bence Türkiye kazanır, terör örgütleri kaybeder. İnşallah KHK'lerdeki uzlaşma gibi bundan sonra birlikte uzlaşma imkanı buluruz diyorum." diye konuştu.Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, olağanüstü hal (OHAL) sürecinde kamudan ihraçları, iadeleri, açma ve kapamaları düzenleyen kanun hükmünde kararnamelere (KHK) ilişkin bilgi verdi.
Hem FETÖ hem de diğer terör örgütleriyle kararlı ve hızlı mücadelenin sürdüğünü söyleyen Bozdağ, başlangıçta olağanüstü halin kısa sürede bitirilmesini temenni ettiklerini, ancak yaşanan gelişmelerin, FETÖ'nün örgütlenme yapılanması ile etkin mücadelenin sürdürülmesi açısından OHAL'e ihtiyaç duyulduğunu ve altıncı kez uzatıldığını anımsattı.
Bozdağ, OHAL sürecinde bazen tedbir kararnameleri çıkarıldığını, bazen de yasal düzenlemelerde değişiklik yapan veya yeni yasal düzenlemeler getiren kararnameler çıkarıldığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Şu ana kadar çıkarılan kararname sayısı 31; bunların 5'i daha önce TBMM'de kabul edilerek yasalaştı. 15'i tedbir kararnamesi, yani ihraçları, iadeleri, kapatmaları, açılmaları içeren kararnameler. 2 tanesi hem tedbir hem de yapısal, yasalarda düzenleme ve değişiklik içeren KHK'ler. Diğer 14 tanesi ise sadece yasal düzenleme ihtiyaçlarını karşılamak üzere çıkarılmış kararnameler. Bugüne kadar 5 tane kanun hükmünde kararname kanunlaştırıldı, dün de 5 tane KHK, Meclisteki parti gruplarının ortak anlaşması sonucu görüşmeleri tamamlandı. Bugün ve yarın da diğer KHK'lerin kanunlaşması konusunda grupların ortak bir anlaşması, uzlaşması var. Bu çerçevede görüşülecektir."
TBMM Genel Kurulundan kabulü yapılmamış olan 21 KHK'nin de yasalaşacağını dile getiren Bozdağ, son KHK'nin ihraçları, iadeleri, kapatma ve açılmaları içeren tedbir KHK'si olduğunu, yasal bir düzenleme yapılmadığını kaydetti.
Bozdağ, KHK'lerle ilgili, özellikle ihraçlar ve kapatmalar konusunda yargı yolunun kapalı olduğunu belirterek, bu konuda yargı yolunu açmak üzere daha önce yapılan düzenlemeyle Olağanüstü İşleri İnceleme Komisyonu adı altında bir komisyon kurulduğunu ve tüm ihraç ve kapatmaya muhatap olan tüzel ve gerçek kişilerin komisyona müracaatlarına imkan tanındığını anımsattı.
Komisyona müracaat eden herkese yargı yolunun açıldığını ifade eden Bozdağ, komisyonun da kabul yolunda karar verdiğinde ilgili kişinin görevine iade edileceğini, kapatılan bir yerin ise açılacağını söyledi. Talebin reddi halinde ise komisyonun kararının idari işlem kabul edildiği için idari yargı yolu açılacağını anlatan Bozdağ, "Ankara İdare Mahkemelerine dava açma hakları var. İdare Mahkemesi de yapılan tasarrufları olağanüstü halin ortaya koyduğu hukuk çerçevesinde inceleyecek, değerlendirecek ve ona göre de bir karar verecektir. Bu kararı beğenmediği takdirde Danıştaya gitme hakkı var ve Danıştay süreci bittikten sonra bireysel başvuru yoluyla konuyu Anayasa Mahkemesine taşıma imkanı var. Hükümet olarak bu konuda yargı denetimini de devreye sokan bir mekanizmayı hayata geçirmemizin ana nedeni, yapılan tüm tasarrufların anayasa ve hukuk devleti çerçevesinde yapılmış olmasıdır." diye konuştu.
Bozdağ, yapılan her çalışmanın her türlü denetime açık olmasının hukuk devletinin bir gereği olduğunu belirterek, yargı denetimini açan mekanizmayı da hayata geçirdiklerini söyledi. Bekir Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu ana kadar Olağanüstü Hal İşlemi İnceleme Komisyonuna 105 bin 151 kişi müracaatta bulunmuş; ihraçlardan. Bugüne kadar da komisyon bin 562 kişi hakkında karar vermiş. Bu kararlardan 41'i hakkında 'kabul' kararı vermiş, diğerleri 'ret' şeklinde. Ret kararları, bazı mahkemelerin görevsizlik kararlarına ilişkin olup, işin esası incelenmeyip, 'siz görevlisiniz' diyen kararlardır. Ama bu retlerin kapsamı daha ziyade bir takım görevsizlik ve benzeri konular var. Bugüne kadar KHK'lerle yapılmış ihraç sayısı 110 bin 778, iade sayısı 3 bin 604. 110 bin 778 kişi ihraç edilirken 3 bin 604 kişi yine KHK'lerle görevine iade edilmiş. Şu anda KHK'lerle ihraç edilen kişi sayısı net olarak 107 bin 174'tür."
Her devletin kendi çalıştırdığı kişilerde anayasal düzene ve devlete sadakati aradığına dikkati çeken Bozdağ, devletin, anayasasına ve devletine sadakatinden şüphe duyduğu kişileri çalıştırmayabileceğini söyledi.
Bozdağ, hiçbir devletin kendisine karşı düşmanlık içinde olan, anayasa ve yasalara sadakat içerisinde olmayan kişileri çalıştırmaya mecbur edilemeyeceğini vurgulayarak, anayasaya göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü olduğunun altını çizdi.
Hiçbir devletin, kendi içerisinde devlet adına görev yapan kamu görevlilerinin, devletin içerisinde ayrı bir devlet gibi çalışmasına ve bazı terör örgütlerinin hedefleri ve emelleri doğrultusunda faaliyette bulunmasına izin vermeyeceğine dikkati çeken Bozdağ, "Türkiye Cumhuriyeti, FETÖ/PYD, PKK, DHKP-C ve diğer terör örgütleriyle irtibat ve üyelik ilişkisi içerisinde olduğu belgelendirilen kişilerle ilgili anayasamızın da verdiği yetkiler çerçevesinde adımlar atılmıştır. İhraç ve kapatma da bu anayasa ve yasal uygunluk çerçevesinde yapılmıştır. Zaman zaman iadeler de olmuştur. Çünkü elde edilen bilgiler konusunda birtakım yanlışlıklar ortaya çıktığında bu yanlış bilgiler nedeniyle ortaya çıkan ihracın iadeye dönüşmesi konusunda da tereddüt edilmemiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, FETÖ'nün, ByLock uygulamasının devlet tarafından takip edildiğini ve tespit edildiğini fark etmesi ve bu konuda şüphelenmesi üzerine "Mor Beyin" uygulamasını geliştirdiğini belirterek, şu açıklamada bulundu:
"Fetullahçı Terör Örgütüne mensup olmayan kişinin ByLock uygulamasına birtakım yazılımlar yoluyla yönlendirilmesi, iradeleri dışında sağlamak suretiyle gerçek terör örgütü üyelerini gizleme gayreti ve çabaları olduğu ortaya çıkınca da bu kapsamda olan kişilerle derhal incelemeler başlatılmış ve adımlar atılmıştır. Bildiğiniz gibi Mor Beyin uygulaması kapsamında 11 bin 480 kişinin varlığı tespit edildi. Bunlardan 2 bin 168 kişi kamu görevlisi, bir kısmı ihraç edilmiş, bir kısmı kamuda hala çalışan görevlilerdi. Mor Beyin uygulamasını tespitten önce ByLock'cu diye ihraç edilenlerin tamamı FETÖ'nün ortaya koyduğu bu tuzağı düştükleri belirlendikten sonra görevlerine iade edilmiştir. Bu kapsamda iade edilenlerin sayısı bin 823'tür. Aradaki fark ya ihraç edilmemiş, görevde olmasından kaynaklanıyor; ya da FETÖ'cü olduğu gerekçesiyle ihraç edilmiş ama ByLock dışında başka somut gerekçeleri olduğu için ihraç edilmiş kişiler iade edilmedi.
Adli süreçlerde yargılaması devam eden gözaltı ve tutukluluk içerisinde olan kişilerle ilgili adli makamlar hukuk devleti olmanın gereğini yapmışlardır. Cezaevlerinde Mor Beyin tuzağına düşerek ByLock'a yönlendirilerek, ByLock'cu gözüken tutuklu kişi yoktur. FETÖ'nün mağdur ettiği vatandaşlarımızdan mağduriyeti devam eden kimse yoktur. Örgütün haberleşme aygıtı ByLock kullananlardan cezaevlerinde tutuklu olan, kontrol altında olan, yargılaması devam edenler var."
Bozdağ, KHK'nin bir özelliğinin de Mor Beyin tuzağı nedeniyle ByLock uygulamasına yönlendirilerek FETÖ'nün mağdur ettiği kişilerin iadesini içerdiğini dile getirdi.
Hükümet adına konuşan Bozdağ, FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısının, çalışma usul ve yöntemlerinin diğer terör örgütlerinden çok farklı olduğunu, gizliliğin bu örgütte çok esas olduğunu belirtti. Bozdağ, "Aynı odada beraber çalışan, ikisi de FETÖ üyesi olan askerler birbirlerinin aynı örgüte üye olduğunu bilmiyor. Bu örgütün üyelerinin tespitindeki zorluğun bütün Türkiye tarafından bilindiğini düşünüyorum." diye konuştu.
Yüksek Askeri Şura kararıyla yapılan ihraçları incelediğini, YAŞ'ın gündemine gelip de bugüne kadar ihraç edilmemiş kişi varsa ihraç edilsin diye özellikle kararlara baktığını anlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"YAŞ'ın gündemine gelip de ihraç edilmemiş tek bir isim yok. O zaman orada 'Fetullah Gülen grubu' diye geçiyor. O zamanki kararlara baktığımızda, benim görüşümdür, FETÖ'cü olmadığını, FETÖ'cü diye başkalarının gitmiş olabileceğini, FETÖ'nün gizlilik ve çalışma yöntemini gördükten sonra daha net görüyorsunuz. Örneğin bir FETÖ üyesi, A kurumunda çalışıyor. Kurumun başındaki Atatürkçü birisi, o ondan daha çok Atatürkçü. Diyelim laik birisi, o ondan daha fazla laik. Diyelim namaza gitmiyor, o hiç gitmiyor. Diyelim oruç tutmuyor, o hiç tutmuyor. Diyelim ki alkol kullanıyor, o da kullanıyor. Bu örgüt üyeleri bulundukları yerde yer tutmak, üstleri katında itibar sahibi olmak, daha ileri gitmek için bulundukları pozisyonda etraf ne istiyorsa onlardan daha fazla gözükmek gibi perdeleme yöntemi var. Namaz kılıyor, eşi başörtülü, sakallı diye, irticacı diye YAŞ'ta ihraç edilenlerin büyük bir kısmı esasında muhafazakar, kendini gizlemeyen insanlar. Onlar FETÖ'cü diye ihraç edilince gerçek FETÖ'cülerin önü açılmış oldu."
FETÖ'ye devletin kriminal gözle bakmasının önemli olduğunu ve bugüne kadarki hükümetlerin hiçbirinin bu örgüte "terör örgütü" demediğini vurgulayan Bozdağ, "Burada hükümetimizin ciddi bir başarısı vardır. Bu tehlike ve tehdidin tespiti, teşhisinde hukuk gereği atılması gereken adımların atılması son derece önemli." dedi.
Örgütün ankesörlü telefonlarla irtibat kurma gibi farklı yöntemlerle haberleştiğini, Mor Beyin uygulamasının da gerçek ByLock'çuların, FETÖ'cülerin tespit edilmesini zorlaştırmak için geliştirildiğini ve Mor Beyin uygulamasının emniyet birimlerince tespit edildiğini anlatan Bozdağ, Mor Beyin uygulaması tespit edildikten sonra ByLock kullanıyor gibi gözüken, ancak gerçekte örgütle bağlantısı olmayan kimsenin görevinden uzaklaştırılmadığını dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, FETÖ davalarına ilişkin soruşturma ve kovuşturma evresindeki dosyalara ilişkin şu bilgileri verdi:
"Soruşturma evresinde FETÖ örgüt üyeliği ve yöneticiliği kapsamında 103 bin 907 dosya var, 210 bin 600 şüpheli var, hakkında yakalama emri çıkartılmış, firarda olan 14 bin 64 kişi var. Darbe, anayasal düzene karşı suçlarla ilgili 4 bin 725 dosya gözüküyor, 11 bin 228 şüpheli var, 364 yakalama kararı olan var. Hem örgüt üyeliği hem de darbe suçlamasına baktığımızda 2 bin 913 dosya, 7 bin 436 şüpheli, yakala emri olan da 237 kişi var. Toplamda soruşturma evresinde olan dosya sayısı 105 bin 709, şüpheli sayısı 214 bin 442, yakalama emri bulunan sayısı 14 bin 191.
Kovuşturmalar var; örgüt üyeliği ve yöneticiliği nedeniyle dosya sayısı 42 bin 930, şüpheli sayısı 88 bin 400, hakkında yakalama emri bulunan kişi sayısı 3 bin 625. Tutuklu bulunan kişi sayısı 20 bin 406, adli kontrol altında olan 50 bin 927, geri kalanı serbest yargılanıyor. Anayasal düzene karşı suçlardan olan dosya sayısı bin 415, şüpheli sayısı 12 bin 300, yakalama emri bulunan, firarda bulunan kişi sayısı 212. Bunlardan adli kontrol altında olan 3 bin 880, tutuklu olan kişi 4 bin 486. Hem darbeden hem de örgüt üyeliğinden yargılananlar var; bunlarla ilgili dosya sayısı bin 71, sanık sayısı 10 bin 534, yakalama emri olan 142, adli kontrol altında 745 ve tutuklu sayısı bin 232. Kovuşturma evresinde şu anda 43 bin 274 dosyada 90 bin 166 sanık, 3 bin 979 yakalama emri olan kişi var. Bunlardan da 54 bin 62 kişi hakkında adli kontrolle serbest yargılama devam ediyor. 24 bin 660 kişi de tutuklu yargılanıyor."
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, hakkında adli işlem başlatılmayan hiçbir ByLock'çu bulunmadığını vurgulayarak, "ByLock konusunda yanlış yapmamak için çok dikkat ediyoruz. Bir kişide ByLock uygulaması ortaya çıktıktan sonra bu kişinin üzerine kayıtlı telefonlar, fiilen kullandığı telefonlar, telefonun HTS kayıtları gibi incelenmesi gereken hususlar tetkik ediliyor ve sonra işlemler yapılıyor. Devlet, Adli Tıp'ın ve bilirkişiliğin bütün imkanlarından istifade etmek suretiyle doğru olanı yapmak, örgüt üyesiyle üye olmayanları ayırt etmek için büyük hassasiyetle çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Allah indinde hesabını vereceğine inanan insanlarız. Onun için hem kanunlar nezdinde hesabı doğru vermek hem Allah indinde hesabı doğru vermek hem de bireysel başvuru, Yargıtay, Danıştay, AİHM sürecindeki denetimlerde de doğru yaptığını tescil bakımından herkes dikkatle hareket ediyor." ifadesini kullanan Bozdağ, "Ne yargıda ne de idari birimlerde bilerek, kasıtlı bir yanlışı hiçbir arkadaşımızın yaptığına ben inanmıyorum." dedi.
FETÖ mensuplarının yargılama safhasında "her şeyi inkar" stratejisi yürüttüğünü, görüntülerde vatandaşın üzerine ateş ettiği görünen sanıkların dahi görüntüleri reddettiğini aktaran Bozdağ, FETÖ'nün yargılanan mensuplarına "Her şeyi inkar edin. Önünüze somut belge, bilgi konursa da herkes kendi durumuna göre tevilli ret yoluna gidecek." talimatı verildiğine dikkati çekti.
Örgüt mensuplarının işkence ve kötü muamele gördüklerine, savunma haklarının kısıtlandığına dair iddialarını sırf dava dosyasına girmesi nedeniyle mahkemede sıklıkla dile getirdiklerini belirten Bozdağ, "Savunma hakkının kısıtlanması, işkence, kötü muamele gibi bir şey kesinlikle yok. Yargılamalar aleni, şeffaf ama bunları örgüt talimatıyla dosyalara koyuyorlar. Yine örgütün talimatı çerçevesinde hareket edenlerin hepsi Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve AİHM'e dönük algı operasyonu yapıyor." ifadesini kullandı.
Bozdağ, yargılanan FETÖ mensuplarının örgütün talimatları doğrultusunda savunma yaptığına dikkati çekerek, "Devletin bilerek mağdur ettiği tek bir Türk vatandaşı yoktur. 'KHK mağduru' diye tabire katılmam. Mağdur varsa FETÖ/PDY'nin mağdur ettiği insanlar var. Devlet, bir yanlışlık varsa hemen düzeltiyor. 3 bin 604 kişiyi KHK ile iade ettik, 41 kişiyi OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu iade etti." açıklamasında bulundu.
FETÖ ile mücadelede bir devlet aklı olduğunu ve mücadelenin bu akılla yürütüldüğünü vurgulayan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle devam etti:
"Sadece FETÖ ile değil diğer terör örgütleriyle mücadele de aynı şekilde. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin içerisinde anayasa ve yasalara uygun hareket etmeyen birilerini barınma imkanı yoktur. Bizden sonra gelenler de aynı şeyi yapacaklardır. Çünkü devleti sadece bir takım kurumlarla ayakta tutma şansınız yok. O devletin içerisindeki mikropları da temizlemeniz lazım. Eğer virüsleri, kurtları temizlemezseniz o çınarı içerden kemirir, bitirirler. FETÖ'nün ortaya çıkması, Paralel Devlet Yapılanmasının devletimizin içerisinde çıkması, her türlü olumsuzluğa karşı devletin daha müteyakkız hareket etmesine yol açtı. O nedenle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yeniden yasalarımıza koyduk. Şu anda kamuya giren herkesle ilgili güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılıyor. Kamuda üst düzey görevlere atanan herkese güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılıyor. Bu konuda bir strateji konsept, siyasi ve hukuki alt yapı var."
Demokratik hukuk devletine uygun bir YAŞ yapısı oluşturulduğunu söyleyen Bozdağ, bundan sonra olumsuz bir durumda sorumlunun siyasi iktidar olduğuna işaret etti. YAŞ'ın yapısının değiştiğini, YAŞ'ta şimdi Başbakan Yardımcıları, Adalet, Dışişleri, İçişleri, Savunma Bakanları da yer aldığını dile getiren Bozdağ, YAŞ'taki çoğunluğu milletin iradesini temsil eden sivillerin oluşturduğunu vurguladı.
"Yargıda AK Parti istediğini yapar." gibi eleştirilerin de yapıldığını anımsatan Bozdağ, şunları söyledi:
"2008'de AK Parti'ye kapatma davası açıldı. AK Parti'nin böyle bir gücü olsa kapatma davası açılabilir mi? 7 Şubat 2012'de MİT Müsteşarına soruşturma açıldı, MİT Müsteşarı hakkında yakalama kararı çıkarıldı. 17-25 Aralık soruşturması... İktidara bağlı bir yargı olsa böyle bir şey yapabilir mi? Yapamaz. Neden? Çünkü HSK'deki üyeler örgütün talimatıyla hareket ediyor. Aşağıda da örgütün talimatını alan kişiler var. İşte Metin Özçelik, Mustafa Başer Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılandı ve tahliye oldular. Örgütün elebaşı Gülen bir açıklama yaptı, açıklamanın hemen ardından İstanbul'da iki hakim bir araya geldiler, tutuklu FETÖ'cüleri tahliye etmek için hukuku ayaklar altına alarak çıkarmaya teşebbüs ettiler. O zaman buna engel olunduğunda yargı da eleştirildi, hükümet de eleştirildi. Bir terör örgütü anayasayı ayaklar altına alıyor, hukuku çiğniyor, siz onu görüyorsunuz, engel olmaya çalışıyorsunuz."
Yargının herhangi bir ideolojinin, inancın veya başka bir şeyin emrinde olmamasını istediklerinin altını çizen Bozdağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Yargının sadece anayasa ve hukukun emrinde olmasını istedik ama başaramadık. Onlar yapıyor, fatura iktidara çıkıyor. İktidarın orada bir tane hakimi veya savcıyı değiştirme yetkisi yok. İktidarın yaptığı işler değil bunlar ama iktidarın gücü yasaları değiştirmek. Biz de yasaları değiştirdik, bu kişilerin devletten temizlenmesi için adımlar attık. İşte HSK daha darbe teşebbüsü olmadan önce pek çok hakim ve savcı hakkında soruşturma başlatmıştı, onlardan bazılarını ihraç etmişti. En son 4 bin 168 hakim ve savcı meslekten ihraç edildi, yargı FETÖ'nün işgalinden kurtarılmış oldu."
FETÖ tarafından devlete ihanet eden kişilerin devlet kurumlarına yerleştirildiğini ifade eden Bekir Bozdağ, "İhaneti görür görmez hemen gerekeni yaptık. Adam katil, birini öldürdü sen adamın katil olduğunu biliyorsun, 'katil' demeyecek miyiz? Biz ona hain demeyecek miyiz ihanetini görünce. Ama şimdi buradaki mücadelede maalesef birbirimizi suçlamaktan birlikte hareket etmeye fırsat bulamıyoruz. Terör örgütlerine karşı birbirlerimizi suçlama yerine birlikte hareket edersek bence Türkiye kazanır, terör örgütleri kaybeder. İnşallah KHK'lerdeki uzlaşma gibi bundan sonra birlikte uzlaşma imkanı buluruz diyorum." diye konuştu.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA