Türk Irak Dostluk Derneği Eski Başkanı , DEİK – İran Yönetim Kurulu Üyesi,,Marev?Marsev (Artuklu Üni. Vakfı) Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi ,Mardinli İş adamı M.Emin Değer'in de katldığı,4.Uluslararası Ortadoğu Kongresine ilgi yoğun oldu.
4. Uluslararası Orta Doğu Kongresi, “Türk - Arap İlişkileri: Çok Boyutlu Güvenlik İnşası” ana teması altında Hatay Valiliği, Hatay Büyükşehir Belediyesi, Mustafa Kemal Üniversitesi ve TASAM işbirliği ile 28-29 Nisan 2016 tarihinde Hatay’da SİVİL GLOBAL 2016 Zirvesi kapsamında başarıyla icra edilmiş, son derece yapıcı ve samimi bir ortam içinde gerçekleştirildi.
Kongre’ye, Türkiye’den, Orta Doğu ülkelerinden ve ABD, Hindistan, Pakistan, Bangladeş başta olmak üzere diğer ülkelerden resmî, sivil ve özel farklı disiplinlerden temsilciler, çok sayıda sivil toplum kuruluşu, Arap Birliği, Dünya Türk Forumu, Dünya İslam Forumu, gibi uluslararası kuruluşlar ile kamusal ve sektörel güvenlik kurumları temsilcileri, diplomatik misyon temsilcileri, akademisyenler, uzmanlar, düşünce kuruluşları, ulusal ve uluslararası medyadan temsilciler katılmışlardır. Orta Doğu’da Türkiye ve Arap ülkeleri arasında değişen güvenlik, savunma ve güç parametrelerini sağlıklı yönetme, karşılıklı derinleştirme konusunda ortak bilinç oluşturulması yönünde akademik katkı sağlamak amacıyla düzenlenen toplantıda; “Çok Boyutlu Güvenlik İşbirliği: Siyasi, Stratejik ve Ekonomik Temeller”, “Savunma ve Uzay Sanayii: Fırsatlar, Riskler”, “Yumuşak Güç İnşası ve Beklenti Yönetimi: Deneyimler, Kazanımlar”, “Siber Güvenlik İşbirliği (Siber Ordu Yarışları)”, “Çok Boyutlu ve Tamamlayıcı Güvenlik İşbirliği (Çevre, Terörizm, Kaçakçılık, Enerji, Gıda, Su Güvenliği, Nüfus, Sağlık, İklim, Şehir Planlaması, Teknoloji vb.)” başlıklı oturumlar gerçekleştiriidi.
Kongrede bir Konuşma Yapan Deik İranYönetim Kurulu Üyesi,Türk İrak Dostluk Derneği Eski Başkanı Mardinli İş Adamı Mehmet Emin Değer yaptığı konuşmada:''Arap baharı bir ihtiyaç ve zaruretten doğmuştu. Arap baharı başlamadan 8 yıl önce ben birçok platformda şunu söylemiştim. Arap sokakları yakın bir tarihte hem idarecilerini hem de batı dünyasını sorgulayacaklar. Bütün seyahatlerimizde ve temaslarımızda bunu gözlemliyordum.''Diyerek Arap Baharının bir zorunluluktan doğduğunu konuşmasında dile getirdi.
Mehmet Emin Değer Konuşmasında şunları söyledi:''
Tasam 27?30 Aralık’ta İran’a, geçen hafta İstanbul’da İş Diplomasine ve bugün de burada Ortadoğu ve İslam Coğrafyası ve Türkiye’nin Siyasi Stratejik ve Ekonomik İlişkilerini konuşacağız. Türk Arap ilişkilerinde beni heyecanlandıran Bedduzaman Said?i Nursi’nin şu sözleri olmuştur. “Türklerin ve Arapların sulh ve selameti âlem?i İslamiyet’in belki âlem?i insaniyetin sulh ve selametini temin eder.” Bu cümlenin altını kendimce doldurmaya çalıştım. 250?300 milyon Arap dünyası ve 250?300 milyon Türk dünyası ( Kürtleri de katıyorum) iki unsurda asırlarca İslam’a bayraktarlık yapmış. Enerji kaynakları üzerinde oturmuş bu unsurların ittifakı ve dayanışması İslam coğrafyasına olduğu gibi dünyanın geri kalanına da katkı sunar. Geçmişte uğruna milyonların öldüğü, öldürüldüğü batı dünyası tarafından tanzim edilmiş bütün beşeri sistemler iflas etmiştir. Şu anda dünyayı tanzim eden Liberalizm adı altında vahşi bir kapitalizm hüküm ferma dır. Oda insanların % 90 ını sefalete sürüklemiştir. % de 10 una ancak geçici bir saadet temin ediyor. Oda iflas etti, ediyor. İnsanların yeni bir dünya düzenine şiddetle ihtiyacı vardır. Bu düzen gelir dağılımında, hukukta, adalette yeni bir çığır açmalıdır. Bu yeni dünya düzeni bu kadim Ortadoğu İslam coğrafyasından çıkmalıdır. İslam ülkeleri yeni bir fon oluşturup ilim adamlarına kapı açmalıdır. Müslüman zeki çocuklarını yetiştirmelidir. Tarihten ve dinden kopuk olmayan yeni fikirlere yelken açmalıdır. Batı dünyasının cezbedici bir modeli kalmadığı için Orta doğu da terör estiriyor. Şundan eminiz Ortadoğu’daki ve İslam coğrafyasındaki bütün terör örgütlerinin üzerinde batının istihbarat servislerinin patenti vardır. Rengi ve ideolojisi ne olursa olsun. Arap baharı bir ihtiyaç ve zaruretten doğmuştu. Arap baharı başlamadan 8 yıl önce ben birçok platformda şunu söylemiştim. Arap sokakları yakın bir tarihte hem idarecilerini hem de batı dünyasını sorgulayacaklar. Bütün seyahatlerimizde ve temaslarımızda bunu gözlemliyordum. Gelir dağılımının adil olmadığı, hukukun ve adaletin olmadığı diktatörlerle idare edilen sistemler yıkılacaktı. Kitleleri organize edenler İslam bilinci olanlardı. Buda batının ve İsrail’in hesabına gelmediği için bölgeyi terörize ettiler. DAİŞ ( işid) de bu olgunun neticesidir. İşid Musul’a girmeden 23 gün önce Musul’daydım. Taziyedeydim. Hemen hemen Musul’daki Aşiretlerin çoğu ile görüşme imkanım oldu. 650 İşid militanı, çevresiyle birlikte 3,5 Milyon Musullu 30 bin asker,30 bin polis merkezi hükümet gücüne rağmen kimsenin burnu kanamadan Musul’u teslim alıyor. Zemin hazırlanmış Musul teslim alınmıştır. Hedef Malik’i yönetimi iken birden yönünü Erbil’e çevirdi. 15 km kala durduruldu. Çünkü Türkiye birilerinin rağmına Erbil yönetimi ile siyasi, stratejik ve ekonomik işbirliğine girmişti. İşid üzerinde Türkiye’ye ve Erbil’e mesajlar veriyordu. Bu tezgah ve oyunu anlamak için alleme olmak gerekmiyor. Dünyanın bütün süper güçleri bir araya gelmiş İşid ile savaşıyorlar. Kimi kandırıyorsunuz? Said?i Nursi’nin şu seslenişi hepimize ders olsun. Bir yangın var alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım tutuşmuş yanıyor. Bu yangını söndürmeye koşuyorum, biri benim ayağımı kösteklemek istemiş ne ehemmiyeti var. Dar görüşler! Dar düşünceler! 1,5 milyar İslam Ümmetini selamette görürsem cenneti de istemem. Vücudum cehennem alevleri içinde yanarken gönlüm gül gülistan olur. Peki, İslam ülkeleri ve coğrafyası masum mudur? Katiyen değildir. Altı asra yakındır tembelliğin ve üretmemenin bedelini ödüyor, ödetiyorlar. Dibe vurduk. Şimdi çıkış zamanıdır. Bedduzaman Said?i Nursi’den sık sık referans veriyorum. Sebebi 20. Yüzyılın en büyük din âlimlerinden ve büyük bir mütefekkir oluşundandır. 1911 yılında Şam’da Emivi camisinde 100 Arap ulemasının olduğu ve 10 bin insana irad ettiği hutbede Müslümanların geri kalış sebeplerini şöyle izah ediyordu. 1 – Taksimül?amal prensibine ( İş bölümü ve branşlaşma) riayet etmedik. Ehemmiyet vermedik. 2 – İçtima?i ve siyasi hayatımızda sıdkın, doğruluğun ölmesi. 3 – Cehalet. 4 – Zaruret ( Fakirlik) 5 – İhtilaflar. Bunlarında çarelerini sıralıyor. Cehalete karşı ilim silahı ile, fakirliğe karşı iktisaden kalkınma ile, ihtilaflara karşı ittifak ile. Bu nasıl mümkün olacak? İran’daki dostlarımıza dediğim gibi diyorum ki on dakika içinde 1000 tane güçlü sebep sayabilirim. İttihat için ittifak için bir arada ve beraber olmak için. Siz ihtilafa düşmek için bana üç zaif sabep sayamazsınız. Yine Bedduzaman’ın ifadesi ile herkesin benim mesleğim, meşrebim, mezhebim daha güzeldir demeye hakkı var. Ancak, yalnız hak benimdir demeye kimsenin hakkı yoktur. İnsaf prensibine riayet edeceğiz. Umutsuzlığa, çaresizliğe, tembelliğe yer yoktur. Umut var olunuz, istikbalde en gür seda İslamın sedası olacaktır. (S.N.) Böyle seçkin bir topluluğa hitap ettiğim için devlet adamlarına, ilim adamlarına ve aziz Hataylı dostlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Tasama da böyle bir organizasyondan dolayı tebrik ve takdirlerimi arz ederim''Dedi.
ARTUKLU HABER AJANSI