Tarih: 08.10.2019 09:26

Mahallenin Geleceği İçin Çalışan İmam; Şükrü Şahin

Facebook Twitter Linked-in

Mahallenin Geleceği İçin Çalışan İmam; Şükrü Şahin

 

 

Söyleşi: Sait Çamlıca

 

‘Mahallenin Kaderini Değiştiren İmamlar’ adlı kitap çalışmamı 2012 yılında yayınlamış, örnek çalışmalar yapan müftü ve imamlarla yaptığım söyleşileri kitaplaştırmıştım. İlk baskısı yayınlandıktan sonra farklı güzel örneklerle tanışıp, kitabı genişlettim. Önümüzdeki aylarda yapılacak olan yeni baskısı için İstanbul Ümraniye Hacı Ömer Karagül Cami  İmam Hatibi Şükrü Şahin hoca ile bir söyleşi yaptım. Cami Gençlik Kollarının öncülerinden olan Şükrü Şahin hocayla yaptığım söyleşi:

 

Yanlış hatırlamıyorsam 2007 yılıydı. Ümraniye’de, mahalle arasında küçük bir camiye gençlere konuşma yapmak için davet edilmiştim. Cami çok eski ama imamın heyecanı yeni ve tazeydi. Caminin içinde ki bölmeler eski perdelerle yapılmıştı. Şükrü Hoca gençleri etrafında toplamış, o eski camide kendi imkanlarıyla gençlerle ilgileniyordu. O yıllarda Diyanet’in gündeminde Cami ve Gençlik yoktu ama Şükrü Hocanın gündeminde hep gençler vardı.

Aradan uzun yıllar geçti. Şükrü Hoca ile uzun yıllar görüşemedik. Ben öğretmenliği bıraktım, kitap ve konferans çalışmalarına yoğunlaştım. 2012 yılında elinizde ki ‘Mahallenin kaderini Değiştiren İmamlar’ kitabının daha küçük olan ilk halini yayınladım. Kitabın ilk baskısını okuyan Ümraniye Müftüsü İlyas Yılmaztürk Hoca ‘Madem böyle bir kitap çalışması yaptın, Cami ve Gençlik konusunda aktif çalışan Şükrü Şahin Hocanın çalışmalarına bu kitapta yer vermelisin’ dedi. Ben Şükrü Hocanın ismini unutmuştum. Müftü Beyden telefon numarasını aldım ve ziyaretine gittim. Şükrü Hocanın odasına girince, kendisini hatırladım. O eski cami yıkılmış yerine daha güzel ve eğitim faaliyetlerine uygun bir cami inşa edilmişti.

Cami yine gençlerle doluydu. Biraz ortak tanıdıklardan ve geçmişten bahsettikten sonra niyetimi anlattım. Şükrü Hocanın yoğunluğu benim yolculuklarım derken biraz gecikmeli de olsa bir araya gelebildik. Görüşmemizin bir kısmını imam odasında, bir kısmını Çamlıca tepesinde çay muhabbeti arasında tamamladık.

Cami ve Gençlik

‘Her yıl, farklı bir yazardan, yeniden Peygamber Efendimizin hayatını okuyun!’ diye tavsiye etmemin sebebi, her okumada yeni şeyler keşfetmenize kapı aralayacağını bilmemdir. Kendi okuma serüvenimde, buna dair çok güzel örnekler yaşadım.

Son yıllarda, okurken altını çizdiğim, ajandama not alıp hemen ezberlediğim ve konferanslarımda gündeme getirdiğim en önemli notlardan birisi şudur;

‘İlk Müslüman olan 40 Sahabenin 32 tanesi 23 yaşın altında olan gençlermiş’

Bu not, bende birçok yeni ufuk açtığı gibi, birçok yeni sorular sormama ve yeni çözümlere kafa yormam gerektiğini düşünmeme vesile oldu.

Bu notla beraber zihnimde dolanan soruların bir kısmı şunlardır;

Cami Gençlik Kolları

Benim kafamda bu sorular dolanırken, Türkiye’de beni çok sevindiren ve umutlandıran bir gelişme oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 yılında camilerde ‘Cami Gençlik Kolları’ kurmaya karar verdi. Henüz daha yeni olan ve yaygınlaşmamış olan bu proje, Türkiye’nin ve ümmetin geleceği açısından çok önemlidir. İnşallah en kısa zamanda yaygınlaşır ve emekliler lokaline dönüşen camilerimiz, gençlerin toplanma, okuma ve istişare etme yeri haline gelir. Evlerinde veya derneklerinde Tefsir, Hadis sohbetleri yapan, okuma grupları oluşturan arkadaşlara bile ‘Sohbet halkalarınızı mahalle caminizde oluşturun’ diye tavsiye ediyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cami Gençlik Kolları projesinden önce de Şükrü Şahin Hocanın gençlerle ilgili çalışmaları vardı. 2014 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cami Gençlik Kolları kurma kararı Şükrü Şahin Hoca için hem yasal çerçeve, hem plan proje açısından yeni imkanlar doğurmuş oldu.

Gençlik Kolları oluşturan Şükrü Şahin Hoca’nın yaz kurslarında gençlerle yaptığı çalışmalar, önce çevre camilerinde sonra diğer müftülüklerde konuşulmaya başlanmış. Bazı ilçe müftüleri kendi ilçelerinde çalışan din görevlilerine cami hizmetleri ile ilgili eğitim vermesi için Şükrü Hocayı davet etmeye başlamış. Bu toplantılardan birsinde yaşadığı bir anıyı paylaştı Şükrü Hoca.

‘Ben yaptığım çalışmaları anlatırken, yaz kursunda yapılan masrafları söyleyince arka sıralarda oturan bir imam bana laf atmak için ‘sen hangi cemaattensin?’ diye sordu. Bu tür çalışmaların camide yapılabileceğine inanmadığından sorulan soruya ‘Benim tek cemaatim cami cemaatidir’ cevabını verdim.’  

2015 yılında Ümraniye’ye atanan Müftü İlyas Yılmaztürk Hoca ile Şükrü Şahin Hoca birlikte çalışıp Cami Gençlik Kolları projesini işlevsel hale getirerek, temel hususları Diyanet İşleri Başkanlığına sunuyorlar. Türkiye genelinde 2018 yılında 5000’e yakın camide Gençlik Kolları kuruluyor. 

Elazığ’dan İstanbul’a…

Şükrü Hoca 1964 Elazığ / Keban doğumlu. İlkokulu köyünde okumuş. Maden ocağı işçisi olan babası malulen emekli olmuş. Yoksulluktan okuyamadığı için evlatlarını okutmak için çırpınan Anadolu’nun fedakar babalarının hikayelerinden birisi aslında Şükrü Hocanın ailesinin hikayesi.

İlçelerinde İmam Hatip Lisesi olmadığı için düz Ortaokul ve Liseyi okumak zorunda kalmış. Ancak içinde hem imam olma isteği varmış. ‘Düz Lise okuyan birisi neden ısrarla imam olmak ister’ diye merak ettim. Aldığım cevap bana ‘Tebessüm sadakadır’ Hadisi Şerifini hatırlattı. Mahallelerinde ki imamın kendisine tebessüm etmesi, güler yüzlü olmasından çok etkilenmiş.   

Ortaokul yıllarında mecburen kaldığı bir cemaatin talebe yurdundan, yurttaki hocalarının diyanet imamlarına olan hakaretlerine kızarak ayrılmış.

Genç yaşta evlenen Şükrü Hoca, İmam olabilmek için İmam Hatip Lisesinin fark derslerini dışarıdan vermiş. Hem kazma kürek çalışmış hem derslerine çalışmış. İmam Hatip fark derslerini dışarıdan vermiş ama görev almak kolay olmamış. Askerden döndükten sonra 1989 yılında 25 yaşında imamlığa başlayabilmiş.

Elazığ’ın Ağın ilçesine bağlı bir köyde yaptığı kısa süreli görev süresinde, köy halkının imamı rahatsız etmemek için kapının önüne bıraktığı yiyecekleri unutamadığını anlatıyor.  

İkinci görev yerinde 6 yıl görev yapıyor Şükrü Hoca. Yeni görev yerine başladığında köy halkının çoğunun dinden uzak bir hayat yaşaması, Dünya görüşlerinin Sosyalist bir bakış açısına sahip olması, Hocayı yıldırmamış. Özellikle yaz Kuran kursu için kapı kapı gezip öğrenci istemiş. Bir köy imamı düşünün. Görev yaptığı köy halkının çoğu Sosyalist. Ama imam kapı kapı gezip ‘Ben cami imamıyım. Haftaya yaz kursları başlıyor. Oğlunuzu, kızınızı yaz kursu için camiye gönderirseniz sevinirim’ diyor. Köyün tarihinde belki ilk defa 60 öğrenci ile bir yaz Kuran kursu yapılıyor. O kurs sayesinde namaza başlayanlar, açık olduğu halde sonradan örtünen gençler oluyor.

Milli Gençlik Vakfı Yılları

İdealist olan ve diğer meslektaşlarından daha çok çalışan birçok insanın hayatında kırılma noktaları veya o heyecanın bir başlama noktası vardır. Şükrü Hoca’ya bunu sordum.

‘Babam Milli Nizam Partisi (MNP) ve Milli Selamet Partisi (MSP) için çalışırdı. Bizi de genç yaşlarımızda Milli Gençlik Vakfı’na gönderdi. Ben gençlik çalışmaları yapmayı oralarda öğrendim. Bütün meslek hayatım boyunca gençlik çalışmalarından kopmadım’

Yeni bir Dünya… İstanbul

2005 yılında kadar memleketinde görev yapan Şükrü Hoca, evladının tedavi süreçleri için şehir merkezine gelmek isteyince, Diyanet İşleri Başkanlığı kendisini İstanbul’a göndermiş. İstanbul Ümraniye’de küçük bir cami olan Hacı Ömer Karagül Camisine atanmış o yıl.

‘Evladımın tedavisi için İstanbul’da görev almayı kabul ettim ama bu şehir beni korkuttu. Göreve hemen başlamadım. Birçok camiyi gezdim. İmamlarla görüştüm. Neler yaptıklarını sordum. Baktım birçok hoca arkadaş benim köyde yaptığım çalışmaların çoğunu yapmıyorlar. Bu beni hem üzdü hem cesaretlendirdi.

İstanbul’a yerleşip göreve başlayınca hemen cami çevresinde ki apartmanları kapı kapı gezmeye başladım. Millet camiye gelmiyorsa, çocuklarını göndermiyorsa, ben davet etmeliydim. Bazı kapılar yüzüme çarpılıyordu. Ben ertesi gün tekrar gidiyordum. Kapısına gelip ‘Haftaya yaz kursları başlıyor, çocuklarınızı gönderin’ diyen bir imama alışık olmayan mahalleli önce beni yadırgasa bile zamanla alıştılar.

Göreve ilk başladığım yıl 125 öğrenci ile yaz kursu yaptım. Çocukları okutmak için bölgede ki farklı derneklerden de destek aldım. İlk yaptığım yaz kursu esnasında Velilere davetiye göndererek onları Veli toplantısına çağırdım. ‘Camide veli toplantısı mı olur?’ diye alay edenler olmuş. Onlara ‘Okula verdiğiniz önemi camiye vermezseniz, çocuklarınıza camiyi sevdiremem. Bana destek olmanız lazım. Bu çocuklar hepimize emanet’ dedim toplantıda.

İlk sene ektiğim tohumların meyvesini çabuk aldım şükürler olsun. Yaz kursunda tanıştığım çocukları yıl içerisinde hafta sonları camiye çağırdım. Bazen sosyal etkinlik yaptık, bazen okul derslerine takviye verdik gençlere. ‘Bir sonraki yıl için herkes en az bir tane arkadaşını yaz kursu için camiye getirecek’ diye tembihledim. Yaz kursunda veli toplantısı, mezuniyet etkinliği yapmaya alışık olmayan çocuklar ve mahalle halkı bize güvenince her konuda destek verdiler.

İkinci yıl, yaz kursunu 250 öğrenci ile yaptım. Üçüncü yıl 401 öğrencim oldu. 2010 yılında camimizde 550 öğrenci ile yaz kursu yapınca, camimizin bize yetmeyeceğine karar verdik. Eski Camimizin yıkılması ve yeni yapılacak caminin maliyet hesabı yaptığımızda elimizde ihtiyacımız olan paranın sadece 5’i vardı.’Allah yardım eder’ diyerek başladık inşaata. Cami yıkıldı, temel atıldı ama paramızda bitti.

İnşaatın yanında küçük bir kulübede otururken içeriye genç bir arkadaş girip ‘Bu caminin imamı Şükrü Şahin Hoca burada mı?’ diye sordu. Ben kendimi tanıttıktan sonra ‘İnşaatın tamamlanması için ne kadar para lazım?’ diye sordu. Ben soruyu soran delikanlıyı tanımıyordum. Bakışlarımda ki şaşkınlığı anlayınca ‘Ben Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ diyerek kendini tanıttı ve caminin kalan kısmının masrafları konusunda destek olacağını söyledi. Ben ağlamamak için kendimi zor tuttum. ‘Allah kuluna nasıl yardım gönderir?’ sorusunun cevabına şahitlik ediyordum.

Erkam Yıldırım Bey, caminin kalan masraflarını karşılamamıza yardımcı olduğu gibi, cami etkinliklerine de destek verdi. Cami inşaatı bitmişti ama gençliğin ihyası çalışmaları asla bitmeyecekti.

Gençleri adam yerine koyunca…

Yaptığım programlarda gençlere sorumluluklar veriyorum. Gençlik yıllarımda vakıf çalışmalarında öğrendiğim yöntemi, Cami Gençlik Kollarına taşıdım. Öğrencilere programlarda sorumluluk verip, özel olarak yaptırdığım yaka kartlarını dağıttım. Bir öğrencimin görev heyecanıyla sabaha kadar uyuyamadığını bana Babası anlattı. Biz onları adam yerine koyunca, onlar da adam oluyorlar. Biz onları hata ve günahlarından dolayı dışlarsak, onlar çevrenin tuzaklarına düşecekler.

İstanbul’da Gençlik çalışmalarına ilk başladığım yıllarda, cemaatimden bir amca ‘Bu çocuklara boşuna ümit bağlıyorsun. Bunlardan adam olmaz’ dedi. Aradan bir yıl geçtikten sonra aynı Hacı amca önce benden özür diledi, sonra gençlerden helallik istedi.

Cami Eğitim Komisyonu

Cami cemaati ve gençlerle ilgilenen ekiple beraber Eğitim Komisyonu oluşturmuşlar. Bu komisyon üyeleri ile birlikte, yaz kurslarında tanıştıkları gençleri evlerinde ziyaret etmeye başlamışlar. Telefonla ev ziyareti için randevu aldıkları ailelere ‘Bize çay servisini bizzat öğrencimiz yapsın’ diye tembihlemişler.

Öğrenciler, kendi özel mekanları olan evlerinde Cami hocasını görünce, bize saygıları ve muhabbetleri artıyor. Bu vesileyle bizlerde öğrencinin ailesini tanımış oluyoruz. Aile bizi tanıyınca, çocuklarının akşam programları için camiye gelmesini ve cami etkinliklerinde aktif olmasını teşvik ediyor.

4 ile 80 yaş arası herkesin camisi

2019 yılında 4-6 yaş Darul Erkam Kuran kursu açıldı caminin altına. Açılır açılmaz beklentilerinden daha fazla talep oluştu. Ek bir sınıf açmak zorunda kaldıkları gibi gelen talepleri geri çevirmek zorunda kaldılar. Profesyonel bir Anaokulu formatında açılan kursu gezerken Şükrü hocaya ‘7’den 77’ye bir cemaatin oldu’ dedim. Şükrü hoca; 7’den 77’ye değil, 4 yaşından 80 yaşına kadar cemaatim oldu artık elhamdülillah dedi.

İmama değil camiye…

Meslek hayatım boyunca resmi nikahı olmayan hiç kimseye imam nikahı kıymadım. Kuran okumaları ve İmam Nikah kıydıklarımdan asla para almadım. Para verenlere cami makbuzu karşılığında camiye bağış yapmalarını tavsiye ettim. 2005 – 2018 yılları arasında, 50 bin liradan fazla camiye bağış yaptırdım bu vesileyle. Benim bu tavrım, cemaatimin ve mahalle halkının bana güvenini arttırdı. 

Meyhaneden Camiye…

Sabah namazı için caminin kapısına açarken yanıma bir genç yaklaştı. Elinde ki içki şişesini bana uzatarak, ‘İçer misin Hocam?’ dedi. Kendisini azarlamadım. Benim caminin imamı olduğumu bilip bilmediğinden emin değildim. Kendisine ‘Ben midemden rahatsızım, içemem. Namazdan sonra beklersen bir çay ısmarlarım’ dedim.

Namaz çıkışı baktım halen bekliyor. Yaptığından utandığı için mi bilmem ama elinde ki şişeyi bir kenara bırakmış beni bekliyordu. O genç ile yakınlarda ki bir çay ocağına gittik. Bana hayatını ve çektiği sıkıntıları anlattı uzun uzun. Bu hallere neden ve nasıl düştüğünü dinledim. Birlikte kahvaltı yaptık. Bir hafta sonra camiye geldi. Namaza başladı ve tüm hayatı değişti.

‘Bu gençler benim ahretliğim…’ diye sözünü bitirirken kelimler boğazına dolanıyordu Şükrü Hocanın.

Bu delikanlıyı kurtarmaya vesile oldum belki ama mahallemin yakınında, elinde tiner ve balley tüpü ile ölmüş genci gördüğümde ürperdim. ‘Bu çocukların hesabını Allah’a nasıl veririm ben?’ diye düşündüm.   

Sendika amaç değil araçtır.

Şükrü Şahin Hoca Türkiye genelinde örgütlü bir sendikanın üst düzey yöneticilerinden birisi olmasına rağmen ‘Keşke Diyanet Teşkilatında hiç Sendika olmasaydı’ diyen bir Sendikacı. Bu tavrını bildiğim için, Diyanette Sendikacılığa neden karşı olduğunu sordum.

Bizim asıl işimiz Mihrap, Minber ve Kürsü’dür, Sendikacılık değil. Sendikalar, çalışanlar arasındaki rekabete son vererek, ortak çıkarlar etrafında bir birlik ve güç oluşturmamıza faydalı olacaksa, Mihrap, Minber ve Kürsü’yü daha etkili ve daha faydalı kullanmamıza aracı olacaksa başımın üstünde yeri var. Sendika ‘amaç’ değil ‘araç’ olmalı. Daha iyi daha faydalı hizmetler üretebilmenin aracı olmalı. 

Sendikaları kurumumuzun üstünde görmeye hakkımız yok. Amiri olan müftüsünü, başka bir şehre sürdürmekle tehdit eden sendika temsilcisine şahit oldum. Ben bundan çok rahatsız oldum. Mesleğimde 30 yılımı doldurdum. Görev yaptığım 30 yıl boyunca hiçbir müftüme ne sendikacılık havasını estirdim nede itaatsizlikte bulundum. Kendime ve icra ettiğim görevime yakışır şekilde, kapıyı çalmadan, ceketimin düğmesini iliklemeden hiçbir idarecimin makamında girmedim.

Yazma dedikleri…

Sohbetimiz esansında Şükrü Hoca zaman zaman duygulandı. Hatıralarını anlatırken gözleri doldu. Maç yaparken kafasını çarpıp komaya giren öğrencisinin ölümü, mahallesinde ki çocuklara sahip çıkan bazı yaşlı amcaların vasiyetlerinde ‘gençler kabrimde Kuran okusun’ demelerini unutamamış.

Bu söyleşiyi yaptığımda 30 yıllık Din görevlisi olan Şükrü Şahin Hocanın kendine ait bir evi hatta arabası bile yoktu. ‘Benim en büyük servetim evimde ki ve camimde ki çocuklarımdır’ diyor. Başkalarının kıskançlıkları yüzünde yaşadığı üzüntüleri, yaptığı çalışmaları baltalamaya çalışan bazı cemaatlerin yaptıklarını bana anlatmış olsa bile, yazmamı istemedi. 

Yaptığı çalışmaların mükafatını Allah’tan bekleyen Şükrü Hoca, yaşadığı bazı özel durumların, Allah’ın kendisini Dünya’da da mükafatlandırdığına yorumlayıp şükrediyor.

Her mahallede şubesi olan tek cemaat

Her mahallede şubesi ve temsilcisi olan tek cemaat, Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Biz camilerimizde mahallenin gençlerine sahip çıkmazsak, o gençleri ya PKK gibi terör örgütlerine veya FETÖ gibi İslam’a hizmet kılıflı ihanet şebekelerine kaptırırız.

Allah, Şükrü Şahin Hoca gibi cami imamlığı değil, mahalle imamlığı yapan, Gençliğin ihyasının caminin inşasından daha önemli olduğunu bilen Hocalarımızın sayısını arttırsın.

  

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI

RÖPORTAJ;SAİT ÇAMLICA




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —