Menopoz kadınlarda adet döngüsünün ve doğurganlığın sona erdiği yaşam evresi olarak tanımlanıyor.
Menopoz kadınlarda adet döngüsünün ve doğurganlığın sona erdiği yaşam evresi olarak tanımlanıyor. Dünya genelinde menopoz yaşı ortalama 45 – 55 iken ülkemizde kadınlar genellikle 48 – 51 yaş arasında menopoza giriyor. Menopoza bağlı olarak östrojen seviyelerinde düşüş yaşanması bir dizi önemli sorunlara neden olabiliyor. Genellikle ileri aşamaya dek belirti vermediği için sinsi şekilde kemik kaybına yol açabilen osteoporoz hastalığı gibi! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Özgür Çetik, menopoz döneminde kemik kaybının hızlandığına ve bu durumun da kemiklerde kırılma riskini artırdığına dikkat çekerek, “Osteoporoz hastalarında basit düşmeler sonucunda el bileği, omurga ve kalça kırıkları sık görülmektedir. Tedavide gecikildiği takdirde; örneğin omurga kırıkları sonrasında akut dönemde şiddetli bel ile sırt ağrısı, ilerleyen zamanda ise kronik bel ağrısı, uyku bozukluğu, nefes darlığı, hazımsızlık, anksiyete, hatta depresyon bile gelişebilmektedir. Dahası boy kısalması ve kamburlaşma oluşabilmektedir. Aynı şekilde kalça kırıkları da hastaların yatağa bağımlı hale gelmelerine neden olabilmektedir. Dolayısıyla menopoz döneminde yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşüren osteoporoza karşı genç yaşlardan itibaren kemikleri güçlendirmek büyük bir önem taşımaktadır” diyor.
Her 4 kadından birini tehdit ediyor!
Menopoz döneminde ortaya çıkabilecek en önemli ortopedik komplikasyon total kemik kütlesinin azalmasıyla seyreden ve erken dönemde hiçbir belirti vermeyebilen osteoporoz oluyor. Osteoporoz kemik yapısı içindeki kalsiyumun azalmasına bağlı olarak kemiklerin zayıflaması ve kırılgan hale gelmesi olarak tanımlanıyor ve yaklaşık her 4 kadından birinde görülüyor. Vücudumuzun total kemik kütlesi 30’lu yaşların başında en yüksek seviyesine ulaşıyor ve zamanla erkeklerde yılda yüzde 0.3 kadınlarda ise yüzde 0.5’lik azalmayla devam ediyor. Özellikle menopoz ve sonrasındaki 6 – 10 yıllık dönemde kemik kütlesindeki azalma kadınlarda yıllık yüzde 2-3 kayıpla devam ediyor. Menopoza geçiş süreciyle birlikte azalan östrojenin kemik kütle oranının yaklaşık yüzde 25’inin kaybolmasına yol açtığı belirtiliyor.
Kırıklarda ameliyat gerekebiliyor!
Osteoporoz tedavisi; ilaç kullanımı, düzenli egzersiz ve kalsiyum ile D vitamini takviyesi olmak üzere üç ana başlık altında toplanıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Özgür Çetik, osteoporozun uzun soluklu bir tedavi olduğuna işaret ederek, “Tedavinin başarısı ancak bir yıl sonunda ortaya çıkabileceği için uzun takip ve tedavi gerektirmektedir. Yılda bir yapılacak olan kemik yoğunluğu ölçümleriyle tedavinin etkinliği değerlendirilmektedir” diyor. Prof. Dr. Özgür Çetik, osteoporozda oluşabilen el, omurga ve kalça kırıklarının tedavisinin ise hastanın genel sağlık durumuna, kırığın yerine ve şiddetine göre belirlendiğine işaret ederek, “Osteoporoza bağlı kalça kırıklarının neredeyse tamamı cerrahi tedavi gerektirmektedir ve iyileşme süreleri uzundur. El bileği kırıkları kısmen alçılı yöntemle tedavi edilebilse de çoğunlukla parçalı kırık oldukları için ameliyat gerekebilmektedir. Sadece osteoporoza bağlı omurga kırıkları çoğunlukla korseyle tedavi edilmektedir ve cerrahi yönteme daha az ihtiyaç duyulmaktadır. Günümüzde bu yöntemlerden oldukça başarılı sonuçlar alınmakta ve hastalar genellikle eski yaşamlarına geri dönebilmektedirler” diye konuşuyor.
Kemik kaybına karşı 8 etkili önlem!
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Özgür Çetik, kemik kırılmalarına karşı almanız gereken önlemleri şöyle özetliyor:
Düzenli spor yapın: Kemik kaybını önlemenin en etkili yollarından biri düzenli egzersiz yapmak. Her gün en az 30 dakika tempolu yürüyüş yapmayı alışkanlık edinin. Zamanınız yoksa, haftanın 3 günü tenis, dans ve ip atlama gibi vücuda ağırlık bindiren egzersizler de fayda sağlayacaktır.
Kalsiyumdan zengin beslenin: Kemik sağlığı için hayati önem taşıyan kalsiyumdan zengin besinleri sofranızdan eksik etmeyin. Süt ve süt ürünlerinin yanı sıra yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, fındık, badem ile kuru incir, kalsiyumdan zengin besinler arasında yer alıyor.
Sigarayı hemen bırakın: Sigarada bulunan nikotin hücrelerin kemik üretimini yavaşlatırken, kalsiyumun da vücutta emilimini azaltarak osteoporozu tetikleyebiliyor.
Tuzu kısıtlayın: Fazla tuz tüketimi kalsiyum kaybına ve bunun sonucunda kemik yoğunluğunda azalmaya sebep olabiliyor. Günde 6 gramdan fazla tuz tüketmeyin.
Çay ve kahveyi sınırlandırın: Kafein kalsiyumun vücutta emilimini azaltarak kemik yoğunluğunda kayba yol açabiliyor. Dolayısıyla kahve ve çay tüketiminizi günde 2-3 fincanla sınırlandırın. Aynı nedenle alkollü ve gazlı içeceklerin tüketiminden kaçının.
İdeal kilonuzda kalın: Aşırı zayıf olmak östrojen seviyesinde azalmaya, bunun sonucunda kemiklerin daha kırılgan hale gelmesine neden olabiliyor.
Proteinde aşırıya kaçmayın: Kemik yapısının temel bir bileşeni olan proteini yeterli miktarda almanız çok önemli. Ancak protein tüketimini abartmaktan da kaçının. Zira fazla proteinden zengin beslenmek de osteoporozu artırıyor.
D vitaminini unutmayın: D vitamini vücutta kalsiyumun bağırsaklardan emilerek kemiklere gitmesini sağlayan bir vitamin. Yaklaşık yüzde 90 gibi önemli bir kısmı ciltte UVB ışınlarının etkisiyle sentezlendiği için her gün, güneş ışınlarının dik geldiği Mayıs ayndan Kasım ayına kadar 11.00-15.00 saatleri arasında el, kol ve yüzünüzü 15 dakika güneşe tutmayı ihmal etmeyin.
ARTUKLU HABER AJANSI