MERSİN BAROSU BAŞKANLIĞI, 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMALARI YAPILDI.
MERSİN BAROSU BAŞKANLIĞI, 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMALARI YAPILDI.
Bu gün Dünya Emekçi Kadınlar günü ….
Bu gün size 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından bahsetmeyeceğiz , İnternet sansüründen ya da HSYK Yasa değişikliği ile güzel ülkemizde kuvvetler ayrılığının ortadan kaklığından da söz etmeyeceğiz , hatta ülkemizde demokrasinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını ve hukuksuzlukların artık diz boyunu değil başımızın üstünü aştığını da anlatmayacağız
Bu gün size Ülkemizde bir olmazsa olmadan bahsedeceğiz.
İlk söylenecek husus 8 Mart gününün bir kutlama günü olmadığıdır.
Hele Türkiye için bu gün kutlama günü değil ağlama günüdür.
Bu gün bir trajedinin yıldönümüdür. 8 Mart 1957 tarihinde ABD`nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamış , polislerin işçilere saldırması (ne kadar da tanıdık değil mi ? Gezi olaylarını anmadan , işaret etmeden , hatırlamadan geçemiyoruz işte) ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can vermiştir.
İşte bu trajedinin yıldönümündeyiz….
8 Mart Dünya Kadınlar Günü , kapitalist ekonominin bir izdüşümü olarak , tıpkı anneler günü , babalar günü , sevgililer günü gibi ekonominin canlandırılmasına yönelik ve amacından uzak bir şekilde kutlanmaya çalışılmaktadır.
Hele güzel Ülkemizde , hele bu gün kadınlarımız için kutlanacak bir ortam yoktur.Gün kutlama değil , gün mücadele günüdür.
Kadınlarımız halen toplumda bir yer edinmek için mücadele etmekte iken ve tüm bu mücadeleye rağmen haklarını elde edememişken kutlanacak bir şey de yoktur.
Ülkemizde de kadına yönelik şiddet , taciz , tecavüz ve kadın cinayetleri oranı % 1400 lere ulaşmış bulunmaktadır. Her gün bir veya daha fazla kadın cinayeti, taciz ,tecavüz haberleri medyanın üçüncü sayfalarında yer almaktadır. Hatta bir adım öteye giderek bu haberlerin 3.sayfadaki diğer haberlerle birlikte artık sıradanlaştığını düşünmekteyiz.
Ama en acısı , ama en alçakçası ‘’çocuk gelinler’’ denilerek sevimli kılınmaya çalışılan bilimsel tabir olarak ‘’ PEDOFİLİ ‘’ denilebilecek küçük yaştaki kız çocuklarının bu Ülkede halen evlendirilmeye çalışılmalıdır,
Artık hiç kimse çocuk gelin tabirini kullanmamalıdır ; bu durum çocuğun nitelikli cinsel istismarıdır. Sözde koca olacak erkeğin , erkek ve çocuğun ebeveynlerinin ; bir de nikah kıyması istenen İmam bu işkence suçıunun şerikleridir.Bu durum evliliği evlilik değil , devlet gözetiminde tecavüz olmaktan başka bir şey değildir.
Yine üzüntü ile bakıyoruz ki : Türkiye, Dünya Ekonomik Forumunun 134 ülkeyi kapsayan yıllık kadın-erkek eşitliğini ölçen Dünya toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinin 126.sırasında yer alan bir ülkedir. cinsiyet eşitliği konusunda Etiyopya’nın da bile gerisinde kalması bir tesadüf değil , toplumsal bakış açısının bir sonucudur.
Sevgili Meslektaşlarım ,
Yerel seçimler yaklaşırken , kadınlar bu seçimlerin neresinde ?
Siyasi partilerde kadın adayların gerekli itibarı görmediğine şahit oluyoruz.
Ayrıca kadın kotası sözü çok çirkin ve gereksiz bir söylemdir.Zira kadın en başta bir insandır , çok değerli bir varlıktır , annedir , arkadaştır , evlattır , kardeştir , eştir , dosttur ; bu kadar
önemli sıfatların içerisinde hala biz kadın kotası tabirini kullanıyorsak , bu durum kadınlara değer vermediğimizin bilinçaltına yansımış şeklidir diyebiliriz.kadın bir meta değil , bir cisim değil bir obje değil , en değerli varlıktır , yaşamdadır , yaşamaktadır , bu nedenle kendisinden cansız bir varlıktan bahseder gibi bahsedilmesi kabul edilemez.
Bu nedenle ; Çağdaş bir demokrasi olacaksak Kadın kotası değil fermuar sistemli eşit temsil siyasi hayatımıza egemen olmalıdır.
Sayın Basın mensupları ,
Türkiye’e halen aile içi şiddeten , halen kadın cinayetlerinden söz ediyoruz.
6284 sayılı ‘’ Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun ‘’ ülkemizde bu manada hukuk alanında atılmış olan çok büyük bir adımdır.Ama tüm bu yasal düzenlemeler bile kadın cinayetlerini ve aile içi şiddeti önleyememektedir.İşin çözümü erkeklerin eğitimi ve toplumsal anlayışımızın değişmesinden geçmektedir.
6284 sayılı Kanun’un uygulanması kapsamında Mersin Barosu olarak Kadın Hakları Merkezi ‘ ni 08.03.2013 tarihinde açmış idik.Bu merkezde 6284 sayılı yasa kapsamında şiddete uğrayan kadınlara hukuki yardımda bulunmaktayız.Kadın avukat arkadaşlarımız günlük nöbet sistemi ile gönüllülük esasına dayalı olarak yani hiçbir bedel talep edilmeden şiddet mağduru kadınlarımıza umut olmaya devam etmektedirler.
Ben böyle bir merkezin açılmasına önayak olmuş bir başkan olmaktan gurur duyuyorum.
Arkadaşlar ,
ATATÜRK’ÜN DEDİĞİ GİBİ … ŞUNA İNANMAK LAZIMDIR Kİ , DÜNYA ÜZERİNDE GÖRDÜĞÜMÜZ HERŞEY KADININ ESERDİR …
Saygılarımızla
Mersin Barosu Adına
Av.Alpay Antmen
Mersin Barosu Başkanı``Dedi.
Ayrıca Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Seher YALÇINKAYA ÇETİN Yaptığı Basın açıklamasında şunları söyledi;
8 Mart kadınların eşit işe eşit ücret, günde 8 saat çalışma ve doğum izni talepleriyle 1857 yılında başlattıkları eşitlik mücadelesinde, hakları uğruna can verdiği gündür.
Günümüzde 8 Mart’lar, kadın sorunlarına çözüm önerilerinin kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin bir kez daha dile getirildiği; Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslar arası bir gündür.
Yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik dünyada kadınları erkeklerden daha çok etkilemektedir. Halen tüm toplumlarda kadınlar daha az eğitim almakta, okuma yazma öğrenmeleri engellenmekte, yoksulluğa mahkum kılınmakta, aynı işi yaptıkları halde daha az para kazanmaya devam etmektedirler. Görünmeyen ev içi emekleri karşılıksız ve sosyal güvencesiz kalmaktadır. Dünyada özel mülkiyetin sadece yüzde 1’i kadınlara aittir. Pek çok erkek, ailenin finansal kaynaklarını kontrol altında tutmakta, kadının ne kadar para harcayacağına karar vermektedir. Dünya üzerinde çok az kadın kendi kişisel ihtiyaçlarının tamamını karşılayacak kadar para kazanabilmektedir. Kadınlar, dünya nüfusunun yüzde 50’sini, yeryüzündeki toplam işgücünün üçte ikisini oluşturur. Ancak kadınlar dünya gelirlerinin yüzde 10’unu almakta ve dünyanın mal varlığının yüzde 1’ine sahip bulunmaktadır. Yaşamın bütün alanlarında çalışma alanında, istihdamda, karar alma mekanizmalarında, politikada kadınlar nüfus oranında temsil edilmemektedir. Bugün yeryüzünde her 3 kadından biri şiddetin değişik biçimlerine, ekonomik, sosyal, psikolojik, fiziksel şiddet ve tacizlere maruz kalmaya devam etmektedir. Kadına yönelik ayrımcılık ve bunun uzantısı şiddet; bir insan hakları ihlalidir, münferit değil, sistematiktir. Bu nedenle, engellenmesi de ancak sistemli ve etkin bir mücadele ile gerçekleşebilir.
Çocuk hakları insan haklarının somut içeriğini oluşturur. Çocuk gelinler sorunu, yoksulluk, ataerkil zihniyet, çok çocuklu aile yapısı, kadının eğitimsizliği, kadının statüsünün düşüklüğü, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı gibi çok yönlü nedenlerden kaynaklanmaktadır. ‘Çocuk Gelin’, ‘Çocuk Anne’ olgusunu beraberinde getirmekte, erken yaşta evlilikler kız çocuklarının cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarını ihlal etmekte ve anne-bebek ölümlerine yol açmaktadır. 2012 yılında 18 yaş altında evlendirilen, resmi kayıtlarda yer alan kız çocuk sayısı 40 bin 428’dir. Bu toplumsal soruna kalıcı çözüm için okul öncesi eğitimden başlayarak çocukların küçük yaştan itibaren bilgilendirmesi ve bilinçlendirmesi için uzun soluklu çalışma yapılmasında yarar vardır. Evlilik yaşı; 18 yaşın doldurulması koşuluna bağlanmalı, TCK’da cinsel istismar mağduru çocuk yaşı 15 yaştan 18’e çıkarılmalı, çocuğa karşı işlenen suçlara verilecek cezalarda haksız tahrik indirimi yapılmamalıdır. Çocuk gelinler sorunu her yönüyle ele alınmalı, kız çocukların eğitimi, okula devamları, istihdama katılımları desteklenmeli, ülkemizde sürdürülebilir kalkınmanın etkin bireyleri haline gelmeleri sağlanmalıdır.
Gerçek demokrasinin temel kriteri olan kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesi gerekirken; kadın sorunlarının görmezden gelinmesine, kadın sorunların çözümü için kurulmuş olan kurumların, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kaldırılmasına yönelik girişimlere son verilmedir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve uluslar arası sözleşmelerle güvence altına alınmış bulunan kadının insan haklarını tanımak ve geliştirmek kadına yönelik şiddeti önlemek; uluslar arası kuruluşların, siyasi iktidarların ve devletlerin olduğu kadar, medyanın, toplumun hepimizin sorumluluğundadır.
Bu güzel dünyada yalnız yaşamıyoruz. Kadınlarımızı anladığımız, saygı duyduğumuz, yaşam ve özgürlük hakkı başta olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine kavuşma, mal ve mülk edinme, çalışma, işine seçme özgürlüğüne saygı duyulduğu ölçüde mutlu bir dünya kurmuş oluruz. Ülkemizin ve dünyamızın daha eşitlikçi, daha yaşanabilir hale gelmesi için erkeklerle yan yana çalışmayı hedefleyen biz kadınlar; eşitliği, özgürlüğü, hakça bir yaşamı, onurlu çalışmayı, eğitim, sağlık ve soysal güvenlik hakkında eşit bir şekilde yararlanmayı savunmaya devam edeceğiz.
Birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 8 Mart’ta; bütün dünya ve ülkemiz kadınlarının Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, kadınların birey ve vatandaş olarak haklarının korunması yolunda yürüme azminde olduğumuz kamuoyuna duyuruyoruz.
Av. Seher YALÇINKAYA ÇETİN
Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı
ARTUKLU HABER AJANSI-MERSİN