Hayatımız boyunca mikroplarla ilk temasımızın ne zaman gerçekleştiği merak konusu oldu. Yapılan çalışmalar mikroorganizmaların anne karnında, hem amnion sıvısı içerisinde, hem kordonda, hem de plasentada bulunduğunu gösteriyor. Yani mikroplarla ilk temasımız, aslında daha anne karnındayken başlıyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, vücudumuzda mikroorganizmalar ile beraber yaşadığımızı ve bu mikroorganizmaların bizim mikrobiyatamızı oluşturduğunu gösterdi. Bağırsaklarımızda 3 kilodan fazla bakteri bulunduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr Sebahat Turan, mikroorganizmaların daha anne rahmindeyken bizimle birlikte olduğunu söyledi.
Yenidoğan bebeklerin ilk dışkılarında yüzde 100’e yakın bakteri varlığı görüldüğünü ifade eden Op. Dr. Sebahat Turan, “Annenin mikrobiyatasındaki bakteriler, anneden kan yoluyla bebeğe ulaşarak onun ilk mikrobiyatasını meydana getirir. Bu bakteriler doğumdan sonra çok hızlı bir artış gösterir” dedi.
NORMAL DOĞUM MİKROBİATAYI GÜÇLENDİRİR
Normal doğan bebeklerin mikrobiyatasının, sezeryan doğanlara göre daha iyi olduğunu belirten Turan, “Normal doğumla vajinal kanaldaki mikroorganizmalara temas ederek tanışan bebek, ilk mikrobiyatayı orada oluşturur. Annenin vajinal florası, bebeğe doğum sırasında transfer edilir” diye konuştu.
Turan, yine yapılan son çalışmalarda anne dostu sezeryan uygulamalarının normal doğuma yakın mikrobiata oluşumuna imkan verdiğini de sözlerine ekledi.
MAMALAR BEBEKLERİ MİKROBİYATADAN MAHRUM
BIRAKIYOR
Yeni doğan bebeklerin emzirmeyle annesinden bakteri almaya devam ettiğini söyleyen Turan, hem elektif sezaryenle doğan, hem de anne sütü almayan bebeklerin, mikrobiyata oluşması açısından dezavantajlı olduğunu kaydetti. Turan “Oysaki asıl formül anne süttür. Mamalar, bebeği anne sütünün zengin mikrobiyomundan mahrum bırakıyor, yeni doğanın bağışıklık sisteminin normal gelişimini bozuyor ve bebeğin bağırsak mikrobiyomunun olgunlaşmasını engelliyor” ifadesini kullandı.
PSİKOLOJİK HASTALIKLARDA DA ÖNEMLİ BİR ROLE SAHİP
Mikrobiyatası yeterli düzeyde oluşmayan bebekleri ileri yaşlarda bekleyen pek çok hastalık olduğuna dikkat çeken Turan,
konuşmasına şöyle devam etti.
“Fetal dönemden itibaren alerjik hastalıklar, atopik dermatit, astım gözlenebilir. İleriki yaşlarda mikrobiata değişimi, besinlerden daha fazla enerji toplayarak obeziteye, insülin direncine veadipozite de artışa yol açar. Bununla birlikte Tip 2 diabet, karaciğerde lipid ve kolesterol metabolizması bozulur. Bağırsakta kronik irritatif hastalıklar, çölyak hastalığı, düzensiz ishal ve kabızlık hastalıkları, bağırsak kanseri gözlemlenebilir. Mikrobiyata sadece metabolik hastalıklar için değil, psikolojik hastalıkların temelinin atılmasında önemli bir role sahiptir.”
MİKROBİYATAYI NASIL GÜÇLENDİRECEĞİZ?
Mikrobiyatayı güçlendirmek için annelerin gebeliklerinde ve lohusalıklarında sağlıklı beslenmeye dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Turan, “Annelere normal doğumu sevdireceğiz. Doğum stresini azaltacağız. Psikolojik destek vereceğiz. Anne sütünü ve emzirmeyi destekleyeceğiz” açıklamasında bulundu.
