MİLLETVEKİLİ ORHAN MİROĞLU`NDAN ÇOK KONUŞULACAK ÖZEL RÖPORTAJ

Ak Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu ile Artuklu Haber Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Ortaç Gündeme Dair her şeyi konuştu.Abdullah Ortaç Sordu,Sayın Miroğlu yanıtladı.

Gündem 8.01.2016 00:42:04 0
 MİLLETVEKİLİ ORHAN MİROĞLU`NDAN ÇOK KONUŞULACAK ÖZEL RÖPORTAJ

Ak Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu ile Artuklu Haber Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Ortaç  Gündeme Dair her şeyi konuştu.Abdullah Ortaç Sordu,Sayın Miroğlu yanıtladı.

AO-Sayın Miroğlu,Artuklu Haber’e zaman ayırıp bizi kabul ettiğiniz için Teşekkür ederiz. Öncelikle Okurlarımız Orhan Miroğlu kimdir? Anlatabilir misiniz? Bize kendiniz tanıtır mısınız?

OM-Ben de Artuklu Haber’e çok teşekkür ediyorum. Size başarılı çalışmalar diliyorum.  Orhan Miroğlu kimdir ?Biraz uzun bir hikaye ,birazda trajik bir hikaye. Bunu da söylemek istiyorum sonu mutlu biten bir hikaye. Çünkü bugün Mardin halkını temsil ediyorum ve bu değerli halk beni son seçimlerde meclise gönderdi.

Ben Mardin/Mİdyatlıyım. Babamın memur olması nedeniyle değişik illerde okudum. Mardin’in 70’li yıllarından başlayarak siyasi faaliyetlerinde ve gençlik hareketleri içinde yer aldım. Dicle Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Liseyi Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesinde okudum.

12 Eylül öncesinde, gençlik gruplarında yer aldım.12 Eylül’de tutuklandım, Diyarbakır Cezaevinde altı yıl kadar kaldım. Doksanlı yıllarda yeni bir yaşama başladım. 1988’de, Canan Miroğlu’yla evlendim. Hiwa ve Zerdeşt isimlerinde 2 çocuğum var. 1992 Yılında Musa Anter’e yönelik suikastte yaralandım, tedavi amaçlı Ankara’yageldim, ve Ankara’ya yerleştim.Yaklşık 25 yıldır Ankara’da yaşıyorum.

Hayatımın 22-23 yılı siyasi yasaklarla geçti.Siyasi yasağım 2015 yılının ocak ayında sona erdi.Yazı ve Gazetecilik hayatım  ise 2000’li yıllarda başladı.2000’li yıllarda Radikal Pazar ekinde yazmaya başladım, o dönemlerde Türkiye’nin entelektüelleri, Radikal Pazar ekinde yazılar yazıyordu. Burada 2006 yılına kadar yazılar yazdım. Daha sonra ise Taraf Gazetesinde yazmaya başladım. Yaklaşık 5 yıl Taraf gazetesinde köşe yazıları yazdım. Bu gazeteden de fikri nedenlere ayrıldım.2012 yılında ise Star Gazetesine geçerek burada köşe yazarlığı yapmaya başladım. Bu arada 2000-2014 yılları arasında yaklaşık 14 yılda,10 Kitap yazdım.

1999 yılında HADEP’te,daha sonra da HADEP’in kapatılması üzerine yerine kurulan Demokratik Toplum Partisinde görev aldım. Demokratik Toplum Partisinden daha sonra istifa ettim.2007 yılında Demokratik Toplum Partisinden istifa etmiş olmama rağmen parti kapatılınca, siyaset yasağı cezası aldım. Parti’den istifa etmeme ve Anayasaya aykırı olmasına rağmen aldığım siyaset yasağı cezası 2015 yılının ocak ayına kadar sürdü.

 

 

AO-Musa Anter’in öldürülmesi olayından sonra, Musa Anter’in katilini yakalattırdığınız yönünde bir açıklamanız oldu. Bu konuda bize bilgi verebilir misiniz?

OM-Bunu merak edenler için söylüyorum. Musa abinin yanındaydım o gece bu konuyu anlatan bir kitabım var. Kuşatmadan İnfaza-Musa Anter Cinayeti.

Cinayeti 19 yaşında bir kişiye işlettiler. Zanlı olarak dört yıl önce tutuklandı. Sabah gazetesinin yazarları Abdurrahman Şimşek ve Ferhat Ünlü izini sürdüler ve Şırnak’ta yakalandı. Benim bu iz sürme sırasında her iki gazeteci arkadaşımızı ilgilerim ve tanıklığım itibariyle desteklediğim doğrudur.

Bu konu yeniden şunun için  gündeme geldi. Mecliste bir konuşma yaptım.HDP sıralarından bir takım müdahaleler, sataşmalar  oldu.Ben de cevap olarak dedim ki, Musa Anter’in katil zanlısı yakalanıp Diyarbakır’da adliyeye çıkarıldığında, hiç biriniz yoktunuz, yani Musa Anter’in adını ağzınıza almayın diye sitem ettim.

AO- Geçen Hafta TBMM’de yaptığınız konuşma sırasında HDP Milletvekillerinden’ ’Makul Kürt’’ diye sataşmaları söz konusu oldu. Sizce ‘’Makul Kürt’’   deyimi neyi ifade ediyor? Makul Olmayan Kürt neyi ifade ediyor? Size bu ifadeyi yöneltmelerinin nedeni nedir*

OM-‘’Makul Kürt’’ümakullüğü hatırlatmak için, başka bir sataşma için söylediler.  Makul Kürt kardeşlik ister, barış ister, çatışma hele hendek hiç istemez. Benim O gün yaptığım konuşmam HDP’lilericiddi anlamda sarstı. Kendi gerçekleriyle yüzleşmelerine davet gibiydi bu konuşma çok ta yankı yarattı.

AO- Sayın Miroğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra Terör olaylarında artış olması ve Hükümet’in tavrını sertleştirmesini neye bağlıyorsunuz?

OM-Kamu güvenliği söz konusu olduğundan, olup biteni, Hükümetin tavrını sertleştirmesi olarak görmemek gerekiyor. Hükümet, Güvenliğin sağlanması için gerekli adımları atıyor. Aslında bu problem, 7 Haziran seçimleri sonrası çıkmış bir problem değil, Bir kere bu çözüm süreci başladığında hissetmeye başladığımız bir süreç yaşandı. Genel olarak 7 Haziran seçimlerine bu olayı bağlamamak gerekir. Şimdi ortaya çıkan bir çok gerçek, bize şunu gösteriyor ki, Bu gün bu Hendek meselesinde oluşmuş politika aslında çözüm süreci başlangıç günlerinde zemini hazırlanmış bir politikadır.

Çok değerli bir Gazeteci arkadaşımız, Abdulkadir Konuksever, El Cezire için bir röportaj gerçekleştirdi. Sur ilçesinden ayrılan  ailelere  sorular yöneltti, ’Bu Sur’daki hal ne zaman başladı? Nasıl oldu da etrafınıza hendekler kazıldı? Bubi tuzakları, Bombalar yerleştirmeye,Mahalle’ye,Semt’e silahlı insanlar ne zaman geldi?’’Diye sorunca, Onlar da Çözüm sürecin başladığı günlerdi diye yanıtlıyorlar. Yani bu olaylar aslında  çözüm süreci ile birlikte başlamıştı. Ve Diyorlar ki çözüm sürecinde bir baktık ki hiç o zamana kadar bizim mahallede ikamet etmeyen insanlar geldi.Biz bu insanları tanımıyorduk. Bu insanların sayısı giderek arttı.Sonra bu insanlar Hendek kazmaya başladı. Sonra bizi toplayıp talimatlar vermeye başladı.Sonra silahlar geldi.Herkes bunu Haziran seçimleri  ile birlikte HDP ile PKK ilişkileri bağlamında yorumluyor.Bir yönü ile Hükümeti Savaş çıkarmakla suçluyor.Ama buradatam tersi bir durum söz konusudur.7 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan tablo şuydu bence, Kürt Hareketini temsil eden HDP’nin 80 Milletvekili çıkarması önemli  bir   şeydi,

Siyasi temsiliyet, ama demokratik bir temsiliyet.  Şeffaf, Anayasanın güvencesi altında olan bir temsiliyet,bu da bazılarını rahatsız etti.Elde silah tutan güçlerin kabul edebileceği bir şey değildi bu. Çünkü eğer bu temsiliyet güçlenirse onlara ihtiyaç kalmayacaktı. Silahlara geri dönüşleri için, HDP’nin siyasi güçlenmesi  bu bir faktör oldu tabi ama şiddete dönüş için tek faktör değil.

Meclisteki  temsiliyet güçlenecekse o zaman dağın ve dağın gücüne ne ihtiyaç var? Dolayısıyla Orda PKK’yı yönetenler sert bir müdahalede bulundu. Bu harekete inananların bu hareketi destekleyenlerin   yüzünü Ortadoğu’daki meselelere bir anda Hendekler kazılmaya ve , çatışmalara başlandı.

Türkiye’ye ilan edilen bir savaştan çok, aslında HDP’ye karşı ilan edilen bir savaş var. Çünkü  HDP’nin siyasi varlığı,bu şekilde korunmuş olsaydı,bu bence PKK’yı önemli oranda rahatsız edecekti.

HDP’nin güçlenmesi,PKK örgütünü rahatsız eder,bunun sebepleri şu, başından beri elinde silaholan  insanın sözü geçiyordu, âmâ şimdi bir anda baktık ki TBMM’de 80 Milletvekili var, Örgütün rahatsız olması bu yüzden.

HDP’yi 7 Haziran seçimleri öncesinde destekleyen kesimler,başta Doğan Medya Grubu, HDP’nin ortaya koyduğu siyaset nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Bu çevreler şimdi, kendilerini adeta ihanete uğramış gibi hissettiklerini yazıyorlar.

Bu medya Grubu ve Kürt olmayan unsurlar HDP’ye olan desteklerini çekti.

Şu an itibariyle yapılan kamu oyu yoklamalarına göre şu an seçim olsa, HDP ancak yüzde 5-6 oy alabilecek duruma geldi.

AO-Sayın Milletvekilim, Terör Örgütü Tarafından bölgede Hendek Sürecinin başlatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

MO-Türkiye’de siyasi meseleleri, kendi siyasi geleceğinizi, şiddet üzerinden tahayyül etmişseniz, Şiddete ve Teröre başvurmaktan başka çareniz yok.

Şimdi Haziran ve Kasım seçimlerinden sonra,  bu hareketin önünde 2 yol vardı.Bunlardan biri,elde ettiği siyasi gücü, Türkiye partisi olmak yolunda kullanması.Bu manada, hükümet ile çözüm sürecine yönelik güçlü bir işbirliği ortaya koyabilirlerdi. Ancak bu yol denenmedi. Bu yolun denenmesi zaten çözümde ısrar etmek anlamına gelirdi. Bu yol denenmiş olsaydı bir ölçüde hem HDP,hem de Abdullah Öcalan’ın eli güçlenecekti.Ama bu yol denenmedi. Bu yolun denenmesini Kandil istemedi. Dolayısıyla da 2.yola başvurdular.

2.Yol nedir? Bütün bu demokratik teamüllere,HDP’nin aldığı oylara,elde ettiği Milletvekili sayısına rağmen,Türkiyenin Konjonktürü hem şiddeti, hem terörü ret ediyor olmasına rağmen 2.yolu tercih etti. Yani çatışma ve şiddet yolunu.

Şimdi bu yolda yürünüyor.Peki bunun sebebi ne? Sebeplerin bir kısmı  Örgüte bağlı sebeplerdir. Tabii sadece örgüte bağlı sebeplerle açıklanabilir bir durum da  değil. Orta doğudaki değişimleri de buna ekleyebilirsiniz. Savaşı hendek kazarak şehirlere taşıma fikrinin aslında İranlılara ait olduğu yolunda çok sayıda açıklama ve haber yer alıyor medyada. HDP’ye bağlı gençlik örgütlenmesine rağmen,YDGH adıyla silahlı ve illegal bir Gençlik yapılanmasına gidildi.Dolayısıyla Türkiye’nin bir bölgesini Kobanileştirmek suretiyle yönetebilecekleri alanlar yaratmak istediler.

İleriki aşamalarda, Örgüte Uluslar arası nasıl güvenceler verildi ben bilemiyorum. Âmâ belli ki bu konuda elde ettiği uluslar arası güvenceler de var.

Sayın Demirtaş’ın Rusya gezisi kamuoyunda çok konuşuldu, çok yorumlandı. Haklı olarak yorumlandı. Yani bir parti liderinin Rusya’ya gitmesi suç değil, ancak sıkıntıların yaşandığı bir ülkeye, böyle bir dönemde yapılan ziyaret kamuoyunda tepki ile karşılandı. Bu ortamda, içerde değil dışarda, Uluslar arası bir destek ararsanız sizi bu Milli bir parti olmaktan çıkarır.HDP bunu hak ediyor mu? Etmiyor mu? Bu ayrı Bir şey ama HDP öyle politikalar izliyor ki, öyle girişimlerde bulunuyor ki, bence evet hak ediyor böyle suçlanmayı.AslındaHDP’nin  özerkliğini konuşmak lazım, bunun için de HDP içinde cesaretli  Milletvekillerine ihtiyaç var. Bazı cesur politikacıların cesurca davranıp, bazı adımlar atması  lazım. Görülebildiği kadarı ile bu cesareti gösterebilecek politikacı yok. BazıHDP’li politikacılar ki bunların arasında Sayın Ahmet Türk ve Sayın Leyla Zana var, bu siyasetten  çok memnun değiller, ama susuyorlar. Çünkü konuşmak bir cesaret işi.Bu hareketin medyası, bu politikaları onaylamayan Kürt, Kürt  değil haindir ve bölgede yaşamaya  hakkı yoktur diyor. Onun  için de bu harekete dönüp siz hata yapıyorsunuz demek o kadar kolay bir iş değil. Yani işin bu yanına girmeyelim ama Bugün Brüksel’de siz bir kaldırım taşı sökseniz, başınıza bela açarsınız, tutuklanır hesap vermek zorunda kalırsınız, sonra da Demokratik siyaset   yapıyorum derseniz buna kimse inanmaz, şiddete yöneldiğiniz için, mutlaka hakkınızda yasal işlem başlatılır. Böyle bir çıkmazı var, HDP’nin….

AO-Sayın Milletvekilim. Sizce Bu olayların çözümü nasıl sağlanır? Bu işin sonu nereye varacak? 

OM-Bu iş dönüp dolaşıyor tabi güvenlik meşelisine geliyor. Âmâ ben bu konuştuğumuz hiçbir şeyin   güvenlik sorununa takılıp, kalınarak konuşulmasına taraftar değilim. Demokratik bir devlet her şeyden önce Vatandaşının can ve Mal emniyetini, Kamu düzenini sağlamakla mükelleftir. Kaldı ki  bu durumu, sadece, kamu düzeninin sağlanması  gibi bir şeyle de açıklayamıyoruz. Bence devletin hükümranlığı altındaki topraklardan Bir kısmının Devletten zor kullanılarak ayrılmak istenmesi söz konusu. Dolayısıyla hangi Devlet olursa olsun bu hükümranlık hakkını devretmez kimseye ve bu hakkı savunur. Devletin şu anda yaptığı bu.   30 Yıllık çatışmanın ve şimdi son hendeklerle ilgili olarak, artık şehirlerde gördüğümüz bu çatışmanın yarattığı sosyal sonuçlar ,yarattığı siyasal sonuçlar, yarattığı. ekonomik sonuçlar,  Domino taşı gibi her yeri etkiliyor. . Bugün Nusaybin’de  hendek kazıldığında,  Ceylanpınar’da Viranşehir’de bunu insanlar hisseder.

İçişleri Bakanı Efkan Ala Bey’in Geçen hafta sonu bölgeye yaptığı 2 günlük gezide ben de yer aldım. Ziyaret ettiğimiz Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin illerinde en çok konuşulan konu buydu. Yani çok sayıda kişi 7000 bin kişiye yakın arkadaşın Habur Sınır kapısının öte yanında beklemesi en çok konuşulan konuların başında geliyordu. Âmâ bu yasak biliyorsunuz kaldırılıyor. Demek istediğim şey, tabi Antep’ten başlayıp herkesi etkiliyor. Bu şimdi Sur Bölgesi burada 10.000 İşçi çalışıyor, Diyarbakır’ın tamamında 80.000 işçi var.Bunun 10.000’i Sur ilçesinde ki  üretimin içerisindedir. Bu üretim yapılırken batıdan mal alınarak yapılar.5 Kalem mal ’da Sur ilçesi, çok iyi. Mal üretir. Özellikle kadın giyimi, Tekstil alanında Sur ilçesine üretim yapan firmalar ham maddelerini batıdan alıyorlar. Şimdi de batıdan mal alamaz hale geldi. Mal satan adamlar da Mal satamadığı için mağdur oluyor.

Dolayısıyla, bu çok iyi düşünülmüş bir ‘mücadele tarzı’ aslında,  baktığımız zaman, ’Hendek kaz bölgeyi bu duruma getir, sonra da, gel müzakere edelim diyeceksiniz. Bu olmaz..

Dolayısıyla Bugün bunun yarattığı Sosyal, ile  sonuçların ortadan kalkması için,  bize yeni programlar lazım. Siyasetin normalleşmesi, için bölgede özellikle Ak Parti’ye çok görevler düşüyor. Çünkü bölgede siyasi manada örgütlü bulunan yegane siyasi hareket Ak Partidir.

AO-Sayın Milletvekilim buna bağlantılı olarak bir soru daha sormak istiyorum. Biliyorsunuz daha önceleri Güneydoğu’dan özellikle Mardin’e Bakanlık görevi tevdi ediliyordu. Ancak yeni kurulan 66.Hükümet’te söz konusu olmadı. Biraz da Vatandaşlar tarafından Güneydoğunun dışlanması gibi algılandı. Bu konuda sizin Fikrinizi öğrenebilir miyiz ?

OM-Dışlanma gibi değil, Dışlanmıyor Güneydoğu, öyle bir şey yok, ama belki tam olarak analiz edilemedi bölgenin durumu.  olabilir.  Yani şöyle, bu bölgede siyaset yapan  özellikle Ak Parti’de siyaset yapan insanların, Mahalle muhtarlarından, İlçe örgütlerine, milletvekillerine kadar söylüyorum siyasi olarak desteklenmesi lazım. Hakikaten çok zor,  çok önemli bir iş yapıyorlar.. Şimdi bu önemli işi yapan insanların Parti tarafından güçlendirilmesi mutlaka gerekir diye düşünüyorum. Onları güçlendirmek derken bakanlık filan da demek istemiyorum. Âmâ Bakanlık konusunda Bölgeler arası dengeler gözetilerek dağılım yapılıyorsa Doğunun  da, Güneydoğunun da akla gelmesi daha doğru olacaktı. Diye düşünüyorum. Baktığımız zaman Hakkari  ve Şırnak’ta Ak Parti olarak Milletvekillerimiz  bile yok.

insanların Bakanlık talebinden ziyade, bugün Devlete yönelik Güven tazeleme ihtiyaçları var. Yani bu da tabi siyasi olarak, ancak bu güveni verebilirsin. Bölgedeki insanın her şeye rağmen sarsılmayan aidiyet duygusunu güçlendirmenin yoları var tabi, siyasi olarak hakkıyla temsil edildiğini vatandaşa göstermek gerekir. Bunun birnbir yolu var. AK Parti kurumsal kimliği en güçlü partidir. Bu kurumların da bu manada değerlendirilmesi mümkün diye düşünüyorum. Merkez yönetimi ve genel başkan yardımcılıkları düzeyinde olabilir bu. Bir bölge Milletvekili olarak her fırsatta söylüyoruz. Biz hakikaten Özel koşullara sahibiz. Bazen Batı’daki milletvekili arkadaşlarımızı kıskanmıyor değilim inanın. Mesela şu an,ne bileyim Bursa’nın bir ilçesini yöneten Kaymakam ile şu an bir aydır sokağa çıkma yasağı uygulanan Cizre veya Nusaybin ilçesinde görev yapan  kaymakamımız bile aynı koşullarda görev yapmıyorlar. Bu farklılıklara önem vermek lazım. Aynı şey politikacılar için de Geçerlidir. Ben kendimi normal Milletvekili olarak görmüyorum. Normallik nedir diye sorarsanız, Normallik şu mesela, İstanbul Milletvekilisiniz evet günde 5-10  ziyaretçiniz gelir, ama Eğer Mardin, Diyarbakır Van,Siirt Milletvekiliyseniz yükünüz 2 kat artar. Çünkü maalesef böyle bir ortam var. Ve insanlar bu ortamdan bir kaçış yolu, bir umut olarak Mutlaka ve mutlaka sizin kapınızı çalarlar.

AO-Sayın Milletvekilim Bölgede yaşayan Esnaf ve İşletmeler,iş yapamaz,Kredi alamaz duruma geldiler,Turizm işletmeleri özellikle kapanmanın eşiğine geldi.Hükümet olarak,ÖzellikleTurizm işletmeleri için destek çağrısı yapan bu işletmeler, için herhangi bir çalışma  yürütülüyor mu? Bize bu konuda  bilgi verebilir misiniz?

OM-Doğrusunu isterseniz, geçen hafta Hem Mardin’de, hem Urfa ‘da Hem Diyarbakır’da benzer sorunları duyduk ve dinledik. gördük. Sur gibi,Cizre gibi, Nusaybin gibi ilçeler çok önemli ilçeler hem Konum olarak, hem de bulundukları yerler bakımından çok önemli ilçeler ancak bu ilçelerde yaşayan Esnaflar da çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Tabi biz bu konuyu toplantılarda gündeme getirdik. Sahada elde ettiğimiz bilgileri Sayın İçişleri Bakanı Efkan Ala Bakanlar Kurulunda Bakanlarla Paylaştı. Dolayısıyla Turizm de olsun, Nakliyat sektöründe olsun Başka işletmelerde olsun bu sektörlerin  sorunlarının ne kadar büyüdüğünü  biliyorum. Bu sıkıntılarını giderecek,sıkıntıları hafifletecek önlemlere ihtiyacımız var. Mesela Rusya  ile başlayan krizde özellikle, Rus turistlerin rağbet ettiği Akdeniz şeridinde nasıl önlemler alındıysa, burada da benzer önlemler alınabilir. Hükümetin bu Programında işte kademe, kademe gidiyoruz. Önce güvenlik meselesi halledilecek. Daha doğrusu geniş bir güvenlik çemberi oluşturularak, Ticaretin yapılabilmesi  için tedbirler alınıyor. Turizme yönelik olarak Mardinli müteşebbislerin çabaları çok önemli, ben de sonuna kadar onları desteklerim. Üstüme düşen bir görev olursa yerine getirmeye hazırım. Bakanlık ile görüşmeleri yaparız. İnşallah. Kışa vadeli şeylerden bahsetmiyorum. Yani 5-6 ay sürecek şeyleri, Rusya  yarın normalleşirsek, yarın her şey değişir ama burada  maalesef aynı şey söz konusu değildir. Yani burada çok kalıcı hasarlardan söz ediyoruz. Bu hasarları onarmak maalesef 6 ay bir yılın sonucunda olacak gibi gözükmüyor. Sadece Mardin ilinde otellerden, 400-500 kişiye yakın çalışanın işten çıkartıldığını biliyoruz. Mardin’de Oteller yüzde 2,yüzde 5 bilemediniz yüzde 10 kapasite ile çalışıyorlar. Büyük umutlarla gelen yatırımcılar şimdi karamsarlık içerisinde ve bölgeden kaçmak için fırsat kolluyorlar.Tabi devletin bu yöndeki çabalarını da önemsemek gerekiyor. Ben biraz daha farklı şeyler de söylemek istiyorum. Yani Bugün TÜSİAD’ın,MÜSİAD’ın ve buna benzer güçlü işveren kuruluşlarının da ellerini taşın altına sokmalarını ve Bölgeye biraz daha sahip çıkıp, ilgi göstermelerini bekliyor ve istiyorum. Bu tür devasa sorunlarla ,sadece Devletin ilgilenmesini beklemek büyük haksızlık olur.TÜSİAD,MÜSİAD gibi güçlü kuruluşların bu bölgede toplantılar gerçekleştirmesi beklenir. Âmâ bu toplantılar magazinsel yapmamaları lazım, hakikaten bölge için ne vaat ediyorlarsa, bunu açıklamaları lazım. Çünkü burası onların da ülkesi, bu bölge bu ülkenin bir parçası. Bu yıkıma siz seyirci mi kalacaksınız? Yoksa bu bölge için kasanızı açıp yatırım mı yapacaksınız? Canım şiddet var vs. Olsun ,yani şiddete ve Teröre rağmen bunu düşünmek gerekiyor.

Devlet şiddete rağmen, teröre rağmen barajlar yapıyor, yatırım yapıyorsa, siz de bu riski göze alacaksınız. Bölgedeki iş adamı arkadaşların biraz da  bu yönde seslerini çıkarmaları ve yükseltmeleri gerekiyor. Tam da bu aşamada Mesela, Anonim Ortaklıklar kurulabilir. Bölge iş adamlarının katkıda bulunabileceği ,özellikle Büyük Finansal kuruluşların finanse edebileceği bir takım ortak yatırımların, Hem Mardin, Hem Diyarbakır gibi Güneydoğu illerinde ortak yatırımlar olarak hayata geçmesi sağlanabilir.

Şehir hastanelerini şimdi Devlet yapıyor. Bu şehir Hastaneleri kapsamında Mardin ili yok. Ülkemize gelen hasta profillerine baktığımızda çoğu Orta Doğu kökenli hastalar,  ülkemize gelip tedavi görüyor. Orta Doğu’ya en yakın bölgedeyiz. Mardin’de öyle, Diyarbakır da öyle, Neden Yatırımcılar gelip te buralarda Büyük Hastaneler kurmaz?. Bunlar olabilecek şeyler. Yani biraz da riski göze almak gerekiyor. Bu risk sonsuza kadar sürmeyecek. Bunu hepimiz biliyoruz. Yani inşallah er veya geç biz bu problemi mutlaka geride bırakacağız.

AO-Sayın Milletvekilim, Bir sorum daha olacak, Artuklu Üniversitesi bünyesinde Tıp Fakültesi kurulması yönünde Facebook gibi sosyal medyada gruplar kurularak, girişimler başlatıldı. Mardin’in Tıp Fakültesine kavuşturulması için başlatılan girişimlere destek vermeyi düşünür müsünüz? Bu konuda sizin görüşünüzü öğrenebilir miyim?

OM-Benim bu konudaki bilgilerim şu: Artuklu Üniversitesi Rektörü’nden aldığım bilgiye göre- MARSEV’in kongresindeydi- yaklaşık 1 ay önce, MARSEV İstanbul’da toplantı yaptı. Bu toplantıda konunun görüşüldüğü ve Tıp Fakültesi talebimizin YÖK’te 24.sırada olduğu yönünde bilgilendirlidk.. Sıra meselesine falan benim aklım ermez. Eğer Tıp Fakültesine bölgede ihtiyaç var ise ve gerekliliği acil ise beklemenin anlamsızlığı ortada. Yani sırayı anlamak mümkün değil,madem özel bir  yerden bahsediyoruz, normal bir yerden bahsetmiyoruz..,Çatışma var, bugüne kadar yapılan ihmaller var. YÖK’ün bunları dikkate alarak, bu  bölge için pozitif ayrımcılık yapması lazım. YÖK’e bunun iyi anlatılması lazım. Artuklu Üniversitesi Rektörü Prf Dr. Ahmet Ağırakçe’yi bu konuda biraz umutsuz gördüm. Ancak umudunun kırılmaması lazım. Biz bu konuda güçlü bir lobi oluşturup, güçlü bir talep yaratabiliriz. Biz normal bir şehirden söz etmiyoruz. Niğde’de, Amasya’da 2 sene sonra da olsa olur.Ama Mardin’de aciliyet söz konusu. Herhalde sırada bekleyen diğer şehirlere sorsak hepsi de Amenna diyeceklerdir. Halkımız böyledir, Lütufkârdır.

AO-Sayın Miroğlu,Mardin’de STK’ların çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? STK’ları amaçlarına uygun çalışmalar yürütüyorlar mı? Başarılı buluyor musunuz?

Bu konudaki fikrinizi öğrenebilir miyim?

OM-Tabi, STK’lar,  siyaset ile arasına mesafe koyabilmeli. Adı üstünde, Sivil toplum örgütü demek, devlet dışı organizasyon demek, Şimdi devlet zaten bölgeye hakim değil, Devlete bağlı STK’lardan bahsetmiyorum. Ama belirli partilerin etkisinde kalan Sivil Toplum kuruluşlarından bahsediyoruz. Bu da tabii ki bir çeşit Organik bağlılık. Bu  organik bağlılık devam ettiği sürece, STK’ların isimleri ne olursa olsun, İsimleri de çok güzel oluyor bazen,bu görevleri yerine getirecekleri kanaatinde değilim. Bir kere siyasete  çok fazla müdahale ediyorlar. Yani bölgede 2 güçlü siyasi Parti var. BiriHDP’dir,bir diğeri ise Ak Parti’dir.

Her 2 Parti için düzenlenen Toplantılara  katılan STK’lar var. Sadece HDP’nin toplantılarına katılan STK’lar Var, veya Ak Parti’nin düzenlediği toplantılara katılan STK’ları var. Bunları suçlamak amacı ile söylemiyorum. Âmâ böyle olmamalıdır. Bunu artık değiştirmeliyiz. Organik olarak bağlı olmayacaksınız. STK’lar siyasete yön veremezler, böyle bir niyet varsa, bu STK’da değil siyasi partilerde yapılır. STK’lar aslında toplumun hizmetinde olmalıdır. Dolayısıyla burada ne olacak, Organik olarak bağlı olmayacaksınız. Olduğunuz zaman Maalesef siyasete malzeme olursunuz. Sivil toplum adı üstünde sivil alanda iş yapan alanı güçlendiren kurumlardır. STK’lar siyaset kurumunu denetler, vazifesini yapıyor mu? Yapmıyor mu? Diye siyaset yapmaz.

Ama bizde siyasetin gidişatına yön veren bir STK geleneği doğdu. Bu Güneydoğuda şiddet ortamının beslediği bir şey bu. İnsanlar kendilerini daha güvencede hissetmek için ya bir STK’na sığınıyorlar, ya da bir aidiyet geliştiriyorlar. Bu tabi başka alanlardaki sorumluluklarını görmezlikten gelmelerine yol açıyor. Bu problemli bir konu, âmâ aslında Türkiye’nin ortalaması da böyle…

AO-Sayın Vekilim son bir sorum daha olacak size, Dün Mardinli Araştırmacı Yazar Doğan Bekin tarafından, Görev yaptığı Milli Gazetedeki köşe Yazısında: Artuklu Üniversitesi’ne yönelik Çarpıcı iddialarda bulundu. Dedi Ki İsrail’li Ajanlar Artuklu Üniversitesinde cirit atıyor. Bu Ajanlar yüksek Maaşlarla Üniversitede  istihdam ediliyor. ’Gibi iddiada bulundu.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce BİR Eğitim Kurumunda böyle bir şey olabilir mi?

OM-Şöyle diyeyim.size.bugün bu manada Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın yazısı önemliydi. Yazı paralel yapı ve Akademi Dünyası arasındaki münasebetleri anlatıyordu. Burada sayın Bekin ’in söylediklerini değerlendirecek  durumda değilim. Bu kadar hassas bir konuda belgesiz konuşulması ve yazılması doğru değil.  Âmâ tabii ki elinde belgeler var ise, elindeki Belgeleri YÖK’e sunmalıdır. YÖK bu konuda gerekli araştırmayı yapar. Aynı gazetede bir arasalar, Mardin-Urfa Süryanilernin bölgeye dönüp Asuri İmaparatorluğu kuracağı yolunda iddialar vardı.

İnsaflı olmak gerekir. Bölgede kaç Süryani kaldı ki, 21. YY’da gelip Mardin’de Asuri İmparatorluğu kursun. Gülünç şeyler bunlar..

Üniversitelerde en kötü olabilecek şey,bir grup kültürü geliştirmektir. Bence Artuklu Üniversitesi özellikle Mardin gibi çoğulculuğun egemen olduğu  bir yerde, kendisini görüş olarak, akademik görüş olarak,sınırlamamalıdır.

         Yeri gelmişken şunu da söylemek isterim. Artuklu Üniversitesi İbranice bölüm açacak diye şimdiden eleştirilere uğruyor. Bunu da doğru bulmam, İbranice’nin ne günahı var ki, öğretilmesin? 

 

ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA

RÖPORTAJ-ABDULLAH ORTAÇ

, ,
26.3° / 12.2°
  • BIST 100

    10923,69%-1,43
  • DOLAR

    41,68% 0,20
  • EURO

    48,95% 0,21
  • GRAM ALTIN

    5180,16% 0,44
  • Ç. ALTIN

    8526,45% 0,09