Prof. Dr. Gökhan Bacık, seçim sonuçlarını değerlendirdi

İPEK ÜNİVERSİTESİ (MEDYA OFİSİ) ? İpek Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Bacık, seçim sonuçlarını değerlendirdi.

Gündem 9.06.2015 13:31:27 0
Prof. Dr. Gökhan Bacık, seçim sonuçlarını değerlendirdi

 İpek Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Bacık, seçim sonuçlarını değerlendirdi. Bacık, seçimin dört önemli sonucunun olduğuna vurgu yaparken, seçmenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP genel başkanı gibi hareket etmesini kabullenmediğini söyledi. Bacık, sandıktan koalisyon çıktığını ve seçmenin böyle bir iradede bulunduğunu belirterek, Türkiye’yi erken seçime zorlamanın bir takım ekonomik maliyetlerinin olabileceğini dile getirdi.

 

Gökhan Bacık’ın Bugün TV canlı yayınında yaptığı seçim değerlendirmeleri şöyle;

 

SEÇİMİN DÖRT SONUCU VARDIR

Parlamento seçimlerinin dört sonucu vardır. Birincisi, Ak Parti 13 yıllık tek parti iktidarını kaybetmiştir. İkincisi, HDP’nin barajı geçerek ülkenin dördüncü büyük partisi olmasıdır. Batı illerinden de ciddi oranda oy alması önemlidir. Üçüncüsü ise, Başkanlık sistemine seçmen kati bir şekilde, yüzde 60 oranında hayır demiştir. Dördüncü sonuç ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Ak Parti üzerindeki vesayetini hem de Türkiye siyasetine aşırı tavrına da seçmen hayır demiştir. İlk iki sonuç seçimin doğrudan, son iki sonuç ise seçimin dolaylı sonucudur. Bu şekilde dört temel sonucundan bahsedebiliriz.

 

SEÇMEN ERDOĞAN’IN GENEL BAŞKAN GİBİ HAREKET ETMESİNİ KABULLENMİYOR

Seçmeni AKP bazı konularda bıktırmıştır. Özellikle son üç yıldır yaşadığımız, aşırı rahat tavrı AKP’nin demokrasiyi var eden düşünce özgürlüğü, teşebbüs hürriyeti gibi konularda AKP kurulduğu 2002’deki reformu ruhundan uzaklaşmış, bu seçmen üzerinde kaçınılmaz bir tepki oluşturmuştur. İkincisi ise, seçmen AKP-Erdoğan ilişkisini –kurucu genel başkan olduğu için- reddetmiyor ancak halen Erdoğan’ın AKP genel başkanı gibi hareket etmesini de kabullenmemektedir. Eğer Sayın Erdoğan bu seçim sürecinde geleneksel Cumhurbaşkanları gibi sarayında otursaydı ve anayasanın verdiği ölçüler içerisinde konuşsaydı, siyaset yapsaydı bunu bugün söylemezdik ama hepimizin bildiği gibi meydanlara girmiştir. Meydanlara katıldığı için dolaylı olsa da seçimin bir parçası haline gelmiştir. Seçmen bunu da onaylamamıştır. Seçmen Cumhurbaşkanının pasif olmasını istememektedir ancak bu şekilde tarafgir olmasını da istememektedir. Dolayısıyla AKP’nin son iki-üç yılda benimsediği yeni profilden seçmen uzaklaşmaktadır.

 

AKP, ASLINDA YÜZDE 18-20 OY KAYBETMİŞTİR

Seçim sonuçlarına biraz daha analitik bakarsak, Türkiye’de 3 milyonun üzerinde yeni seçmen katılımına rağmen AKP oy kaybetmektedir. 2011 seçimlerinde aldığı yüzde 49’dan 2015’te yüzde 40 düşüş 9 puanlık bir düşüştür. Bunu oransal olarak ele aldığımızda bu yüzde 18-20 aralığında bir düşüştür. 2011’de 21 milyon 400 bin kişinin oyunu alan AKP, bu oranı koruyabilseydi 7 Haziran’da 18 milyon 500 bin değil 22 milyon 600 bin oy alabilecekti. Buradan bakıldığında yüzde 18-20 oranında bir oy kaybı söz konusudur. Dolayısıyla AKP’nin; özellikle Gezi süreci olabilir, 17/25 süreci olabilir, son üç yıldır 2009’un sonbaharından bu yana ortaya koyduğu profil seçmen üzerinde bir tepkiye yol açmıştır. Bu seçimde daha önce Van gibi Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir ilde bir vekil çıkarabilecek bir duruma düşmesi –biliyorsunuz Van’dan partinin kurucularından Hüseyin Çelik aday oluyordu- Kobani olaylarından itibaren Kürt kamuoyuyla o geleneksel olarak kurduğu bağın koptuğunu görüyoruz. AKP kurulduğu günden bu yana ülkenin hem doğusuna hem de batısına gidebilen bir partiydi. Güleryüz siyasetiyle iki tarafta da varlığını gösteriyordu. Bu seçimlerde Türkiye’nin doğusuyla diyalogunu kaybetti. Dolayısıyla bu seçmenin sandığını sert bir biçimde yansımış görünüyor.

 

EN ÖNEMLİ SONUÇ: BUNDAN SONRA ERDOĞAN-AKP İLİŞKİSİ NASIL OLACAKTIR

Erdoğan bu seçimin parçası haline gelmiştir. Buradan çıkan sonuç Erdoğan ile ilgilidir. Buradan çıkan kritik sonuç şudur; AKP sandıktan çıkan sonuç sonrasında nasıl bir koalisyon kuracaktır, parti içinde nasıl bir şekillenme olacaktır ile birlikte Erdoğan ile ilişkiler nasıl olacaktır. Seçmen açık bir biçimde AKP’nin Erdoğan’ın gölgesinde olmasını kabul etmiyor. Sayın Davutoğlu, AKP’nin başında bir genel başkan olarak bu ilişkiyi nasıl tanımlayacaktır. AKP arka planda Erdoğan’ın stratejisini belirlediği bir parti mi olacaktır yoksa –evet kurucu genel başkan Erdoğan’a saygımız vardır- ancak deyip daha otonom bir parti mi olacaktır. AKP’nin temel sorunu budur. Bu çıkan sonuç Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı performansıyla ilgili de bir durumdur. Erdoğan, seçime müdahil olmuştur, pek çok ilimize giderek miting yapmıştır, seçmen Erdoğan’ın bu mitinglerde kime işaret ettiğini bilmektedir. AKP, Sayın Erdoğan ile ilişkisini nasıl konumlandıracaktır. AKP, kamuoyuna dönüp ‘ben Erdoğan’ın vizyonuna göre yürüyeceğim’ mi diyecektir yoksa ‘ben bu seçimden bir yorum çıkartıyorum kendi stratejimi kendim belirleyeceğim’ mi diyecektir. AKP, Erdoğan eksenli kalırsa seçmen üzerindeki düşüşü devam eder.

 

BAŞKANLIK DÜZENİ RAFA KALKMIŞTIR

Yaralanmış bir AKP var. Bu AKP yaralarını sarıp yeni bir strateji belirlemek yerine, başkanlık iddiamız ölmemiştir diyerek bunu hedef haline getireceklerse bu gerçekçi olmaz. Bugün itibariyle başkanlığın bir şansı yok. Kim buna destek verecek. Zaten HDP, başkan yapmayız diyerek emanet oyları alarak oylarını geliştirdi. HDP’ye oylar bundan dolayı gitti. Hele hele, bir azınlık hükümeti oluşturarak, başkanlık olmadığı için ekonomi kötüye gidiyor diyerek başkanlık için harekete geçmek seçmen iradesiyle çatışmaktır. Bu AKP’ye daha çok zarar verecektir. 7 Haziran sonuçlarına göre başkanlık sistemi Türkiye’de rafa kalkmıştır. Şunu da hatırlayalım Başbakan Davutoğlu ve kurmayları seçim süresince çokta başkanlıkla ilgili propaganda yapmamışlardır. Nitekim Sayın Erdoğan’dan bundan duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, Davutoğlu’na bir televizyon canlı yayınında sitemde bulunmuştur. Davutoğlu, başkanlık düzeni konusunda Erdoğan kadar istekli değildir. Başkanlık sisteminin ihalesi dolayısıyla kime kalmıştır, CHP, MHP, HDP’de istememektedir. Bunu isteyen bir parti yok. Dolayısıyla bu çıkan sonuçlarda, başkanlık tartışması da büyük rol oynadı. Buradan bakılacak olur ise, seçmen başkanlık sitemine bir ölçüde hayır demiştir denilebilir. Bir daha kamuoyunu başkanlık sistemi konusunda nasıl mobilize edebileceği konusu çok su götürür. Başkanlık sisteminin şu gün itibariyle fantastik bir tartışma olduğunu düşünüyorum.

 

MHP’NİN TOPLADIĞI ENERJİYİ NASIL KULLANACAĞI ÇOK ÖNEMLİDİR

Bazı konularda tatmin edici bir noktaya gelmemiş olsa bile Sayın Bahçeli, MHP’yi bir Türkiye partisi gibi bir pozisyona getirmiştir. MHP, efsane başkan merhum Alparslan Türkeş döneminde hiçbir zaman barajı aşamamıştır. Ancak Bahçeli döneminde, yüzde 16’lar üzerine çıkarak bir Türkiye partisi olmayı başarmıştır. Milletvekili sayısını 31 artırmıştır. Baraj sorunu olmayan girdiği her seçimden yüzde 16-17 oy alan bir parti hüviyetine girmiştir. Bu durum olağanüstü bir başarı olmasa bile göreceli olarak başarılıdır. MHP’nin bu oluşturduğu enerjiyi nasıl kullanacağını hep beraber göreceğiz. Şu anda koalisyonun en yakın ortağı gibi gözükse de MHP, yoksuzluklar ve dış politika konusunda çok sert eleştirilerde bulundu. Nitekim Sayın Bahçeli seçim gecesi yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanının anayasal çizgiye çekilmesini kırmızı bir çizgi olarak belirledi. Bugün hükümet kursa bile AKP bugün TBMM’yi kaybetmiştir. Mesela, RTÜK’te çoğunluğunu kaybedecektir. AKP, Meclis’te bütün kanunları geçiremeyecektir. Bütçeyi, Cumhurbaşkanı’nın örtülü ödeneğini muhalefete sormanız gereken bir dönem var. Dolayısıyla MHP’nin bu enerjiyi kendi tutarlılığı açısından sonuna kadar değerlendireceğini düşünüyorum.

 

CHP SEÇMENİ TAKTİK OLARAK HDP’YE OY VERMİŞTİR

Hatırı sayılın bir CHP seçmeni HDP’ye oy vermiştir. Çankaya’da CHP’ye verilen sandıklardan HDP’ye oy gittiğini görüyoruz. Burada CHP seçmeni stratejik düşünerek HDP’ye oy vermiştir. CHP, son iki yılda kendi geleneksel ulusalcı çizgisinden daha merkez bir sosyal demokrat partiye dönüşmek için önemli reformlar yapmıştır. Ama Türkiye’nin sosyolojisiyle ilgili bir sınır var CHP’ye yönelik. Yani bir kitleyi, muhafazakar ya da Anadolu’da yaşayanları CHP ile ilgili bir kodlamaya götürmüş. Bunun yorumunu CHP’nin yapması gerekiyor. Benim kanaatim CHP seçmenin taktik olarak HDP’ye doğru kaydığı kanaatindeyim.

 

HDP’NİN ALDIĞI OY PKK’YI KİLİTLEDİ

HDP, siyaset tarihinde çok az görülen bir başarı gerçekleştirmiş ve oylarını yüzde 95 artırmıştır. HDP’nin bu oy artışı HDP’yi şu haliyle bir Türkiye partisi haline getirmiştir. HDP’nin bu oy artışı partiyi şu oy oranı artışı ile bir Türkiye partisi haline getirmiştir. HDP’nin bundan sonraki işi bu oy oranını korumak olacaktır. Bu yalnız HDP’yi çok zor bir pozisyona koymuştur. HDP’nin bundan sonraki pozisyonu bunu korumak olacaktır. HDP ile PKK ilişkilerini çok daha zor bir noktaya getirmiştir. Bu sonuçlar bugün itibariyle PKK’yı kilitlemiştir. PKK’nın silahlı eylemlere girişmesi, büyük müdahalelerde bulunması HDP’yi zayıflatacaktır. Bu emanet oylar HDP’den iki şey istemektedir; bir AKP’yi sınırla, iki silahlı alternatifleri sınırla. HDP güçlenmiştir ama partinin otonomisi sosyolojik olarak çok zayıflamıştır. Yani HDP’nin büyük riskler alması çok zordur. Bu dengeyi korumak zorunda kalacaktır. Bunun sadece PKK ile olan ilişkilerini değil geleneksel Kürt tabanıyla da ilişkilerini sınırlandıracaktır. 

 

SEÇMEN, KOALİSYON İSTEDİ

Seçimden hemen sonra seçimleri konuşmak seçmeni rahatsız eder. Biz şu anda erken seçimi koalisyonu konuşuyoruz bu arada zamanda geçiyor. Bu geçen zaman AKP’nin aleyhine geçen bir zamandır. Seçimden önce doların düşük tutulması için kamu bankalarından piyasaya yüklü miktarda paralar pompalandı. Erken seçim demek, ekim-kasım demek. Ekim-kasıma kadar Türkiye ekonomisi ne olacak. Dolayısıyla bunun faturası AKP’ye kesilecektir. Ben her şeye rağmen tek partiyi zorlarım, azınlık hükümetini zorlarım buradan seçime giderim demek çokta mümkün görünmüyor. Bu arada AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybettiğini de göz önünde bulundurmalıyız. Azınlık hükümetiyle seçim zorlandığında bu arada faal olan parlamentoda muhalefet yolsuzluk dosyalarıyla AKP’yi zor duruma düşürebilir. Bunlara bir şey yapamazsınız. Buradan çok radikal tercihleri akla getirmek çok faydalı gözükmüyor. Burada AKP çok rahat değil. Ekonomideki dalgalanmalar AKP’ye mal edilecektir. Şu an sonuçlar çok sıcak bu durumu partilerin algılayıp pozisyonlarını belirlemesi gerekiyor. Şu an çok taze bir durum ile karşı karşıyayız. Biraz zaman geçmesi gerekiyor. HDP’nin dışındaki partileri CHP ve MHP’yi biraz sert ancak koalisyona kapı açan bir tavır içinde görüyorum. HDP bence çok doğru okudu bu sonuçları ve dedi ki: ‘bu emanet oylar bize AKP’yi sınırlandırma için verildi’ o nedenle hiçbir şekilde koalisyonun parçası olmayı düşünmediklerini söylediler, hem içerden hem de dışardan destek olmayacağız dediler. CHP ve MHP’nin bence şartlı hayır dediğini düşünüyorum. MHP’nin şartı nedir, Erdoğan’ın anayasal çizgiye çekilmesi. Tabii AKP-MHP koalisyonunda barış süreci nereye gider. Bunu görmek gerekiyor. Aslında zor bir sonuçla karşı karşıyayız. Aslında dört parti var ancak bir sürü sınırlama ile karşı karşıyayız. Buradan bir koalisyon çıkarmak zor görünüyor. Türk siyasi hayatına da baktığımız zaman, zor dönemlerde zor ihtimaller gerçekleştirilmiştir. Hatırlarsınız 1970’lerin başında Ecevit ile Erbakan arasında bir koalisyon çıkmıştır. Yine Sayın Bülent Ecevit’in geç döneminde MHP ile bir koalisyon yapılmıştır. Ancak elimizdeki şu verilerle koalisyon tartışması yapmak çok gerçekçi gözükmüyor. Partilerin kendi istişari mekanizmalarında bunu görüşmeleri lazım. Bu tartışmaların bazı bölümlerinin sonuçlarını kamuoyuna yansıttıkları zaman bazı tahminlerde bulunabiliriz. Bir azınlık hükümeti kurularak ekim-kasımda seçime gidildiğinde Türkiye’de bir yatırımcı bunu nasıl değerlendirecektir. Bunun ekonomiye çok olumsuz yansımaları olabilir. Bir erken seçime karar verilirse seçmen bunu algılanacaktır. Seçmen bir koalisyon istiyor, nasıl seçimden tek parti çıktığında seçmen tek parti istiyor diyoruz, şimdi de koalisyon istediğini söyleyebiliriz. Bunu bilip de seçime zorlamak toplumun talebini zorlamak doğru olmaz. Yani bir parti efendim biz seçime gittik ama çok parti çıktı. Tek parti çıkmadı o zaman toplumu tek partiye zorlayalım bu tepki çeker. Bunun daha önce örnekleri yaşandı dolayısıyla partilere bir yurttaş olarak mütevazı tavsiyem seçimin sonucunu beğenmemezlik yapmamalarıdır.  Daha önceki örneklerden şunu gördük; toplumun kararına rağmen biz seçime zorlayalım düşüncesi suni bir düşüncedir tepki çeker. İkinci masraflı bir şeydir bu kadar para harcandı bu kadar daha harcayacak mıyız. Yani dünya bizi beklemeyecek. Dünyadaki parametreler Ankara’daki, İstanbul’daki, İzmit’teki parametreler, hadi bakalım hayatı sizin için durdurduk, siz bir daha seçim yapın demeyecektir.  O nedenle partilerin koalisyon olmaz canım demesi, bir milletvekili böyle tweet atabilir, bir delege bunu diyebilir ama bakan düzeyinde parti kurmayları düzeyinde çok risklidir. O nedenle bence bir koalisyon denenecektir. Çünkü seçimden sonra koalisyonun ve Türkiye’de bir hükümet kurmanın hakkını uzlaşının hakkını vermeden seçime gidersek seçmen radikal tepkiler verebilir. Bunu kestirmek çok zor görünüyor.

 

CUMHURBAŞKANI ESKİSİ GİBİ HAREKET EDEMEZ

Bu zor bir soru, çıkan bu tabloya göre cumhurbaşkanı eskisi gibi hareket edemez. Diyelim ki koalisyon listesi AKP veya başka bir parti anlaştı. Cumhurbaşkanı buna müdahil olursa AKP’yi zor duruma düşürür. Şunu söylüyorum. Siyasetin normal şartları AKP’nin kendisini saraydan biraz uzaklaştırmasını gerektiriyor. Bunun dışındaki zorlamalar ideolojik zorlama olur AKP acısından. Seçmen davranışı acısından maliyetli olur. Bu çıkan sonuçlardan yorumum görünen köy Davutoğlu’nun saraydan uzak kalması gerektiğini söylüyor. Davutoğlu’na veriler böyle söylerken saraydan uzak kalmazsa buradan AKP’nin zararlı çıkacağı kanaatindeyim. Şunu söyleyeyim ben size bütün diğer üç parti Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı yapma şeklini onaylamamaktadır. Bu şekli anayasanın çerçevesinin dışında görmektedir. Şimdi bakın şöyle bir sorun var seçim süresince cumhurbaşkanı AKP lehine faaliyet yapmıştır muhalefetin görüşü bu. Eğer koalisyon kurarsa buna hiç razı olmaz. Yani düşünün diyelim ki AKP, CHP ile koalisyon yaptı, Cumhurbaşkanı AKP lehine davranıyor. Bu çok büyük bir risk olur. Bambaşka bir noktaya götürür. Dolaysıyla Sayın Erdoğan’ın bundan sonra yapması gereken en akıllıca davranış takdiri kendilerinin anayasal çizgiye geri gitmesidir. Anayasal çizgi içerisinde konuşmasıdır. AKP’lilerin geleneksel ifadesidir milli iradenin yüzde 60’ı böyle istemektedir. Hatta Ak Parti’ye oy veren yüzde 40’ın bir kısmı da böyle istemektedir. Dolayısıyla Erdoğan için bu seçim sonuçlarından çıkan en açık mesaj, daha geleneksel nitekim Sayın Erdoğan üzerinden 24 saat veya 18 saat geçmesine rağmen sonuçlarla ilgili tepkisini yazılı olarak ben bu metni okudum bu metin daha önceki cumhurbaşkanlarının metni gibi. İşte seçimi değerlendiren, katılımı öven, her partinin durumu değerlendirecektir. İkinci bir nokta koalisyon siyasi pazarlığın en gergin olduğu kısmıdır. Yani ülkeyi yönetmeye talipsiniz. Ekonomide sorunlar var. Bu taşın altına elinizi koyuyorsunuz. AKP ile koalisyonu düşünüp pazarlığa girecek partiler, koalisyon ve pazarlık sürecinde cumhurbaşkanının tarafsızlığını garanti edemeyeceklerini hissedemezlerse bu işe girmezler. Dolayısıyla muhatabımız AKP’dir diyeceklerdir. O nedenle en akla yatkın en rasyonel, en akılcı tercih sayın cumhurbaşkanının anayasanın ilgili çerçevesine geri gitmesidir. Ama soru bir bunu yapabilir mi? iki, bunu yapmaya kalksa bile Sayın Erdoğan’la ilgili bazı süreçler konusunda muhalefet ne yapacaktır. Şunu söylemek gerekiyor. Parlamento çoğunluğunu elinde tutan muhalefet hem Erdoğan hem de AKP üzerinde bazı konularda avantajlıdır. Örnek veriyorum bu çoğunluk, yolsuzluklarla ilgili bir parlamento süreci başlatabilir. Buna AKP hiçbir şey diyemez. Cumhurbaşkanı anayasal çizgisine dönse bile muhalefet ne yapacaktır buna bakmak gerekiyor.

 

DAVUTOĞLU’NUN ALACAĞI POZİSYON AKP’DEKİ DENGELERİ ETKİLER

Benim kanaatim AKP’de bundan sonra ne olacağı gelişmelerini belirleyecek temel dinamik AKP’nin Sayın Erdoğan’la yapacağı ilişkidir. AKP son bir yılda Erdoğan’ın fiili başkanlığını yani parti lideri, bakım seçim sürecinde bazı bakanlar milletvekilleri çıkıp bizim parti liderimiz Erdoğan’dır dediler bunu yaparsa buna giderse bu bir gerilim oluşturacağı kanaatindeyim. Öbür taraftan Sayın Davutoğlu kademeli olarak Erdoğan’dan partiyi kendi üzerine doğru çektiği zaman da şöyle bir sorun ortaya çıkacaktır. Bu parti de çıkan milletvekili listelerine göre siyaset tercihi Erdoğan merkezli insanlar var onlar buna razı olmayacaktır. Dolayısıyla Erdoğan faktörü AKP içerisinde bir iç gerilim oluşturmaktadır. Benim kanaatim bundan sonra AKP’nin iç dengelerinin gideceği yönünü bu gerilimin şekli belirleyecektir. Çünkü büyük ihtimalle AKP’de bugün pek çok insan bu sonucun Erdoğan’la ilgili olduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla Sayın Davutoğlu ya bundan vaz geçecektir. Ama vazgeçmesinin şöyle bir maliyeti olacak. Parti içinde tırnak içinde Erdoğancı vekillerle nasıl sorunu çözecektir. Bu nedenle AKP için bence biraz politik tartışmaların gerilim olacağı bir dönem olması hiç akla uzak değil böyle bir dönem beklenebilir AKP için.

 

ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor