ROF. DR. MEHMET GÖRMEZ: ‘HAYA GÖZÜN SECDESİDİR’

Prof. Dr. Mehmet Görmez, Uluslararası Vuslat Platformu’nun 13. geleneksel iftar programında “Dijital Çağda Haya Ahlakı ve Ramazan" konulu konferans verdi.

Gündem 24.03.2025 12:17:00 0
ROF. DR. MEHMET GÖRMEZ: ‘HAYA GÖZÜN SECDESİDİR’

Prof. Dr. Mehmet Görmez, Uluslararası Vuslat Platformu’nun 13. geleneksel iftar programında “Dijital Çağda Haya Ahlakı ve Ramazan" konulu konferans verdi. Mehmet Görmez, dijital ekran uygarlığı ile ilgili önemli tespitlerde bulundu. 

 

Programın sunuculuğunu Muhammed Sarı üstlendi. Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programm, Çekmeköy Müftüsü Abdüsselam Özdere’nin yaptığı dua ile iftarlar açıldı. 

 

İftardan sonra davetlilere hitap eden Prof. Dr. Mehmet Görmez, “İnsanoğlu idrak sahibi bir varlıktır. Aklıyla, kalbiyle, ruhuyla, hisleriyle idrak eder. Ama bütün bu idrak yolları içerisinde, görsel idrak egemen oldu. Görsel idrakin egemenliğiyle diğer idraklar zayıflamaya başladı. Kalbin idraki de bir çeşit ölümle karşı karşıya kaldı. Yeryüzünde bir insanın karşı karşıya kalabileceği en büyük ölüm idrak ölümüdür” dedi.

 

Görmez, Kur’an’-ı Kerim’de: “Onların kalpleri var, onunla akıl etmez”, “kulakları var, ama onunla işitmezler”, “onların gözleri var, ama görmezler” derken bir çeşit idrak ölümünden söz ediyor. Bu idrak ölümü, görsel egemenliğiyle gerçekleşiyor. Çünkü aklın idraki zayıflıyor, kalbin idraki bir çeşit ölümle karşı karşıya kalıyor” diye konuştu. 

 

BEDEN ÜLKESİNDE DİJİTALLEŞMEYLE BİRLİKTE BİR DARBE OLDU

 

Prof. Dr. Mehmet Görmez Hoca konuşmasında, Gazali’den çarpıcı örnekler verdi. 

 

“Gazali başta olmak üzere, eski alimlerimiz insanı bazen bir kâinata, bazen müstakil bir dünyaya, bazen bir ülkeye, bazen bir şehre benzetirler. Bu kalp beden ülkesinin sultanıdır. Akıl beden ülkesinin veziridir. Gözler beden ülkesinin kapılarını bekleyen bekçilerdir. Kulaklar beden ülkesinin habercileridir. Dil sultanında, vezirinde tercümanıdır.   Beden ülkesinde dijitalleşmeyle birlikte bir darbe oldu. Darbeyi sultan yapmadı, sultana yaptılar. Darbeyi vezir yapmadı, vezire darbe yaptılar.  Kim yaptı? beden ülkesinin kapılarını bekleyen bekçiler yaptı. Yani gözler. Gözler, böylece Sultanın egemenliğine son verdiler. Vezirin yönetimini yok ettiler. Böylece beden ülkesini işgal ettiler.” şeklinde konuştu. 

 

GÖRSELLİK BÜTÜN İNSANLIĞI KUŞATTI 

 

Sanal bağımlılığın nasıl vahim bir durum olduğuna değinen Mehmet Görmez, şu ifadeleri kullandı:

 

“Böylece görsellik bütün insanları kuşattı. Göz dedi ki; akla, benim görmediğime inanmayacaksın. Göz, kalbe dedi ki; benim görmediğime teslim olmayacaksın. Aslında şirk tamda buradan çıktı. Allah’a şirk koşmak, puta tapmak, tanrıyı bir put halinde tasavvur etmek. Kiliseye ikon sokmak, buradan ortaya çıkıyor. Göz dedi ki; ben sadece gördüğüme inanırım. Öyleyse sizde sadece benim gördüğüme inanacaksınız. Metafizik alemini ben görmüyorsam, sizde red edeceksiniz.” 

 

MAHREMİYET TEHLİKESİ 

 

Bu darbeyle birlikte bütün insanlığı kuşatan üç tane hastalık var diyen Mehmet Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Birincisine ‘teferrüç’ diyoruz. Teferrüç; sürekli izleme, sürekli bakma, sürekli seyretme etme bağımlılığıdır. Yani nazar değil, yani basar değil. Seyretme izlemek, ekranı haşa bir mihrap gibi görüp, onun önünde bir abid gibi oturup saatleri orada geçirmek.   Cep telefonunda anlamsız şeylerle zaman öldürmek. 

 

İkinci hastalık, ‘tecessüz’. Tecessüz; başkalarının mahremiyetine sahip olmaktır. Başkalarının mahremiyetine hâkim olmaya çalışmaktır. Onları araştırmak, kim ne yapmış, kim kimi takip etmiş. Kim nereye gitmiş, kim ne içiyor, kim ne yiyor. Bütün mahremiyeti ortadan kaldıran tecessüstür”. 

 

TOPLUM OLARAK BİR FOTOĞRAF FETİŞİZM YAŞIYORUZ

 

“Üçüncü hastalık iste ‘tekeşşüf’. Tekeşşüf; seyretme değil, seyredilme hastalığıdır. Görünme ve görülme hastalığıdır. Ekranda ki görüntüsüne aşık olma, hastalığıdır.  Toplum olarak bir fotoğraf fetişizmi yaşıyoruz. Bizim çocukluluklarımızdan kalma bir veya iki fotoğraf var. Şimdi her çocuğun her halinin fotoğrafı var. Ben camide namaz kıldıktan sonra, gençler gelip Allah kabul etsin diye gelip bize sarılırlardı. Şimdi ise hocam bir “selfie” çekebilir miyiz diyorlar. Artık fotoğraf, namazın neredeyse bir parçasına dönüştü. Bur suret fetişizmi, gözün beden ülkesinde ki darbe eserlerinden bir tanesidir.  Tekeşşüf hastalığının tezahürlerinden bir tanesi de insanoğlunun çirkin hallerini yani insanlığın bütün aklını, ruhunu, kalbinin iğrendirecek görüntülerini bütün insanlığın gözünün önüne sermeye kakışmaktır.”

 

HAYA İMANDANDIR 

 

Hz. Muhammed (s.a.s) “benim ümmetimin günah işleyenlerinin içerisinde, günahının reklamını ve propagandasını yapanlar af edilmeyecektir.  Kötülüklerini ifşa eden, bu kötülüğü bütün insanlığa yayanlar aftan nasipleri olmayacaktır” diye buyurmuştur. 

 

DİJİTAL KUŞATMAYA ÇARE: HAYA AHLAKI

 

Mehmet Görmez, dijital darbeye karşı çarenin ne olduğunun reçetesini sundu.

 

“Peki, bütün bu kötülüklere karşı çare nedir? Görsel idrakin egemenliğinden nasıl kurtuluruz? İdrak ölümüne maruz kalmamak için ne yapmamız gerekir?

 

Çare “haya ahlakı” haya bizim zan ettiğimiz gibi basit bir utanma duygusu değildir.  Utanma duygusunun Arapçada karşılığı “hacel”dir. Başkasına mahcup ve rüsvay olmamak için, dikkatli davranmaktır. Biz de ki utanmak kavramı haya kavramının karşılığı değildir. Haya, hayat kökünden gelir. Çünkü haya, hayattır. Çünkü haya bir insanın diri olduğunun en büyük emaresidir. Hayasını kaybeden insan bilinç ölümüne maruz kalmıştır.” Bu sebeple Hz. Muhammed (s.a.s) “ her dinin temel bir ahlakı vardır. Benim getirdiğim dinin temeli ahlakı hayadır” buyuruyor. 

 

HAYA RUHUN EN BÜYÜK EYLEMİDİR

 

Mehmet Görmez, dört çeşit haya vardır. 

 

“Allah’tan haya. Meleklerden haya. İnsanlardan haya. Ve insanın kendi kendisinden hayası.  İnsanın kendi kendisinden hayasını kaybetmesi, kötü halidir. Onurunu kaybeder. Çünkü izzetini kaybeder. Çünkü şerefini kaybeder. İnsan olma vasfını kaybeder. Nazar ve müşahede aracı olan göz, bir şehvet aracına dönüştüğü zaman, göz dokunan ele dönüştüğü zaman, akıl göze indiği zaman, göz ele dönüştüğü zaman, insanoğlu kendi onurunu kaybeder. Onun için haya ile ilgili Kur’an ayetlerini ve Hz. Muhammed (s.a.s)’in sözlerini şimdi çok daha iyi anlıyoruz.  Peygamber Efendimiz “haya imandandır” der. Haya ile hayat bulacağımız büyük bir ahlaktan söz ediyor. Haya, gözün secdesidir. Haya, aynı zamanda ruhun en büyük eylemidir. Ruhun zerafetidir. 

 

HAYA GÖZÜN SECDESİDİR 

 

“Dijital dünyada var olmanın iki tane şartı var. Birisi yüksek bir irade, çelik gibi bir irade, oruç bize bu iradeyi emretmek için gelmiştir. Oruç hür insanların ibadetir. Oruç özgürlüğüne sevdalı, insanların ibadetir. Oruçun en büyük amacı, bize güçlü bir irade kazandırmaktır.  Beden ülkesinde şehevi arzuların eğemenliğine girdiğinde beden ruhun hapishanesine dönüşüyor. Ruh ancak imanla o hapishanden kurtuluduğu zaman özgürlüğün tadına erer. Beden arzuların esiri olduğunda, ruhun hapishanesine dönüşür. Allah insanı yatarırken iki yazılım yerleştirdi. Halik sıfatıyla, “tabiaat aklı” yazılımını yerleştidir. Fatır sifatıyla, “fıtrat isimli” bir yazılım yerleştirdi. Tabiat yazılımını, bedene yerleştirdi. Bakmak, yemek, içmek, herşey oraya dahildir. Fıtrat dedğimiz yazılım ise, ruha yerleştirdi. Bunun ikisi arasında ki ilişki koptuğu zaman psikologlara gideriz.”

 

HAYA HAYATTIR

 

“İkincisi ise, bize hayat verecek güçlü bir haya duygusudur. Bize bu dijital dünyada idrak ölümünden bizi kurtaracak, güçlü bir haya ile ancak ayakta kalabiliriz. Aksi taktirde artık çocuklarımız ağladığı zaman eskisi gibi ağzına emzik vermiyoruz, ellerine ekran veriyoruz. Bu çocuklara yazık ediyoruz” uyarısında bulundu.

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI,

HABER;ZİYA GÜNDÜZ

18.4° / 4.8°
  • BIST 100

    9610,8%3,35
  • DOLAR

    37,95% -0,04
  • EURO

    41,11% 0,13
  • GRAM ALTIN

    3686,54% 0,24
  • Ç. ALTIN

    5951,83% -0,18