Eğitimci Yazar Sare Pehlivan ile ilk kitabı olan, “Ayna Ayna Söyle Bana” isimli kitabı hakkında konuştuk. Sare Pehlivan, “Bu hikâyede aynayı metafor olarak kullanarak çocukların yaşayabilecekleri olası akran zorbalıklarına karşı bireysel benlik algılarına dair bir farkındalık ve koruma kazanmalarına dair daha geniş bir bakış açısı sunmak istedim” dedi.
Röportaj: Ziya Gündüz
Hocam, öncelikle “Ayna Ayna Söyle Bana” isimli eseri kaleme almanızdaki amaç nedir?
Bu eseri kaleme almamda amaçtan ziyade kelimelerin özlerinden gelen sesleri duymaya başlamanın verdiği mana lezzetlerinin büyüsüne kapılmak var aslında. Bu büyüleyici deryaya dalmak cümlelerden kelimeleri, kelimelerden heceleri, hecelerden harfleri sihirli bir kutu gibi açarken insanın özüne doğru da bir açılım sağlamakta. Tabiri caizse damladan deryaya ulaşmaya çabalamak, deryadan damlaya nüfuz edenleri hayretle fark etmek sevdasına kapılıp gidiyor insan. Haliyle bir yerlerde içindeki derya da coşmaya başlıyor ve kabı kabına sığmıyor insanın. Burada yazmak insanı bir nebze olsun sağaltıyor belki yeniden deryadan pay alabilmek için biraz kaptan boşaltmak gerekiyor. Sanırım bu söylediklerime bakılırsa yazmak amaç değil bu ihtiyaçtan doğan bir sonuç oldu benim için. Bu vesileyle yazmaya başladım. Öykü, deneme, şiir, köşe yazısı… Çeşitli yazı denemelerim var. Bununla birlikte yazmış olduğum hikâye dosyalarından birisiyle yola çıkmam gerekiyordu. Seçim yaparken önceliği uzmanlık alanım ve 10 yıl boyunca üzerimde çok emeği olan okul öncesine vermek istedim. Ayna kollektif bilinçte 7’ den 70’e insanın kendini tanıması, bilmesi için önemli bir eşya. Bu hikâyede aynayı metafor olarak kullanarak çocukların yaşayabilecekleri olası akran zorbalıklarına karşı bireysel benlik algılarına dair bir farkındalık ve koruma kazanmalarına dair daha geniş bir bakış açısı sunmak istedim.
MÜMİN MÜMİNİN AYNASIDIR
Kitabın kahramanlarından Ayşe, bütün aynalara baktıktan sonra “kendisini olduğu gibi gösteren aynayı seviyorum” burada verilmek istenen mesaj nedir?
Ayna gerçek varlığın ışığından bir yansımadır. Bazen aynaya bakar aynadaki görüntümüzü beğenmeyiz suratımız asılır bazen de o kadar beğeniriz ki belki uzun süre ayna karşısında yansımamızı seyre dalarız. Ayşe kendini olduğu gibi gördüğü aynada tüm yaşanmışlıklarını kabul ederek aslında kendini olduğu gibi kabul ediyor. Bir süre önce halden hale girdiği aynalardaki yaşanmışlıklardan oluşan gözündeki yaşı fark ediyor ve siliyor. Yansımasından kendi varlığını derleyip toplama hizmeti de alıyor. Burada yansımayla çatışmak yerine bir eylem seçimi yapıyor. Dışarıda her ne olursa olsun tepkilerdeki ve duygulardaki kontrolün kişinin kendi elinde olduğu mesajı veriliyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v) “Mümin müminin aynasıdır” hadisi ile belirtilen güzel ahlak vurgusu da var burada. Mümin; hakiki manada iman eden, güvenen, emin kişidir. Tüm mevcudatın Alemlerin yaratıcısının bir esma tecellisi olduğunun imanı ile edep duyar, tüm aleme saf sevgi ile bakar. Kamil insanı temsil eder. Karşısındakini olduğu haliyle kabul eden zihnindeki yargı ve yorumlara “ben bilmem” zikri ile destur veren, varlıktaki ışığı saf sevgiyle yansıtan kişidir. Ona bakan kendini net görür yargılanmadığı için güven duyar ihtiyaç duyarsa haline çeki düzen verir.
GÖZLER KALBİN AYNASIDIR
Yine kitapta, “İnsanların gözlerinin bir ayna olduğunu söylüyorsunuz” bunu biraz açar mısınız?
Aynalar dışarıdan aldığı ışığı kendinde bulunan özelliklere göre yansıtır. Gözler de dış dünyadan gelen ışığı alır ve retinaya ters bir görüntü düşürerek kişinin bunu yorumlamasını sağlar. İnsan gördüklerini yorumlarken ya da tepki verirken aslında iç dünyasına göre bir yansıma yapmaktadır. Tıpkı aynalardaki filtre ve merceklerin ışığı farklı şekillerde yansıtarak ve kırarak görüntüyü değiştirmesi, farklı bir atmosfer yaratması gibi gözler de kişinin ruh haline göre parıltılı, donuk, yorgun veya neşeli görünebilir ve gösterebilir. Ruh hali, aynı durumu gözlemleyen kişilerin farklı yorumlamalar yapmasına neden olur. Bu yüzden “gözler kalbin aynasıdır” gibi ifadeler de sıkça kullanılır.
HAYAT DAİR BAKIŞ AÇIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ
Peki dış dünyayı farklı görebilmemiz için ne yapmalıyız?
Dış dünyayı farklı görebilmemiz için öncelikle bakış açımızı değiştirmemiz gerekir. Rutinleri kırmak, farklı yerlere gitmek, yeni insanlarla tanışmak, farklı hobiler denemek, kendi düşüncelerinin dışına çıkabilmek için farklı kültür-meslek-yaş grubundan insanlarla sohbet etmek, farklı türlerde ve kültürlerde sanat dallarından yararlanmak dünyayı yeni bir perspektiften görmeyi sağlayacaktır. Bununla birlikte hayatta karşılaşılan şeylere “Bu neden böyle?” ya da “Başka nasıl olabilir?” gibi doğru sorularla sorgulayıcı bakmak da zihni esnetir. Doğadaki akışı sessizce seyr etmek ve tefekkür etmek de bu noktada oldukça yardımcı olacaktır. İnsan rutin olarak bulunduğu ortamlarda bile fiziksel perspektifini her seferinde farklı konumlara (farklı noktaya oturmak, kuşbakışı izlemek…) değiştirerek bunu sağlayabilir. Özetleyecek olursak; farklı bakabilmek için insanın kendi dışındaki varlıklara saygı duyarak kalbini açması, sevgiyle anlamaya çalışması, durumlara sadece kendi zihin dünyası ile değil sonsuz sınırsız olasılıkların olma idraki ile bakabilmeyi istemesi gerekiyor.
AYNA GERÇEK VARLIĞIN IŞIĞINDAN BİR YANSIMADIR
Kitabı okurken neye dikkat etmeliyiz?
Çocuklar en iyi ve en çok kazanımı oyun yoluyla öğrenir. Çünkü bu süreçte zihnen, bedenen, kalben kendini bulunduğu an’a getirir. Dikkat ve etkin katılım gerektiren öğrenme ortamını besleyen en önemli duygular heyecan ve meraktır. Bu duygular ise oyunda fazlasıyla mevcuttur. Kitaptaki ayna yansımalarının, Ayşe’nin aynadan aynaya koşarken yaşadığı merak ve heyecan duygularının, hikâyeyi daha oyuncu hale getirmek için güzel bir akış sağladığını düşünüyorum. Okurken ve okuduktan sonra kitabın oyunlaştırılması çocukların gönüllerine dokunurken, zihinlerinde de daha somut ve kalıcı izler bırakacaktır. Ayrıca kitabın sonunda en çok hangi aynayı beğendiği ve nedeni, sorusu çocuğa yöneltilerek ihtiyacı olan ya da rahatsız olduğu bir duygunun sağaltılması gerçekleştirilebilir.
DAMLADAN DERYAYA ULAŞMAYA ÇALIŞIYORUM
Son olarak yeni çalışmalarınız hakkında bize bilgi verir misiniz?
Şu an online bir gazetede fırsat buldukça köşe yazıları yazıyorum. İlkokul ve üzeri kademeler için kısa öyküler içeren soyut kavramları ve duyguları değerlerle sunma üzerine yazma çalışmalarına devam ediyorum.
Sare Pehlivan kimdir?
1984 İspir doğumluyum. İlkokulumu, Ataşehir Yahya Kemal Beyatlı İlkokulu’nda, Orta ve Lise öğrenimimi Kadıköy İmam Hatip Lisesi’nde tamamladım. Sayısal çıkışlı bir öğrenci olmama rağmen 28 Şubat sürecinden dolayı istediğim bölümü seçemediğim için ikinci bir lise olan Üsküdar Mithat Paşa Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi’ni de okudum. Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünde Lisans öğrenimimi tamamladım.2012 yılında MEB’e atanarak, 11 yıl okul öncesi öğretmenliği yaptıktan sonra 2 yıldır idarecilik yapmaktayım. Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bölümü’nde Tezsiz Yüksek Lisansımı tamamlamış olmakla birlikte Tez aşaması için tekrar öğrenimime devam etmekteyim. Masal Terapisi ve masal anlatıcılığı, Bilinçaltı Sembol Dili, Yaşam Koçluğu, Yaratıcı Yazarlık ve daha birçok alanda eğitimler alarak kendimi geliştirmeye ve en sevdiğim rollerimden biri olan öğrenciliğime devam etmekteyim. Tasavvuf, Kuantum Fiziği, Edebiyat ve Psikoloji özel ilgi alanlarım. Bana göre hayat son nefesine kadar süren bir öğrenme ve kendini hatırlama yolculuğu. Bu yolculukta benim için önemli olan ise önce kendi içimdeki ışığı hatırlamak, sonrasında tüm varlığa özellikle içindeki ışığı hatırlaması en kolay olan çocuklara gelecek yollarında kolaylaştırıcı bir iz bırakmak…Her varlığı başka bir varlığa hizmetle vazifelendirerek değerli kılmış her şeyin Yüce Yaratıcısının bizdeki maksadına talibiz, kolaylıkla olması duası ile.
ARTUKLU HABER AJANSI
RÖPORTAJ;ZİYA GÜNDÜZ
10453,85%0,30
36,59% 0,11
39,97% 0,90
3424,63% 0,87
5554,59% 0,43