Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye`nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin," Türkiye`nin aleyhine sonuç verecek hiçbir defakto eyleme veya olaya göz yummak durumunda değiliz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye`nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin," Türkiye`nin aleyhine sonuç verecek hiçbir defakto eyleme veya olaya göz yummak durumunda değiliz" dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Suriye`nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin, "Hükümetimiz olayları büyük bir hassasiyetle takip etmektedir. Türkiye`nin aleyhine sonuç verecek hiçbir defakto eyleme veya olaya göz yummak durumunda değiliz" dedi.
Arınç, Başbakanlık Merkez Bina’da düzenlenen Bakanlar Kurulu Toplantısı sürerken, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Gündem konusu olarak Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan`ın yatırım ortamının iyileştirilmesi ve koordinasyon kurulunun çalışmalarıyla ilgili bilgi sunduğunu bildiren Arınç, bunun önemli bir konu olduğunu belirtti. Arınç, gerek yerli gerek uluslararası yatırımcıların sorunları, beklenti ve gelecek hedefleriyle ilgili yatırım ortamının kalitesinin daha da arttırılması ve buna ilişkin, 2013-2014 Yatırım Ortamı İyileştirme Koordrinasyon Kurulu çalışmaları eylem planının sunumunun yapıldığını anlattı.
Danıştay`ın öğretmen kararı
Bugün bazı gazetelerde yer alan ve Milli Eğitim Bakanlığını doğrudan ilgilendiren bir konu bulunduğunu ifade eden Arınç, şunları söyledi:
"Danıştay kararını müteakip Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından 10 Nisan 2013 tarihli ve şu sayılı yazıyla karar düzeltme talebiyle Danıştaya başvurulmuştu. Ancak yakın zamanda yaşanan gelişmeler, TBMM gündemine gelen yeni yasal düzenlemeler, Bakanlığımızın ihtiyaçları, kurumumuzda yeniden bir değerlendirme yapılma zorunluluğunu gündeme getirmiş. Yapılan bu değerlendirmeler neticesinde 19 Temmuz 2013 tarihli yazımızla karar düzeltme talebimiz geri çekilmiştir ve Bakanlık Hukuk Müşavirliğini yürütmekte olan kişi görevden el çektirilmiştir."
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan`ın talebi
Bir gazetecinin BDP heyetinin İmralı`ya giderek terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile görüştüğünü hatırlatarak, "Kamuoyuna Öcalan`ın talepleri olduğu belirtilen konular yansıdı. Bunların içinde Öcalan`ın basın mensupları ile bir araya gelmesi yer aldı. Bu konu Bakanlar Kurulunda konuşuldu mu, siz nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine Arınç, BDP heyetinin açıklamalarında bu konunun yer aldığını anımsattı.
Bunun Bakanlar Kurulunda konuşulacak bir konu olmadığını vurgulayan Arınç, kendisinin Adalet Bakanı ile görüştüğünü belirtti. Arınç, şunları şunları söyledi:
"Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum bir hükümlünün, sıfatı böyle olduğu için söylüyorum hukuken. Türkiye bir hukuk devletidir, kimlerle ne zaman, ne şekilde görüşeceği de yönetmeliklerle belirlenmiştir. Milletvekilleri görüşmek isterlerse Adalet Bakanımızın iznine bağlıdır, birinci derece yakınları isterse bunun prosedürü de bellidir. Öcalan`ın `Ben basınla bir toplantı yapmak istiyorum` demesi onun arzusudur. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği noktasında hiç sağa sola bakmaya gerek yok. Elimizdeki mevcut hukuki mevzuatta bu mümkün görünmemektedir. Daha önceki yönetmeliklere baktığınız zaman, bir hükümlünün karşısına basın mensuplarını alıp da bulunduğu yerde bir basın toplantısı yapması hiçbir şekilde mümkün görünmemektedir. Bunun sorulması dahi caiz değildir. Çünkü olmayacak bir şeyin, yönetmeliklerde, kanunda, uluslararası hukukta yeri olmayan bir konunun, talep olabilir herkes bir şey isteyebilir ama gerçekleşip gerçekleşmemesi elimizdeki mevzuatla çok yakından ilgilidir."
``Rejim kendini kurtarma çabası içerisinde``
Arınç, bir gazetecinin, "Suriye`nin kuzeyinde olası bir özerk yönetim oluşma ihtimaline karşı Türkiye askeri güç kartını masaya sürme yönünde bir açıklama yapmayı düşünür mü?" sorusu üzerine, birkaç günden bu yana bütün dikkatlerin Suriye`nin kuzeyinde yaşanan olayların üzerine çevrildiğini anımsattı.
Suriye`de rejimin kendi halkını ezdiğini ve yok ettiğini dile getiren Arınç, bu ülkede yaşananların 100 binden fazla insanın ölümüne yol açtığını, 1,5 milyondan fazla Suriyeli`nin de başka ülkelere sığınmak zorunda kaldığını, pek çok şehrin yıkıldığını, kadınlar, çocuklar ve masum insanların, rejimin silahlı güçleri tarafından öldürüldüğü kaydetti.
"Ne yazık ki rejimin silahlı güçlerinin yanında onlara yardımcı olmak üzere başka ülkelerden de silahlı güçler geldi. Başka ülkelerden de silah yardımı ve sair yardımlar yapılmaya devam ediliyor" ifadesini kullanan Arınç, şöyle devam etti:
"Rejim kendini kurtarma çabası içerisinde. Ülke her taraftan etkilenmeye açık bir noktaya geldi. Bir taraftan Özgür Suriye Ordusu ve ona bağlı kuvvetler, bir taraftan da sayılarının çok fazla olduğu söylenen silahlı gruplar, bir hakimiyet yarışına girdiler. Bu boşluktan birileri de emrivakilerle veya fırsattan istifade etmek suretiyle kendi varlıklarını kanıtlamak istiyorlar. Durum açıkçası bu. Hoş olmayan bir durum. Hiçbir ülkenin böylesi bir karmaşayla hiçbir ülkenin böylesine bir otorite boşluğuyla hiçbir ülkenin böylesi kendi vatandaşlarıyla kavgalı, savaşan, canını okuyan bir durumda bulunmasını arzu etmeyiz."
"Her türlü tedbir alınmaktadır"
Türkiye`nin, Suriye`de yaşanan bütün gelişmeleri anbean takip ettiğini belirten Arınç, "Gerek bölgesel gerekse uluslararası düzeyde son derece olumsuz yansımaları olan Suriye`deki ihtilafın, bölgenin güvenlik ve istikrarı üzerindeki etkileri de maalesef ağırlaşmaktadır" ifadesini kullandı.
Sınır bölgesinin birbirine çok yakın olduğunu ve seken kurşunlardan, Türkiye tarafından bir vatandaşın hayatını kaybettiğini, birkaç kişinin de yaralandığını hatırlatan Arınç, şunları söyledi:
"Suriye`deki mevcut durum çerçevesinde ortaya çıkan otorite boşluğundan bazı grupların istifade ettiğini ve kendi gizli amaçları uğruna, ülkedeki kırılgan ve hassas durumdan istifade ederek, Suriye`nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini tehlikeye atacak gelişmelere göz yummamız Türkiye`den beklenemez. Bu gelişmelerin sınıraşan nitelik kazanması ve vatandaşlarımızın can güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaşması da asla kabul edilemez. Türkiye, sınır güvenliği ve vatandaşlarımızın güvenliği bakımından her türlü tedbiri almaktadır ve almaya devam edecektir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, yürürlükteki angajman kuralları çerçevesinde gerektiğinde anında mukabelede bulunmaktadır. Ülkemizin sınır güvenliği ve yurttaşlarımızın can güvenliğine yönelik her türlü tehdide karşı ilgili tüm kurumlarımızca eşgüdüm halinde süratle hareket edilmekte ve gerekli önlemler alınmaktadır."
Arınç, "Suriye`de herhangi bir etnik ya da mezhebi grup tarafından oluşturulacak, defakto yönetimleri kabul etmeyeceğimizi bugüne kadar defaten dile getirdik. Hangi etnik kökenden, din ve mezhepten olursa olsun, tüm Suriyelileri kucaklayan meşru, demokratik ve anayasal eşitliğe dayalı bir sistemin kurulmasını arzuluyoruz. Bu anlayıştan hareketle Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda, soruna bir an evvel siyasi bir çözüm bulunmasına yönelik çabalara destek veriyoruz" diye konuştu.
"Hassas bir konu üzerinde olduğumuzu biliyoruz"
"Siyasi alanda yürütülen bu çabalar sürerken, belirli bölgelerde emrivakiler yoluyla defakto durumların yaratılmasının, Suriye`nin birlik ve beraberliği üzerinde son derece olumsuz neticeler doğuracağı açıktır" diyen Arınç, şunları kaydetti:
"Meşruiyetini ve aklıselimle davranma becerisini yitiren rejimin, varlığını sürdürebilmek adına, çeşitli grupları kullanarak, ülkedeki değişik etnik ve mezhep gruplarını birbirine karşı kullanmak adına bazı taktiklere başvurması beklenebilir. Suriye halkının, bu tür oyunlara kanmayacak kadar uzun bir birlikte yaşama tecrübesine sahip olduğuna inanıyoruz."
Olayların başından bu yana Türkiye`nin Suriye`nin toprak bütünlüğünün esas olduğunu vurguladığını ifade eden Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Hassas bir konu üzerinde olduğumuzu biliyoruz. Biz bu toprak bütünlüğü içerisinde Suriye`de demokratik bir yönetimin işbaşına gelmesini arzu ederiz. Bunu daha önce Irak için de söylemiştik. İkincisi de Suriye`deki bütün etnik, mezhep ve dinsel grupların, cemaatlerin, toplulukların yine demokratik bir sistem içerisinde eşit olarak temsil edilmesini ve yer almasını arzu ederiz. Bu defakto durumlar, bu düşüncelerimizin dışındadır. Çünkü oralarda insanlar, homojen bir yapı içerisinde de değil, birlikte yaşamaktadırlar yıllardan bu yana. Türkmenler, Türkmenlerin hemen yanında Araplar, Arapların hemen yanında belki Kürtler bir arada yaşamaktadır. Birbirinden soyutlanmış, tecrit edilmiş bölgeler içerisinde değillerdir. Etnik bir temizliğe de kimsenin müsaade etmeyeceğini herhalde herkesin bilmesi gerekir."
Suriye`de nüfusun yüzde 10`u kadar Kürt yaşadığını, bunların yıllardır gözardı edildiğini, yurttaşlık statüsü bile verilmediğini dile getiren Arınç, "Türkiye ile Suriye ilişkileri, bu olaylardan önce fevkalade iyiydi. Sayın Başbakanımızın, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Esad nezdindeki en çok talepleri, Suriye`de yaşayan Kürtlere yurttaşlık verilmesi, eşit haklar verilmesi ve onların toplum içerisinde hak ettikleri yerleri alabilecekleriydi. Bugün Suriye`de yaşayan Kürtler bazı haklarına kavuşmuşlarsa Türkiye`nin bu konudaki olumlu rollerini herhalde kabul etmeleri gerekecektir" diye konuştu.
Arınç, şunları belirtti:
"Bugün Esad rejimi ile el ele vermek suretiyle fırsattan istifade ederek, belli otonom bölgeler veya özerk yönetimler kurma gayretleri... Kendi ifadeleri farklıdır, yapılan işler farklıdır, dolayısıyla aklıselim ve sağduyuyla bir değerlendirme yapmak ve gelişmeleri anbean olayın bütün taraflarıyla birlikte takip etmek gerekiyor. Türkiye bunu ihmal edecek bir yapıda değil. Biz orada bir binanın üzerinden sallandırılan, kendilerine göre bayrak kabul edilen bir işaretle böyle bir yönetimin kurulduğu veya kurulacağı anlamını çıkaramayız. Böylesine spontane gelişen olaylar karşısında aklıselimle hareket etmemiz gerekir."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli`nin, Suriye`ye askeri müdahale yapılmasından yana olduğunu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu`nun da aksine kesinlikle bir müdahale yapılmamasını söylediğini aktaran Arınç, "Dolayısıyla muhalefet ne derse desin, nasıl bir değerlendirme yaparsa yapsın, hükümetimiz olayları büyük bir hassasiyetle takip etmektedir. Türkiye`nin aleyhine sonuç verecek hiçbir defakto eyleme veya olaya göz yummak durumunda değiliz" dedi.