İpek Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özgün Sarımehmet Duman, Yunanistan'da seçimleri kazanarak iktidara gelen SYRIZA'yı değerlendirdi.
İpek Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özgün Sarımehmet Duman, Yunanistan’da seçimleri kazanarak iktidara gelen SYRIZA’yı değerlendirdi. Yunanistan ekonomisini ve siyasetini yakından takip eden ve yakın zamanda Palgrave Macmillan Yayınevi Uluslararası Ekonomi Politik Serisinden “The Political Economy of Labour Market Reforms: Greece, Turkey and the Global Economic Crisis” başlıklı bir kitabı yayınlanan Yrd. Doç. Dr. Sarımehmet Duman, Yunanistan’da yaşanan son gelişmeleri ve SYRIZA ile lideri Tsipras’ı analiz etti.
Sarımehmet Duman’ın, sorulara verdiği yanıtlar şöyle;
•Radikal Sol Koalisyon olarak tanımlanan SYRIZA Partisi nasıl bir siyasi harekettir, özellikleri nelerdir?
SYRIZA’nın 25 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirilen erken genel seçimleri kazanmış olmasının hem Yunanistan halkı, hem de diğer ülke halkları için oldukça önemli olduğunun altının çizilmesi gerekiyor. SYRIZA’nın seçim zaferini daha iyi anlayabilmek için ise öncelikle Yunanistan’ın yakın tarihine göz atmak yerinde olur. Ancak bu şekilde Yunanistan’da emek yanlısı, refah devleti politikaları uygulamayı taahhüt eden, Avrupa yanlısı ancak Memorandum ve kriz dönemi ekonomi politikaları karşıtı bir siyasi partinin nasıl iktidara gelebildiğini anlayabiliriz. Yunanistan sınıf hareketlerinin her dönem yoğun olarak yaşandığı bir ülke oldu. Özellikle 1985 yılında yayınlanan İstikrar Programı’yla neoliberal politikaların tam olarak yerleştirilmesi ve emek piyasasının buna göre dönüştürülmesi hedeflendi. Ancak örgütlü işçi sınıfı hareketi kuralsızlaştırma ve esnekleştirme politikalarının tam olarak uygulanmasına izin vermedi. Buna paralel olarak ülkede sosyal güvenlik sistemi reformu 2008 yılına kadar ertelenirken, özelleştirme uygulamaları oldukça sınırlı olarak gerçekleştirildi. 1980’lerden bugüne kadar, Yunanistan Batı kapitalizmine daha sıkı bağlarla eklemlenmeye çalışırken, iktidar PASOK ile Yeni Demokrasi hükümetleri arasında salındı. Ancak Yunanistan bu dönemde tipik bir kapitalist ekonomi görünümü vermedi. Aksine sendikalaşma oranlarının yüksek olduğu, grevin etkin bir araç olarak kullanıldığı, üretkenlik ve kâr oranlarının görece düşük seyrettiği bir mücadele ortamı oldu. İşte Yunanistan ekonomik krizi böyle bir atmosferde karşıladı.
•Yunanistan’daki seçimi SYRIZA nasıl kazandı?
Yunanistan’da ekonomik kriz, 1985 yılından bu yana uygulanmaya çalışılan reformların daha sistematik ve hızlı bir şekilde uygulanabilmesi için özellikle de Yeni Demokrasi iktidarına ortam hazırladı. Üstelik Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu’ndan oluşan Troika’yla imzalanan Memorandum Anlaşması ve borcun kredilendirilmesiyle paralel olarak ortaya konan kemer sıkma politikaları, Yunanistan’da hükümetlerin söz konusu reformları daha kolaylıkla uygulayabilmesi için zemin hazırladı. Zira reformlar, Troika tarafından dayatılan uygulamalar olarak meşrulaştırılmaya çalışıldı. Geçtiğimiz beş yıl içinde Yunanistan emek piyasasında çok ciddi bir dönüşüm yaşandı. Emekçi sınıf daha esnek emek piyasası koşullarında daha az ücret karşılığında çalışmaya zorlanırken, sosyal haklarda ve emeklilik fonlarında kesintiler yaşandı. Bu dönemde ayrıca hızlı bir özelleştirme dalgası ülke ekonomisine damga vurdu. Özelleştirme borcun geri ödenmesinde başlıca kalemlerden biri haline geldi. Başta özelleştirilen kurumlarda çalışan işçiler ve aileleri olmak üzere oldukça ciddi bir mağduriyet yaşandı. İşte 2015 seçim sonuçları ve SYRIZA’nın zaferi tam olarak bu siyasi ve ekonomik durumun bir yansıması olarak düşünülebilir. SYRIZA, 2004 yılında on üç farklı grubun bir araya gelmesiyle (bağımsız siyasetçiler, sosyal demokratlar, demokratik sosyalistler, sol-kanat, çevreci, Maocu, Troçkist, Avro-komünist ve Avro-skeptik gruplar) bir ittifak olarak kuruldu; 2012 yılında parti kimliği kazandı. SYRIZA Koalisyonu 2004, 2007 ve 2009 seçimlerinde %3-5 bandında oy aldı. Ancak 2012 seçimlerinden itibaren SYRIZA’nın oy oranlarında ciddi bir artış gözlenmeye başlandı. Buna göre 2012 yılında yapılan Mayıs ve Haziran ayı seçimlerinde sırasıyla %16,7 ve %26,9 oy oranına ulaştı. 2015 yılı seçimlerinde de SYRIZA %36,3 oy oranıyla Parlamento’daki toplam 300 sandalyenin 149’una sahip oldu. Görüldüğü gibi SYRIZA’nın oy oranı ekonomik kriz öncesi dönemde Avrupa’da herhangi bir radikal sol partinin aldığı/alabileceği oy oranıyla sınırlıydı. Bu nedenle SYRIZA Yunanistan siyasetinde önemli, ancak etki alanı oldukça sınırlı bir politika yürütüyordu. Ancak kriz sonrası dönemde uygulanan kemer sıkma politikaları ve yapısal reformlar emek piyasasını esnekleştirdi, Yunanistan halkını yoksullaştırdı ve bir ölçüde radikalleştirdi. Bu esnada PASOK’un 1980’lerin başında sahip olduğu sosyal-demokrat miras iyice sarsıldı. Nihayet PASOK ve Yeni Demokrasi Partisi’nin politika öncelikleri arasında çok temel farklılıklar bulunmadığının ayırdına varan bir kesim de oyunu PASOK yerine SYRIZA’dan yana kullandı. Özetle ifade etmek gerekirse, özellikle emekçi sınıf sandıkta siyasi, ekonomik ve toplumsal menfaatleriyle uyumlu bir tercihte bulundu. Bu bağlamda ekonomik kriz, Yunanistan halkının siyasi bilincinin artmasında bir fırsata dönüştü.
•Diğer sosyal demokrat partilere göre farkları nedir?
SYRIZA refah devleti uygulamalarına vurgu yapan emek yanlısı bir parti. Yani 1985 yılından bu yana gerek PASOK gerekse de Yeni Demokrasi hükümetlerinin uygulamaya çalıştığı gibi daha rekabetçi bir kapitalist ekonomiden yana değil; anlaşılır tabiriyle insancıl bir kapitalizmden yana. Lider Tsipras’ın 15 Eylül 2014’te Uluslararası Selanik Fuarı’nda da açıkladığı üzere, SYRIZA’nın hükümet programı öncelikle kamu yatırımlarının artırılmasını, Memorandum’un öne sürdüğü adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını, ücretler ve emekli maaşları yeniden belirlenerek tüketimin ve talebin artırılmasını, KOBİ’lere teşvik sağlanarak iş olanakları yaratılmasını içeriyor. Programda bu hedefler “refah devletinin yeniden inşa edilmesi” olarak tanımlanıyor. Bu çerçevede SYRIZA Avrupa’ya olan borcun bir anlamda yeniden yapılandırılmasını talep ediyor. Böylelikle kalan borcun halkın gelirinden kesilerek oluşturulan artıklardan değil, büyümeyle elde edilecek yeni zenginlikten karşılanması gerektiğini vurguluyor. Bu bağlamda SYRIZA’nın anti-kapitalist, yani kapitalizm karşıtı bir parti olmadığını ifade etmek gerek. SYRIZA kapitalist sistemin içinde, Avrupa Birliği’yle uyum ve işbirliği çerçevesinde daha insancıl bir kapitalist ekonomik düzenin mümkün olduğu görüşünde.
•Sokak siyasetiyle iktidara geldiği söylenen SYRIZA’nın lideri Tsipras, seçim öncesi vaatlerini yerine getirebilir mi?
SYRIZA baş edilmesi oldukça zor bir mirası devraldı. Ülke ekonomisi yıllardır süren ekonomik kriz ve uygulanan kemer sıkma politikalarının etkisiyle günden güne kötüledi. Dolayısıyla SYRIZA’nın ilk hedefi, kendisini iktidara taşıyan ekonomik kriz ortamıyla kozunu paylaşmak olacak gibi görünüyor. Bu yüzden özellikle Troika’yla yeni bir müzakere sürecinin başlatılması ve kemer sıkma politikalarının sonlandırılması hedefleniyor. SYRIZA Avrupa’yla yeniden müzakerelerde bulunma erkine sahip; bu çerçevede kendi siyasi ve ekonomik hedeflerini bir ölçüde uygulamaya koyabilecek gibi görünüyor. Örneğin Yeniden Yapılandırma, Çevre ve Enerji Bakanı’nın SYRIZA Hükümeti’nin Yunanistan Elektrik Kurumu’ndaki her türlü özelleştirmeyi durdurmayı hedeflediğini duyurması, kriz döneminde öncelikli olarak uygulanan özelleştirme politikalarının askıya alınacağını müjdeliyor.
•SYRIZA muhalefetteki özelliğini iktidarda da koruyabilir mi?
Şunu ifade etmek gerekiyor ki, siyasi partiler iktidarda muhalefette olduklarından çok daha fazla baskıyla karşı karşıya kalıyorlar. SYRIZA’nın Avrupa Birliği karşıtı bir parti olmadığı ve ortak para birimi olan Avro’yu terketme hedefi bulunmadığı hatırlanırsa, bundan sonraki sürecin Troika’yla işbirliği içinde sürdürüleceği öngörülebilir. Burada elbette Fransa ve Almanya’nın tavrı da belirleyici nitelikte olacak. Ayrıca SYRIZA’nın bundan sonra yürüteceği siyasette kurulan hükümetin bir koalisyon hükümeti olması da etkili olabilir. SYRIZA’nın Parlamento’da mutlak çoğunluğu elde edememesi ve milliyetçi muhafazakâr sağ parti ANEL (Bağımsız Yunanlılar) ile koalisyon hükümeti kurması özellikle partinin destekçileri arasında bir hoşnutsuzluk yarattı. Esasen dış politika, güvenlik, din, milliyetçilik gibi konularda çok farklı konumlara sahip olan bu iki parti, yalnızca kriz sürecinde Troika tarafından öne sürülen kemer sıkma politikalarına ve yapısal reformlara karşıtlıkları konusunda uzlaşıyor. Bu sınırlı uzlaşı, ilerleyen dönemde sorun teşkil edebilecek nitelikte.
•SYRIZA’nın seçim zaferinden çıkarılabilecek sonuçlar nelerdir?
SYRIZA’nın seçim zaferinin önemsenmesi gerekiyor. Zira SYRIZA iktidarı, siyasi ve ekonomik olarak köşeye sıkıştırılan, çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün kötüleştirilen bir halkın alternatif politikalar arayışının bir göstergesi. Dolayısıyla, içinde yaşadığımız Batı tarzı kapitalist düzende, alternatif bir yönetim anlayışının var olabileceğini ortaya koyuyor. Yunanistan halkının ifade ettiği biçimiyle, SYRIZA ve Tsipras herşeyden önce umut anlamına geliyor. Ancak SYRIZA’nın emekçi sınıfa sosyalist bir vaatte bulunmadığını da hatırlamak gerekiyor. SYRIZA’nın önerdiği ve gerçekleştirmeyi hedeflediği politikalar, kapitalizmin içinden, reformist olarak nitelendirilebilecek özellikler taşıyor. Dolayısıyla SYRIZA emekçi sınıfa daha iyi yaşam ve çalışma koşulları, daha iyi ücretler, daha kapsamlı sosyal güvenlik imkânları ve belki daha adil bir bölüşüm ortamı vadediyor.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55