Tarihi Cami kaderine mi terk edildi?

Türk Dünyasından Haberler 28.01.2014 11:35:02 0
Tarihi Cami kaderine mi terk edildi?

Bir süre önce duyarlı bir vatandaşın Cumhurbaşkanımıza yazmış olduğu mektup ile gündeme gelen Erzincan- Çayırlı – Cennetpınar Köyünde bulunan tarihi cami o günden sonra yine o makûs kaderi ile baş başa bırakıldı. Çevremizdeki, sayıları bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar az kalan bu tarihi yapıları koruyamayacak kadar güçsüz müyüz, yoksa duyarsızlaştık mı, anlamakta güçlük çekiyorum.

    Süreci kısaca hatırlayacak olursak:  Cennetpınar Köyü‘nde ikamet eden ve aynı zamanda Cennetpınar Köyü Cami, Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanlığını da yürüten duyarlı bir insan, İdris Nebi Özdemir tarafından 2013 yılı içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımıza bir mektup yazılarak köydeki üç yüz küsur yıllık tarihi caminin onarımı ve kurtarılması konusunda yardım isteniyor… Mektup, Sayın Cumhurbaşkanımızın eline ulaşmış mıdır bilinmez ama Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne gereği yapılmak üzere havale edilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise gereği yapılması için mektubu Vakıflar Erzurum Bölge Müdürlüğü‘ne havale etmiştir. Bütün bu süreç, mektubu yazan şahsa yazılı olarak bilgi amaçlı bildirilmiştir.

    Buraya kadar ki işleyiş gerçekten çok güzel… Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği bir vatandaşın mektubunu muhatap alıyor, ilgileniyor ve ona bilgi amaçlı cevap veriyor… Lakin bütün bu yaşananlar o noktadan fazla da ileriye gitmiyor. Oysaki Cennetpınar Köyü‘nde yaşayan bir vatandaşın Cumhurbaşkanımıza mektup yazarak kendini gündeme taşımak gibi bir maksadının olacağı mümkün değildir. Maksat bu köydeki tarihi camiyi kurtarmak ve korumaktı ve maksat hâsıl olmadı…

    Cennetpınar Köyü ismi Cumhuriyetten sonra verilmiş bir isimdir ve kulağa hoş gelen bir isimdir. Lakin bu köy o bölgenin en kadim yerleşim yeridir. Buranın tarihinin Ortaçağ uygarlıklarından Hayaşa dönemine kadar uzandığı köyün isminden ve taşıdığı tarihi izlerden anlaşılmaktadır. Köy, Mananalis‘in (Mans) bir kolu olan Tulay (Tulus) ya da yörede halen bilinen adı ile Tolos olarak yüzlerce yıllık bir tarihin günümüze yansımasıdır. Malazgirt Savaşından sonra Anadolu‘ya ilk gelen Türk boylarından Delibaşı ve bir kaçı bu bölgede konaklamış ve köyün temelleri atılmıştır. Daha sonraki dönemlerde Anadolu Ermenileri ile birlikte uzun bir süre bir arada yaşanılmıştır.

    Bu köyde bulunan tarihi cami ise mihrabındaki kitabeden de anlaşılacağı üzere hicri 1105 yılında inşa edilmiştir. Dış duvarları zamanın acımasızlığına ve insanların duyarsızlığına yenik düşmüş, lakin içyapısı halen ayakta durmaktadır. Yapılış tarihi itibariyle 1694 yılına, yani Osmanlı Duraklama döneminden Sultan II. Ahmet dönemine denk gelen bu tarihi yapı içinin Selçuklu Dönemi Ahşap mimarisi ile dikkati çekmektedir. Tarihi boyunca birçok deprem ve istila yaşamasına rağmen halen ayakta durmak için direnmektedir. Birinci dünya savaşı sırasında yaşanan seferberlikte kısmen tahrip edilen ve orijinal kapısı sökülerek götürülen bu cami, seferberlik sonrasında tekrar köylülerin çabaları ile ayakta tutulmuştur. 1995 yılında toprak damı ve duvarlarında yaşanan tahribatı engellemek için köylüler tarafından üzeri çatı yapılarak bugüne kadar gelmesi sağlanmıştır. Etrafındaki yolların zamanla dolarak yükselmesi sonucunda çukurda kalmış ve aldığı rutubetten dolayı da tahribat iyice hızlanmıştır. Oysaki bilindiği üzere bu tip camilere merdivenle çıkılmaktadır. Şu an itibariyle bu camiye birkaç merdivenle inilir olmuştur.

    Bölgede Akkoyunlu ve Osmanlı dönemine şahitlik eden ve Selçuklu Ahşap işçiliğinin en belirgin izlerini günümüze kadar taşıyan ender yapılardan birisi olan bu tarihi caminin kurtarılması ve yaşatılması için şu ana kadar yapılan girişimlerden somut bir sonuç alınamamıştır. Durum gösteriyor ki bu ihtiyar yapının zamana karşı fazla da direnci kalmamıştır. Tarihi değerlerimize karşı ilgisizlik ve duyarsızlığımızın bedelini üç asrı aşkın bir zamandır direnen bir tarihi yapıyı kaybederek ödememiz an meselesidir. Umuyorum korktuğum şey başımıza gelmez ve bundan sonraki bu konuda yazacağım yazılarımdan hüzün ve sitem nameleri değil de sevinç ve teşekkür çığlıkları yükselir… 


HAMDİ ÜLKER


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor