Mersin'de hükümete yüklenen TBB Başkanı Feyzioğlu, Kürt meselesinin çözümünde tehlikeli bir şekilde mezhepçi yaklaşımlar sergilendiğini savunurken, genel affa yönelik ise Balyoz ve Ergenekon davaları ile toplumun tüm kesimlerinin affa razı edildiğini öne
Mersin’de hükümete yüklenen TBB Başkanı Feyzioğlu, Kürt meselesinin çözümünde tehlikeli bir şekilde mezhepçi yaklaşımlar sergilendiğini savunurken, genel affa yönelik ise Balyoz ve Ergenekon davaları ile toplumun tüm kesimlerinin affa razı edildiğini öne sürdü.
Bir dizi etkinliğe katılmak için Mersin’e gelen Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Mersin Gazeteciler Cemiyeti’ni (MGC) ziyaret etti. Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen’in de eşlik ettiği ziyarette Başkan Feyzioğlu, Cemiyet Başkanı Ahmet Ünal ile bir araya gelerek, gündemi değerlendirdi.
“Hem sizlerle buluşuyor, hem de dertleşmiş oluyoruz” diyen Feyzioğlu, Türkiye’nin gerçek gündemini gittiği bölgelerde yerel gündem vasıtasıyla öğrenip, suni gündemin dışında halkın kaygılandığı konularda düşüncelerini millete aktarabildiğini söyledi. “Bu noktada basın emekçilerine tüm fedakarlıkları için teşekkür ediyorum” diyen Feyzioğlu, basın emekçilerine teşekkür etti.
“KIZLI-ERKEKLİ TERS TEPTİ”
Türkiye’nin yeni bir belirsizlik dönemine girdiğini ifade eden Feyzioğlu, “Önümüzde her bakımdan kolay olmadığını anladığımız günler var. Özgürlükler, demokrasi, hukuk devleti yani halkın aslında gündelik hayatını doğrudan ilgilendiren, hukuki güvenlik çok ciddi sorun altında. Türkiye’de bireyin ekonomiden günlük yaşamına kadar her konuda yaşadığı temel sıkıntı hukuki güvenlik hakkının eksikliğine dayanıyor. Sayın başbakan adeta akılla savaş edercesine bir kızlı-erkekli tartışması ortaya attı, insanlar evlerinde sabah acaba polis gelir mi diye beklemeye başladı. Gündemimiz bu değilken, bir anda insanların evlerindeki mesken dokunulmazlıkları gündeme oturdu ve mesken dokunulmazlığından rahatsız olmaya başladılar. Kraldan çok kralcılığı marifet sanan bir takım kamu görevlileri, valilerimiz., emniyet görevlileri veya hükümet mensupları başladılar; ‘onu böyle yaparız, şunu şöyle yaparız, aslında suç değil ama mahalle baskısı ile biz bu işi çözeriz, ha beklide suçtur, kızlı-erkekli bunlar bir eve giriyorsa, teröristtir de’ demeye başladılar. O günden beri söylüyorum, bu millet nasıl namuslu, ahlaklı olacağını siyasi partilerden öğrenecek değil. Her bir ferdimiz nasıl ahlaklı, namuslu olunacağını bilir. Namus, ahlak üzerinden yapılan politika son derece yanlıştı ve bence ters de tepti. Ters tepmesi üzerine nasıl unutturabiliriz diye herhalde bir arayışa girildi” dedi.
MESELE HUKUKİ GÜVENLİK
Başbakanı kast ederek; Türkiye’nin gündeminin aslında bambaşka olduğunu, ancak çok sorumlu birisinin çok sorumsuzca bir cümle sarf ederek gündemi değiştirdiğini söyleyen Feyzioğlu, “Gençlerin kaldığı evler bildiğimiz evdir, sizin eviniz gibi evler. Bu devletin polisi evlerinde oturan huzur içerisinde yaşayan insanları bir sabah, ‘sen terörist olabilirsin, sen fuhuş yapıyorsun, böyle ihbar var, Ayşe teyze, Nejla hanım ihbar etti’ deyip karakola götürüp, damgalayacak mı? Bir şey çıkacağından değil ama kişi damgalanacak, bu hukuki güvenlik meselesidir. Türkiye’de neden yabancı yatırımlar şak diye durdu veya frene basıldı? Çünkü bu ülkenin mahkemelerine gidildiğinde; tarafsız, bağımsız ve makul sürede karar çıkacağı konusunda yabancılarda endişeler başladı. İşçi; neden işçi ayakta? Çünkü alın teri olan biriktirdiği kıdem tazminatının elinden alınacağından korkuyor. Yani nereden bakarsanız bakın bu millet; hukuki güvenliğinden endişeli. Hukuk güvenlik; temel haklar, insan hakları, demokrasinin evrensel kuralları yani hukuk, yani bizim alanımıza geliyor. Adalet mekanizmasının çalışmadığı, çöktüğü bir devlette ülke temelsiz kalıyor çünkü adalet ülkenin temelidir”.
KÜRT MESELESİ, İNSAN HAKLARI MESELESİ
Bugün Türkiye’de Kürt meselesi diye sunulan meselesinin de aslında üst başlıkta insan hakları meselesi olduğunu vurgulayan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, “İnsan hakları meselesi de hukuki güvenlik ile doğrudan doğruya ilgili. Ancak hiç kimse, sorumlu mevkidekiler ‘biz demokrasiyi sağlamlaştıralım, insan haklarını koşulsuz götürelim’ demiyor, dış destekli bir takım toplantılar düzenliyorlar. Halbuki çözüm içeride yurttaşı, eşit yurttaş kılacak hukuki güvenlik hakkını, insan hakkını, demokrasiyi sağlamak” diye konuştu.
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Metin Feyzioğlu; Diyarbakır buluşmasını ve genel af söylemlerini söyle değerlendirdi; “Başbakan ülkenin başbakanı hapishanelerin boşalmasından söz etti. Herhalde başbakan cezaevlerinin insanlar cezalarını çektikçe boşalacağını söylemiyor. Böyle bir cümlenin bir tek ifadesi olabilir; bir genel af beklentisi yaratmak. Dolayısıyla siyasi iktidar doğrudan kendisi bir genel af beklentisi yaratıyor, ondan sonra da bu beklenti üzerine bir siyaset geliştiriyor. Oysa genel affın; telaffuz edilmesi ciddi son derece tartıldıktan, artısı eksisi tartıldıktan sonra dile getirilir. Çünkü telaffuz edildiğinde binlerce insanı ilgilendirmektedir. Sürekli olarak genel affı gündeme getirip, sonra da ‘yok yanlış anladınız’ demek, en azından cezaevinde cezalarını çekmekte olan ve onlarla birlikte dışarıda ki ailelere bir başka ceza haline dönüştürmektedir. Çünkü gününüz belli iken bir anda bir belirsiz ortaya çıkıyor ki bu bir ızdıraptır. Bu konu değerlendirilir ve sonra gereği yapılır. Ben genel affa karşıyım veya tarafım demem yanlıştır. Siyasi iktidarın kararıdır ama bu iş telaffuz edilmiştir. Bu saatten sonra yanlış anladınız denmez. Derseniz bu; havucu gösterip, ‘Vermiyorum’ demektir. Yanlış buluyorum. Sorumlu bir davranış olarak görmüyorum. Diyarbakır buluşmasına gelince; konuyu demokrasi ve hukuk devletinden açtım, biz hukukçular için Türkiye’deki Kürt meselesi üst başlıkta, bu ülkenin tüm insanlarının insan hakları, demokrasi, özgürlükler, eşit yurttaşlık meselesidir. Türkiye’nin sorunu; hangi mezhep, ırk, din, dil, cinsiyet veya hangi cinsel kimlikten olursa olsun eşit yurttaşlık sorudur. Bu sorunun içerisinde tabiî ki en büyük mesele bir ateş topu gibi Kürt meselesi durmaktadır. Bu mesele ve Türkiye’nin insan hakları meselesinin çözülmesi için merkeze; hiçbir siyasi menfaat gütmeksizin insanı koymak gerekiyor. ‘İnsan sırf insan olduğu için değerlidir’ diyeceksiniz. Bunu dediğinizde; bu insanın özel hayatına karışma, neye inanacağına, nereye ibadet edeceğine, nasıl davranacağına, ne zaman dindar, ne zaman ahlaklı, ne zaman namuslu olacağına karışma hakkınız yoktur. Bu siyasi iktidar merkeze insanı oturtmuş mudur? Eğer öyle olsaydı, yatak odalarına kadar karışma yetkisini, insanların düşüncelerini şekillendirme yetkisini kendinde görmezdi. Demek ki ortada ciddi bir samimiyet sorunu var. Buradan yola çıkıyorum; yani tamamen hukuki basamaklardan takip ediyorum meseleyi”.
MEZHEPÇİLİK YAPILIYOR
AKP Hükümeti’nin yürüttüğü dış politika ve Suriye’ye yönelik politikalarını da eleştiren Metin Feyzioğlu, “Siyasi iktidar şuana kadar Türkiye’de, Ortadoğu’da ve özellikle Suriye politikasında ağır şekilde mezhepçilik yapmıştır. Suriye’de sahneye koyduğu mezhepçi yaklaşım, mezhebe göre dış politika belirlemesi, Türkiye’nin iç politikasında da mezhep ayrımcılığını derinleştirmiş, provoke etmiştir. Suriye devlet başkanına yöneltilen mezhepçi, çatışmacı, saldırgan dil dönmüş içeride Alevi yurttaşlarımızın; Suriye devlet başkanı ile ittifak halinde olduğu suçlamalarına dahi dönüştürülmüştür. Bu kadar çatışmacı bir dil ve dış politikanın mezhepçi tabana oturtulması, maalesef Diyarbakır buluşmasında da aynı şekilde tekrarlanmıştır.
Diyarbakır buluşması; merkeze ırkına, dinine, diline, cinsiyetine bakılmaksızın herkesin bu ülkede eşit yurttaş olduğu söyleminden mi yola çıkmıştır? Yoksa Türkiye dışında ama mezhebi siyasi iktidarca takdir edilen bir lider ikame edilerek, o lider eliyle bir iç politika hamlesi mi yapılmıştır?
Türkiye’nin Kürt meselesinin çözümü; bir seçim hamlesi olamayacak kadar önemlidir. Türkiye’nin Kürt meselesi, merkezde insanın durduğu ve Kürt, Türk, Laz, kadın, erkek diye değil insan diye insan hakkının tanındığı bir mantıkla çözülmek zorundadır. Korkarım geçmiş bu günün ve geleceğin bir işareti ise Türkiye dışından bir isim buraya getirilere ve bu noktada da mezhep esas alınarak bir iç politika hamlesine girişilmiştir. Bu hamlenin kaygısı Kürt yurttaşlarımızın temel haklarımıdır? Yoksa seçimler midir? Yoksa bir siyasi bir partiye bu şekilde operasyon yapmak mıdır?
Bu kaygının içerisinde bir üniter yapı kaygısı gözleyemedim. Ben bu hamleyi bir iç politika hamlesi olarak okuyorum. Kürt meselesinin çözümü değil, ‘acaba seçimde tabanı Barzani eliyle kendi tarafıma kaydırabilir miyim’ hamlesidir. Üniter yapı bizhati zaten bu sebeple zarar görür” ifadelerini kullandı.
TOPLUM GENEL AFFA RAZI EDİLDİ
Af yetkisinin Meclis’e ait olduğunu ve Meclis’e ait bir yetkide kenardan durup da hariçten gazel okumanın anlamı olmadığını da dile getiren Feyzioğlu, “Ancak hepimiz bu toplumun içinde yaşıyoruz. Sizin yaşadığınızı bende yaşıyorum. Balyoz ve Ergenekon davalarında bu kadar ağır cezaların verilmesinin sebebi işte bir taraftan bunları alıyoruz içeriye, öbür taraftan da bunları içeride tutuyoruz ve şimdide toplumun tüm kesimleri affa razı gelsin denilecek şekilde bir ciddi söylemin gazetelerde, televizyonlarda,. Halk arasında konuşulduğunu görüyoruz. Bunun gerçekliğini bilemem ancak şunu söyleyebilirim; Balyoz ve Ergenekon davlarında bilenen tüm adil yargılama kuralları ve insan hakları ihlalleri vardır. Kamuoyunda yaratılan algı; bu davların bir genel af altyapısıdır. Bu algıyı sizin kadar bende dinliyorum. Ama gerçekliğini, böyle bir strateji güdülüp, güdülmediğini bilebilmem mümkün değil. Geldiğimiz noktada çok çeşitli kesimlerden hükümlüler, tutuklular, aileler artık çıkışın bir afta olduğunu bizzat siyasi iktidar tarafından yaratılan af beklentisini dile getirmeye başlamışlardır. Böyle bir şeyin telaffuz edilmesi basit değildir.
Affı çıkaracak olan Meclisteki kişinin konuşup, ‘yanlış anlaşıldım’ demesi mümkün değildir. Bu işte yanlış anlaşılma yoktur,. Halk ne anlarsa odur. Halka neyi anlattıysanız, halk onu anlar. Yanlış anlasa bile artık anladığı geçerlidir. Ki neden yanlış anlasın, basit bir cümleydi ve hepimiz anladık”.
CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN TEKLİF YOK
Son olarak cumhurbaşkanlığına adının geçmesi ile ilgili soruları da yanıtlayan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, “Her Türk vatandaşı böyle bir makama adı geçerse gurur duyar, bende duydum. Bir Türk vatandaşının göğsünü kabartacak başka bir teklif olamaz. Ancak şuanda böyle bir teklif de yok zaten. Bir teknik direktör başka bir takıma transfer olacağı düşüncesiyle takımını şampiyon olamaz. Ben şuanda Türkiye Barolar Birliği’nin başındayım ve görevim birliği zirveden zirveye çıkarmak, zirveden zirveye çıkardıktan sonra bu soruyu tekrar sorun bana” dedi. Ziyarette son olarak TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, MGC Başkanı Ahmet Ünal’a bir çini tabak hediye etti.
ARTUKLU HABER AJANSI-MERSİN