TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 5. Din Şurası`nda yaptığı konuşmada, bu şuraları önemsediklerini belirterek, İslam dünyasının çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu dile getirdi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "İslam dünyası çok ciddi bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya. Bu bilgi kirliliğinin önemli bir kısmı da dini alanda yaşanıyor. Bunu görmemiz lazım. Konserve çeşidinden fazla Müslümanlık çeşidi çıktı" dedi.
Çiçek, 5. Din Şurası`nda yaptığı konuşmada, bu şuraları önemsediklerini belirterek, İslam dünyasının çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu dile getirdi.
"Bu bir giriş cümlesi değil, paragraf başlangıcı da değil, realitenin ta kendisidir" ifadesini kullanan Çiçek, son bir yılda Kuzey Afrika`dan, Asya ve Orta Doğu`ya kadar birçok İslam ülkesinde görüşmeler yaptığını ve müşahedelerinin olduğunu aktardı.
Çiçek, "Bunları alt alta getirip topladığımızda gerçekten İslam dünyası, belki de İslam tarihinin çok az dönemlerde yaşadığı büyük bir sıkıntıyla, büyük bir kaosla karşı karşıya. O nedenledir ki beklentilerinin önemli bir kısmı da Türkiye`dendir. Onun için din şuraları, sadece bizim bakımımızdan değil, içinde yaşadığımız bu kaostan bir çıkış yolu bulabilmek bakımından da fevkalade önemlidir diyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"Hem bu şuranın konu başlıkları, hem geçmiş konu başlıklarını hesaba kattığımızda önemli bir hizmet ifa edildiğine şahsen inananlardanım" ifadesini kullanan Çiçek, bu şuranın 5 yılda bir yapılmasını uzun bulduğunu dile getirdi.
Çiçek, şunları kaydetti:
"Çünkü insanlar hayatı günlük yaşar. Hepimiz kabul ediyoruz ki bir 5 sene evvelki ne Türkiye var ne İslam dünyası var. Hani eskiden bir gazetenin logosuydu. `Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabaha taze bir başlangıçtır`. Her sabah dünyanın yeniden kurulduğu doğru, ama her sabah İslam dünyası için yeni bir acıdır, yeni bir kaostur, yeni bir sorundur. Yani bu sorunlara dini açıdan, dini bilimler açısından, inançlarımız açısından bakamazsak, anlayamazsak, kavrayamazsak o takdirde bir çok yanlış yollara sapıyoruz, yanlış tercihler yapıyoruz, yanlış kararlar alıyoruz. Sonra telafisi mümkün olmuyor. Siyasette dini terminoloji kullanmak bizim için sıkıntılıdır ama bir şey ifade etmem gerekirse böylesine saygı değer bir toplulukta. Namazda seyir secde var da diğer konularda pek seyir secde yok. Geriye dönemiyoruz, özellikle siyasette, siyasi kararların alındığı noktalarda. Dolayısıyla insanlar 5 sene bekleyemez. Mümkün olan sıklıkla Müslümanların ihtiyaçlarının, dini bilgi ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyor. Çünkü hayat hızla akıyor. Hepimiz sabır ediyoruz. Hakikaten, 5 sene evvel ne IŞİD vardı ne de ışitmediklerimiz vardı. Ne Suriye problemi vardı ne başka bir yerdeki bu boyutta yaşanan sıkıntılar. O zaman da başka sıkıntılar vardı. Onun için belki bu toplantıları, bir temenni olarak biraz daha kısaltmakta fayda var."
Çiçek, "Kaldı ki şu ihtiyacı hepimiz görüyoruz. Hani biz de bir atasözü var. `Dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurumuyor`. Bugünün güneşi lazım, bugünkü çamaşırı kurutmak bakımından. Dünün bilgisi de bugünün sorunlarını bazen çözmeye yetmiyor. Dünün bilgisi bugün de geçerli olsa bile onu yeni bir yöntemle, ambalajla, metotla insanımıza, insanlığa ulaştırmadığımız takdirde, o zaman da bir çok eksikliği yaşamış oluyoruz" dedi.
Üç konuda, İslam coğrafyasında ciddi bir kirlilik yaşandığını belirten Çiçek, bu kirliliği İslam`ın ve Müslüman toplumların üzerinden kaldırmanın ve temizlemenin gerektiğini vurguladı.
Bunlardan bir tanesinin çevre kirliliği olduğuna dikkati çeken Çiçek, "Allah, İslam coğrafyasına her türlü imkanı vermiş. Batı medeniyetinin çarkları bile İslam dünyasından elde edilen imkanlarla döndürülüyor. Ama en büyük çevre kirliliğini İslam dünyası yaşıyor. Petrol, gaz, altın, gümüş, uranyum bu coğrafyada, benzeri zenginlikler. Ama bir talan yaşanıyor. Herkes kar ve rant peşinde. Tabiat tahrip ediliyor, İslam coğrafyası tahrip ediliyor. Adeta bir köstebek tarlasına dönmüş vaziyette İslam coğrafyası. Zenginliklerin üzerinde oturuyor, en fakir insanların yaşadığı coğrafya. Bu çevre kirliliği meselesi evrensel bir konu. Bunun bedelini herkes ödüyor, hepimiz ödüyoruz."
Bu konuda İslam dininin mesajlarının bulunduğunu dile getiren Çiçek, bu mesajları diğer toplumlara ulaştırırken, çevre kirliliği meselesi üzerinde durulmasının, insanlığın geleceği açısından da dinin anlatılması açısından da önemli olduğunu belirtti.
İkinci olarak çağın en önemli hastalığı ve sorununun bilgi kirliliği olduğunu kaydeden Çiçek, şu görüşleri dile getirdi:
"Nasıl kolibasilli çeşmeden su içtiğimizde, musluktan su içtiğimizde bunun birçok hastalık olarak ifade ettiğimiz yansımaları oluyorsa teknolojinin gelişmesi sebebiyle, internettir, bir kısım sosyal medya imkanlarıdır, televizyonlardır vesaire bunlar bilgiye ulaşmada, erişmede, bir kısım eksikliklerimizi gidermede çok önemli bir imkan olsa bile bugün maalesef bu imkanların önemli bir kısmı özellikle İslam`la ilgili, Müslümanlarla ilgili, İslam dünyasıyla ilgili ve hassaten de ülkemizle ilgili bir olumsuz imaj vermek bakımından büyük ölçüde bir bilgi kirliliği yaşanıyor."
İslam dünyasının çok ciddi bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Çiçek, "Bu bilgi kirliliğinin önemli bir kısmı da dini alanda yaşanıyor. Bunu görmemiz lazım. Konserve çeşidinden fazla Müslümanlık çeşidi çıktı. Şimdi bunun bir kalitesi, standardı olması gerekmez mi? Yani içine İslam kelimesini sokmuş olmakla o bilgi İslami bilgi mi oluyor? O yoldan gidersek varacağımız liman neresi olacak, varacağımız menzil neresi olacak? Bunun bir kaydının, standardının olması lazım" dedi.
Çiçek, "Onun içindir ki bugün gördüğümüz vahşet, hepimizin yüreğini yakan, İslam dünyasında ki başka bir yerde de bunlar yaşanmıyor, ne kadar melanet varsa, günümüzde bunun adına terör diyebiliriz, hepsi İslam dünyasında" değerlendirmesinde bulundu.
Bugün dünyada 194`ü BM`ye kayıtlı, 200`e yakın devlet bulunduğunu ifade eden Çiçek, çok az sayıda ülkenin bilgiyi ürettiğini, geri kalan ülkelerin ise bilgiyi kullandıklarını söyledi.
Çiçek, "Dolayısıyla bugün dünya büyük ölçüde bilgiyi üretenlerin sömürgesi haline geldi. Bu sömürgeleşmenin en bariz şekilde yaşandığı ülkeler ise İslam ülkeleridir. Biz halen bilgiyi üreten toplumlar olamadık. Ama dini bilgiyi, sanayi alanında, başka alanlarda bilgi üretenlerden beklememiz yanlış olur. Hiç olmazsa bu alandaki bilgiyi bizim kendimizin üretmesi lazım" ifadesini kullandı.
Cemil Çiçek, "Elbette arzu edileni, öbür türlü bilgi de dahil her alanda İslam toplumları bilgi üreten hale gelmediği sürece ne bağımsızlıklarını koruyabilirler, ne de onurlarını koruyabilirler. Nitekim yeteri kadar da korumadılar" diye konuştu.
Üçüncü kirliliğin ise ahlak kirliliği olduğunu belirten Çiçek, "Din sadece belli kuralların yerine getirilmesinden ibaret değildir. Din bir hayattır ve o hayatın huzur içerisinde geçmesi gerekir. İnandığımız hususlar hayata intikal etmiyorsa, hayatımızda bunun somut, güzel örneklerini göremiyorsak, sadece belli kuralların tekrarı ve tasdiki tek başına insana dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaya yeter mi? Bu açıdan baktığımızda gerçekten İslam dünyası ciddi bir ahlaki kirliliğin içerisindedir. Bunun temizlenmesi gerekiyor" dedi.
Dünya Saydamlık Örgütü`nün, dürüst ve adil yönetim, saydamlık konusunda 174 ülke için yaptığı sıralamada, ilk 49`un içerisinde hiçbir İslam ülkesinin olmadığına dikkati çeken Çiçek, "Bunun bir izahının yapılması lazım. Bu, hepimiz adına derin, derin düşünmemiz gereken bir husustur diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Çiçek, "Eğer, kalkınacaksak, kaynaklar doğru kullanılacaksa, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe sebebiyet vermeyeceksek, devletle millet kaynaşacaksa, kardeşlik dediğimiz kavramı özümseyerek, benimseyerek yaşanan bir olgu haline getirebileceksek, bu ahlak meselesinin üzerinde başlı başına durmamız lazım. Belki bu konu bile başlı başına bir şura konusudur" dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Çin malı gibi ilahiyatçı olmaz. Çok açık ve çok net söylüyorum. Din bilgisi, din eğitimi, dini tatbikat, hafta sonu meselesi değil, cuma günü giyip pazartesi günü çıkaracağınız bir elbise, bir ihtiyaç maddesi gibi değil. YÖK`ten arkadaşlarımız varsa onlara da seslenelim. Üniversiteleri açıyoruz, bu bizim görevimiz siyasetçiler olarak, ama kalite getirmek de onların görevi" dedi.
Çiçek, Bilkent Otel`de düzenlenen "5. Din Şurası"nda yaptığı konuşmada, ahlaki kirlilik meselesinin ciddiye alınması gerektiğini söyledi.
"Kimsenin alınmasına da gerek yok, demokrasi bir değerse bir olguysa bizim düşüncelerimizi, fikirlerimizi hayata geçirmede, mutlu bir hayat yaşamada, ülkede kaynaşmaya, birliğe, beraberliğe imkan hazırlamada demokrasi bir atmosferse, bunun üç ayağı var" ifadesini kullanan Çiçek, bunlardan birinin hukuk olduğunu belirtti.
Bir kısım hukuki düzenlemeler yapılması gerektiğini dile getiren Çiçek, şöyle devam etti:
"Nasıl bir demokrasi? Kurumları ne olacak, kuralları ne olacak, bunların kendi içindeki dengeleri ne olacak, bununla ilgili Türkiye`nin epey tecrübesi var. Halen de eksikliklerimizi gidermeye çalışıyoruz. Başka İslam ülkelerinde de bir kısım kurallar var ama iki ayağı noksan, iki ayağında ciddi zafiyetler var. Bunlardan bir tanesi kültür ayağıdır, diğeri de ahlak ayağıdır. Siz demokrasi dediğiniz şeyi, kültür ve ahlakla temellendirmediğiniz zaman fay hattı üzerinde yüksek bina yapmış gibi olursunuz. Ufacık bir sarsıntıda sıkıntıya girer."
Kültürün ve ahlakın sağlayacağı imkanların ya da bunların ortaya çıkardığı sorunların kanun çıkarılarak, çözülemeyeceğini belirten Çiçek, Türkiye`nin Batı dünyası içinde en çok kanun çıkaran ülke olduğunu ancak kanunla toplum hayatının her zaman düzenlenemediğini vurguladı.
"Ahlakın ve kültürün boşluğunu, onun çıkardığı sorunları 3 maddelik, 5 maddelik, 50 maddelik kanunla düzeltme imkanınız yok" ifadesini kullanan Çiçek, "İslam dünyasında kültür ve ahlak noktasında ciddi zafiyetler yaşandığı için türbülanslar yaşıyoruz, tsunamiler yaşıyoruz, sıkıntılar yaşıyoruz ve ilk 50`nin, 49`un içerisinde bir tek İslam ülkesi yok. Bu benim hakikaten kabul edebileceğim bir husus değil. Belki de İslam`ı temsil eden toplumlar olarak, hepimizin bir ayıbıdır, bunun üzerinde ciddiyetle durmak lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Sıkıntıların çok önemli bir kısmının, en temel sorunların cehaletten kaynaklandığının görülmesi gerektiğini anlatan Çiçek, ahlak konusunun, bir nasihat konusu olmaktan çıkarılması gerektiğini de kaydetti.
Sosyoloji ile din arasında çok yakın ilişki bulunduğunu anlatan Çiçek, "Toplumlardaki değişimi, sosyolojik süreçleri iyi takip edemezsek, sahip olduğumuz doğru bilgilerin kullanımı, takdimi, anlatımı açısından da ciddi sıkıntı çıkarırız" diye konuştu.
"Sosyolojiyle yakın ilişki olmadığı takdirde, bu değişimi iyi okuyamadığımız takdirde söylediğimiz sözler ne kadar doğru olursa olsun bundan beklenen faydayı sağlamakta zorluğumuz var" diyen Çiçek, onun için bu sürecin iyi tahlil edilmesi gerektiğine işaret etti.
Bütün sıkıntıları, bütün sorumlulukları din alimlerine yüklemenin haksızlık olacağını belirten Çiçek, şöyle devam etti:
"Bu ihtiyacı duyan, bu zarureti duyan ve bunu tespit eden tüm ilim adamlarımıza, sizlerle işbirliği içerisinde, biri diğerinden kopuk, ayrı ayrı kompartımanlarda, ayrı ayrı galaksilerde yaşamıyoruz. Hepimiz dünya denilen, Türkiye denilen, İslam dünyası denilen bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz. Dolayısıyla bu sürecin doğru sosyolojik analizi gerekiyor. Bu sorunları dışarıdan değil evvela kendi membandan beslenerek, çözüme kavuşturmak daha milli olur, daha doğru olur. Çünkü öbürü biraz organ nakli gibi olur. Her zaman kortizon kullanarak bu sıkıntıları çözemezsiniz. Mühim olan kendi kaynağımızdan yola çıkarak, kendi kaynaklarımızdan beslenerek, unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz, sırt çevirdiğimiz, küçümsediğimiz, sebebi ne olursa olsun, o kaynakları tekrar gün yüzüne çıkarıp güncelleştirmek, doğru bir yöntemle, üslupla ortaya koymamız lazım. Burada da hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Tarihi önümüze tutulan ışığa dönüştürecek bilim adamlarına ve aydınlara ihtiyacımız var. Yani açıkçası zihinsel bir türbülansa ihtiyaç var."
Türkiye`nin diğer ülkelere nazaran önemli bir yerde bulunduğunu anlatan Çiçek, "Ama yapmamız gerekenle bugün geldiğimiz noktayı mukayese etmek lazım" diye konuştu. Bunlar mukayese edildiğinde, "halen kat edilmesi gereken çok önemli bir makas açığı bulunduğunun" görüleceğini bildiren Çiçek, "Hala ana akım yaratan ülke değiliz, bunu görmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Etkileşimin tek yönlü olduğuna dikkati çeken Çiçek, "Televizyon programlarında, halen zihinlerimizin efendisi başkaları, biz değiliz. Halen konuşmalarımızda, düşüncelerimizi, fikirlerimizi, iddia ettiğimiz hususları teyit için hep Batıdan misal veriyoruz. `Filanca dedi ki, İngiliz yazar böyle dedi ki, bir Alman filozof şöyle dedi ki...` Peki bizimkiler nerede? Burada bir eksikliğimiz var. Demek ki zihinlerimizin efendisi halen başkaları" dedi.
TBMM Başkanı Çiçek, "Eğer günümüz Müslümanı kendi düşüncesini, kendi iddiasını anlatırken 300, 500 sene geriye gidiyor da oradan misal veriyorsa 300 senelik açık var demektir. Bir de buraya bakmak lazım. Olanlara şükredelim, hamd edelim ama önemli bir sorumluluğu taşıdığımızı da bu manada görmek gerekir" görüşünü bildirdi.
Bugünün doğru yaşanması gerektiğini, ancak bir de geleceğin inşası gibi tarihi bir sorumluluklarının bulunduğunu anlatan Çiçek, "Halen `Bir gecede karadan 70 gemiyi yürüttük` söylemi, emsali, bizim gücümüzü o zaman için anlatmaya yeter, bunun şerefi, onuru o döneme aittir. Bugün halen evlerimizde İslam dünyasının, İslam ülkelerindeki bilginin sonucu kullandığımız herhangi eşya var mıdır yok mudur diye baktığımızda, bu açık zaten ortaya çıkıyor. Onun için gelecek inşası bakımından hepimizin bir başka çabaya ihtiyacı var" diye konuştu.
Ortada bir millet gerçeğinin bulunduğunu dile getiren Çiçek, "Bu millet yarın hangi kimlik kodlarıyla şekillenecek? Dün karşı çıktığımız, telaffuzundan çekindiğimiz birçok kavramları bugün kullanıyoruz. Ama bir türlü içini dolduramadık. Bir slogan toplumu olduk. Onu bir fikri temele, bir derinliğe iliştiremedik, onun üzerine inşa edemedik" değerlendirmesinde bulundu.
İçinden geçilen tarihsel sürecin pek çok soruyu açıkta bıraktığını, bunlara cevap bulunması gerektiğini vurgulayan Çiçek, yeni bir yenilenme dönemine ihtiyaç olduğunu bildirdi.
Her dönemi kendi tarihsel ve sosyolojik şartlarıyla değerlendirmek gerektiğine işaret eden Cemil Çiçek, bilim adamlarından, aydınlardan bekledikleri şeyin düne takılıp kalmamaları olduğunu söyledi. Çiçek, yarının nasıl olacağı, yarının dünyasını hangi fikirlerin şekillendireceği, kültür ve medeniyet, kültür ve milliyet ilişkilerinin hangi açılardan değerlendirileceği gibi sayısız sorunun cevabının bulunması gerektiğini belirtti.
Bugün insanların büyük bölümünün zamanının çoğunu bilgisayar, telefon gibi iletişim ve eğlence aygıtlarının başında geçirdiğine dikkati çeken Çiçek, "Postmodern ya da post endüstriyel ötesi denilen bu insanlar, iletişimin verdiği imkanlardan sonuna kadar yararlanıyor" diye konuştu.
Artık yeni kişi ve kültürlerle diyalog kurmuş insanların bulunduğunu, bu insanların kendi dünyalarında bir kimlik değişimi yaşadığını anlatan Çiçek, "Bunları söyleyişimin sebebi, üzerimize çok fazla sorumluluk düştüğünü bir defa daha burada dile getirmektir" dedi.
Siyasetçilerin rakamlarla övünmeyi çok sevdiğini dile getiren Çiçek, bunun işlerini kolaylaştırdığını, belli ölçüde de bir gerçeği ifade ettiğini söyledi.
"Çok şükür, artık 50 sene evveline nazaran çok sayıda imam hatip okullarımız var, çok sayıda ilahiyat fakültelerimiz var. Mukayese ettiğimizde bunlar çok önemli imkanlar" diyen Çiçek, ancak bu imkanın fırsata dönüşmesi ve kaliteyle beraber olması gerektiğini bildirdi.
Cemil Çiçek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çin malı gibi ilahiyatçı olmaz. Çok açık ve çok net söylüyorum. Din bilgisi, din eğitimi, dini tatbikat, hafta sonu meselesi değil, cuma günü giyip pazartesi günü çıkaracağınız bir elbise, bir ihtiyaç maddesi gibi değil. YÖK`ten olan arkadaşlarımız varsa onlara da seslenelim. Bakınız üniversiteleri açıyoruz, bu bizim görevimiz siyasetçiler olarak ama kalite getirmek de onların görevi. Bir müdür bir mühür toplam kaliteyi düşürüyor. Tüm bilim dallarında düşürüyor. Bazılarında telafisi bir dereceye kadar olur mu bilemem ama belli bilim dallarında, belli alanlarda kalite meselesi en az sayı kadar önemlidir. Yani biz elbette Türkiye ile ilgili eskiden vardı, `Türkiye dinden çıktı, İslam`dan uzaklaştı` falan diye, 50 sene, 60 sene, belki 80 sene evvel bu türlü propagandalar vardı. Onlara karşılık `Bak bizim ülkemizde şu kadar ilahiyat fakültesi var, bu kadar imam hatip okulu var, bu kadar öğrenci var`, bu rakamlara dayalı bir gerçeği ifade eder ve o türlü bir kısım iddialar varsa bertaraf etmede bunları kullanabiliriz."
Ancak kalite meselesinin gözardı edilmeyecek kadar önemli olduğunu, buna çözüm bulmak gerektiğini ifade eden Çiçek, "Kaliteyi gözardı ederek başkaca sorunlara yeni kapıları kendi elimizle aralamış oluruz" dedi.
9549,89%1,94
34,53% 0,16
35,98% -0,69
2997,66% 1,21
5006,70% 1,01