Ankara –18.06.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım arazilerinin geri dönüşü olmayan bir şekilde elde çıktığına dikkati çekerek, “tarım topraklarını kaybediyorsak bu suç hepimizindir. Yıllardır bu konuyu gündeme taşıyoruz. Toprağın feryadını duyuruyoruz. Herkes bunun sorumluluğuyla hareket etmeli. Toprağın feryadını herkes duymalı. 26 yılda 4,1 milyon hektar tarım arazisinin kaybının hesabını torunlarımıza veremeyiz” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 11 Haziran 1945 tarihinde kabul edilen “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” dolayısıyla her yıl 11 Haziran tarihini takip eden ilk Pazar gününün Toprak Bayramı olarak kutlandığını, bu yıl, bu tarihin 18 Haziran gününe denk geldiğini bildirdi. Toprağın doğal kaynakların başında geldiğini ve yaşamın temeli olduğunu belirten Bayraktar, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun toprağı olmayan ya da yetmeyen çiftçilerin aileleriyle birlikte geçimlerini sağlayacak ve işgüçlerini değerlendirecek ölçüde toprak edinmelerini amaçlandığını vurguladı.
Yüzölçümü 78,06 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkiler de dahil tarım arazisinin, 1990 yılında 27 milyon 856 bin hektar iken, aradan geçen 26 yılda 4 milyon 93 bin hektar azalmayla 2016 yılında 23 milyon 763 bin hektara indiğine, bu dönemde tarım arazilerinin yüzde 14,7’sinin kaybedildiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ülkemiz dünyada toprak rezervi en fazla azalan 20 ülkeden biri. İşlenen tarım alanı içinde, hiçbir sorunu bulunmayan ve her türlü tarım yapılabilen, birinci sınıf tarım arazisinin payı sadece yüzde 6 olduğunu göz önünde bulundurursak, tarım arazisi açısından çok da zengin olmadığımız ortadadır. Bu bilinçle hareket etmeli, tarım arazilerimizi çok iyi korumamız gerekirken, tarım arazilerimiz, geri dönüşü olmayan bir şekilde elden çıkıyor. Bunun sebepleri bellidir. Sebepler içinde, geçmişte yaşanan hızlı nüfus artışını, kırsaldan kente göçü, yerleşimlerin içinden veya yakınından geçen karayollarını, otobanları, bunların çevresinde kurulan sanayiyi, turizmi, madenciliği, kamu yatırımlarını ve yerleşim alanlarını sayabiliriz.
Ayrıca, her geçen gün erozyon, çölleşme, toprak kirlenmesi, tuzlanma, toprak içindeki organik madde ve mikroorganizma varlığının azalması gibi sebepler, topraklar da sürekli bozulmalara neden olmaktadır. Bunların yanında aşırı ve bilinçsiz sulama ve gübreleme işlemleri, uygun miktarda kullanılmayan pestisitler, ağır ve sürekli toprak işlemeleri ve aşırı hayvan otlatma gibi tarımsal uygulamalar da topraklarımıza zarar vermektedir.
Alternatif marjinal tarım arazileri varken, verimli tarım arazilerimizi konuta, sanayiye, turizme açmamız, karayollarıyla parçalamamız, yanlış kültürel işlemlerle yok etmemiz büyük sorumsuzluktur.
Toprak olmazsa, tarımın, gıdanın olmayacağını, gıda güvencesiz kalacağımızı herkes bilmelidir.”
-Zeytinlik ve meraların kanun tasarısından çıkarılması-
Bayraktar, aklıselimin galip gelerek, kamuoyunda Üretim Reformu Paketi olarak bilinen Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı’nda, zeytinlik ve meralarla ilgili düzenlemenin çıkarılmasının son derece yerinde bir karar olduğunu bildirdi.
Tarım alanlarının azalması, çayır, mera alanlarının giderek daralması ve nüfusun sürekli artmasının, tarımla uğraşan insanları, geçim sıkıntıları nedeniyle göçe zorladığını da vurgulayan Bayraktar, “tarım arazilerinin verimli kullanılamamasının en önemli nedenlerinden biri miras hükümlerinden kaynaklanan arazi parçalanmasıdır. Tarımsal işletmeler küçük, araziler çok parçalı bir hale geldi. Ülkemizde 3 milyon işletme, 32,5 milyon parsel bulunuyor. İşletme büyüklüğü 61 dekara, parsel büyüklüğü 5-6 dekarlara indi. Doğu Karadeniz gibi bazı yörelerimizde 1 dekarın altında parsel var. Bu kadar küçük parsel büyüklükleriyle verimli bir tarımsal üretim yapılamaz. Girdi kullanımı ve işgücü kaybı artar, verim düşer, yeterli geliri elde edemeyen çiftçi tarımdan kopar” dedi.
-“Ovaların SİT alanı ilan edilmesi”-
Milli tarım projesinin en önemli konu başlıklarından birinin de arazi toplulaştırma çalışmalarının hızlandırılması ve ekilemeyen tarım alanlarının ekimine ağırlık verilmesi olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bu konu bizim için de oldukça önemlidir. Tarım arazilerinin tamamının ekilmesi için çiftçilerimiz yeterli geliri elde etmeleri gerekir. Yaşanan iklim değişikliğiyle birlikte artan doğal afetler tarımda verimliliği azaltıyor. Girdi maliyetlerinin üzerine pazarlama sorunları nedeniyle üretici fiyatları da düşük kalınca tarımda beklenen gelir elde edilemiyor. Yeterli gelir olmayınca da tarım alanları boş kalıyor. Tarımda sürekliliğin sağlanması, çiftçimizin toprağından ailesini geçindirecek geliri etmesiyle mümkündür. Çiftçilerimizi köyünde toprağında tutmak zorundayız.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız, verimli tarım arazilerini korumak için 141 büyük ovayı SİT alanı ilan etti. Geçtiğimiz günlerde bu ovalara 51 ova daha ekledi ve sayıyı 192’ye çıkardı. Bunu toprağı korumak için atılmış önemli bir adım olarak görüyoruz. 192 ovanın SİT alanı ilan edilmesi, bu sayının 212’ye çıkarılacağının açıklanması da fevkalade önemlidir. Bütün ovalar bu kapsama alınmalı ve korunmalıdır. SİT kararının istikrarlı şekilde uygulanması için konunun takipçisi olacağız. Herkesi bu topraklara sahip çıkmaya davet ediyorum.
Tarım topraklarını kaybediyorsak bu suç hepimizindir. Yıllardır bu konuyu gündeme taşıyoruz. Toprağın feryadını duyuruyoruz. Herkes bunun sorumluluğuyla hareket etmeli. Toprağın feryadını herkes duymalı. 26 yılda 4,1 milyon hektar tarım arazisinin kaybının hesabını torunlarımıza veremeyiz.”
-Toprak Koruma Kurulları-
Toprak Koruma Kurullarında kamu yararı kavramının istismar edilebildiğini belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“2,1 milyon hektar alan Toprak Koruma Kurulları döneminde kaybedildi. Bu kurullarda verimli arazilerin tarım dışına çıkarılmasına itiraz eden Ziraat Odası Başkanlarımızın yerine ticaret erbabına yer veriliyor. Toprağın esas sahibi çiftçimizin temsilcileri bu kurullarda mutlaka olmalıdır. Verimli arazileri korumada en büyük görev valilerimize ve belediye başkanlarımıza düşmektedir. Tarımsal üretim dışında bırakacağımız bir karış bile toprak olmamalıdır. Bugün ülkemizde 9 milyon hektar alanda tarım yapıldığı halde çiftçimiz destek alamamakta, beklediği geliri elde edemediği için de tarımdan vazgeçmektedir. Bütün tarım arazileri Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil edilmelidir. Ekilen, dikilen tüm alanlar için destek verilmelidir. Çiftçimiz, daha fazla destek alırsa, ürettiğini zorlanmadan makul fiyatlarla satarsa dağı taşı eker.”
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA