Boğaziçi, İstanbul ve Koç Üniversitesi`nden bilim insanları Alzheimer hastalığının erken teşhisi için derinlemesine bir araştırma çalışması yürütüyor.
Boğaziçi, İstanbul ve Koç Üniversitesi'nden bilim insanları Alzheimer hastalığının erken teşhisi için derinlemesine bir araştırma çalışması yürütüyor. Boğaziçi Üniversitesi liderliğindeki projeyi yürüten ekipte Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Burak Acar yer alıyor. Çalışma kapsamında, Acar’ın liderliğinde beyin ağları modellemesi projesi yürütülüyor. Proje ile nörodejeneratif hastalıkların oluşumu, ilerlemesi ve etkilerine dair sorulara cevap verebilecek yeni kapsamlı veri analizi yöntemleri geliştirilmesi amaçlanıyor. Yöntemlerin birincil uygulama alanı olarak Alzheimer hastaları üzerine çalışmalar yürütülüyor.
TÜBİTAK destekli projede disiplinler-arası yaklaşımla farklı uzmanlık alanlarından isimler yer alırken projenin liderliğini Boğaziçi Üniversitesi üstleniyor. Proje kapsamında uygulama alanı olarak Alzheimer hastalığına odaklı bir yaklaşımın söz konusu olduğunu belirten Doç. Dr. Acar, İstanbul Üniversitesi ve Koç Üniversitesi’nden akademisyenlerin de projede yer aldığını belirtti.
Mühendislik, fizik, matematik, nöroloji gibi farklı disiplinlerden uzmanların yer aldığı projede Alzheimer odaklı olmak üzere nörolojik hastalıkların nasıl oluştuğuna ve hastada nasıl ilerlediğine dair önemli bulgulara erişilmesi amaçlanırken zaman içinde hastalara dair oluşturulacak veri setlerinin analiz edilmesiyle uygulanan tedavilerin sonuçlarının objektif değerlendirilmesine yönelik yeni yöntemlere ulaşılması amaçlanıyor.
Doç Dr. Burak Acar projeyi şöyle anlattı:
‘’Çok merkezli, inter-disipliner bir proje yürütüyoruz. Projenin tıp ayağını İstanbul Üniversitesi, İstanbul (Çapa) Tıp Fakültesi nöroloji anabilim dalından bölüm başkanı Hakan Gürvit, Aslı Demirtaş Tatlıdede, Başar Bilgiç ve fizyoloji anabilim dalından Tamer Demiralp oluşturuyor. Bu ekip, araştırma görevlilerinin de katılımıyla, 100 kadar hastayla klinik değerlendirme yapıyor. Hastalardan İstanbul Üniversitesi’nde bulunan MR Merkezi’nde (Hulusi Behçet Yaşam Bilimleri Merkezi) multi-modal (yapısal ve işlevsel) MR görüntüleri alınıyor. Boğaziçi Üniversitesi ekibi olarak projede kullanılmakta olan MR cihazı üzerinde çalışarak cihazı projede kullanılan verileri toplayabilir duruma getirdik.
Proje kapsamında 100 hastaya klinik testler uygulanıyor ve bu testler raporlanıyor. Nöroloji uzmanları bizim ekibimize Alzheimer’ı tıbbi açıdan anlatırken biz de onlardan aldığımız bilgiyi mühendislik diline çevirerek açık olan sorulara nasıl bir yöntemle cevap verebileceğimizi araştırıyoruz.
Proje grubunda yer alan Koç Üniversitesi'nden Alkan Kabakçıoğlu ve Şule Yazıcı ise alınan verilerin istatiksel analizi üzerinde çalışıyorlar. Bu kapsamda farklı grupların multi-modal beyin ağları arasındaki istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların nerede olduğunu; bu farkların hastalığın farklı evrelerindeki gelişimini; ağ özelliklerine dayalı yeni biyo-işaretleyici tanımlamalarını araştırıyoruz’’.
Ciddi anlamda demansı olmayan, demans bulguları gösteren ve Alzheimer hastası olmak üzere üç temel hasta grubuyla çalıştıklarını belirten Doç. Dr. Acar, hastalarla yürütülen çalışmalara dair şu bilgileri verdi:
‘’ Her seviyeden hasta seçmeye çalışıyoruz. SCI (Subjective Cognitive Impairment) grubundaki hastalar ciddi demans şikayeti olmayan ancak günlük hayatta bir şeyleri unuttuğundan şikayet eden, kendi değerlendirmesi ile ‘’cognitive impairment’’ı olan kişiler. O kriterlere bakarsanız herkeste belli bir yaştan sonra SCI çıkabilir, ancak bu durum kişinin günlük hayatını ciddi etkileyen bir şey değildir. SCI’ların bir kısmı klinik değerlendirmelerine göre kontrol grubu olarak bile tanımlanabiliyor.
MCI (Mild Cognitive Impairment) olarak tanımlanan hasta grubunda ise artık klinik bulgularda daha elle tutulur işaretler mevcut. Diğer hasta grubu ise Alzheimer hastaları. Biz bu hasta gruplarından hem işlevsel (beynin fonksiyonlarına dair) hem de yapısal (beynin sinir ağ yapısına dair) veri topluyoruz. Nitekim, veri toplama aşaması projenin önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Amacımız aynı hastaları iki sene sonra bir kez daha projeye davet ederek tekrar veri toplamak ve hastalığın nasıl evrildiğini kayıt altına almak. Uzun dönemde elde edilecek veri ise hastalığın ilerleyişiyle biyo-işaretleyicilerdeki değişimlerin ne olduğunu bize göstererek erken teşhis için etkin yöntemler önermemize imkan verecek. Bu aynı zamanda hastaya uygulanan tedavinin ne kadar etkili olduğunu, hastanın tedaviye ne kadar cevap verdiğini ölçmek adına da önemli kriterler oluşmasını sağlayacak’’.
Orta ve uzun vadede elde edilecek hasta verileri ile özellikle ilaç endüstrisi boyutunda gelişmeler beklenebileceğini belirten Acar, ‘’ Farmakolojide herhangi bir ilacın işe yarayıp yaramadığını ölçen biyo-işaretleyiciler kullanılıyor. Etkin biyo-işaretleyiciler ilaç araştırmalarında da, klinik uygulamada hastaların takibinde de kritik öneme sahip. Hasta demansın hangi seviyesinde, ilerliyor mu durdu mu? Ne kadar hızlı ilerliyor? Tedavi bu süreci nasıl etkiledi? Tüm bu sorulara cevap verilmesi anlamında ağ modelleri şu anda dünyada da öne çıkan ve yoğun araştırmaların yürütüldüğü bir alan’’ diye ekledi.
Proje kapsamında altı aylık ve üç yıllık kapsamlı birer yol haritası belirlediklerini ifade eden Acar ilk etapta mevcut verinin analizini yapacaklarını; ardından aynı hastaları yeniden incelemeyi planladıklarını belirtti. Acar uzun vadede hedeflerini ise şöyle özetledi:
‘’ Ağ modellerinin oluşturulmasına yeni öneriler getirip farklı şekillerde ağ modelleri oluşturup bunları istatistiksel olarak analiz etmek istiyoruz, gruplar arasındaki ayrımı, hastalığın seyrini daha iyi gösterebilir miyiz diye bakmak istiyoruz. Daha sonra da tekrar aynı hastaları inceleyebilirsek, bu analizleri üç -dört yıl tekrarlayabilirsek daha enteresan sonuçlar da çıkabilir. Elde edeceğimiz büyük veriyle araştırma grubu olarak uluslararası projelerde aranan bir partner
9367,77%3,72
34,58% 0,33
36,23% 0,01
2987,83% 0,88
4956,37% 0,00