TÜRK KÖKENLİ BORİS JOHNSON’IN BİLİNMEYEN YÖNLERİ.

Osmanlı döneminde Bakanlık yapan ve sonra da öldürülen Ali Kemal’ın küçük torunu olan Boris Johnson’ın ailesi, Çankırı’nın Kalfat köyünde yaşıyor.

3.01.2023 09:18:00 0
TÜRK KÖKENLİ BORİS JOHNSON’IN BİLİNMEYEN YÖNLERİ.

Osmanlı döneminde Bakanlık yapan ve sonra da öldürülen Ali Kemal’ın küçük torunu olan Boris Johnson’ın ailesi, Çankırı’nın Kalfat köyünde yaşıyor.

Köyü ziyaret eden Johnsonlar, Türk kökenli olmaktan gurur duyduklarını söylediler.

Boris Johnson’ın, İngiltere’de üç önemli görevden sonra, adı NATO Genel Sekreterliği için geçiyor.

…ve son gelişme:Başbakanlığa yeniden getirilmesi gündemde.

Afbeelding met gras, buiten, windmolen, outdoor-object Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY derledi:

İngiltere’de önce Londra Belediye Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve daha sonra da Başbakanlık yapan ve bu son görevi 6 Eylül 2022’de bırakan Boris Johnson, Jens Stoltenberg’den boşanacak olan NATO Genel Sekreterliği için, özellikle İngiltere’deki muhafazakârlar ile müttefik Ukrayna tarafından aday gösteriliyor.
NATO Genel Sekreterliği için oybirliği gerekeceği için, Johnson’ın seçilmesi zor görülüyor. Zira, Fransa’nın veto etmesi bile söz konusu. Ve de Amerika Birleşik Devletleri ABD, bu görev için Avrupa ülkelerinden bir aday düşünmüyor. ABD, yeni bir Avrupa Ordusu düşünen Avrupa Birliği’ne bu konuda sıcak bakmıyor.

Son gelişme: İngiltere ve dünyadaki medya organları, Boris Johnson’ın Başbakanlığa yeniden getirilme ihtimali üzerinde duruyor. Son 200 yıllık İngiltere tarihinde, 2022’de yaşanan siyasi krizin bir benzerine rastlanmadığı belirtiliyor. Bir yıl içinde 3 ayrı Başbakan ile yönetilen İngilizler’in, şimdi Boris Johnson’ı mumla aradıklarından söz ediliyor.

TÜRK TORUNU

Tüm dünyada ünlenen Johnson’ın, bir Türk’ün torunu olduğunu artık bilmeyen yok gibi.
İyi ama nasıl?
İşte bu sorunun yanıtını almak için çok uzun çalışmalar lâzımdı.
Ben bu çalışmayı yaptım ve bir derleme düzenledim. Almış olduğum notlar arasında, konuya ilişkin bilgiler veren pek çok yazarın isimlerini not etmeyi ihmal ettim. Bu nedenle yapmış olduğum pek çok alıntıya imza koyamadım. Özürüm kabul ola…

BORİS JOHNSON’IN BÜYÜK BÜYÜK BABASI BİR TÜK GÖÇMENDİ

Ülkesini, özellikle göçmenlik nedeniyle AB’den çıkarmada başarılı olan Boris Johnson’ın büyük büyük babası da Ali Kemal adında bir göçmendi.
1903’te İsviçre’de yatılı bir İngiliz kıza aşık olan ve sonra evlenen Ali Kemal ve Winifred Brun çifti, daha sonra İngiltere’ye taşındılar ve üç çocukları oldu. Ancak, karısının ölümünden sonra, Boris’in büyük dedesi Ali Kemal Türkiye’ye döndü ve orada Bakan oldu.

If Ali Kemal had money, Boris would have been a Turkish citizen now | Daily Sabah

Çocuklar İngiltere’de kaldı

Ne var ki Ali Kemal, çocuklarını kayınvalidesiyle bırakıp Osmanlı İmparatorluğu’na dönüp Bakan olduktan sonra, 1922’de öldürüldü.
Ali Kemal’ın oğlu Osman Ali, adını Wilfred Johnson olarak değiştirdi ve II. Dünya Savaşı sırasında RAF pilotu olarak görev yaptı.
Oğlu Stanley, yazar ve politikacı oldu ve 1964’te sarışın Boris Johnson’ın babası oldu.

İngiltere’de önce Londra Belediye Başkanı, sonra Dışişleri Bakanı, daha sonra da Başbakan olan Boris Johnson’ın büyük büyük dedesi olan Ali Kemal Bey’i, yazımın sonunda sizlere daha iyi tanıtacağım. Ama şimdi önce Boris Johnson etrafında yaşananlara değineceğim:

İşte Boris Johnson’ın Çankırı’daki evi

Afbeelding met persoon, buiten Automatisch gegenereerde beschrijving

Dedeleri Çankırılı olan Boris Johnson’ın, Kalfat Köyü’ndeki evi böyle görüntülenmişti. Çankırı’nın Orta ilçesine bağlı Kalfat köylüleri, Johnson’ın sülalesinin, bölgede “Sarıoğlangiller” olarak adlandırıldığını söylediler.

Köylülerinden Mehmet Ali Atmaca, Boris Johnson’ın sülalesinin, köyde “Sarıoğlangiller” lâkabıyla tanındığını ifade ederken, köy sakinlerinden Musa Şekerci, Johnson’ın büyük dedesi Ali Kemal Bey’in ilk yaşadığı evi gösterdi ve geçmiş yılarda Johnson’ın yakınlarının köyü ziyaret ettiğini anlattı. Şekerci, Johnson’ın ailesinin Almanyaİngiltere gibi ülkelerde olduğunu belirterek, özel günlerde zaman zaman köyü ziyaret ettiklerini vurguladı.

Mustafa Bal, former mayor of the village, second left, displays an image on his phone of his meeting with Boris Johnson holding an Ottoman Empire sign when he was Foreign Secretary, in Kalfat, Turkey.

Boris Johnson’ın büyük dedesinin kapı komşusu olan Yaşar Kaya da Johnson’ın akrabalarını geçmiş dönemlerde evlerinde misafir ettiklerini belirtti. Kaya, kendisinin bu aileyi tanımadığını fakat büyüklerinin bu aile ile sıkı bağları olduğunu kaydetti.

Köy sakinlerinden 80 yaşındaki Zeynep Usta da Johnson’ın büyük dedesi Ali Kemal Bey ile tanıştıklarını fakat Boris’i tanımadıklarını anlattı.

Öte yandan İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Boris Johnson, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ziyaretinin ardından gazetecilerin ‘Çankırılı mısınız?’ sorusuna, ‘Kalfatlıyım’ yanıtını vermişti.

Gazeteci Ali Kemal’in torunu Türk Kökenli Boris Johnson’ın babası Stanley Johnson’ın da, 2008 yılında Kalfat’ı ziyaret ettiğini ifade eden köy sakinleri, Boris’i de ata topraklarında misafir etmek istediklerini söylediler.

Boris Johnson: ‘İkimiz de Osmanlıyız’

Türkiye ve İngiltere yeni bir işbirliği dönemine girmişti. O zamanki İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, bu durumu, ‘Osmanlı’nın iki torunu arasındaki bir işbirliği’ olarak nitelendirmişti.

Boris, yaptığı basın açıklamasında memleketinde olmaktan mutlu olduğunu ve sahip olduğu Osmanlı tarihinden de faydalandığını söylemişti. “Türkiye ile Birleşik Krallık arasında güçlü bir toplumu tamamen destekliyorum.” diyen Johnson, kendisini ve Türk Bakan Ömer Çelik’i işaret ederek, “Osmanlı’nın iki torunu arasındaki bir işbirliğidir” demişti.

Afbeelding met tekst, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Hemşehrileri, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile son derece gurur duydular

Bugün hâlâ Türkiye’de, özellikle kuzeydeki Çankırı ilinde yaşayan Ali Kemal’in torunların biri olan Mustafa Bal, bu durumdan özellikle gurur duyduğunu söyledi. “Bu aile dünya liderleri yetiştirdi. Bu bizim için büyük bir onur ve gurur duyuyoruz” dedi. Bal, bu köydeki aileye “Sarıoğlangiller” denildiğini söylüyor ve “Yani Boris Johnson’ın sarışınlığı o aileden kaynaklanıyor.” diye ekliyor.
Köy muhtarı Bayram Tavukçu da Johnson’ı tebrik ediyor. Ona göre, birçok köylü Johnson’ı şahsen tebrik etmek için İngiltere’ye seyahat etmek istedi.

Boris Johnson’ın Çankırı’daki Kalfat köyü meşhur oldu!

Afbeelding met tekst, buiten, boom, lucht Automatisch gegenereerde beschrijving

İngiltere’de Boris Johnson’ın İngiltere Başbakanı seçilmesi dünya çapında büyük bir yankı uyandırmıştı. Boris Johnson’ın geçtiğimiz yıllarda Türkiye’ye gelerek ata toprağı olarak bilinen Çankırı’nın Kalfat köyü, bu nedenle dünya çapında meşhur olmuştu.

Johson’ın Başbakan olması Kalfat köyünün ününe ün katmıştı.

“Köyde Sarıoğlangiller derler”

Boris Johnson’ın akrabası ve köy sakinlerinden olan Satılmış Karatekin, “İngiltere gibi bir yere başbakan olması onur ve gurur verici. Gurur duyuyoruz” diye konuştu.

Boris Johnson’ın Kalfat’a gelmesini beklediklerini dile getiren Karatekin, “Babası Boris’in Kalfat’a geleceğini, işlerinin yoğun olduğu için gelemediğini söyledi. İleri bir tarihte gelecek, babası ata toprağını gördüğü için çok duygulandı ve gururlandı” dedi.

Johnson ailesinin Kalfat’ta Alibeyoğulları olarak adlandırıldığını, sonrasında ise Sarıoğlangil olarak anıldığını anlatan Satılmış Karatekin, Boris Johnson’ın sarı olmasının bundan dolayı olduğunu anlattı.

Boris Johnson’ın İngiltere Başbakanı olmasından mutluluk duyduklarını dile getiren Kalfat Muhtarı Bayram Tavukçu ise, Boris Johnson’ın akrabalarının yılda belirli dönemlerde Kalfat’a geldiklerini kaydederek, “Akrabaları geliyorlar, ailenin bir kısmı Almanya’da, bir kısmı Ankara’da, yazları bir aylığına Almanya’dan gelip gidiyorlar” diye konuştu.

Johnson’ın dedelerinin yakın komşusu olduklarını belirten Rafet Sarıcı, “Kendisi Kalfatlıyım dediği zaman biz 22 bin nüfuslu olan bir beldenin insanları çok duygulandı. Avrupa’nın en büyük devletinin başbakanı olarak ‘Kalfatlıyım’ demesi çok güzel bir şey” dedi.

Boris Johnson’ın başbakan olacağını Londra Belediye Başkanlığı döneminde tahmin ettiklerini söyleyen Sarıcı, “Yolunun açık olduğunu Londra Belediye Başkanı olduğu dönemde biliyorduk. Çok şükür de tahminlerimiz oldu” ifadelerini kullandı.

Afbeelding met buiten, gras, staand, huis Automatisch gegenereerde beschrijving

Kalfat Köyü Muhtar Azası İbrahim Aksu, “Köylünün başbakan olması hissedilmez yaşanır. Büyük bir gurur, Osmanlı torunu İngiltere’yi yönetmeye talip olup kazandıysa, bundan daha büyük bir sevinç olabilir mi? Mutluluk duyuyoruz, kendisini buraya davet ediyoruz” diye konuştu.

Boris Johnson ile birebir iletişim kurmayı denemediklerini söyleyen Aksu, “Babası 2008 yılında geldiğinde onun da gelmeyi istediğini duyduk. Vakit bulup gelemedi. Geleceğini biliyoruz” dedi.

Gurur kaynaklarının olduğunu aktaran köy sakinlerinden Ahmet Demir, “Başbakan olması çok sevindirici, kendimiz olmuş gibi sevindik” şeklinde konuştu.

Boris Johnson’ın akrabalarının aile boyu okulda başarılı olduklarını anlatan Demir, “Hemen hemen her sınıfta başarılılardı. İleri zekalılık durumları vardı. Tüm derslerde elleri kaleme yatkın şekilde öğretmen soru sorduğunda ilk cevap verenlerden olurlardı. Tabir yerindeyse ‘zehir’ gibilerdi” dedi.

Demir, Boris Johnson’ın başbakan olduğuna şaşırmadığını ve sülaleden gelen zekiliğin devam ettiğini söyledi.

Eski Belediye Başkanı İngiltere’de görüşmüş.

2012’de Londra ziyaretinde Johnson’la görüşen 2009-2014 yılları arasında Kalfat Belediye Başkanlığı yapan Mustafa Bal’ın, Johnson ile çekilmiş hatıra fotoğrafı bile var.

Dünya basının dikkatini çekti.

Dünya’da önde gelen haber ajanslarından Reuters’da Boris Johnson’ın Başbakan seçilmesiyle “Türkler, Osmanlı Torunu’nun İngiltere lideri olmasından memnun” başlığını atarak dünyanın gündemine oturmuştu.

‘Türk büyük dedem başbakan olduğumu görseydi bundan gurur duyardı’
Afbeelding met persoon, person, kostuum, gekleed Automatisch gegenereerde beschrijving

Johnson büyük dedesinin de Türk ve Müslüman olduğunu vurgulayarak, “Eğer kendisi bugün benim bu ülkenin başbakanı olacağımı görseydi bundan çok gurur duyardı” diyerek İslam karşıtı fikirlerinin olmadığını savundu.

Boris Johnson’ın Çankırılı hemşehrileri üzgün: Köyümüzü iyi temsil ediyordu!

İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın istifası Çankırı’nın Orta ilçesine bağlı Kalfat köyündeki hemşehrilerinin keyfini kaçırmıştı. Köy sakini Satılmış Karatekin, “Gerçekten çok üzüldük. Köyümüzü yurt dışında çok güzel temsil ediyordu. Köyümüzde sevinçle karşılanmıştı Boris kardeşimizin seçilmesi” dedi.

ALİ KEMAL BEY’İ YAKINDAN TANIYALIM

Afbeelding met tekst, persoon, buiten, poseren Automatisch gegenereerde beschrijving
Türk yazar, gazeteci ve siyaset adamı. İkinci Meşrutiyet ve Mütareke döneminde İttihat ve Terakki karşıtı görüşleriyle tanınmıştır.

Ali Kemal’in babası Hacı Ahmet Rıza Efendi, 1813 yılında Kalfat’ta doğdu.
Johnson’ın büyük dedesi Ali Kemal, bir Osmanlı gazetecisi ve politikacısıydı. Damat Ferit Paşa hükümetinde üç ay İçişleri Bakanı olarak görev yaptı. Aynı zamanda Eğitim Bakanıydı.

O zaman Millî Mücadele aleyhine sert tutumlar gösterdi. Türk Kurtuluş Savaşı‘nın zaferinden sonra İstanbul‘da tutuklanarak İzmit‘te Nurettin Paşa‘ya bağlı askeri birliklerce linç edildi. Ermeni yanlısı olarak görülen bazı yazılarından dolayı düşmanlarınca “Artin Kemal” şeklinde adlandırılır. Mustafa Kemal‘e ve Millî Mücadele’ye muhalifliği nedeniyle pek çok insan tarafından “hain” olarak damgalanmıştır.

Ali Kemal, Türk Kurtuluş Savaşı’nda (1919-1923) bir rakipti ve Avrupa’da sürgünde yaşadı.

İlk yılları ve öğrenimi

1867 yılında İstanbul‘un Süleymaniye semtinde doğdu. Asıl adı Ali Rıza’dır. Ali Kemal ismini Vatan şairi Namık Kemal‘i çok sevdiği için almıştır. Babası, Çankırı’nın Orta ilçesine bağlı Kalfat beldesinde doğmuş, İstanbul’da mumculuk işine girerek mumcular esnafı Kethüdası olmuş Hacı Ahmed Rıza idi. Ali Kemal, İstanbul’da Mülkiye Mektebi’ne girdi. Dört yıllık dönemin son yılında buradan ayrılarak Fransızca‘sını ilerletmek amacıyla 1886’da Paris‘e gitti. Ertesi yıl Fransa‘dan Cenevre‘ye geçti ve 1888’de İstanbul‘a döndü. Yeniden Mülkiye Mektebi’ne başladı ve Avrupa’da gördüklerinden etkilenip bir öğrenci derneği kurdu. Kurduğu dernek kapatıldıktan sonra yeniden bir dernek kurma taşebbüsünde bulununca dokuz ay hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra Temmuz 1889’da Halep‘e sürgün edildi.

Halep Sürgünü ve Paris yılları

Halep‘te kaldığı yıllarda Halep İdadisinde Türk dili ve Osmanlı edebiyatı hocalığı yaptı. Halep‘teki durgun hayata fazla dayanamadı ve 1895’te izinsiz İstanbul’a döndü. Bunun üzerine hakkında tekrar sürgün kararı çıkınca Jön Türklerin bir çeşit karargahı hâline gelmiş bulunan Paris’e tekrar gitti (1894). Paris’te bulunduğu sırada Jön Türkler ile II. Abdülhamit arasında ara bulucu bir çizgi izlemeye çalıştı. Bu ara buluculuk rolünü hafiyelik noktasına vardırdığı sonradan ortaya çıkmıştır. Mizancı Murat‘ın Jön Türk hareketinden ayrılmasından sonra Ali Kemal de bu hareketten ayrıldı.

Ali Kemal, Paris’te bir yandan siyasal bilgiler okuyor, bir yandan da gazetecilik yapıyor, İstanbul‘daki İkdam gazetesine Paris izlenimlerini anlatan batı kültürüne hayranlık ile yoğrulmuş yazılar ve çeviriler gönderiyordu. İkdam’da kendi röportajlarıymış gibi kaleme alınmış pek çok yazının Fransız basınından çeviriden ibaret olduğunu sonradan Hüseyin Cahit tarafından ortaya çıkarılmış ve bu hadise ikisi arasında Ali Kemal’in ömrünün sonuna kadar sürecek bir polemiğin başlamasına neden olmuştur.

Brüksel katipliği, Mısır yılları, ilk evliliği

1897’de Brüksel Elçiliğinde ikinci kâtipliğe atandı. İttihatçılardan çekindiği için İstanbul’a dönemiyordu. 1899’da Siyasal Bilgiler diplomasını alması sonrasında, II. Meşrutiyet‘in ilanına kadar Mısır‘da yaşadı. Kahire’de Mısırlı bir prense ait bir çiftliği idare ediyordu. 1903 yılında yaz tatili için gittiği Londra’da Winifred Brun adlı bir İngiliz hanımla evlendi.[3] Bu evliliğinden Selma adında bir kız, Osman adında bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Oğlunun doğumunun hemen ardından eşini kaybetti. II. Meşrutiyet’in ilanından bir gün önce İstanbul‘a döndü.

Afbeelding met muur, persoon, person, kostuum Automatisch gegenereerde beschrijving

31 Mart Olayındaki rolü

Afbeelding met buiten, mensen, groep, oud Automatisch gegenereerde beschrijving

İstanbul‘da İkdam gazetesinin başyazarlığının üstlenen Ali Kemal, bir yandan da Darülfünun‘da Edebiyat Fakültesi‘nde siyasi tarih dersleri veriyordu. İlk siyasi partilerden birisi olan Osmanlı Ahrar Fırkası‘na girdi. Ali Kemal’in İstanbul‘a döner dönmez padişahın huzuruna çıkmış, padişahın iltifatlarını ve verdiği paraları kabul etmişti; bu durum İttihatçıların tepkisine neden oldu. O da yeni eleştiri hedefini İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak belirledi ve İkdam gazetesinde Cemiyet’e karşı ağır eleştiriler içeren başyazılar yazmaya başladı. Hemen bütün çevresiyle sürekli kavga hâlindeydi. Sınıfta öğrencilere Fransa‘daki siyasal liberalizmi hararetle övüyor, kendisiyle aynı fikirde olmayan kişilere şiddetle saldırıyor, gençlerin öfkesini bunlara yöneltmeye çalışıyordu. Ali Kemal’in tahrikleri 31 Mart Olayı‘nın çıkmasında etkili oldu. Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Bey‘in öldürülmesinin ertesi günü olan 7 Nisan 1909’da Darülfünun’da kalabalık bir topluluğa yaptığı konuşmadan sonra bu konuşmanın etkisinde kalan Darülfünun hocaları ve öğrencileri katillerin yakalanmasını istemek üzere Bâb-ı Âli‘ye yürümüşler; sayıları onbinlere ulaşan kalabalığın üstüne ateş açılması sonucu birkaç yüz kişi yaralanmıştı. Ertesi günkü cenaze sırasında da devam eden olayların ve 31 Mart ayaklanmasına dönüşmesi üzerine Selanik‘ten gönderilen Hareket Ordusu İstanbul’a gireceği sırada Ali Kemal yeniden Paris‘e kaçmak zorunda kaldı (1909). Bu arada Mülkiye‘deki görevine son verilmişti.

Peyam gazetesi, ikinci evliliği

Vatan haini miydi, günah keçisi mi

İttihat ve Teraki Yönetiminin iktidardan uzaklaşmasının ardından 1912 affıyla İstanbul’a geri gelen Ali Kemal, İkdam gazetesinde başyazar olarak yazılarına devam etti ancak altı ay sonra hükûmet Bâb-ı Âli Baskını ile devrilince Viyana’ya sürüldü. Üç ay sonra İstanbul’a döndü. 14 Kasım 1913’te Peyam gazetesini yayınlamaya başladı, başyazarlığını üstlendi. İlk başyazısı “Peyamımız, Meramımız” başlığını taşıyordu. Mülkiyedeki hocalığı da geri verilmişti. Mektepler Nazırı Zeki Paşa’nın kızı Sabiha Hanım ile evlendi.[4] Bu evliliğinden Zeki adında bir oğlu dünyaya geldi. Ocak 1913’te İttihat ve Terakki‘nin gerçekleştirdiği askerî darbe olan Bâb-ı Âli Baskını’ndan sonra tutuklandı.

I. Dünya Savaşı yılları

Ali Kemal, 22 Temmuz 1914’te, I. Dünya Savaşı‘nın başladığı sıralarda, İttihat ve Terakki’nin baskısıyla gazetesini kapatmak zorunda kaldı. Siyasetle ilgilenmeyip öğretmenlik ve tüccarlıkla geçinmeye çalıştı. Bu tutumu 1918’de İttihat ve Terakki liderlerinin bir Alman denizaltısına binip Türkiye‘den ayrılışına kadar sürdü.

Kurtuluş Savaşı yılları

Mondros Ateşkes Antlaşmasına Yönelik Tepkiler - Ödev Notları

Ali Kemal, Mondros Ateşkes Antlaşması‘nın imzalanmasından sonra 14 Ocak 1919’da yeniden faaliyete geçen Hürriyet ve İtilâf Fırkası‘nin genel sekreteri oldu. 4 Mart 1919’da kurulan Birinci Damad Ferit Paşa hükûmetinde Maarif Nazırlığı (Eğitim Bakanlığı), bu hükûmetin Mayıs’ta istifasının hemen ardından kurulan ikinci Damad Ferit Paşa hükûmetinde ise Dahiliye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) görevine getirildi. Bu görevde iken Kuvâ-yi Milliye ve Mustafa Kemal Paşa aleyhine emirler yayımladı. İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucularından birisi oldu. Hükûmet içinde çıkan bir anlaşmazlık yüzünden 26 Haziran 1919’da bakanlıktan istifa etti.

Darülfünun‘da ders vermeye devam eden Ali Kemal, 1922 Mart ayında Darülfünun öğrencilerinin istifaya davet ettiği dört öğretim elemanı arasındaydı. Öğrencilerin verdiği kararın gerekçesi, hocaların, bağımsızlık, kutsiyet, milliyet hislerine yabancı oluşları, saldırgan şahsiyetleri ile kamu vicdanında mahkûm edilmiş olmalarıdır. Öğrencilerin tepkileri üzerine Ali Kemal ve Cenap Şahabettin 3 Eylül 1922’de Meclis-i Vükela kararıyla görevlerinden azledildi.[5]

Ali Kemal, bakanlığı sırasında başyazarlığını Refik Halit ile Yahya Kemal’in üstlendiği Peyam-ı Sabah gazetesinin başyazarlığına bakanlıktan ayrıldıktan sonra döndü. Bu gazete, Peyam gazetesi ile ve Mihran Efendi’nin sahibi olduğu Sabah gazetesinin birleştirilmesiyle 1920’de kurulmuştu. Yazılarında acımasız eleştirilerini İttihat ve Terakki’nin devamı olarak gördüğü Anadolu hareketine yöneltti. Ancak Büyük Taarruz‘un başarılı olup, İzmir‘in kurtulmasından sonra 10 Eylül 1922’de “Gayelerimiz Bir İdi ve Birdir” başlıklı bir yazı yazarak yanıldığını söyledi.

Öldürülmesi

Nureddin’e nasıl olduğunu sordum. Kemâl-ı fahr ile yüksek perdeden, göğsünü kabartarak hikâye etti : ‘İzmit’e getirdiler. Aldım. İstintak ettim. Hakaret ettim sonra da asker ve ahaliden bir kalabalık toplamalarını emirerlerime emrettim. Topladılar. Beklesinler, Ali Kemâl’i çıkartacağım, hemen üstüne üşüşsünler, sopa ile, taşla, yumruk ile gebertsinler, dedim. Öyle yaptılar. Sonra da oraya astım.’ dedi. Oh… Bu bir cinayet idi. Hem de bunu bir ordu kumandanı yapıyordu. Bir kumandanın Türk askerliğine böyle bir leke sürmesini bir türlü çekemedim. Bu iş bana pek acı geldi.

Rıza Nur‘un hatıratı

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından Ankara Hükûmeti, İstanbul polisinden Ali Kemal’in tutuklanıp yargılanmak üzere Ankara‘ya gönderilmesini istedi.

4 Kasım 1922 günü, Teşkilat-ı Mahsusa mensubu birkaç kişi Ali Kemal’i Tokatlıyan Oteli‘nde gittiği berber dükkânından kaçırarak İstiklal Mahkemesi‘ne çıkarılmak üzere Ankara‘ya götüreceklerini bildirdiler. Ancak Ali Kemal, İzmit‘te bölge kumandanı Sakallı Nurettin Paşa‘ya teslim edildi. Nurettin Paşa ile görüştükten sonra dışarı çıkarken kumandanlık karargahı önünde toplanan ahali tarafından linç edildi (6 Kasım 1922). Kafası çekiçlerle ve taşlarla kırılarak öldürüldü. Çıplak vücudu ayaklarına ip bağlanarak sokaklarda dolaştırıldı. Asılan cesedi, İsmet Paşa‘ya gösterildi. Lozan’a gitmekte olan İsmet İnönü‘nün bu durum karşısında sinirlenmesi üzerine Ali Kemal’in ölü bedeni apar topar kaldırıldı. İzmit’te defnedilen Ali Kemal’in mezarı, başına bir mezar taşı veya herhangi bir işaret konulmaması sebebiyle zamanla ortadan kayboldu; uzun araştırmalar sonunda 1950’lerde yeri tespit edilebildi.[2] Falih Rıfkı Atay’a göre Atatürk, Ali Kemal’in öldürülüş şeklinden tiksinerek bahsederdi.

Mezarı

Afbeelding met persoon, buiten, boom, staand Automatisch gegenereerde beschrijving

Defin yerini Ocak 1950’de Vatan gazetesinin İzmit muhabiri Cevdet Yakup Baykal buldu. Bunun üzerine “Ali Kemal’in bir mezarı olabilir mi?” diye ateşli bir münakaşa açıldı. Vatan eski bir yazarın vatan haini hâline düştüğünü, linç neticesinde işkenceler çektiğini ve ceza borcunu ödediğini, kendisini ve ailesini bir mezardan mahrum bırakmanın doğru olmadığını ileri sürdü. Nihayet Ali Kemal bir mezar sahibi oldu.

Ali Kemal gazeteciliğinin yanı sıra çeviriler de yapmış, “Ömrüm” adıyla yazdığı anılarını
1914’te Peyam-ı Edebi’de (22 tefrika olarak), sonra da Peyam-ı Sabahta (32 tefrika) yayınlamıştır. Ömrüm, 1985 yılında Ali Kemal’in ikinci eşinden oğlu olan ve Türkiye’nin BernLondra ve Madrid büyükelçiliklerini yapmış (ve karısı 1978’de Madrid’de ASALA tarafından öldürülen) Zeki Kuneralp tarafından kitap hâlinde yayınlandı. Bu kitapta, “Ömrüm Sonrası” başlıklı bir bölüm ve bazı ekler de bulunmaktadır. (Ali Kemal: Ömrüm (Yayına hazırlayan Zeki Kuneralp), İsis Yayıncılık, İstanbul, 1985)

Dışişleri Bakanlığı‘nda AB Genel Müdür Yardımcılığı yapan (ve o dönemde AB Komisyonu Türkiye Temsilcisi olan Karen Fogg ile ilginç yazışmaları ile gündeme gelen) Selim Kuneralp, Ali Kemal’in torunudur. Selim Kuneralp Stokholm Büyükelçiliği ve Seul Büyükelçiliği’nden sonra Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütmüş, AB Daimi Temsilciliği görevinde bulunduktan sonra Bakanlık müşavirliğine getirilmiştir.

Ali Kemal’in ilk eşi olan İngiliz hanımından olan öz torunu Stanley Johnson‘ın oğlu olan Boris Johnson İngiliz Muhafazakâr Parti parlamenteri olup, bir dönem ‘The Spectator‘ dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yapmış ve 1 Mayıs 2008 tarihinde Muhafazakâr Parti adayı olarak Londra belediye başkanlığı seçimini kazanıp bu görevini 2016 yılına kadar sürdürmüştür.] 23 Temmuz 2019 tarihinde partinin başkanı olarak görevlendirilmiş ve Birleşik Krallık Başbakanlığı kesinleşmiş, bu vesileyle Ali Kemal’le olan bağı yeniden gündeme gelmiştir.

Son olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin meslek şehidi gazeteciler listesi içinde yer almasıyla şehit sayılıp sayılamayacağına dönük tartışmaların alevlenmesiyle, Ali Kemal’in gündemdeki yerini 80 yıl sonra hâlâ koruduğu görülmektedir.

MADALYONUN DİĞER YÜZÜ OLABİLİR Mİ?

Ali Kemal, Vatan haini miydi, günah keçisi mi?

Yeşim Çobankent, 4 Ekim 2009’da şunları yazmıştı:
Terakki ve Milli Mücadele karşıtı görüşleriyle sivrilen gazeteci-yazar Ali Kemal’in ismi, Türk siyasi literatürüne bir tür küfür olarak girdi. Linç edilişinin üzerinden neredeyse yüz yıl geçti ama adı güncelliğini yitirmedi, vatan hainliği ve işbirlikçilikle özdeşleşti.

Sakallı Celal, Tanıdığım Nâzım Hikmet, Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği, Ziya Gökalp’i Tanımak kitaplarının yazarı gazeteci Orhan Karaveli, Ali Kemal hadisesine farklı bir yaklaşım getiriyor. Yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olan “Ali Kemal… Belki de Bir Günah Keçisi…” kitabını yazarken eşi başta olmak üzere yakınlarının tepkisiyle karşılaşmış. “Vicdan sahibi bir gazeteci olarak bu konunun başka yönleriyle düşünülüp yeniden ele alınmasını istedim” diyor. İşte Orhan Karaveli’nin ağzından, hainliği dışında hakkındaki her şey unutturulan Ali Kemal…

Herkes Milli Mücadele’ye karşı çıktığını, vatan haini ilan edildiğini ve bu yüzden linç edildiğini biliyor. Bu kadar. Ben çok Atatürkçü bir insanım, adını temize çıkarmaya çalışmıyorum. “Vatan haini değildi” de, “Başına gelenleri haketmiş” de diyemem. Yanlış kesilmiş bir hesabı, belli bir adalet duygusuyla yeniden ele aldım sadece. Bence Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkarak yanlış tarafta durmuştur.
Orijinal, trajik ve çok kendine özgü bir karakter. Sportmen, maceraperest, romantik, şık ve çok dil bilen bir entelektüel. Her konuda çarpıcı fikirleri var, çok kavgacı. Tarihçi Andrew Mango, “İngiltere’de yaşasaydı küfürbaz bir gazeteci olurdu” diyor. Çok verimli, aynı anda çok farklı konularda üç-dört yazıyı birden hatasız yazıyor. Operadan borsaya, güreşten Nobel’e, Kürt sorunundan çocuk yetiştirmeye kadar geniş bir ilgi alanı var. 1000’den fazla makale yazmış, 3 tane romanı var. Sosyal yaşamla da ilgileniyor. Mesela evlenmeden beraber yaşanabileceğini tartışıyor. Damat Ferit Paşa Hükümeti’nde Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı sırada kızların erkeklerle birlikte okuması için gayret sarf ediyor. Din taasubuna karşı ve yüzü Batı’ya dönük biri. Keşke Mustafa Kemal’e ve Kurtuluş Savaşı’na karşı daha dikkatli olsaydı. “Ben Türk halkını tanımamışım, ondaki yaşama duygusunun bu kadar güçlü olduğunu fark etmemiştim” diyor ve yanlış yaptığını kabul ediyor.

EN PARLAK YAZAR OLURDU
Ali Kemal gibi birine yaşama imkanı verilseydi, mücadeleye çok faydalı olurdu. Belki de Cumhuriyet döneminin en parlak yazarlarından olacaktı. Yurdunu ve halkını seven ama pek iyi tanımayan biri. Hayatının yarısını yurtdışında geçirmiş. Paris, Halep, Mısır, Cenevre, Londra ve Viyana’da yaşamış. İçişleri Bakanlığı yapmış ve Sorbonne’da edebiyat dersleri vermiş.
Onu gençliğinden beri tanıyan ve nihayet ölüsünü de gören Yahya Kemal; “Vatan haini olamaz. Onun kusuru Türk milliyetinin özelliklerine ters bir görüşü inat ve ısrarla devam ettirmesidir” diyor. Kimseden para aldığına ya da birini ihbar ettiğine dair bir belge çıkmamıştır ortaya. Bana göre Mustafa Kemal canını dişine takmış savaşırken, “Yunan ordusu senden güçlüdür” demesi suçtur ama kanun nazarında suçu kesinleşmemiştir. Üstelik yakalandığında İzmit’te açık açık “Ben yanılmışım, bundan sonra Mustafa Kemal’in davası için çalışacağım” dedi.


LİNÇ DEĞİL PLANLI CİNAYET
Ali Kemal, 4 Kasım 1922’de İstanbul’dan kaçırılıp Ankara’ya yargılanmaya götürülürken 6 Kasım’da İzmit halkının galeyana gelmesi sonucunda linç edilmemiştir. Sabıkalı bir asker olan ordu kumandanı Nurettin Paşa’nın halkı kışkırtıp organize etmesiyle öldürülmüştür. Apaçık bir cinayet. Olayın tanıkları da dahil pek çok insan bu konuda hemfikir. Ankara Hükümeti o günün atmosferi içinde Ali Kemal’i korumayı başaramamıştır ne yazık ki. Biraz daha tedbirli olunabilirdi, Nurettin Paşa bu olaydan sadece birkaç hafta önce İzmir’deki Rum-Ortodoks Metropoliti Hrisostomos Efendi’yi de linç ettirdi. Dengesiz ve sadist biri. Onun davranışları, devrime gölge düşürdü.
İstiklal Mahkemeleri, fikirleri yüzünden kimseyi asmadı. 13 gazeteciyi 150’likler listesiyle yurtdışına gönderdi, çoğu geri geldi zaten. Kanaatime göre Ali Kemal planlandığı gibi Ankara’ya götürüp yargılansaydı belki hafif bir hapis cezası alır ve yurtdışına sürülürdü.

NEDEN YALNIZ ALİ KEMAL
Ya Ali Kemal’in hainliğini tartışalım, ya da bütün hainleri ortaya dökelim! Neden yalnız Ali Kemal?
Rıza Tevfik sonuna kadar Atatürk’e karşı çıktı. Yazılarında, “Doğuştan suçlu ve siyasi mecnundur” dedi. Ali Kemal için “Hazreti İsa gibi kendini kurban etti ama bizi kurtardı” diyor. Olaydan sonra da sanki bavulunu önceden hazırlamış gibi karısını ve oğlunu bırakarak kaçıyor. Refik Halit hemen sırra kadem basıyor. Padişah Vahdettin de Ali Kemal’in öldürülmesinden sadece birkaç gün sonra İngilizlere sığınıyor. Onun öldürülmesi diğerleri için bir işaret fişeği sanki.
Ali Kemal bir günah keçisi ve paratoner haline getirildi, bu da herkesin işine geldi. 53 yaşındaki bir insanı hayatının sadece son üç yılıyla mı değerlendirip yargılayacağız? Bu adam 16 yaşından itibaren Paris’ten yazı gönderen biri. Güme gitmiş bir Osmanlı aydını. Açıksözlü ve eleştirel bir Türk aydınını tek bir boyutuyla ele almak haksızlık. Türkiye bu meseleyi enine boyuna ele alabilecek bir demokratik olgunluğa henüz erişmedi ama erişmeli. Ali Kemal’i diriltmek mümkün olmadığına göre mesela Kültür Bakanlığı onunla ilgili bir seminer düzenleyebilir. 90 sene halının altına süprülen bu konu artık tartışmaya açılsın ve halıyı daha fazla çürütmesin.

 

 


17.9° / 9.4°
  • BIST 100

    9367,77%3,72
  • DOLAR

    34,58% 0,33
  • EURO

    36,23% 0,01
  • GRAM ALTIN

    2987,83% 0,88
  • Ç. ALTIN

    4956,37% 0,00