Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, Astım Günü kapsamında astım hastalığı ve tedavisi hakkında detaylı bilgi verdi.
Hem çocukları hem de yetişkinleri etkileyen astım, tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkileyen astım, Türkiye’de 4 milyonu aşkın bireyi etkiliyor.
Ülkemizde, her 7-8 çocuktan biri ve her 12-13 yetişkinden birinin astım hastası olduğuna dikkat çeken Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, Astım Günü kapsamında astım hastalığı ve tedavisi hakkında detaylı bilgi verdi.
Kronik bir hastalık olan astım, bronş etrafındaki kasların enflamasyonu (iltihaplanması) sonucu akciğer içi hava yollarının etrafındaki kasların daralmasıyla ortaya çıkıyor. Bu hastalık, genetik (ailesel), çocukluk çağında sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor.
ASTIMIN HABERCİSİ SADECE ‘ÖKSÜRÜK’ OLABİLİYOR
Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığını belirten Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsü büyük önem taşıyor. Kişinin yakınmaları, aile öyküsü, muayene bulguları ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25'ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk daha da artıyor. Aile yakınlarında astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste ıslık sesi, göğüste tıkanıklık hissi, göğüste sıkışma hissi, göğüste baskı gibi semptomlar aralıklı oluyor ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da bulunuyor” dedi.
BU FAKTÖRLER ASTIMA YOL AÇABİLİYOR
Astım atağını, astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması olarak tanımlayan Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile solunum fonksiyon testi değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite (kötü huylu tümör), enflamasyon ve benzeri gibi durumlar atağa sebep olabiliyor. Tetikleyiciler kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor. Ev tozu akarları, çimen, ağaç, küfler, kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, viral, bakteriyel enfeksiyonlar, sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, sis, hava kirliliği, ortam değişikliği, ağır egzersiz, psikolojik faktörler, rutubetli hava ve mesleki faktörler gibi etkenler astım atağına yol açabiliyor” ifadelerinde bulundu.
ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLARIN DÜZENLİ VE DOĞRU KULLANILMASI ŞART!
Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları belirtti; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalığı tetikleyen faktörleri iyi bilmek ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması gerekiyor. Ayrıca doktor kontrolleri ihmal etmemek büyük önem taşıyor. Astım tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli değil dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.”
GEBELİKTE SİGARA DUMANINA MARUZ KALINMASI BEBEKTE ASTIM RİSKİNİ ARTIRIYOR!
Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmaları dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Astım hastalarının sigarayı kesinlikle bırakması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski fazla oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkilenerek, astım gelişme riski artıyor. Astım ataklarından korunmak için; ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması, ev içinde çamaşır kurutulmaması, aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi, evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi, saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan, sabun ve parfüm kullanılmaması, evin düzenli olarak havalandırılması, yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması, yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması, bahçe işlerinden uzak durulması, maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması, pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması, polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi, polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması, soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması gerekiyor” diyerek sözlerini noktaladı.
ARTUKLU HABER AJANSI-İSTANBUL