Uyku apnesinin tanısı; hastanın şikayetlerinin yanı sıra bir gecelik uykusunun izlendiği ve beyin aktivitesi, solunum, kalp ritm gibi çeşitli parametrelerin kaydedildiği ‘polisomnografi’ tetkikiyle konuyor.
Tıkayıcı uyku apnesi; hava yolunu çevreleyen kasların gevşemeleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan daralmaya bağlı olarak uyku esnasında solunumun onlarca veya yüzlerce kez kesintiye uğraması olarak tanımlanıyor. En sık görülen uyku hastalıkları arasında uykusuzluktan sonra 2. sırada yer alan uyku apnesi, obezite sıklığındaki artış nedeniyle günümüzde gençlerde, hatta çocuklarda bile görülebiliyor. Üstelik tedavi edilmezse yaşam kalitesini oldukça düşürmesinin yanı sıra yol açtığı sorunlar nedeniyle özellikle gece veya sabaha karşı ani ölümle bile sonuçlanabiliyor! Acıbadem Taksim Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Mustafa Emir Tavşanlı uyku apnesinde nefeste kesilmelerin olduğu dönemde kandaki oksijen oranının düştüğü uyarısında bulunarak, “Oksijen seviyelerindeki dalgalanmalar vücuttaki dokulara zarar verebiliyor. Özellikle damar yapılarında meydana gelen hasarlar damarlarda tıkanıklıklara neden olabiliyor. Aynı zamanda kan basıncında ani yükselmeler de görülebiliyor, tüm bunlar kalp krizi ve inme olarak bilinen kalp-damar ile beyin damar hastalıklarının riskini arttırıyor. Bu nedenle tedavide geç kalmamak yaşamsal öneme sahip.” diyor.
En önemli risk obezite
Uyku apnesi riski erkeklerde 40 yaş sonrasında, kadınlarda da menopoz sonrasında artıyor. Özellikle fazla kilolu olmak uyku apnesinde en önemli risk faktörünü oluşturuyor. Yapılan çalışmalara göre; kilomuzdaki yüzde 10’luk bir artış uyku apnesi riskini 6 kat artırıyor. Ayrıca kişinin boyun yapısı kısaysa, boğazda havanın geçtiği yol yapısal olarak dar bir anatomiye sahipse, apne riski artıyor. Bunların yanı sıra genetik bazı hastalıklar, hipotiroidi ve akromegali gibi durumlar uyku apnesine neden olurken; bazı ilaçlar, sigara ve alkol tüketimi de uyku apnesini tetikleyebiliyor.
‘Basınçlı hava’ ile kesintisiz solunum!
Uyku apnesinin tanısı; hastanın şikayetlerinin yanı sıra bir gecelik uykusunun izlendiği ve beyin aktivitesi, solunum, kalp ritmi ile vücut kas hareketleri gibi çeşitli parametrelerin kaydedildiği ‘polisomnografi’ tetkikiyle konuyor. Bu tetkiklerde aynı zamanda uyku apnesinin şiddeti de belirleniyor. “Tedavide de hastaya basınçlı hava veriyoruz. Bu yöntemle hava yolundaki tıkanıklığı aşarak solunumun kesintisiz devam etmesini hedefliyoruz. Hastaların genelinde CPAP dediğimiz sürekli pozitif hava basıncı veren cihaz yeterli oluyor.” bilgisini veren Nöroloji Uzmanı Dr. Mustafa Emir Tavşanlı, şöyle devam ediyor: “Bazı hastalarda, boğazın ve burnun anatomik yapısını daraltan yapılar için ameliyat düşünülebiliyor. Çünkü bu darlık bazen basınçlı hava veren cihaz kullanımını engelleyecek düzeyde olabiliyor. Verilen tedaviyle birlikte uyku kalitesi de arttığı için hastanın yakınmaları ortadan kalkıyor. Bu tedavinin yanında hastanın kilo vermesi de önemli. Yeterli kilo verildiği takdirde, hastaların ihtiyaç duydukları basınç azalıyor ve bazı hastalarda cihaz tedavisinin gereği de kalmayabiliyor.”
Bu belirtiler varsa, zaman kaybetmeyin!
“Hastalar sıklıkla horlama şikayetiyle gelseler de tek belirti bu değildir. Hatta basit horlama denilen tabloda apne olmayabilir de.” diyen Dr. Mustafa Emir Tavşanlı, uyku apnesi açısından uyarıcı işaretleri şöyle sıralıyor:
ARTUKLU HABER AJANSI