Köylerde, ilçelerde, şehir yakınlarındaki yerleşim yerlerindeki sahipli, sahipsiz; bağda, bahçede, dağda, bayırda tüm köpekler kısırlaştırılmalı. Herkes istediği gibi köpeğini çiftleştirip üretememeli. Bu durum kanun ile yasaklanmalı. Bunun dışındaki yapılacak hiçbir şeyin, iyi niyetli girişimler de olsa, başarıya ulaşma şansı, üzülerek söylüyorum ki yok.
“Sadece kısırlaştırma yetmez, üreme ve üretimin de durdurulması gerekir”
Sahipsiz hayvanlara yönelik yapılacak uygulamaları içeren yasa tasarısı, sokaktaki canların yaşamını tehdit etmesi ve konunun çözümüne yönelik pek çok belirsizlik içermesi sebebiyle bir süredir ülkenin en önemli gündem maddesi. Yasa tasarısının gündeme gelmesi ile birlikte sokak hayvanları konusunda yapılması gerekenler ve çözüm yolları açısından konunun muhatabı pek çok kişi ve kurum bir görüş belirtti. Ancak ortaya sürülen görüşler ve çözüm önerileri ileriye dönük projeksiyona alındığında realist ve soruna çare olacak gibi görünmüyor.
Meseleyi sadece bugüne özel bir durum olarak değerlendirmeden bütünsel olarak sahiplenmenin önemine dikkat çeken Veteriner Hekim Tarkan Özçetin, öncelikle konunun muhatabı tüm tarafların sorumluluk bilinciyle davranması gerektiğini ifade etti. Bu kapsamda da sadece kısırlaştırma ya da sadece barınaklara alma gibi çağrılar yapmanın soruna tek başına çözüm üretemeyeceğini ifade eden Özçetin, ancak kısırlaştırma çalışmalarına ek olarak hayvan sağlık ve refahı çalışmalarını merkezine alan; üremenin ve kontrolsüz, etik dışı üretimin önüne geçecek bir yasa tasarısı ile başarı elde edilebileceğinin altını çizdi.
Özçetin, “Bugün yaşadığımız süreç içerisinde sokakta yaşayan köpeklerin kısırlaştırma çabalarına ek olarak sahipli köpeklerin de üremesine engel olursak bu konuya kalıcı ve kesin bir çözüm bulabileceğimiz inancındayım.” dedi.
Özçetin sözlerine şöyle devam etti: “Sokakta sahipsiz hayvan popülasyonundaki artış, bugün konunun tüm muhatapları tarafından kabul görüyor. Bunun için de sokakta sahipsiz hayvanların toplatılarak kısırlaştırılması ile soruna çözüm bulunacağına inanılıyor. Ben, 30 yılı aşkın deneyime sahip bir veteriner hekim olarak en büyük yanılgının burada olduğu görüşünü savunuyorum.
Sokakta sahipsiz yaşayan hayvan popülasyonun artışında sahipli olan hayvanların yavrulamasının çok büyük bir etken olduğunu savunuyorum. Yani evinde ya da bahçesinde baktığı köpeğinin çiftleşmesi sonucu üremesine izin veren vatandaş, yavrulardan bir tanesine sahip çıkıyor, onun haricinde geri kalan diğer yavruları sahiplendirmeye çalışıyor eğer başaramazsa da diğer yavruları kırsala, yol kenarlarına bırakıyor. İşin daha da kötüsü bu şekilde terk edilen köpeklerin nerdeyse tamamı ‘dişi çoban köpekleri’. Büyük çoğunluk dişi köpeğe bakmak istemiyor. Bu acı gerçek de sorunun çığ gibi büyümesine neden oluyor.
Bir dişi köpek 6 aylık olduğu zaman cinsel erginliğe gelebiliyor ve yılda 2 kez kızgınlık gösteriyor. Her çiftleşme sonrası ortalama 7-8 tane yavru doğurabiliyor ve bu sayı çoban köpeklerinde 10-15’e kadar çıkabiliyor. Kontrolsüz şekilde senede 2 kez çiftleşen ve gebe kalan bir dişi köpek yılda en az 15 yavru doğuruyor. Doğan dişi yavrular da 1 yıl olmadan doğurabilecekleri için aynı şekilde katlamalı olarak hesaplandığında 5 yılda 10 bini geçen sayıya ulaşılıyor. Bu rakam inanılmaz ama gerçek!
İşte Batı’nın da her yıl milyonlarca köpeği öldürmesine rağmen başarısız olmasının nedeni: Üremeyi kontrol edememeleri…
Bugün ülkemizde, Batı’da sokakta yaşayan hayvan olmadığı ve bunu hayvanları öldürerek yaptıklarına yönelik gerçek ve bilimsel olmayan bir inanış var. Eğer bu bilgi doğru olsaydı, bugün ne Avrupa ne de Amerika’da yeni bir öldürme işlemi yapılmasına gerek kalmazdı. Oysa her iki kıtada da devlet eliyle hayvan ölümleri devam ediyor. Demek ki öldürmek çözüm değil!
Yani üreme konusunda tamamen kotrollü gidilmediği ve üretme konusunda kısıtlama yapılmadığı sürece aynı kısır döngü içerisinde, havanda su dövmeye devam edeceğiz. Bahsettiğim noktalara dikkat edilerek bir yasal düzenleme olursa Türkiye bunu başarır, dünyaya da örnek olur. Onun dışındaki yapılacak hiçbir şeyin, iyi niyetli girişimler de olsa, başarıya ulaşma şansı, üzülerek söylüyorum ki yok.”
ARTUKLU HABER AJANSI