DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak, “Gündemdeki Son Gelişmelere İlişkin” basın toplantısı düzenledik.
İktidarın, Anayasayı ayaklar altına almasına ve hukuk tanımazlığına vatandaşlarımızın da bizim de tahammülümüz kalmamıştır.
Ülkece karanlık günlerden geçmekteyiz. Vatandaşlarımızın da DEVA Partisi olarak bizlerin de yaşanan hukuksuzluklara, Anayasanın ayaklar altına alınmasına ve iktidarın hukuk tanımazlığına tahammülümüz kalmamıştır.
Son bir aydır ülkemizin gündemine oturan ciddi itiraflar ve iddialar ortaya saçılmıştır. Görünen o ki bunlar daha buzdağının görünen kısmıdır, kirli pazarlıklar sonuç vermezse itirafların arkası da gelecektir.
Suç örgütlerine kamu gücünün nasıl teslim edildiği, iktidarın bazı temsilcileri ve bazı kamu görevlileri ile birlikte nasıl suçlar işlendiği tüm bu karanlık ilişkilerin bizzat içinde olan şahıslar tarafından açıkça ortaya dökülmektedir.
Başta İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ile bazı eski bakanlar ve akrabalarıyla birlikte bazı kamu görevlileri hakkında kabul edilemez iddialarda bulunulmaktadır.
Sözde devletin bekası için mücadele eden iktidar, adeta mafya ile ortaklaşa biçimde devletin altını oymaktadır.
İddialar doğruysa Türkiye açıkça uluslararası uyuşturucu trafiğinin sıklıkla kullanılan bir yolu olmuş demektir. Bazı iş insanlarının malları kamu gücü kullanılarak yağmalanmış, bazı kişilere ve medya kurumlarına saldırılar düzenlenmiş ve işlenen bazı faili meçhul cinayetlerin failleri bilindiği halde bu cinayetler aydınlatılmayarak failler kamu gücü kullananlar tarafından bizzat korunmuştur.
Bu iddialar ve açıklamalar yenilir yutulur cinsten değildir. Böylece hepimiz devlet yönetiminde yozlaşmanın artık sıradanlaştığını ve iktidarda kalmak için kirli ellerle nasıl iş tutulduğunu görmüş olduk. Sözde devletin bekası için mücadele eden iktidar, adeta mafya ile ortaklaşa biçimde devletin altını oymaktadır.
Demokrasi ve hukuk devleti yoksa ülke elbette hedef olur.
Dün akşam yaptığı açıklamalar göstermiştir ki Sayın Soylu, artık yolun sonuna gelmiştir.
Sayın Soylu gazetecilerin sorduğu hiçbir soruya cevap vermemiş ve topu hep taca atmıştır.
‘Ülkemize kumpas kurulduğu’ bahanesinin arkasına sığınmayı tercih etmiştir.
Ülkemize kumpas kurulduğu doğrudur. Türkiye’nin hedef olduğu doğrudur. Ama ülkemize kumpas kuranlar da Türkiye’yi hedef alanlar da bizzat kendileridir.
Bağımsız yargıyı katledenler, özgür basına müsaade etmeyenler, sivil toplumu ezenler, demokrasiyi sadece seçimden ibaret zannedip seçim sonuçlarını bile kabul edemeyenler Türkiye’yi hedef almıştır.
Hukuktan nasipsiz oldukları ve karanlık işlere giriştikleri için bir suç örgütü liderinin sözleri karşısında tir tir titreyenlerin basiretsizliği ve ferasetsizliği Türkiye’yi hedef almıştır.
Kurduğunuz despotizm ülkeyi müdahaleye açık hale getirmektedir. “Bilmem dış güçler, bilmem yedi düvel” söylevi ile suçları örtemezsiniz!
Sömürge psikolojisiyle turist için yalvardığınız reklamlar ortada. Asıl sizin politikalarınız, ülkeyi dış güçlere açmaktadır.
Demokrasi ve hukuk devleti yoksa ülke elbette hedef olur. Siz bunları anlayamayacak kadar izandan uzaksınız!
Bakana göre ülkede sistematik işkence yokmuş. Şu an, 90’larda olduğu gibi sokak ortasında transporterlerle insan kaçırılmaktadır.
Meğer Bakana göre ülkede sistematik işkence yokmuş. Oysa adeta her gün farklı bir kötü muamele ve işkence iddiası dile getiriliyor. Sadece İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olarak zamanında onlarca suç duyurusunda bulunduk. Bunların hepsi tutanaklarda, mahkeme kararlarında ya da Anayasa Mahkemesi kararlarında görülmektedir.
Hala kulaklarımızda Sayın Bakanın “Bacaklarını kırın, suçu bana atın” söylemi yankılanmaktadır. Örnek aldığı 90’larda olduğu gibi sokak ortasında transporterlerle adam kaçırılmaktadır.
Yoksa bu ülkenin Anayasa Mahkemesi Başkanını bizzat terör örgütü üyesi olmakla itham edecek kadar ileri giden ve açıkça tehdit eden Bakan Sayın Soylu değil mi?
Dün akşam ne yazık ki bu vahim olayların hiçbirisine cevap alamadık.
Aksine millete hesap vermekle yükümlü iken hesap sorulduğu zaman bırakın sadece muhalefeti terörle suçlamayı, millete de nasıl ağza alınmayacak hakaretleri yaptıklarına tanık olduk.
Fakat milletimiz bunların tek dertlerinin Türkiye değil, kendi bekaları olduğunu tekrar görmüş oldu.
Demokrasiden, hukuktan, vicdandan nasipsiz olandan millete hayır gelmez.
Vahim gerçeklere sadece gözü kör, kulağı sağır değil, bizzat bu gerçeklerin sorumlusu olan insanlardan millete hayır gelmez. Yıllardır vurgulamaya çalıştığım gibi demokrasiden, hukuktan, vicdandan nasipsiz olandan millete hayır gelmez.
Artık anlaşılmaktadır ki hakkındaki onlarca iddiaya Sayın Soylu cevap verememektedir. Ancak hakikat er ya da geç ortaya çıkacak, adalet de yerini bulacaktır.
Bundan şüphemiz yoktur.
Sn. Meral Akşener’e yönelen saldırı girişimlerini kınıyorum.
Geçtiğimiz hafta Çayeli ve İkizdere’ye yapmış olduğu ziyaretinde İYİ Parti Genel Başkanı Sn. Meral Akşener’e yönelen saldırı girişimlerini kınıyorum.
Söz konusu menfur saldırı, halkın sıradan bir tepkisi değildir. Aksine iktidarın bizzat teşvik etmesi üzerine yaşanan ve kınanması gereken bir hadisedir.
Ne yazık ki iktidar tarafından olaya yönelik bir kınama yapılmamıştır. Sn. Akşener’in ziyareti sırasında Rizeli vatandaşlarımızı tahrik etme amacıyla ölüm çağrısı yapan tweetler dahi kınanmamıştır.
İktidarda kalmak için her şeyi mübah gören bu zihniyet, ülkeye verdiği zararı görmekten ne yazık ki çok uzaktır.
İktidarın bilinçli olarak uyguladığı kutuplaştırıcı politikaların ne yazık ki doğal sonuçlarını yaşamaktayız. Aklıselimden uzaklaşarak bizzat iktidar tarafından siyasi şiddetin özendirilmesi ve bu olayların etkin bir şekilde soruşturulmaması nedeniyle toplumun huzur ve refaha kavuşma umudu tüketilmeye çalışılmaktadır.
İktidarda kalmak için her şeyi mübah gören bu zihniyet, ülkeye verdiği zararı görmekten ne yazık ki çok uzaktır.
İktidar derhal kutuplaştırıcı diline ve nefreti bizzat yaymaya son vermeli, ülkeyi nefretle kutuplaştırarak iktidarını tahkim etme motivasyonunu terk etmelidir.
Sayın Cumhurbaşkanı, ya İçişleri Bakanı'nıza sahip çıkıp ortalığa dökülen tüm iddiaları sahipleneceksiniz veyahut da İçişleri Bakanı'nı derhal görevden alacaksınız.
AK Parti-MHP koalisyonunun devleti nasıl suç örgütlerinin keyfine teslim ettiği ortadadır. Videolardaki iddialar doğruysa Sn. Cumhurbaşkanı’nın deyimiyle Türkiye’yi yönetenler artık zehirli bir değil, birden fazla yılanla aynı çuvaldadır.
Malumunuz geçtiğimiz hafta yaptığımız basın toplantısı ile Sn. Soylu’yu istifaya davet etmiştik. Sn. Cumhurbaşkanı’nı ise Sn. Soylu’yu görevden almaya ve Devlet Denetleme Kurulunu inceleme başlatması gerektiğini belirtmiştik.
Ancak Sn. Cumhurbaşkanı, bu vahim iddialara karşı yürütmenin başı olarak bırakın bir inceleme başlatmayı, konuşmayı dahi tercih etmeyerek tutumunu açıkça ortaya koymuştur.
Geçmişte görev alanıyla ilgili olmayan olaylarda dahi konuşan Cumhurbaşkanı sus pustur. Ancak artık dönülmez bir yola girilmiştir, tercihinizi yapmanız gerekmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı, ya İçişleri Bakanı'nıza sahip çıkıp ortalığa dökülen tüm iddiaları sahipleneceksiniz veyahut da İçişleri Bakanı'nı derhal görevden alacaksınız.
Ayrıca yürütmenin başı sıfatıyla söz konusu iddiaların incelenmesi, araştırılması ve denetlenmesi için Devlet Denetleme Kurulunu görevlendirmelisiniz.
DEVA Partisi olarak biz; hukuk devletine sahip çıkacağız ve bu iddialara karşı sessiz kalmayacağız.
Bekledik ki başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar, millet adına kullandığı egemenlik yetkisi gereğince sorumluluğunu yerine getirsin.
Ancak gördük ki iktidar, artık meşruiyetini tamamen kaybetmiş.
DEVA Partisi olarak biz; hukuk devletine sahip çıkacağız ve bu iddialara karşı sessiz kalmayacağız.
Organize suç örgütü liderinin yayınladığı videolarda ortaya saçılan itiraflar ve iddialar şeffaf biçimde aydınlatılmadığı müddetçe bu işin sonunu bırakmayacağız.
Bu iddialar karşısında Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun görevini daha fazla sürdürmesi demokratik bir hukuk devletinde mümkün değildir.
Yapılacak soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülebilmesi adına amir konumunda olan Sn. Soylu derhal istifa etmeli, ya da Cumhurbaşkanınca görevden alınmalıdır.
Ağzı bozuk, taşıdığı görevin ağırlığından uzak, liyakatsiz, millete hakareti marifet zanneden bir kişiden millete hayır gelmez ve gelmiyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının derhal videolarda suça konu eylemlerin ve faillerin tespit edilmesi ve kamu adına etkin bir soruşturma yapılması için resen adli soruşturma başlatması gerekmektedir.
Günlerdir ortaya saçılan iddialar hakkında ne yazık ki hiçbir savcının soruşturma başlatmamış olması ülkede hukuk devletinin çok uzağında olduğumuzun açık resmidir. Ne yazık ki yayılan korku iklimi nedeniyle tüm savcılar resen bir soruşturma açmaktan korkmaktadır.
Bir tanesi gerçek bir soruşturma başlatsa en iyi ihtimalle görevden alınacaktır. Yüksek ihtimalle “terörist” ilan edilip işine son verilecek ve hapse girecektir.
Ancak hukuk devleti ile bağdaştıramayacağımız bir sessizlikle olayları görmezden gelen savcıların açıkça görevi ihmal suçu işlediklerini de kendilerine hatırlatmak istiyoruz.
TBMM’de acilen meclis araştırma komisyonu kurularak, tüm iddiaların, özellikle siyaset-mayfa ilişkilerinin araştırılması gerekmektedir.
Milli iradenin tecelligahı olan Meclis’in de bu iddialar karşısında sessiz kalması beklenemez. TBMM’de acilen meclis araştırma komisyonu kurularak, tüm iddiaların, özellikle siyaset-mayfa ilişkilerinin araştırılması gerekmektedir.
Hangi siyasetçiler mafya tarafından finanse edilmişse derhal ortaya çıkarılmalıdır.
Ayrıca İçişleri Bakanı’nın işlediği iddia edilen suçlar nedeniyle sayın bakan hakkında da Meclis soruşturması açılması için Meclis’te temsilcisi bulunan tüm siyasi partileri göreve davet ediyoruz.
Çünkü bu iddialara sessiz kalmak da bu iddialara ortak olmaktır.
Rahmetli Uğur Mumcu’nun tabiriyle “İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludur.”
Bugün Genel Başkanımızın çağrısında belirttiği gibi Türkiye bu hukuksuzluğa, suskunluğa, bu çaresizliğe ve umutsuzluğa mahkûm değil.
DEVA Partisi olarak ülkeyi yönetenlerin mafya ile yol yürümesine izin vermeyeceğiz. Ortaya dökülen bu pisliklerin araştırılmaksızın gündemden düşürülmesine izin vermeyeceğiz.
Tüm mücadelemiz üzerimize çöken bu karanlıktan, ilk seçimde ülkemizi kurtarmaktır. Hukuksuzluklarının, anayasayı ayaklar altına almanın ve tüm bu iddiaların hesabını ise mahkeme önünde hukuk devletine yakışır bir şekilde vereceklerdir.
Bugün Genel Başkanımızın çağrısında belirttiği gibi Türkiye bu hukuksuzluğa, suskunluğa, bu çaresizliğe ve umutsuzluğa mahkûm değil.
Gerçek bir hukuk devletinde yaşamak hepimizin hakkı. Demokratik bir ülkede huzur ve refah içinde yaşamak hepimizin hakkı. Yarınlara umutla bakmak hepimizin hakkı.
Biz bu liyakatsiz ve basiretsiz insanlara mecbur değiliz! Biz bu keyfi yönetime mecbur değiliz!
Biz bu kötü yönetime mecbur değiliz!''dedi.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA