Ankara yönetimiyle tamamen ters düşen Çerkes Ethem ve kardeşlerinin yaşadıkları ve yaşattıkları üzerine çok şey yazıldı, söylendi. Lafı eğip bükmenin gereği yok… Millî mücadelenin ilk günlerinde olağanüstü yararlılıklar gösteren ve meclis tarafından da kahraman diye anılan Ethem ve kardeşleri, ilerleyen dönemde nasıl gözden düştüler… Gözden düşmekle de kalmayıp, milli kahramanken, maalesef bir haine nasıl dönüştüler?
Yazar Tayfun Çavuşoğlu, Türk İstiklal Harbinin en dramatik olaylarından birini anlatıyor:
1.İnönü Savaşı, ordunun henüz oluşum halinde bulunduğu çok kritik bir zamana rastlamıştır. Yeni ordu, Ethem ve kardeşlerini yola getirmek için harekete geçtiği sırada, 3. Yunan Kolordusu 6 Ocak’ta Bursa'dan Eskişehir'e ve 1.Yunan Kolordusu da Uşak'tan Dumlupınar'a doğru ilerlemeye başladı.
Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet ile Güney Cephesi Komutanı Albay Refet, Ethem'in karşısında eksik bir piyade tümeni ile bir süvari birliği bırakarak, buradaki bütün birlikleri kendi cephelerine kaydırmayı kararlaştırdılar. Güneye oranla, kuzeydeki taarruz hızla gelişmekteydi.
3.Yunan Kolordusunun önünde, sadece 24.Tümen ile 126.Alay ve bazı milli müfrezeler vardı. Oraya kaydırılan 11.Tümenin Gediz'den İnönü'ye yetişmesi için en az 3 gün gerekmektedir. Zamanla yarış başlar.
Yeni kurulmakta olan Türk ordusu, Yunan ordusuyla ilk defa bu savaşta karşı karşıya gelecektir. Bu savaşın sonucu, yol açabileceği psikolojik etkileri bakımından da önemlidir. Bir yanda Yunan, diğer yanda Çerkes Etem kuvvetleri… İki ateş arasında kalan genç ordu, canını dişine takarak, hem İnönü'ne yetişip Yunanları durdurur, hem de tekrar geri dönüp Kuvayı Seyyareyi dağıtır, iki ateşi de söndürür.
Bu başarı, çok önemli sonuçlar doğuracaktır.
Şimdi birkaç gün geriye döneceğiz…
Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’in 30 Aralık 1920 tarihli son telgrafına hakaretlerle cevap veren Çerkes Ethem, 2 Ocak 1921’de İstanbul yönetimi ile de bağlantı kurdu. Ethem, Sadrazama gönderdiği telgrafta, 'Millet Meclisi kuvvetlerinin taarruzu karşısında bulunduğunu, kuvvetinin savunmaya ve hatta taarruza elverişli olduğunu, Yunanlarla temasa geçtiğini, Sadrazamın emirlerini beklediğini' bildirir.
3 Ocak’ta, emrinde bulunan, düzenli orduya bağlı 159.Piyade Alayının bütün subaylarını tutuklatır ve güvenemediği erlerini de, "Artık muharebe bitmiştir. Hepimiz Padişahın emrine itaat edeceğiz. Haydi memleketinize gidiniz ve bunu herkese duyurunuz!" diyerek terhis eder, kalanları yeniden düzenler.
6 Ocak’ta, şu tesadüfe bakın ki, Yunan taarruzu başlar.
Ethem, Yunanlara yaptığı mütareke önerisinin kabul gördüğünü öğrenir öğrenmez, ne yaptığını anılarında bizzat kendisi açık açık anlatıyor:
" İsmet Bey’e bir darbe indirmenin zamanı gelmişti... Büyük kuvvetimizle ve Yunan cephesinden aldığımız iki kudretli topumuzun himayesinde, Gediz'e girmiş tümenler üzerine taarruza başladık.
İki buçuk saat süren çetin bir boğuşma sonunda, İsmet Bey kuvvetleri bozgun gösterdi... Kıtalarımız, geceyi Gediz'de ve şimalinde geçirdikten sonra, sabahleyin erkenden, Kütahya istikametine doğru takibe koyuldu. Ben de karargâhımla birlikte Kütahya'ya doğru ilerliyordum. Acaba bu darbe kâfi gelecek miydi”
Dikkat ediniz. Tarih 7 Ocak’tır, "Yunan ordusu İnönü'ye doğru yürüyor, Çerkez Ethem kuvvetleri de Kütahya üzerine!
Ethem anlatmaya devam ediyor:
“Ertesi günü öğleden sonra, Alayunt ve Kütahya civarında yeni müdafaa hatları ile karşılaşmış ve taarruza başlamıştık… Kuvvetlerimiz bu müdafaa hattını, akşama kadar haylice sarsmaya muvaffak olmuş görünüyordu. Gece bastırınca iki taraf da sükûnete çekildi... Ertesi günü mücadelenin daha şiddetli olacağına kaniydim. Nitekim öyle oldu. Sabahleyin erken muharebe yeniden başladı ve gittikçe şiddetlendi...
…Öğleden sonra, sağ ve geri taraflarımızdan Refet Beyin süvari kuvvetleri yaklaşmış, bunları bekleyen müfrezelerimizle çarpışma başlamıştı. Bizim için yapacak şey., bütün büyük kuvvetlerimizle Refet kuvvetlerine, mukabil taarruza geçmekti.. Refet Bey kuvvetlerine karşı taarruza geçtik ve püskürttük..."
Çerkes Ethem kuvvetleriyle girişilen bu çatışmalarda, yalnız 61.Tümen birliklerinin kayıp sayısı şöyledir:
"2 subay, 12 er şehit; 6 subay, 56 er yaralı; 218 er kayıp. Diğer tümenlerin kayıplarını da buna göre oranlamak mümkündür.”
Çerkes Ethem, anılarında Türk ordusuna karşı nasıl savaştığını; 'taarruz ettim, bozguna uğrattım, sarstım, püskürttüm' diye anlatıyor. Bizim uydurma tarihçilerimiz ise 'Ethem Türk ordusuna karşı savaşmadı” diye masal okuyorlar.
Bu olaylar, Yunan Askeri kaynaklarına da konu olmuştur. Yunan Askeri Tarihi’ne göz atalım.
Yunan Askeri Tarihi:
"28 Aralık’ta Türk cephe komutanlarına, Ethem Bey ve kardeşlerini mağlup etme emri verildi. Gediz'de bulunan Ethem Bey, Yunan ordusundan yardım istedi... Yunan ordusunun ilerlemesi üzerine Kütahya'da, Ethem harekâtına katılan 61.Tümenin iki alayı bırakıldı. Bundan faydalanan Ethem, geri kalan Türk ordusuna Kütahya bölgesinde hücum etti. Fakat muvaffakiyet sağlayamadı... İki süvari tümeni ve 8.Piyade Tümeni ile harekete geçen komutan (Refet Bey), Ethem'i batıya çekilmeye mecbur etti. Çekilen Ethem, bir kere daha, 1.Yunan kolordusundan yardım istedi. Yunanlılar tarafından yardım görmediği için Kemalist orduya karşı koyamayacağını anladığından, 8 Ocak 1921'de, 1.Kolordu karargâhına gönderdiği bir heyetle adamlarının, Yunan işgal bölgesine girmesine müsaade istedi. Ertesi günü, birliklerinin Yunan ordusuna kısmi teslimi başladı." (Yunan Askeri Tarihi, s.177, 189)
Sadece Türk ordusu üzerine uçaklarla atılan beyannameler bile, Ethem ve kardeşlerinin tutumunu kanıtlamaya yeter. Anılarında kendisi de bunları itiraf ediyor. Gazetelere yaptığı açıklamalar da cabası.
Ethem, Yunanlılara sığındıktan sonra, Türk ordusundaki subayları Yunanlara teslim olmaya teşvik eden şu bildiriyi imzaladığını anılarında yazmıştır. Bildirinin bir bölümü şöyledir:
"Ey Türk ordusu subayları!
Yunanlılar, ellerine düşen ve kendilerine teslim olan Türk esirlerine çok iyi bakıyorlar. Vatan için niyetleri temiz olmadığı aşikâr olan Ankara hükümetinin şer aleti olmamak, vatan vazifesidir!"
Ethem, İzmir'de yayımlanan Yunan işbirlikçisi Köylü gazetesine de şu demeci verir:
"Mustafa Kemal, meşru (yasal) Padişahı bir tarafa bırakarak, Anadolu'da cumhuriyet tesis etmek arzusuna düştü. Tabii, o zaman aramızda anlaşmazlık çıktı." (24.2.1921 günlü Peyam-ı Sabah)
Ethem'in bir başka bildirisi de İkinci İnönü Savaşı'nın başladığı gün, yine Yunan uçakları tarafından ordu ve köyler üzerine atılacaktır:
"Kardeşlerim! Yunanlıları pek iyi tanırım! Dinimizi, namusumuzu, hürriyetimizi, malımızı müdafaa ediyorlar... Onlar Türk milletine karşı değil, Mustafa Kernal Paşa ile yandaşlarına karşı harp ediyorlar! Yunan ordusu, şehirlerinizi ve köylerinizi işgal ettiği zaman korkmayınız! Zira bugün işgal edilmiş yerlerde hüküm süren intizam, asayiş ve hürriyetten, siz de istifade edeceksiniz. Eğer Ankara'nın pençesinden, vatanınızı ve hürriyet-i şahsiyenizi kurtarmanızı istiyorsanız, bu nasihatimi dinleyiniz!"
Görüleceği üzere, Ethem ve kardeşleri mecbur bırakıldıkları için değil, kendi tercihleri öyle olduğundan isyana kalkışmışlardır… Birçok hatalar yaptılar ve sonunda öyle bir noktaya gelindi ki, adları hem “kahramanlık” hem de maalesef “ihanet” kelimesiyle birlikte anılır oldu…
ARTUKLU HABER AJANSI
HABER;TAYFUN ÇAVUŞOĞLU