Yeniden Refah Partisi, Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Doğan BEKİN,Mardin müzesinde yaşanan son gelişmelere yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
Doğan Bekin açıklamasında;
‘’Mardin’in Hz. Ömer (R.A.) döneminde İyaz bin Ganem komutasında 639 yılında fütuhatından sonra Gayr-i Müslimlere verilen müşir gereğince, tüm Gayri- Müslimlerin can, mal, inanç, ifade ve ibadet özgürlükleri tamamen güvence altına alınmış ve bu uygulama halen kesintisiz olarak devam etmektedir.
Geçmişte Mardin’de faaliyet gösteren American Board (Amerikan Protestan Misyonu) Alphaeus N.Andrus, Fenange, Dr.Thom gibi Amerikan misyonerlerin çabasıyla Mardin Latifiye Camii civarında Amerikan Protestan Kilisesini kurarak, Hz. Ömer’den beri birlikte yaşadığımız Süryani Ortodoks Cemaati mensubu birçok kişiyi Protestan yapıp Amerika’ya göç ettirdiler.
Benzer şekilde, Osmanlı döneminde Fransa ve İtalya’dan gelen misyonerler Mardin’de yaşamakta olan Gregoryan Ermenilere ve Süryani Ortodokslara yönelik katolikleştirme faaliyetleri hız kazandı.
Başta Fransa olmak üzere dış güçlerin dayatması sonucunda 1829 yılında Katolik Ermeni Patrikliği Osmanlı nezdinde kabul ettirilmiş, 1831 yılında da Ortodoks mezhebinden ayrılan bazı Süryaniler de Ermeni Katolik Patrikliğine bağlanmıştır.
Süryani Katolik Patriği olarak seçilen Anton Semheri, 1869 yılında tamamlanan Mardin Meryem Ana Kilisesine taşınmış ve daha sonra da bugün Mardin Müzesi olarak faaliyet gösteren binayı ikamet yeri olarak kullanmıştır. Ancak daha sonraları ise, 1877-80 yıllarındaki devlet salnamelerine göre Katolik Süryani Patriğin ikamet yeri 19. yüzyıl boyunca Şam olarak yer alır.
Söz konusu bina birinci dünya savaşından sonra uzun süre metruk kalmış, binanın ibadet yeri olarak kullanılan alan dışında kalan bölümü Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak kullanılması amacıyla Mardin Valiliği İl İdare Kurulunca 8/8/1979 tarihinde satın alınarak Mardin Müzesine tahsis edilmiştir.
Katolik Vakfı, 2009 yılında açtığı tapu tescil ve iptal davası talebi önce yerel mahkemede daha sonra ise Yargıtay ve son olarak ta Anayasa mahkemesi tarafından red edilmiştir.
Süryani Katolikler tarafından talep edilen mekan, bir ibadethane olmayıp, şahsi bir mülk olarak Katolik misyonerlerce kullanılmış ve bu sebeple 19. yüzyılda Ortodoks Süryani cemaatinin saldırısına uğramış ve birkaç kez yakılmıştır. Zaman içerisinde yabancı desteklerle büyütülen mekanın bir kısmı, kısa bir dönem (1895-1914) Süryani Katolik Patrikliğinin mekanı olarak kullanılmıştır.
Mardin Müzesinin yeniden Katoliklere ait bir patrikhaneye çevrilmesi geçmişteki birçok duygunun ve ideolojik saikin yeniden canlanmasına yol açacak ve Ortodoks Süryanilerin kendilerini güvende hissetmemelerine neden olacaktır. Her türlü inanca mensup bireylerin ülkemizde rahatça inançlarını yaşamasını temel ilke edinen devletimizin her vatandaşa bu imkânı sunduğu aşikârdır; ancak tarihte çok kısa bir süre kullanılan bu binanın yeniden bu şekilde gündeme gelmesi toplumsal uzlaşıyı zedeleyen bir durum yaratmaktadır. Her türlü inanca sahip bireylerin rahatça ibadetlerini yaptıkları tüm şehir tarafından bilinmekte ve müzenin yanında faal olan Meryem Ana Kilisesi Katolik Süryaniler tarafından aktif olarak kullanılmakta ve bu durum din ve vicdan hürriyeti açısından da temel hakların korunduğunu göstermektedir. Şehrin en bilinen mekânı ve simgesi haline gelmiş Mardin Müzesinin Süryani Katoliklere verilmesi, kültürel çeşitliliğinin haksız bir şekilde Katoliklerce baskılanması sonucunu doğuracaktır. Hukuki olarak Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruda (2013/757) çeşitli gerekçelerle hak ihlali olduğu iddia edilmiş ancak Anayasa Mahkemesi herhangi bir hakkın ihlal edilmediğini belirten bir karar vermiştir. Bir ibadethane ve vakıf mülkü olarak Meryem Ana Kilisesinin, şahsi mülk olan patrikhaneden ayrıldığı belirtilen bu karara rağmen müze binasının yeniden patriklik ikametgâhına dönüştürülmesi açıkça hukukun ihlali anlamına gelecek ve vatandaşlarımızın adalet duygusunu zedeleyecektir. Müze olarak kullanılan binanın büyüklüğü, yüzyıllık serencamı, kent meydanındaki konumu, işlevselliği ve bölgedeki tüm medeniyet, inanç ve kültürel zenginliği barındırması nedeniyle Mardin Müzesi olarak hizmet vermeye devam etmelidir. Aksi dokuyu halde bu cesamette bir binanın atıl, işlevsiz ve gereksiz kalacağı; sosyal ve kültürel zedeleyeceği ve ma'şeri vicdanı sızlatacağının yanı sıra, kamu yararına da aykırı olacağı aşikardır. Özetle;
-Birinci dünya savaşında (Fransa Kotoliklerince himaye edilmeleri nedeniyle) Mardin’i terk ederek Fransa mandası altında yönetilen Şam'a göçen Süryani Katolik Patrik bugüne kadar bir daha Mardin'e gelip yerleşmemiş ve ikamet etmemiştir. Şam’da ikamet eden Katolik Süryani Patriği Mardin'e gelip ikamet etmeyeceği, herkesin malumudur.
-Süryani vatandaşlarımızın tümüne yakını Ortodoks olup üç-dört aile dışında Katolik bulunmamaktadır.
-Süryanilere ait Mardin Şehir Merkezinde bir manastır (Mor Efrem) ve bir kilise (Meryem Ana) ibadete açık olup üç-dört aileden ibaret olan Katoliklerin ibadet mekânı ihtiyacı karşılanmaktadır.
-Mardin Müzesine ait binanın konumu, büyüklüğü, işlevi ve tarihsel serencamı nedeniyle "Şehir Kimliği" açısından büyük bir sembolik anlam taşımaktadır.
-Mardin Müzesi Binasına dair Yerel mahkeme, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi tarafından Kamuya ait olduğu tescillenen ve Katolik Vakfı talebinin yersiz ve hukuksuz olduğuna dair verilen hüküm doğru ve isabetlidir. Aksi bir uygulama kesinleşmiş yüce mahkeme kararlarına mugayir olur.
-Mardin Müzesinin boşaltılması ve devredilmesi durumunda ciddi ve büyük toplumsal huzursuzluk, kırgınlık ve istenmeyen sosyo-politik sonuçlar doğuracağı değerlendirilmektedir. Bu nedenle Mardin Müzesine ait mevcut binanın “Kent Müzesi” olarak kalması kaçınılmazdır'' ifadelerini kullandı.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA.
10982,73%-0,50
40,73% 0,06
47,48% 0,30
4383,81% 0,20
7035,76% -0,04