Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli`nin gündeminde Kobani provokasyonu vardı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son günlerde yaşanan felaket dolu günlerin vebalinin öncelikle HDP`nin üzerinde olduğunu belirterek, "Söyler misiniz bana, `Kobani düşerse Ankara düşer` diyenlerin Yunan işgal kuvvetlerinden ne farkı vardır?" dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Kocaeli`deki helikopter kazasında ve Sivas`taki trafik kazasında şehit olan askeri personel ve polislere rahmet, ailelere ve millete başsağlığı diledi.
Ayn el Arap`daki gelişmeler nedeniyle yapılan izinsiz gösterileri değerlendiren Bahçeli, şiddet, yağma ve talan olaylarının milleti tedirginliğe ve endişeye sevk ettiğini belirtti.
HDP`yi "PKK şubesi" olarak niteleyen ve yandaşlarını yakmaya, yıkmaya davet ettiğini ifade eden Bahçeli, "Türkiye’yi karıştırmak, kardeşi kardeşe kırdırmak için alçakça provokasyon yapmışlardır" diye konuştu.
HDP`nin, Anayasa ve yasalara alenen karşı geldiğini, şiddet ve vahşete bulaştığını savunan Bahçeli, şunları söyledi:
"Bir siyasi partinin Anayasa ve yasaları kasten, taammüden çiğnemesinin hukuk devletinde bir karşılığı, demokrasi nezdinde de bir diyeti vardır ve bellidir. Türkiye’nin dört günlük kan ve karanlık çıkmaza sürüklenmesinde baş aktörlük görevini üstlenen mazbatalı bölücülere başta Gazi Meclis, ardından adalet ve yargı camiası inanıyorum ki suskun kalmayacaktır. PKK ile arasına mesafe koymayan, milli ve üniter devletimizi yıkmak, vatanımızda isyan ve kaos çıkarmak için fitne yayan vicdansızlara hukuku öğretmek, Türkiye ve Türk milletinin büyüklüğünü göstermek kaçınılmazdır. Söyler misiniz bana, `Kobani düşerse Ankara düşer` diyenlerin Yunan işgal kuvvetlerinden ne farkı vardır? Bu milletin ekmeğini yiyen, suyunu içen, nimetlerinden istifade eden güruhun Kobani kılıfıyla can almasının, kan dökmesinin, vurup kırmasının özgürlükle, insanlıkla, insan haklarıyla nasıl bir bağı olacaktır? Askeri taşlayan, polise tokat atan, devlete söven, millete hakaretler yağdıran omurgasızların milli mücadelenin kutlu bir eseri olan Gazi Meclis’te bulunmaları en başta demokrasiye ihanettir. Kandil’deki terör şeflerinden emir alanlarla aynı çatıyı paylaşmak, aynı koridorlardan geçmek bizim için başlı başına zuldür. Yaşanan buhran ve felaket dolu günlerin vebali öncelikle HDP isimli PKK hesabına çalışan siyasi ucubenin üstündedir."
Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Efkan Ala`nın olayların bilançosunu açıkladığını anımsatarak, terör örgütü üyelerinin "Kobani" bahanesiyle 37 ilde bin 419 olay çıkardığını kaydetti.
Türkiye`nin hainlerin nefretiyle sarsıldığını dile getiren Bahçeli, "Bitiyor denilen terör şehirlere üşüşmüş, `barış ve huzuru getirdi` diyerek övülen sözde çözüm süreci haydutları yüreklendirmiştir" dedi.
Bahçeli, olaylarda Türk Bayrağı`nın ve Atatürk büst ve heykellerinin ateşe verildiğini de anlatarak, Türkiye’nin hak ve hukukuna, milletin kutsal miras ve kazanımlarına sistematik saldırıları şiddetle kınadıklarını ve lanetlediklerini vurguladı.
Kimsenin, Türkiye`nin sahipsiz olduğunu düşünmemesini isteyen Bahçeli, "Hiçbir meşum eylem ve girişimin karşılıksız bırakılmamasını, aksi halde doğabilecek sonuçların telafi edilemeyecek boyutlara ulaşabileceğini muhataplarına önemle duyuruyorum" diye konuştu.
Türk milletinin badireleri yenme konusundaki tecrübesinin ihanetin cüretine soluk aldırmayacağını ifade eden Bahçeli, "Aziz milletimizin sindiğini, korktuğunu, yıldığını ve çekindiğini sananlara tavsiyem, sadece geçmişimizdeki en karanlık dönemlerde milli ruhun nasıl ayağa kalktığına bakmaları ve ders çıkarmalarıdır" dedi.
Bahçeli, "Kobani" için timsah gözyaşı dökenlerin milli servete hıyanet ettiğini" belirterek, şöyle devam etti:
"Ne Erdoğan ne Davutoğlu süreç ihanetini müdafaa ettikleri ölçüde milli değerlerimizin arkasında duramamışlardır. Erdoğan geçtiğimiz pazar günü Gümüşhane’de; `12 yıllık sürede bayrağımız, paramız, pasaportumuz daha fazla itibar kazandı` sözleriyle siyasi propaganda yaparken, Türk Bayrağı düşmüş, yanmış, yerlerde sürünmüştür. Bu Erdoğan, sözde çözüm sürecinde bayrak düşmanlarıyla el ele verip onları pışpışlarken, bağımsızlığımıza göz diken, varlığımıza diş bileyen şerefsizler meydanı boş bulmuşlardır. Bayrak yakılıyorsa, bayrak saldırı ve hakaret görüyorsa sağduyulu ve vatansever kardeşlerimin ellerini vicdanlarına koyup düşünme zamanı gelmiş demektir. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bağımsızlığımızın sembolü ay yıldızlı al bayrağımız bu kadar düşmanlık görmemiş, bu kadar hücuma uğramamıştır. Türk milleti bunu hak etmemektedir. Bayrak namustur, bayrak şereftir, bayrak onurdur; namustan, şereften ve onurdan haberi olmayanların bayrağı sevmesi, bayrağı savunması, bayrak için dertlenmesi akla ziyandır. PKK ile yürütülen pazarlıklarda ipliği pazara çıkanların, 17-25 Aralık’ta kirli çamaşırları villalardan taşanların Türk milletinin safında ve yanında durması hayal mahsulü bir beklentidir. AKP, CHP, PKK, HDP, PYD ve küresel örgütler Türkiye’nin aleyhine, Türklüğün zararına, milletin felaketine olacak şekilde halka halka dizilip birbirlerini doyururken, yalnızca MHP hakkın, adaletin, doğrunun, milli olmanın ve dün başkent oluşunun yıl dönümünü kutladığımız Ankara’nın hizasında durmuştur."
Türkiye`de IŞİD protesto edilirken terör yöntemleri kullanıldığına işaret eden Bahçeli, "Zulümden şikayet edenler, zulüm yapmıştır. Şiddetten yakınanlar şiddette sınır tanımamıştır. Bunların asıl meseleleri Kobani değildir. Bunların asıl gayesi Kobani’nin düşmesi de değildir. Bu ahlaksızların maksadı Türkiye’nin düşürülmesi, Türk milletinin şiddet aracılığıyla rehin alınması, bölünmeye ve Kürdistan’a razı edilmesidir" dedi.
Bingöl`de Emniyet Müdürü Atalay Ürker, yardımcısı Atıf Şahin ve koruma görevlisi komiser Hüseyin Hatipoğlu`na suikast düzenleyen katillerin insanlık ve Kobani ile ilgisi olmadığını dile getiren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Soruyorum, Atıf Şahin’in şehit olması Kobani’yi kurtarmış mıdır? Hüseyin Hatipoğlu’nun şehit düşmesi IŞİD terörünü durdurmuş mudur? Geçtiğimiz hafta Gaziantep’te, dört kişinin hayatına mal olan hadiseler esnasında, evinde yemek yerken bedenine kurşun isabet eden 18 yaşındaki Sevgi Alıcı’nın vefatı kansızları, haysiyetsizleri mutlu etmiş, Kobani’deki karanlığı bitirmiş midir? Türkiye’nin baştan ayağa yakılıp yıkılması Kobani’ye katkı sağlamış mıdır?"
Kobani`ye koridor açılması ve TSK`nın terör örgütü ile PYD hesabına Kobani`ye girmesi için olmadık oyunlar tertip edildiğini belirten Bahçeli, tezkereye "hayır" oyu veren CHP`nin de yeni tezkereden bahsetmeye başladığını anımsattı. Bahçeli, "Türkiye’nin, IŞİD’e karşı PKK-PYD’nin hesabına savaşmasını dillendirenlerin ya şuurları kapalı, ya zihinleri bulanık ya da milli hafızaları tamamen siliktir" diye konuştu.
Sadece Kobani`de kan akmadığına dikkati çeken Bahçeli, "nehir gibi Türkmen kanı akıtılmasına ve Arap katliamına yüz çevirenlerin Kobani için ayağa kalkmasının tarifi olmayan rezillik" olduğunu söyledi. Bahçeli, "Türkiye’de terör estirenlere ve bunları destekleyen odaklara sesleniyorum; kendinize güveniyorsanız, sıkıysa, yüreğiniz yetiyorsa IŞİD’in karşısına çıkın da görelim. Bingöl’de polise pusu kurduran, kurulmasına seyirci kalan, emzikli bebekleri kurşuna dizen, dağlarda fitne kazanı kaynatan, sokakları savaş alanına çeviren hainler, insanlık düşmanları size söylüyorum; Kobani’de IŞİD terörü sizi bekliyor, ne duruyorsunuz, ne korkuyorsunuz?" dedi.
Devlet Bahçeli, Kobani için koridor açılmasının, silah yardımı yapılmasının ve buna sıcak bakılmasının vatana ihanet olacağını öne sürdü.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Suriye`de Esad ile savaşan muhalif unsurlara ülkemizde askeri eğitim vermek, tamı tamına Suriye ile adı konulmamış bir savaşa girmek anlamına gelecektir" dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, Başbakan Ahmet Davutoğlu`nun PYD lideri Salih Müslim`i Türkiye`ye çağırdıklarını ve "Bir anlamda seni meşru görüyorum" dediklerini açıkladığını anımsatarak, hükümetin bu tutumunu eleştirdi.
PYD`yi meşru görmenin terör örgütü PKK`yı meşru görmek olduğunu ifade eden Bahçeli, "Türkiye’ye silah çekmiş, Türk milletine düşmanlık yapmış ve TSK’nın da terörist dediği bir örgütü meşru görmek AKP’nin bölücü fıtratına göre normaldir. Normal olmayan Başbakan Davutoğlu’nun bu kadar pervasızlığıdır. Fotokopi Başbakan’ın ağzından çıkanı kulağı duymuş mudur?" diye konuştu.
Hükümet ile PYD arasında Esad üzerinden sinsi pazarlıklar yapıldığını savunan Bahçeli, hükümetin aklında IŞİD veya PKK-PYD terörü olmadığını, hükümetin tüm mesaisini Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a çevirdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın Suriye muhalefetini "eğit-donat planı"na yeşil ışık yakmasının yeni bir durumu karşılarına çıkardığını belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
"Peki Hükümet, Suriye yönetimi tarafından terörist diye suçlanan grupları Türkiye’de nasıl eğitecektir? Elinde silah tutanların neresi ılımlı, neresi soğuk nasıl bilinecektir? Sayın Başbakan neyi eğitiyor, neyi donatıyorsunuz? ABD’nin tuzağına düştüğünüzü görmüyor musunuz? Türkiye’yi yöneten zevatın ABD’nin maşası olmaya talip olması, Kürdistan’ın kurulması için sorumluluk üstlenmesi nesillerinden bile çıkmayacak kara bir leke olacaktır.
Suriye’de Esad ile savaşan muhalif unsurlara ülkemizde askeri eğitim vermek, tamı tamına Suriye ile adı konulmamış bir savaşa girmek anlamına gelecektir. Hükümetin görevi her şeyden önce Türkiye’nin milli hak ve hukukunu korumak ve teminat altına almaktır. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü tartışmaya açacak her siyasi önerme ve tekliften sakınmak lazımdır. Unutmayalım, Suriye bölünürse Türkiye bundan uzak kalamayacaktır. Eğer AKP Hükümeti vahşi emperyalizminin önünde yuvarlanmaya devam eder, teröristlerle müzakerede inat ederse vatanı ve milleti bugünkü haliyle bir arada tutmak imkansızlaşacaktır. Tehlikeleri sezmek, buna uygun stratejik ve politik planlamalar yapmak, hepsinden de önemlisi milli birlik ve kardeşliğimizi emniyete almak devleti yönetenlerin asıl ve asli görevidir."
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın seçildikten sonra görevini tarafsızlıkla yerine getirmek için namus ve şerefi üzerine andiçtiğini anımsatarak, "Erdoğan görevinin ağırlığına layık birisi olmadığını kısa süre içinde göstermiştir. Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz derken ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha teyit edilmiştir" dedi.
Erdoğan`ın Başbakan Davutoğlu`ndan rol kapmak için yarıştığını savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Sanki Türkiye’de Meclis askıya alınmış, sanki millet egemenliği tümden Erdoğan’ın şahsına tevdi edilmiştir. Bu ne kepazeliktir, bu ne yaman bir çelişkidir? Erdoğan açılıştan açılışa koşmakta, tıpkı siyasi sorumluluk taşıyan bir parti genel başkanı gibi açık hava toplantıları düzenlemektedir. Hafta sonunda Trabzon, Rize, Bayburt ve Gümüşhane’de eski haline bile rahmet okutacak kadar ağzını bozmuş, bağırmış, çağırmıştır. Muhalefete çatmış, hakaret etmiş ve azarlamıştır. Haklı ve yerinde sözleri de arada kaynamış gitmiştir.
Erdoğan, TBMM gündemini belirlemekte, ele alınacak kanun tasarı veya tekliflerini önceden kamuoyuna bildirmektedir. İç güvenlik alanında yapılması düşünülen, ne getirip ne götüreceği Meclis’e gelince belli olacak gündemdeki yasal hazırlığı hükümetten önce Erdoğan duyurmuştur. Erdoğan kendisini ne zannetmektedir? Erdoğan Cumhurbaşkanı mıdır, Başbakan mıdır, parti genel başkanı mıdır? Devlet geleneğimizde böylesi bir sorumsuzluk, böylesi bir yetki gasbı, böylesi bir hukuk ve teamül tanımazlık vaki değildir. Türk milleti, 10 Ağustos’ta tiran mı, yoksa Cumhurbaşkanı mı seçmiştir?
Recep Tayyip Erdoğan sınırını bilmeli, makamının saygınlığını ve polemikler üstü konumunu vakarla taşımalıdır. Anayasal çerçevede kaldığı müddetçe kendisi Cumhurbaşkanı olarak saygı görecektir. Anlaşılmaktadır ki Erdoğan, hala siyaset yapmakta, tarafgirliği sürdürmede kararlıdır. Ancak, şeref ve namus üzerine edilen yemine ne olacaktır? Cumhurbaşkanı yemini çiğnerse, hadi şereften geçtik de, namustan nasıl bahsedecektir? Cumhurbaşkanı siyasi partilerle kavga edemez. Erdoğan Cumhurbaşkanı ise devlet geleneklerine ve Anayasa’ya uymakla yükümlüdür. Yoksa beş yıl kendisi için çok zor geçecek, belki de yarı yolda tökezleyip düşecektir."
Bahçeli, hafta sonu adli ve idari yargıda yapılan HSYK üyeliği seçimine de değindi.
HSYK’nın günlerce söz düellolarının merkezinde yer almasının, planlanan ele geçirme ve çoğunluğu sağlama hesaplarının herkesin gözü önünde cereyan ettiğini dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu:
"Adaletin örselendiği, hukukun rafa kaldırıldığı, belgeli rüşvet ve yolsuzluk olaylarının örtüldüğü bir dönemde HSYK seçimleri elbette daha bir önem kazanmıştır. Meselenin talihsiz tarafı, HSYK seçimlerinin hükümetle cemaat arasında geçtiği izleniminin çok yoğun ve yaygın şekilde verilmesidir. Yargı hiçbir vesayetin tesir ve telkininde olmaması gereken özel ve kritik bir alandır. Hakim ve savcılarımız vicdanlarını cüzdanlara hapsetmemenin yanında, grup veya siyasi görüşün hakimiyeti altında da bulunamayacaktır. Türkiye’nin şu anda çok ciddi bir hukuk ve adalet sorunu vardır. Yargı bir ring alanı, dövüş zemini, güç yarışı ve siyasi rekabet ortamı değildir. Adaletin soluk alması, önce kural ve normların bulunmasına, sonra da bunu tavizsizce uygulayacak tertemiz vicdanlı hukuk insanlarının varlığına bağlıdır. Türkiye’nin üstesinden gelmesi gereken öncelikli mesele de bu bağlamdaki zaaf ve zayıflıklardır``Dedi.
Abdullah Ortaç(e-ha)Ankara
9367,77%3,72
34,58% 0,33
36,23% 0,01
2987,83% 0,88
4956,37% 0,00