Tarih: 04.12.2015 09:01

Yurtdışındaki yurttaşlarımızın siyasi kutuplaşmaları tehlikeli bir hal aldı

Facebook Twitter Linked-in

AMSTERDAM,- Türkevi Topluluğu'nun geleneksel Amsterdam Tartışmaları'nın 42'ncisi Amsterdam'da gerçekleştirildi. Toplantıda bu kez, “Toplumdaki Kutuplaşmaya Karşı Neler Yapılabilir?” sorusu özel ve genel davetli misafirlerin katılımıyla enine boyuna irdelenip tartışıldı.
Tartışmada öne çıkan en önemli husus,   mevcut kutuplaşmadan herkesin rahatsızlık duyduğu ve buna karşı bir şeylerin yapılmasının elzem olduğu düşüncesiydi . Bunun sonucu olarak da, herkesin kendi çapında bir şeyler yapma gayreti içinde olacağını ifade etmesiydi. 

Yurtdışında yaşayan Türkler, ilk olarak 2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, yaşadıkları ülkelerde oy kullanma hakkına sahip oldular. Bunun akabinde de, bu yıl 7 Haziran ve 1 Kasım olmak üzere iki defa da genel seçimler için oy kullandılar. Her ne kadar bir vatandaşlık hakkı olan seçme hakkının, biz diaspora Türkleri tarafından yaşadığımız ülkelerde oy kullanabilmek suretiyle yerine getirebilmesi memnuniyet verici olsa da, Türkiye’deki siyasi gelişmeler ister istemez bizleri de doğrudan etkilemektedir. Bu etkilenme aynen Türkiye’de olduğu gibi kutuplaşmalara yol açmaktadır. Gerek Türk toplumunun fertlerinin günlük hayatında, gerekse (sosyal) medyada kullanılan üslup, hem hakaretamiz hem de ötekileştirişi bir nitelik taşımaktadır. Aktörler olgu ve olayları kendi bakış açılarından değerlendirirken, farklı düşünenlere karşı hem sert hem de suçlayıcı ifadeler kullanmaktadırlar. Maalesef herkes birilerini ‘hain’ ilan ederek bu kutuplaşmaya azami derecede katkı sağlamaktadırlar. Bu tavrın sadece sıradan insanlar tarafından sergilenmesi, bir dereceye kadar anlaşılabilir. Ancak, toplumun önde gelenlerinin de aynı tavır içinde olması kaygı vericidir.

Amsterdam Tartışmaları'na toplumdaki konumları gereği özel olarak davet edilen misafirlerin bir genel değerlendirmesiyle başlandı. Misafir konuşmacıların hepsi aşağı yukarı aynı derecede gelinen noktadan duydukları rahatsızlığı ifade ederken, bunda payı olan gelişmelere de dikkat çektiler.

İlk olarak söz verilen Türk Federasyonu Genel Başkanı Murat Gedik, siyasetteki kaypaklığın buraya da sirayet ettiğini, tarafsız olması gereken kurumların da bu niteliğini siyaset uğruna yitirdiğini ifade etti. Gedik, buna ilaveten medeni ilişkilerin siyasetteki kirlenmeye çare olabileceğini de söyledi. Daha sonra söz alan Türkler İçin Danışma Kurulu İOT Müdürü Ahmet Azdural ise, dünyanın bir şiddet sarmalına girdiğini ve Suriye’deki savaşın bunda büyük rolü olduğunu söyledi. Toplumlarda her dönem kutuplaşma olduğunu ve içinde yaşadığımız Hollanda toplumunda da kutuplaşmanın var olduğunu, hatta ırkçılığın bile sıradanlaştığını belirten Azdural, herkesin kendine ait bir dünya görüşünün olabileceğini, bu dünya görüşünün özgürce ifade edilebilmesi gerektiğini, ancak bunun ifade edilmesi ve uygulanması esnasında aşırılığa kaçılmaması, başkalarının özgürlüğünü kısıtlanmaması gerektiğine vurgu yaptı.

Türkevi Topluluğu Başkanı Veyis Güngör ise, Balkanların İslamlaşmasında büyük payı olan Sarı Saltuk örneğinden yola çıkarak toplum fertlerine tarih şuurunun verilmesi gerektiğini belirttiği konuşmasında, farklı grupların birbirleriyle huzur içinde yaşamasının formülünün Sarı Saltuk felsefesiyle mümkün olabileceğini ve günümüz şartlarının da Sarı Saltuk’un yaşadığı 13. Yüzyıl şartlarıyla bir çok benzerlikler gösterdiğini söyledi. Nasıl o zor dönemlerden Sarı Saltuklar, Mevlanalar, Yunus Emreler, Hacı Bektaşi Veliler çıkmışsa günümüz şartları da yeni şahsiyetler ortaya çıkaracaktır diyen Güngör, karamsarlığa kapılmamamız gerektiğine vurgu yaptı.

Daha sonra söz alan duayen gazeteci İlhan Karaçay ise, kutuplaşmada sosyal medyanın rolüne işaret etti. Her önüne gelenin kafasına göre bir şeyler yazıp bunu paylaştığını ve bu durumun da insan ilişkilerini olumsuz yönde etkilediğini söyleyen Karaçay, aynı zamanda Batılılar'ın çifte standardına da vurgu yaptı. Kendilerine bir terör saldırısı olunca kıyameti koparan Batılılar'ın,  aynı hassasiyeti Türkiye gibi ülkelerin muzdarip olduğu terör hadiselerinde göstermediklerini belirtti.
İlhan Karaçay, geçmişten de örnekler vererek, ırkçılığın her geçen gün artmakta oluşunun nedenlerinin de araştırılması gerektiğini vurguladı.  

Türkiye'deki seçimlerde Kendisi de aday adayı olan Durmuş Doğan (TOVER) ise, Türkiye’deki siyasetin buraya birebir taşınmasının, bizim Türkiye siyasetine açlığımızdan değil, Türkiye’deki siyasetin menfaatinin olmasından kaynaklandığını ve bizim oraya doğrudan müdahil olmak yerine, gelecek nesillerin menfaati için yaşadığımız ülkeye odaklanmamız gerektiğini ifade etti. Doğan, buradaki meselelerimizin çözümü için, buradaki kurum ve siyasetçilere ihtiyaç duyduğumuzu ve ona yatırım yapmamız gerektiğinin de altını çizdi.

Eğitimci ve aynı zamanda Alevilik Araştırma ve Bilgi Merkezi Başkanı olan Veli Tongel ise, mevcut durumun küresel gelişmelerden soyut düşünülemeyeceğini ve küresel kapitalizmin bu kutuplaşmalardan menfaati olduğunu iddia etti.

Bizim Hollanda Platformu  Başkanı Fehmi Uzun, fiziken Hollanda’da yaşadığımız halde, beynimizin hala Türkiye’de olduğunu ve bunun da Türkiye’deki her tartışmayı buraya taşımamıza sebep olduğunu belirttiği konuşmasında, toplumumuzun demokrasiyi içselleştiremediğini, sandıktan istediği sonuç çıkmayınca bunu kabul etmek yerine farklı tercihleri olanları aşağılamayı seçtiğini söyledi. Özellikle sosyal medyada hiçbir doğrulatma yapmadan her türlü paylaşımın yapıldığını ifade eden Uzun, kritik ve analitik düşünme metoduyla bu meselenin kolayca aşılabileceğini söyledi.

Tartışmada söz alan Cemil Bilgin aslında meselenin bir ahlak meselesi olduğunu ve herkesin yapılan bir haksızlığa, kime ve kim tarafından olursa olsun karşı çıkmadığı sürece toplumda kutuplaşma ve ayrışmaların olacağını, bunun önüne geçebilmek içinse, ahlaki bir duruş sergilenmesi gerektiğini ifade etti.
Yine aynı minvalde olmak üzere Batı’nın dünyadaki çatışmalardaki rolü, küresel aktörlerin belirlemiş oldukları senaryoların uygulamaya sokulması ve bizlerin de bu senaryoların figüranları olduğumuz, bazı katılımcılar tarafından da ifade edildi. Meselenin küresel boyutu tartışmanın konusunu aştığı için daha fazla irdelenmedi, ancak başka tartışmaların konusu olması gerektiği hususunda bir konsensüs oluştu.

Kutuplaşmaya karşı nelerin yapılabileceği konusunda, katılımcıların üzerinde hemfikir oldukları bir çok noktanın öne çıktığı gözlemlenen tartışmada, somut teklifler de yapıldı. Uygulanması mümkün olan somut teklifler olarak şunlar ifade edildi:

Tartışmadan çıkarılabilecek en somut sonuç, farklı farklı düşüncelerin var olduğu bir toplumda yaşamamıza rağmen, bu farklılıkları pek hoş görmeyip bundan rahatsızlık da duyduğumuzdur. Bu durum, katılımcıların tümü tarafından'kaygı verici bir gelişme' olarak kabul edilmiş ve böyle gitmesinin, toplumun huzurunu tümden bozacağı için müdahale edilmesi gerektiği üzerinde hemfikir olunmuştur. 

ARTUKLU HABER AJANSI-HOLLANDA

                                     İLHAN KARAÇAY/ÖZELHABER

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —