Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, partinin haftalık olağan basın toplantısında Türkiye gündemini değerlendirdi.
Azmi Karamahmutoğlu: Türk medyasının değerli temsilcileri ve saygıdeğer Türk kamuoyu, Zafer Partisi'nin haftalık olağan basın toplantısıyla ilgili olarak 8 Eylül Pazartesi tarihi itibariyle bugün birlikteyiz. Bugün ne yazık ki ülkece bizi yasa boğan acı bir haberle güne başladık. İzmir'in Balçova ilçesindeki bir polis merkezine yapılan saldırıda ve ne yazık ki o 16 yaşındaki bir lise öğrencisinin yapmış olduğu saldırıda iki güvenlik görevlisini şehit verdik. Polis başmüfettişi Muhsin Aydemir ve polis memuru Hasan Akın. Bu şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Geride bıraktıkları ailelerine sabırlar diliyoruz.
Bugün aslında basın toplantısına başlarken ilk konu olarak ele alıp işlemek istediğimiz konu geçen hafta okullardaki verilmesi gereken bir öğün ücretsiz yemekti. Bir de geçen yıl çokça ele alıp işlemiş olduğumuz okul çevresindeki hem asayiş sorunu, öğrenci çocuklarımızın güvenliği ile ilgili sorunlar ve hem de okul çevresindeki uyuşturucu satıcılarının, zehir tacirlerinin varlığı ve onların öğrenci çocuklarımıza yönelik tehditlerine ilişkin bir konuşma ile giriş yapmak istiyordum.
Okullardaki güvenlik sorunu ve uyuşturucu tehdidi
Okulların açılmasıyla, öğrenci çocuklarımızın okul dışındaki tehlikelerden korunması için, okul çevrelerinde hem çetelere hem serserilere dönük güvenlik önlemleri ve hem de en önemlisi uyuşturucu satan zehir tacirlerine karşı önlem alınması gerekiyor. Şüphesiz var olan önlemler yürürlükte ancak bunun arttırılması gerekiyor. Mesailerinin arttırılması gerekiyor. Kadro, güvenlik kuvvetlerinin kadrolarının arttırılması gerekiyor. Emniyete ve polis teşkilatına ilave ağır yükler düşüyor. Emniyet Teşkilatı'ndaki polislerimizin göstereceği özverili çabanın, çalışmanın, mesainin karşılığı da İçişleri Bakanlığı tarafından takdirle karşılanmalı ve bu takdir uygulamalarla ödüllendirilmelidir.
Çocuklarımızın ilkokuldan liselere kadar, okul çevrelerinde şiddetten ve uyuşturucudan korunması için bu girişi yaparken ne yazık ki bugün bir lise öğrencisi tarafından Güvenlik Kuvvetlerine, Kolluk Kuvvetlerine saldırı yapıldığını, iki polisimizin şehit edildiğini görüyoruz. Bu da herhalde ülkece içine toplumun düşürmüş olduğu şiddet sarmalının bir sonucu olsa gerek ve bu şiddet sarmalı sadece fikirden, zihinden, düşünceden arındırılmış salt, yalın, kaba, kof bir şiddet değil. Ne yazık ki fikirle, ideolojiyle beslemiş bir şiddet. Çünkü insanlığa düşman bir ideolojinin kindar bir zihniyetin taşıyıcısı olduğunu, onunla zehirlendiğini görürüz. Daha henüz 16 yaşındaki bu gencimizin yapmış olduğu sosyal medya paylaşımlarından anladığımız bu. Kindar ve zehirli bir fikriyatın, ideolojinin önce ailesinden sonra da Türk toplumundan çaldığı ve iki cana mal olduğu bir sonuç. Allah hiçbir aileye böyle acı yaşatmasın. Çünkü hiçbir çocuğumuz, gencimiz kaybedilmemeli. Her bir çocuğumuz, gencimiz tek başına kendisi vatandır ve her birini aynı özenle korumalı ve sakınmalıyız.
Terörist Başı Öcalan’ın İmralı Adası'nda ziyaret edilme talebi
Bilindiği gibi bir ay sonra birinci yılını dolduracak olan ikinci bir çözüm ihanet sürecinin içerisinde ülkemiz. Ve bu sokulan süreci sonunda bir de komisyonla taçlandırılmış bir güya çözüm süreci var. 2018 yılından itibaren 7 yıldır uygulamada olan Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni adeta işlevsiz bırakmış ve devre dışı koymuştur. Ülkemiz 7 yıldır Cumhurbaşkanı tarafından atanmış bakanlardan kurulu hükümetler tarafından yönetiliyorken, on binlerce insanımızın katili olan Abdullah Öcalan ile içeriği saklı bir müzakere yürüttürülmek için nihayet hatırlanan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir komisyon kuruluyor.
Komisyonda bulunan ve bölücü örgütün siyasal taleplerinin temsilcisi, dile getiricisi olan DEM Parti'nin Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, hem pazarlığa ilişkin hükümetin taahhütlerini henüz yerine getirmediğinden yakınıyor, hem de bir tehdit dili kullanıyor. Bakırhan, Suriye PKK'sı olan SDG-YPG'nin hamisi gibi konuşuyor. Sanki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde değil de Şam Meclisi'nde bir siyasi partiymişçesine, SDG üzerinden istikamet belirliyor. Ülkemizdeki bölücü siyasal Kürtçü hareketin böylesine şımartılmış olmasının bir sebebi de fikri geçmişi ve geride bıraktığı siyasal geleneği gereği en çok ve en önce karşı çıkması gerekenlerin tam aksi bir davranışla ilk çanak tutanlar olmasıdır.
Cumhur İttifakı'nın genel başkanlarından Sayın Devlet Bahçeli'nin yaklaşık bir yıl önce, ‘Abdullah Öcalan gelsin mecliste konuşsun’ çağrısıyla başlayan bu ikinci süreç, bugün ‘Öcalan gelemiyorsa biz ona gidelim’ aşamasına gelmiş ve bu teklif Devlet Bahçeli'nin Milletvekili Fethi Yıldız tarafından dile getirilmiştir. Oysa herkes biliyor ki bebek katilinin cezasını çekmiş olduğu İmralı Adası'nda ziyaret edilme talebi PKK ile DEM Parti'nin ortak isteğidir. Doğrudan terörist başıyla görüşülmesi, Mecliste’ki komisyonun onunla muhatap kılınmasının sağlanması istenmektedir bu yolla. Yazıklar olsun ki birinci ihanet çözüm sürecinde bile bu kadarına kalkışılmamıştı. Bu kadarı bile göze alınamamıştı toplumdan gelecek tepkiler dikkate alınarak.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin milletvekillerini, narko-terör örgütünün başı, bebek katili Abdullah Öcalan'a temsilci olarak gönderecek bir komisyon kurmak yerine, olması gereken, yani kurulması gereken ekonomik buhrandan çıkış için bir komisyon olmalıydı. Ülkenin yarıya yakınının açlık sınırının altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakılmasıyla ilgili bir komisyon olmalıydı Meclis’te. Yoklukla, yoksullukla mücadele için, fakirleştirilmiş halkın ekonomik refaha kavuşturulması için, geçim adaletiyle ilgili bir komisyon kurulmalıydı. Adalet sisteminin güvenilir olmasını sağlamak için, yargının bağımsızlığını sürdürebilmesi için, tarafsız adalet komisyonu olmalıydı. Tarım ve hayvancılığın kurtarılması için Meclis’te bir komisyon kurulmalıydı. ‘Göçmen kampına dönüştürülmüş Türkiye'mizin milyonlarca yasa dışı kaçak nüfusu, sığınmacıyı, göçmeni nasıl geri gönderebiliriz?’ diye bir komisyona, bir plan ve programa ihtiyacı varken, bunu üretecek komisyonlar kurulması gerekirken, böylesi bir komisyon kuruluyor. Oysa çalışılabilir, çalışabilir genç nüfusun iş bulamamasıyla, işsizlikle ilgili proje ve siyaset üreten bir komisyon olmalıydı. Göz ardı ettiğiniz, yok saydığınız ve hatta çekindiğiniz gençlere ve özgürlüklere ilişkin bir komisyon kurulmalıydı Meclis’te. Etnik kimlikler ve inanç kimlikleri üzerinden ve devlet yönetiminde partizanlık yaparak böldüğünüz Türk toplumunu yeniden bir araya getirmek ve yeniden toplumsal barışı sağlamak için bir komisyon kurmalıydınız.
Fakat siz tüm bunların yerine, Cumhur İttifakı iktidarı, siz bütün bu sorunları göz ardı etmek, bu sorunların konuşulmamasını sağlamak için, çeyrek asra yayılan AKP iktidarını tek adam rejimi halinde daha da uzatabilmek için, Türk'ün ulusal egemenliğini adeta pazarlık masasına sürdünüz. PKK terör örgütü ile bir al ver pazarlık masasına oturdunuz. Yetmedi, devamında toplumu buna razı etmek için mecliste bir komisyon kurmayı akıl ettiniz. Terörist başını ziyaret etme, bu kurulan komisyonun bir fikri ürünü. Bu ziyaret edilme isteği PKK ile Dem partinin talebidir. Doğrudan terörist başıyla görüşülmesi, Meclis’teki komisyonun onunla muhatap kılınması terörizmin siyasal taleplerinden biridir. Birinci ihanet çözüm sürecinde bile bu kadarına kalkışılmamıştı. Müzakere diye pazarlığa her oturulduğunda terör örgütü mesafe mevzi kazanmış olarak kazançlı çıkıyor.
Her defasında kazanan terör örgütü olurken kaybeden üniter milli devletin menfaatleri ve çıkarları oluyor. AKP'nin birinci güya çözüm ihanet sürecinden sonra şimdi de yanına başka suç ortakları alarak, Cumhur İttifakı iktidarı olarak aynı hatayı, kabahati ikinci kez işlediğini görüyoruz. Kazanan ülkemiz ve Türk milleti değil, terör baronları ve onların zümreleştirdiği siyasetçi sınıfı oluyor.
Yeniden Refah Partisi'ne teşekkür
Bir siyasi partiye ilişkin takdir ve teşekkürlerimizi iletmek istiyorum. Abdullah Öcalan Komisyonunda bulunmasını eleştirdiğimiz partilerden biri olan Yeniden Refah Partisi'nin Sayın Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın açıklamasını dikkatinizle sunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletin iradesiyle seçilmiş milletvekillerinin İmralı'nın ayağına gitmesine, İmralı'nın ayakları yoktur, orada yatan bir terörist başı Abdullah Öcalan vardır. Abdullah Öcalan'ın ayağına gidiliyor. ‘İmralı'nın ayağına gitmesine biz sıcak bakmayız. Ve böyle bir şey olması halinde komisyondan çekilme durumunu dahi gündemimize alırız.’ demiş sayın Fatih Erbakan. Fatih Erbakan'ın bu açıklamasını çıkışını Zafer Partisi. Olarak takdir ve tebrik ile karşılıyoruz. Aynı reddiyeyi bu al-ver pazarlık masasının kurucusu olmayan olmadığı halde bu masada bulunan diğer.
Siyasi partilerden de başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi bu komisyona katılma, kurucusu olmadığı komisyona katılma konusunda muhalefete muhalif olmaktan vazgeçmeli ve diğer muhalif partilerin İYİ Parti gibi, Zafer Partisi gibi diğer muhalif partilerin yanında ve safında yerini almalıdır.
Anayasa ihlalleriyle bilinen AKP ve Cumhur İttifakı hükümetleri özellikle son bir yıldır Anayasayı değiştirmenin peşinde, yeni bir Anayasa peşinde. Getirmek istedikleri yeni başka bir anayasa ile tek adam iktidarını kalıcı kılabilmek istiyorlar. Anlaşılan yürürlükteki 1982 Anayasasını değiştirmek istedikleri içindir ki bugüne kadar bu Anayasayı ihlal ettiler. Anayasa ihlali suçunu işleyerek bugüne kadar uymadıkları, kendi ifadeleriyle rafa kaldırdıkları anayasayı şimdi de değiştirmek istiyorlar.
Halbuki vatandaşlar hükümetin belirlediği açlık sınırının altındaki asgari ücrete razı geliyor, boyun eğiyorsa, hükümetin atadığı kolluk kuvvetlerinin emirlerine uyuyorsa, vatandaşlar hükümetin atadığı savcıların onu tutuklamasına, hakimlerin cezaevine göndermesine razı oluyorsa, hükümetlerin unvan sahibi yaptığı Diyanet İşleri Başkanı makamında oturuyorsa, hükümetin atadığı Milli Eğitim Bakanı çocuklarımızın öğretim hayatlarının kaderini belirliyorsa, bütün bunlar biz vatandaşlar Anayasaya ve kanunlara uyduğumuz ve bağlı kaldığımız içindir. Aynı bağlılığı ve sadakati hükümet üyelerinden de bekliyoruz.
Bu beklenir. Çünkü o Anayasa milletvekili olabilmek için üzerine yemin ettiğiniz Anayasa. Makamlarınızın da hükümetinizin de meşruiyetinin kaynağı yürürlükteki 82 anayasasıdır. Bölücü terörün siyasal ayağıyla kafa kafaya verip Cumhuriyet öncesi yazılı metinlerle Türkiye'ye yeni bir rejim inşası süreci yaşatamazsınız. Türkiye'yi yöneten Cumhur İttifakı, AKP'nin 23 yıl önce yönetime geldiği Türkiye'mizin kurulu düzeninin bir kısmını tasfiye edip, kısmen kendi fikriyatına göre. Dönüştürerek güya yeni ve kalıcı bir rejim kurmanın peşinde. Fakat bir yanda ümmetçi, diğer yanda milliyetçi ve bir de etnikçi bu üçlü yapının yeni bir rejimin niteliğinde mutabık kalabilmesi, yıkılanın yerine yenisini yapması imkansızdır. Bunun için Cumhuriyet Türkiye'sine karşı giriştiğiniz bu yıkımın Zafer Partisi olarak karşısındayız. Bu amaçla AKP ve Cumhur İttifakı, siz Türkiye'nin siyasal kurumlarıyla züccaciye dükkanına girmiş fil gibi oynuyorsunuz. Yargıyı kullanarak muhalefet partilerinin varlığıyla, gücüyle oynayabilirsiniz. Hah bir muhalefet partisinin genel başkanını siyasetten el çektirir, özgürlüğünden yoksun bırakır, hapse atarsınız, Zafer Partisi örneğinde olduğu gibi, kah bir diğer muhalefet partisinin genel başkanını mahkeme kararıyla değiştirme yoluna gidebilirsiniz, gidersiniz Cumhuriyet Halk Partisi örneğinde olduğu gibi.
“CHP seçmeninin iradesine saygı gösterilmeli”
Biz, Zafer Partisi olarak Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki CHP kadrolarının kendi arasındaki siyasi rekabete tartışmalara parti içi meselelerine girmek, dahil olmak ve taraf olmak istemiyoruz, değiliz de ancak Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin iradesine saygı duyuyor ve CHP seçmeninin iradesine saygı gösterilmesini bekliyor ve siyaset dışı müdahalelere itiraz ediyoruz.
Cumhur İttifakı AKP iktidarı adıyla iş başında bulunan tek adam rejiminin muhalifi olan yapı, siyasal partilerden ibaret değildir. Bu muhalif yapı siyasal partilerden başka esasında milletin çoğunluğudur. İktidarınıza muhalif bir millet çoğunluğu vardır ve halkın yarıdan fazlasını, vatandaşların milyonlarcasını ne siyasetten el çektirebilirsiniz, ne mahpushanelere tıkabilirsiniz ve ne de vatandaş ve seçmen olma unvanını milyonların elinden alabilirsiniz.
“Türk seçmeninin yüzde 68'i erken seçim istiyor”
Kamuoyu araştırma şirketi, SER-AR'ın son anketi iki gün önce açıklandı bu ankete göre, Türk seçmeninin yüzde 68'i erken seçim istiyor. Çeyrek asırlık AKP yıkım iktidarının akıbetini gördüğünüz için, iktidar sahipleri, siz çeyrek asırlık AKP yıkım iktidarının akıbetini gördüğünüz için hırçınlaşıyor ne hukukun dışına çıkıyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, mukadderatınızı, kaçınılmaz sonunuzu en fazla iki yıl daha sürdürebilirsiniz. Son sözü Türk seçmeni, Türk vatandaşları söyleyecek. Ve o son söz aslında ilk söz olacak.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA
10515,35%-2,00
41,26% 0,06
48,41% 0,13
4794,82% 0,84
7728,29% 0,84