Semih Hocaoğlu


AJİTASYON....

Bir yazar-çizer için ; anlatmak istediği konu kadar, anlatacağı konuda kullanacağı deyim ve kelime zenginliği de önemlidir.


AJİTASYON....

 

 

Bir yazar-çizer için ;

anlatmak istediği konu kadar, anlatacağı konuda kullanacağı deyim ve kelime zenginliği de önemlidir.

Anlatacağınız konu, fevkalade ciddi ve can alıcı olsa bile, kelime ve deyim haznenizin zengin olmaması, yazıya eksik lezzet verir.

Bu saptamadan hareketle ;

ifade edilmesi istenen konu kağıda döküldüğünde, uygun deyim arayışı, yazarı için olmasa olmazlardandır.

İşte tam da burada ;

yazımıza konu olan durumla karşı karşıya geliyoruz.

Bir şeyleri ifade etmeye çalışırken ;

bazen birden fazla türkçe karşılığı olan deyimle, bazen de türkçede karşılığı olmamış deyim veya kelimelerle aşina olma durumunda kalıyoruz.

Ne kadar masum olursa olsun ;

....syon tamlamasıyla biten deyimler bana hep itici olarak gelmiş, hiç haz etmeden kullanmak zorunda kalmışımdır.

* fonksiyon,

* kompozisyon,

* depresyon,

* radyasyon,

* enflasyon,

* formasyon,

* provizyon,

* delegasyon,

* varyasyon,

* devalüasyon,

* enfeksiyon,

* enjeksiyon,

* jenerasyon,

* operasyon,

* tansiyon,

* destinasyon,

* revizyon,

* animasyon gibi daha onlarcası.

Türkçede karşılığı olmayan bazılarını anlarız da ;

* işlev kelimesi çuvala mı girmiş fonksiyon diyoruz,

* ışınım demek varken, ağız dolusu harfleri bir araya getirip, radyasyon demenin alemi ne,

* iyileştirme demiyor, revizyon diyoruz,

* delege demek yeterliyken, kuyruğuna syon tamlaması neden,

* büyük-küçük herkesin bildiği ameliyat deyimini kullanmıyor, operasyon diyoruz. Operasyon dersek daha başarılı geçecek kanaatinin arkasına gizlenircesine,

* hem nesil, hem kuşak deyimlerini kullanmak mümkünken jenerasyon tercihi neden?

.....syon tamlamalı kelimeler kategorisinde değerlendirilirken hiç haz almadığımız ; yazarken de söylerken de nefret duyduğumuz iki deyim var ki ; ne kadar yalın kullanılırsa kullanılsın, hayatın karabasanı gibi...

Birincisi ENFLASYON,

İkincisi TANSİYON.

Yükseldiğinde yerle yeknesak olan ülke ekonomisinin ; dediğim dedik kestiğim kestik anlayışında yönetilen ülkelerde, dost akraba yakınlaşması sonucu oluşan kadroların ekonomik yönetimin başında oluşu, gözlerdeki ışıltı ve sözlerdeki fısıltı ile herşeyin süt liman olacağının anlatıldığı La Fonten'den masallarla düşürüleceği inancı, olmadı ; Amerika'dan ithal bay ve bayan ilizyonistlerin de çare olamadığı bugünkü ENFLASYON ; doktorun ümitsiz hastaya "ne yerse yesin" aşamasına gelmiş durumda.

Ülkenin başına bela olmuş ikinci maraza da TANSİYON.

Tıp literaturında yükselmesi de, ani düşmesi de ciddi problemler yaratan bu illetin, dengede kalması için uğraş verilir.

Çeşitli tıbbi ilaçlarların yanında ; mahalledeki kapı komşuların, yükseldiğinde limon ve kişniş, düştüğünde tuz, dengede tutmak için sarımsak yükleme reçeteleri tedavide olumlu sonuçlar verirken ;

ülkenin tansiyonunu uygun duruma getirme becerisini gösterecek birilerine ihtiyaç var şiddetle...

 

SEMİH HOCAOĞLU-MARDİN