Eğitimde Fırsat Eşitliğinin Önemi ve Denetim (2)
Eğitimde fırsat eşitliği, eğitim alan/alması gereken, kişilerin kökenlerine veya cinsiyetlerine bakılmaksızın eşit imkanlar dahilinde eğitim alabilmesidir. Bu imkanın sağlanması, yönetsel arzın temini, demokratikleşmenin de bir başka ölçütü olacaktır.
Eğitim konusundaki fırsat eşitliği konusuna öncülük eden Coleman, 1966’da ABD’de ırk göstergesi sayılan ten rengi hakkında bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmasında akademik başarıyı etkileyen ilk koşulun aile olduğunu belirtir. Çünkü özellikle siyahi olarak adlandırılan çocukların, okullarında eğitim şartları eşit duruma gelse bile, bulundukları çevre ve psikolojilerinin başarılarına etki ettiğini ifade eder.
Bunların dışında Coleman eğitimde fırsat eşitliği hakkındaki fikirlerinde beş tür eşitsizlik tespit eder:
1. Öğrencinin yaşadığı toplumun okuluna etkisi ile meydana gelen eşitsizlikler: Öğrenciye mahsus eğitim harcaması, erişebildiği kütüphaneler, öğretmen kalitesi gibi öğrencilerin içinde yaşadığı toplumun şartlarının okula olan etkisiyle oluşan eşitsizlikler,
2. Okulun etnik farklılığına ilişkin yaşanabilen eşitsizlikler.
3. Okula özgü somut sayılmayan özellikler: Öğretmenlerin tutumları, öğrenciden beklentileri, çocuklara karşı ilgileri gibi durumlardan oluşur.
4. Eşit yeteneğe sahip bireylerin okul nedeniyle (Okulun fiziki şartları-öğretmen niteliği-teknik alt yapı-araç, gereç yeterlikleri vb.) karşılaştığı eşitsizlikler.
5. Eşit yeteneklere sahip olmayan bireylerin okul nedeniyle karşılaştığı eşitsizlikler: Eşit altyapıya ve yeteneğe sahip olmayan bireyler için okulun sonuçlarının oluşturduğu eşitsizlikler. Sonuncuya verilebilecek en çarpıcı örnek, anadili farklı olan çocuğun eşitsiz okul şartlarıyla muhatap olmasıdır.
Bu ön bilgi merkezinde sistemi ele aldığımızda, 81 il, merkez ve taşrada verilen eğitim sürecinde, ortak hedefimiz olan “ Fırsat Eşitliğini” ne kadar sağlayabiliyoruz. Hiç düşündük mü? Süreçte verimlilik için, ciddi bir öz değerlendirme ile başlamamız gerektiğini düşünüyoruz.
“Eğitimde Eşitlik: Eğitim Fırsatlarının Güçlendirilmesi” olarak belirlenen bu raporda, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Hedef 4 ile ortaya konan “kapsayıcı ve hakkaniyete dayanan nitelikli eğitimi sağlamak ve herkes için yaşam boyu öğrenme fırsatlarını teşvik etmek” amacı doğrultusunda ülkelerin kat ettiği mesafeler hakkında da çıkarımlarda bulunmak mümkün olmuştur.
20. Milli Eğitim Şûrasının teması Eğitimde Fırsat Eşitliği olarak belirlenmiştir. Bu noktada OECD’nin de dikkat çektiği, öğrencinin sosyoekonomik arka planı ve PISA’da en yüksek başarı gösteren öğrenciler arasında olma olasılığı arasındaki ilişkiyi gösteren bir eşitsizlik endeksi kullanılmaktadır.
Ülkelerin endeks puanlarını özetleyen grafik (Grafik 1), öğrencilerimize fırsat eşitliği sağlama konusunda Türkiye’nin bulunduğu noktayı açıkça gözler önüne sermektedir.
Buna göre Türkiye; 43 ülke arasında en iyi performans gösteren öğrencilerinin daha çok sosyoekonomik olarak avantajlı öğrencilerden oluştuğu ülkelerin başında gelmektedir. Bu verilere bakarsak;
Sosyoekonomik durum endeksi ve en yüksek başarı gösteren öğrenciler arasında olma olasılığı;
OECD Ortalaması 0,42 olduğu göz önüne alındığında;
Türkiye 0,56 ile dikkat çekerken,
Macaristan 52
Lüksemburg52
Fransa 48
Slovakya 48
İşviçre 47
Almanya 46
Belçika 46
Litvanya 45
Ukrayna 44
Yunanistan 44
Avusturya 43
Malta 41
Yeni Zelanda 40
Singapur 38
Finlandiya 34
Kanada’nın 29 olduğu…
Bu veriler değerlendirilerek;
Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin %41’i ortaöğretim mezunu olmadığı,
Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının %32 olması…. (Türkiye, bu oranın en yüksek olduğu ülkeler arasında Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.)
Türkiye, yükseköğretim mezunu nüfusun istihdam oranının en düşük olduğu iki OECD ülkesinden biri oluşu ile dikkat çektiği…
Kadın ve erkeklerin istihdam oranları arasındaki farkın, kadınların aleyhine en yüksek olduğu ülkelerden birinin Türkiye oluşu da; (TED-Bir Bakışta Eğitim 2021 raporu) göz önüne alındığında;
Uluslararası imzalanan kanunlar ışığında değerlendirildiğinde “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesi Kapsamında Ayrımcılık Yasağı” Ayrımcılık Yasağı noktasında da tartışmaya açık uygulama hataları dikkate değer diye düşünüyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi:
“Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yaralanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır.” Hükmü; bireyleri haksız ve farklı muameleye karşı koruduğu ile birlikte, uygulamada yaşanan koruma eksikliğinin ağır bedelinin de sürece yansıdığı bir başka gerçek…
Sosyoekonomik durumu daha iyi olanların, aldığı üst eğitim ve imkanlar nedeniyle (Okulun fiziki şartları-öğretmen niteliği-teknik alt yapı-araç, gereç yeterlikleri vb.) emsallerinden birkaç adım öne geçerken, ülkenin de yetenek israfı gibi farklı sonuçları tetiklediğini düşünüyoruz.
Eğitimde fırsat eşitliği denilince; devlet okullarının merkez ve taşrada fiziki şartlarda eşitliğin olmadığı yanı sıra, daha vahim olan, merkezden ilçe, belde ve köylere doğru kırsala bakıldığında, okullarımızda branşında (Okul Öncesi-Sınıf öğretmeni-temel eğitim orta okul ile orta öğretim branşlarında) öğretmen eksikliği dikkat çeker…
Eksik olmamakla birlikte; var olanın da hizmet öncesi aldığı eğitime dayalı mesleki yeterliği ile öğretmenlik formasyon niteliğindeki açık alanların, sürece olan olumsuz yansımalarının, hedef kitlenin aldığı/alacağı eğitime olan etkilerinin ağır bedeli çok boyutlu değerlendirilmelidir…
Hizmet öncesi alınan eğitimin iş başında yetiştirilme ile giderilebilmesi imkanının vaz geçme bedelinin sorgulanması gerektiğini, eğitim iş görenlerinde, var olan mesleki yeterlik ve formasyon eksikliklerinin telafisi yönünde kurumlarda “Rehberlik” yapılamayışı, iş başında yetiştirme sürecinin ciddi aksamakta oluşunu ağır bedeli olduğunu düşündürüyor…
TKY anlayışındaki PUKÖ döngüsünün kritik eşiği olan “Kontrol Etme” (denetim) sürecinin yok sayılmasının ağır bedelinin her geçen gün artığını düşünüyoruz…
Farklı nedenlerle (kişisel münasebetler/sosyal çevre-amir talebi-bağlı/bağımlı olunan çevre talepleri vb. referansların türü/siyasi mülahazalar/sübjektif irade kullanmalar vb.) nedenlerle, branşında ihtiyaç olmasına öğretmenlerin, merkezde tutularak, il emrinde ihtiyaç olmamasına rağmen, depoda görevlendirilmeleri… Kırsalda, özellikle taşıma merkezlerinde öncelikli ihtiyaç olmasına rağmen, bu kurumlara atanma yapılmaması, görevlendirme yönüne gidilmeyerek, bu kurumlarda branş dışı ek ders ücretli görevlendirmeler yapılması, (İlkokul 1,2,3,4. Sınıfların dersine, Görsel Sanatlar-Sosyal Bilgiler-Fen Bil.- Su ürünleri vb. alan mezunlarının girmesi gibi) eğitimde beklenen kaliteden vaz geçme nedeniyle yaşanan “Eğitimde Kaliteden” vazgeçişlerinin ülkede yetenek israfına neden olması gibi…
Alanda yeterliği tartışılır olan öğretmenlerin görevlendirilmeleri suretiyle, öğrenmelerin hayatla ilişkilendirmelerden koparılıp, soru ezberleme gibi ilkel bir anlayışın eğitimde sürecin ana eksenini oluşturması gibi…
Sonuçta daha birçok nedenle yaşanan fırsat eşitliğinin sağlanmasında yaşanan eksikliklerin bedeli her geçen gün artmakta, sorunu çözümü yönünde temel başlangıç olan “Sorunu Kabul Etme” kriterinin kabul alanında olmayışı daha bir vahim olduğunu düşünürken, gerçekleştirilecek olan, 20. Millî Eğitim Şûrası'nın başlığının 'Eğitimde Fırsat Eşitliği' oluşu yönüyle, bu sorunun da çözüm ekseninde irdelenmesi sonrası yaşanan süreçte, uygulamada yaşanan aksamaların sebeplerine yönelik ciddi bir öz değerlendirme ile sürecin devamı gerektiğini düşünüyoruz.
Umudumuzun devam etmesi dileği ile…
------------------------------------
* TED tarafınca yapılan ; “Eğitimde Eşitlik: Eğitim Fırsatlarının Güçlendirilmesi” amaçlı çalışma. (Bir Bakışta Eğitim 2021 raporu)
METİN AKGÜN-ELAZIĞ