Semih Hocaoğlu


GÜNAYDIN SAYIN GÜNAYDIN

Demokratik ülkelerde iktidarlar ; * iktidar gücünü kullanarak, vatandaşının yaşam gereksinimlerini karşılaması ve yaşam seviyesini yükseltmesi,.....


GÜNAYDIN SAYIN GÜNAYDIN

 

Demokratik ülkelerde iktidarlar ;

* iktidar gücünü kullanarak, vatandaşının yaşam gereksinimlerini karşılaması ve yaşam seviyesini yükseltmesi,

* huzur ve güvenliğini temin etmesi,

* sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını sağlaması,

* dış ülkelere karşı itibarını düşünmesi için var.

Buna karşılık muhalefet ise ;

* iktidarların yanlış ve eksiklerini tesbit edip giderilmesi yönünde uyarması,

* yanlış ve eksik yönetim tarzlarından etkilenip mağdur olmuş vatandaşların yanında olmak, sıkıntılarını dile getirmek ve demokratik ölçeklerde haklarını alma konusunda önlerinde yürümek,

* her türlü haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı tavır almak, gerektiğinde hukuk mücadelesi vermek,

* vatandaşın ihlâl edilmiş temel hak ve özgürlükleri konusunda yüksek perdeden tavır koyup bu hakların temini için tüm demokratik yolları denemek için var.

Ancak vatandaş ;

ortaya koydukları anlaşılmaz uygulamalarla, yıllardır siyasi zeminden kayma noktasına gelmiş iktidara da muhalefet de aynı şekilde tepkili duruma gelmiş.

Hem iktidardan, hem muhalefetten beklentileri karşılıksız kalan vatandaş, bu durum karşısında neredeyse "hata ben de mi acaba" moduna girecek.

Peşpeşe geçirdiği ve geçirmeye devam ettiği sarsıntılarla düştü-düşecek, üflesen yıkılacak hale gelmiş iktidarın bugüne kadar ayakta kalma başarısının muhalefete borçlu olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Şimdi var mı bilmiyorum ; bizim öğrencilik yıllarımızın sınıf geçme yönetmeliğine göre, sene sonunda bir dersten zayıfı olan öğrenci "öğretmenler kurulu kararıyla" sınıfta kalmaktan kurtuluyordu.

Aynı uygulama bugün, daha geniş kapsamlı karşımıza çıkmış durumda.

Bir değil, tüm karnesi zayıflarla dolu iktidar ;

belge alıp siyasi hayatının bitmesi gerekirken, her yıl "muhalefet kurulu kararıyla" sınıfta kalmamayı başarıyor.

Karneyi herkes biliyor. Zayıfları tek tek saymanın bir gereği yok ama ;

uygulamanın mimarı olan kurul başkanı ana muhalefetin, yaptığını sandığı muhalefet biçimini konuşmakta yarar var.

Bir önceki yönetimin, her biri iktidara can simidi olmuş ve hafızalarda hâlâ yerini koruyan ;

* Ekmeleddin faciası,

* Cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrar,

* Kırık ayaklı 6'lı Masa tiyatrosu,

* Siyaset tarihimizde "38'ler" diye bir kara leke olarak yerini alacak 38 milletvekilliğinin hediye edilmesi ve daha niceleri sonrası ;

"değişim-değişim" söylemiyle gelerek, değişmesi gereken onca şeyi bir kenarda unutup, başarılı muhalefetin sadece bağırıp-çağırmak olduğunu sandığı için olacak ; çok iyi bağıranları ön plana çıkarma değişikliğinden başka da bir değişim yapamayanları izliyoruz.

Grup Başkan Vekilliği dönemindeki bağırma özelliğiyle Genel Başkan olmayı becermiş özgürlük kavramından çok özel olmayı önemseyen kişinin ; parti içinde kendini parti ilkelerine adamış, araştırmacı, birikimli, cesur isimleri görmezden gelip ;

bu işi bağıra-çağıra en iyi o "başarır" dediğinin dışında, ağa babalığı bile bağırarak yapma ustasını ön plana çıkarması hedeflenen değişim olarak kabul görüyor.

Bağırma özelliği olmayıp denge sağlama amaçlı sözcülük görevinin verildiği bazı kişiler ise sakin ve anlaşılır dille konuşuyor olsa da, zaman zaman incir çuvalına zarar vermeyi iyi beceriyor.

Anlattığı konuda kullandığı iddialı ifadeler nedeniyle

geçen gün bir televizyon kanalında izlediğim kişiye ;

"günaydın Sayın Günaydın" diye sitem etme gereği duydum.

Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylının engellenmesi konusundaki gelişmelerle ilgili bir soruya ; "hukuk dışı uygulamalar karşısında sabrımızı zorlamasınlar. Olması halinde tüm hukuki yollara başvuracak, hukuksuz uygulamaya izin vermeyeceğiz" şeklinde yüksek perdeden iddialı bir dille verilen cevap, ünlü bestekârın ;

"daha önceleri neredeydiniz" ifadesini çağrıştırdı.

Doğru ya.

Adama sormazlar mı ;

* Diploma konusundaki hukuk mücadeleniz ne oldu,

* Üçüncü kez Cumhurbaşkanlığı adaylığı hukuka uygun muydu,

* Mühürsüz oyların geçerli sayılmasında neden aynı tavır gösterilmedi,

* Aynı zarftaki iki oyun geçerli sayılıp bir oyun iptal edilmesi hangi hukukun gereği,

* Tutuklanan belediye başkanlarının yerlerine kayyım atanması ne kadar hukuki,

* Devam eden gözaltı ve tutuklamalar konusunda nasıl bir hukuk mücadelesi verilmekte,

" Ve daha onlarcası...

Bugüne kadar verildiği söylenen mücadele ;

* cılız bir-iki protesto eylemi,

* söz konusu belediyelere ve tutuklanan belediye başkanlarına ziyaret,

* birkaç milletvekili ile mahkeme önünde bulunmak,

* kırmızı kart,

* geçim yoksa seçim sloganı....

Demokratik ölçüde ve hukuk kurallarına bağlı kalarak üst düzeyde verilmesi gereken mücadelenin verilmesi yerine, böylesine basit tepkiler Kanarya Sevenler Derneği gibi bazı kuruluşların vereceği tepkiler olur ancak

Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ortaya atılıp tartışmalara neden olan bir başka garabet de ;

adayın şimdiden ve sözde demokratik olacak diye ön seçimle belirlenmesi konusudur.

Mansur Yavaş, çok haklı olarak adayın erken belirlenmesinin doğru olmayacağını, bu şekilde yapılması halinde ön seçime katılmayacağını belirtti.

Peki ön seçim kimler arasında olacak?

İmamoğlu'nun karşısına sembolik bir aday koyup oylama yaptırma mizanseni, hem İmamoğlu'na hem partiye büyük ölçüde prestij kaybettirir.

Umut yolculuğuna, mürettebatı şahsına münhasır kişilerden oluşan gemiyle çıkmış yolcuları ;

"bindik bir alamete gidiyoruz harabeye" dedirtecek uzun ve meşakkatli bir yolculuk beklemekte.

Haydi rastgele....

 SEMİH HOCAOĞLU-MARDİN