MİDYAT’A SORALIM , EVET Mİ HAYIR MI?
Mehmet Çelik 'in son yazısı Midyat ile ilgili. Çelik Midyat'ın il olması gerektiğine inananlardan. Alt yapının hazır olduğunu, bir ilde bulunması gereken her şeyin bulunduğunu vurguluyor yazısında. Yazıyı bir soru ile bitiriyor?
Midyat il olsun mu?
Semih Hocaoğlu aynı konuda yazdığı yazısında konuyu irdeledikten sonra özetle
"Midyat şimdilik il olmasın" diyor. Haklı gerekçeleri sıralıyor Hocaoğlu. Midyat'ın il olmaya henüz hazır olmadığını savunuyor, Mardin Tıp Fakültesi örneğinden hareketle savunuyor düşüncesini.
Bütün bunlar neden konuşuluyor? Bir hafta önce Midyat Belediye Başkanı Veysi Şahin Midyat'ın il olması teklifini değerlendirmek üzere şehrin geçmişte görev yapmış belediye başkanlarını, sivil toplum kuruluşu temsilcilerini, esnaf temsilcilerini, giderek şehrin geleceği hakkında değerlendirme yapabilecek akil kişilerini topladı, bir heyet bir platform oluşturmaya çalıştı.
Ben de orada olmak isterdim. Acaba bu karar hükümetin ortaklarından Devlet Bahçeli'nin Türkiye'deki il sayısını 100'e tamamlama fikrini uygulamaya çalışmasından doğan bir karar olmasın? Seçilen ilçeler neye göre seçilmişler? Bu istek önümüzdeki yerel seçimler için bir yatırım olabilir mi? Bu karar Midyat’a ne kazandırıp ne kaybettirecektir?
Bir ilçedeki mevcut kamusal binaların, hastanenin, adliyenin, mezbahanın, okulların olması o yerin il olması için yeterli değildir. Bilimsel olarak kentleşme endüstriyel gelişim, nüfus ve istihdam üzerinden değerlendirilerek gerçekleştirilir. Özellikle demografik yapıya göre oluşmaktadır. Midyat endüstriyel olarak ne kadar gelişmiştir? Karşı tez olarak turizmi öne sürebilirsiniz. Turizm üzerinden elde edilecek gelirle sürdürülebilir bir kentleşmenin olacağına inanmıyorum, aksine bir yozlaşma, bir ayrışma, bir kimlik kaybı yaşanacağı da bir gerçektir.
Kentleşme şehri binaya boğup betonlaştırma, gökdelenler dikme, oteller, restoranlar açmak demek değildir. Değişimin bölge halkına, kalkınmaya ne sağladığı, bireylere ne kattığı önemlidir. Kentleşme, kentli yaşamı tercih edenlere refah düzeyi yüksek sürdürülebilir bir hayat kazandırmak demektir. Yarım kalmış otoparkı, trafik keşmekeşi, yarım yamalak hastanesi, bir türlü restorasyonu gerçekleştirilemeyen tarihi binaları ile kentleştik, büyükşehir olduk diye sevinmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Sokak aralarında püskülle süslenmiş atlarda turist gezdirme, önüne gelenin başına poşu bağlama, gürültü patırtı içinde yaşama kent kültüründe yoktur. Dünyanın birçok yerinde geleneksel tarihi binalar, ilk yerleşimler korunarak kentleşme merkeze yakın bir yerde altyapısı önceden hazırlanarak gerçekleştirilir. Önce binaları yapıp sonra kanalizasyon sistemi yapmak değil önce su ve kanalizasyon sistemini yapıp sonradan binaların yapımı düşünülür. Şehir planlaması yapılmadan şehri yeni bir sistemin içine sokmak tehlikelidir.
Kentlerin en değerli varlıkları kültürel mirasıdır, Midyat bir kültürel miras bölgesidir. Yeraltı şehri, camileri ve kiliseleriyle bilakis korunmaya alınmalıdır. Çevresi tarım ve hayvancılığa uygun olup Türkiye'de tahıl ihtiyacının büyük bir kısmı buradan karşılanmaktadır. Tarım alanlarının kentleşmeye feda edilmesi de büyük kayıptır.
Midyat'ın il olmaması için daha birçok neden sayabilirim. Ama en önemlisi tarihi ve kültürel değerlerinin, geleneksel yaşamının korunması kesinlikle kentleşme uğruna feda edilmemesi gerektiğidir. Midyat özenle korunmalıdır.
NESRİN AYKAÇ