Semih Hocaoğlu


TREVİRA, ...SA BİLE VE PITIRCIKÇI

Vakti zamanında ; Omuzu kalabalıklar kökeninden cumhurun başkanlığına getirilen rahmetli olmuş önceki dönem bir Cumhurbaşkanı'nın yurt dışına yapacağı resmi ziyaret hazırlığı esnasında bir sıkıntı yaşanır.


TREVİRA, ...SA BİLE VE PITIRCIKÇI

 

Vakti zamanında ;

Omuzu kalabalıklar kökeninden cumhurun başkanlığına getirilen rahmetli olmuş önceki dönem bir Cumhurbaşkanı'nın yurt dışına yapacağı resmi ziyaret hazırlığı esnasında bir sıkıntı yaşanır.

Yabancı dil bilmediğinden, kendisini karşılayacak tören kıtasını selamlamak için söylemesi gereken selamlama kelimesini bir türlü ezberinde tutamadığını gören yakın danışmanları, çareyi iki kelimelik selamlama cümlesini ufak bir kağıda yazıp kravatının arkasına iliştirerek kendisine ;

tören kıtasının önüne yaklaştığında çaktırmadan yazılı olan ibareyi okuyarak selamlama yapabileceği söylenir.

Sayın Cumhurbaşkanı , selam duracağı noktaya gelmezden bir-iki adım önce kravatın arka yüzüne göz atar ve tam noktaya vardığında ;

iliştirilmiş kağıt parçasının düştüğünü fark etmedenTREVİRAAA diyerek tören kıtasını kravatın markasıyla selamlar.

XXX

Seneler sonra bir başka vakitte de ;

zamanın hükümetini oluşturmuş bakanların başı olan en üst düzey yönetici ;

Ses Sanatçısı Muazzez Abacı'nın sahne aldığı bir toplantıda bulunur.

Programını özenle icra etmekte olan Abacı, toplantıyı onurlandırmış olan Sayın Başbakan'a yaklaşıp okumasını arzu ettiği bir şarkı varsa isteğini memnuniyetle yerine getireceğini nazik bir reveransla belirtir.

Çok beğendiği ve kendisinin okuduğunda zevkle dinlediğini ifade ettiği

"sa bile..." şarkısını okursa memnun olacağını belirtir bizim Başbakan.

Abacı şarkıyı anımsayamamıştır. Saz arkadaşlarına dönüp sorar, onlar da böyle bir şarkı isminin var olduğunu çıkaramaz.

Abacı da, saz arkadaşları da mahcup ne yapacaklarını bilmez haldeyken, ritm sazdaki icracı, durumu kavrar ve arkadaşlarına seslenir :

Ayşe Birgül Yılmaz'ın Kürdili parçası

Yıllar ayırsa bile,

Yollar ayırsa bile

Biz ayrılamayız....

XXX

Çoğunuzun "şimdi bunlar da neden hatırlandı" dediğinizi duyar gibiyim.

Haksız da değilsiniz.

Günümüzde de benzer gafların ardı arkası kesilmezken, ister istemez gerilere gidip yöneticilik kalitesi ile ilgi hafıza canlanması oluşuyor insanda.

Meğer ki ;

sadece bunlar değilmiş yakın tarihe mal olmuş anektodlar.

Prof. kariyerli,

"pıtırcık" namıyla maruf,

bir siyasi partinin ilk kadın genel başkanlarından,

ülkenin ilk kadın başbakanı olan hatunun ;

Genel Başkanı olduğu siyasi partinin kuruluş yıldönümü nedeniyle, çelenk koymaya gittiği Anıtkabir'deki deftere yazdıklarını okuyunca, yönetim kalitesi manasında ne kadar şanslı (!) bir ülke olduğumuzu bir kez daha görmüş olduk.

İşte zamanın Parti Genel Başkanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı

yapmış, aynı zamanda ismin başında prof. ünvanı bulunan hanımın Anıtkabir Defterine yazdıkları :

"YÜCE ÖNDER ULU VE BÜYÜK ATAM ! DOĞRUYOL PARTİSİNİN 14. YILINI İDRAK EDİYORUZ. LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE DEMOKRASİNİN BEKÇİLERİ OLARAK 16. YILIMIZDA HUZURUNUZDAYIZ. DAVAMIZ YARIM ASIRLIK YANİ 65 YILLIK BİR DAVADIR. MİLLİYETÇİLİK VE ÇAĞDAŞLIK YOLUNDA YARIM ASIRDIR YANİ TAM 40 YILDIR YÜRÜYORUZ. BU ÜLKENİN ÇİMENTOSU OLMANIN SEVİNCİ İÇİNDEYİZ BİZLER ÜLKENİN ÇİMENTOSUYUZ, BİZİMLE TUĞLALARI YAPIŞTIRACAKLAR, DUVAR ÖRECEKLER, BİNA YAPACAKLAR, İÇİMİZE GİRECEKLER. İLKELERİNİN IŞIĞI ALTINDA PARTİMİZİN 17. YILINI KUTLUYOR, SAYGILAR SUNUYORUM. GÖRÜŞMEK ÜZERE"

Ziyaret ettiği ülkede kendisine yapılan karşılamada tören kıtasını kravat markasıyla selamlayan Cumhurbaşkanı,

kelimeyi ikiye bölerek şarkı ismi türeten Başbakan'dan sonra ;

* yüce, ulu ve büyük kelimelerinin aynı anlamı taşıdığı bilgisi sahip olmayan,

* partisinin ondördüncü mü, onbeşinci mi, onaltıncı mı yoksa onyedinci yılının mı kutlanmakta olduğunu bilmeyen,

* yarım asırın kırk yıl mı, altmışbeş yıl mı olduğuna karar veremeyen,

* çimento-tuğla-duvar örme muhabbetiyle "yapıştırma" ve "içimize girme" ifadeleri ile ne dediği anlaşılmayan,

* vefat etmiş bir şahsiyetle askerlik görevini yapmaya gitmiş biriymiş gibi "görüşmek üzere" ifadesiyle vedalaşmak ;

bir parti genel başkanının nasıl bir ruh hali,

bir Başbakan'ın hele hele prof. bir Başbakan'ın nasıl bir kültür dağarcığıdır?

Manevi değerlerin çoğuna sahip bir millet olduğumuzu her fırsatta söyler dururuz da ;

şans faktöründen oldukça mahrumuz.

 

SEMİH HOCAOĞLU-MARDİN