ULUSAL BİR SORUN OLAN BEYİN GÖÇÜ VE AİLELERİN DRAMASI
İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr
Ülkemizin Yetiştirdiği Yetenekli İyi Yetişmiş İnsan Gücü Beyin Göçüne Gitmektedir
Bir üniversite hocamızın doktor çocukları ülkemizin en iyi üniversitesinde tıp fakültesini başarıyla bitirip ihtisasını tamamladıktan sonra yurt dışından aldığı iş teklifi ile ülkemizi terk ettiler. Çocuklarının başarısından gurur duyan aile, bu başarıyı kutlayan birçok saygın hocadan da methiyeler aldı. Sosyal medyada yapılan güzellemelerde kendilerine iyi bir gelecek yarattıkları, iyi bir yaşam alanı buldu anlamında ifadelerdir. Gerçekten derinlemesine analiz edilmeden ancak iyi niyetle yazılmış ifadeleri gerçekten üzücü. Yine yakın geçmişte bir arkadaşımın oğlu, gelini, kızı ve damadı hepsi kısa süreli aralıklarla Amerika'ya gittiler. Orada daha fazla çalışma fırsatı bulsalar da, asıl tercihlerinin öncelikle kendi ülkelerinde kendilerini rahatça ifade edebildikleri ve daha iyi şartlarda yaşam sürdürerek gerçekleştirdikleri bir ortamda çalışmak istediklerini belirttiler. Çok etkilendim ve üzüldüm.
Her gün bu tür başarı hikâyelerini duyuyoruz, ancak bir yandan da soruyorum: Neden bu kadar emekle yetiştirdiğimiz, ülkemizin vergileriyle pahalıya mal olmuş nitelikli insanları dışarıya gitmeye zorlayan bir mekanizma oluşturulmuyor? Yetkililerden birçoğunun, "Bu gençler nerede, ne iş yapıyorlar?" sorusuna yanıt verebildiğine dair bir şey duymadım. Diğer taraftan, bu gençler neden yurt dışına gidiyor? Onlara nasıl sahip çıkabiliriz? Bu sorular, görünüşe göre hala gündemde olmayan bir konu. Bu ilgisizlik ve çözümsüzlük ise çok ciddi bir sorundur.
Aileler, çocuklarını iyi bir üniversitede okutabilmek için her türlü fedakârlığı yapıyor. Kıt olanaklarla tıp fakültelerine gönderdiler, yıllarca zorlu eğitim sürecine katıldılar. Ancak, mezun olan bu gençler, eğitimlerini aldıkları, çok emek verdikleri ülkesine hizmet etmek yerine hiçbir emek ve masraf etmeden başka ülkelere elini kolunu sallayarak adeta o ülkelere altın tepside yetişmiş insan hediye ediyoruz. Son yıllarda Avrupa’nın yaşlanan nüfusları yanında ihtiyaç duyduğu iyi eğitim görmüş nitelikli beceriler kazanmış yetişmiş insanı hiçbir maliyet ödemeden kapılarını açarak kendi hazinesine değer katmaktadırlar.
Üniversiteler Geleceğe Güven vermeli ve Yetiştirdiği Nitelikleri İçerde Değerlendirmeli
Gençlerimizi başarılarından dolayı candan kutlamakla birlikte, ülkemizin sahip olduğu nitelikli insan kaynağının neden kolayca beyin göçüne kurban gittiğini sorgulamak gerekmez mi? Keşke bu gençler, kendi ülkelerinde topluma hizmet edebilseler. Neden, ülkemizin pırıl pırıl gençleri yurt dışında gelecek aramak zorunda kalıyor? Sorusu yıllardır kendime sorduğum bir soru.
Genelde kendine yurtdışında gelecek arayan gençlerin en temel özellikleri, soyut düşünme yeteneği olan sorgulama, olaylara eleştirel gözle bakabilme becerisini kazanmış, yaşadığı topluma ve dünyayı, tarih ve kültürel değerleri anlamış, farkındalığı yüksek, düşüncelerini özgürce ifade edebilen, insani duyguları gelişmiş, farklı düşüncelere saygılı, bir kaç dil bilen, yazma ve kendini ifade etme becerileri gelişmiş, tek başına ve birlikte çalışma yeteneğine sahip insanlardır. Ülkenin ve üniversitelerin bu denli çok yönlü ve evrensel değeri kazanmış analiz etme beceri ve yetkinliğe sahip gençleri öğrenme süresinde fark edip ülkede tutmak için ortam yaratma projesi ve amacı olması gerekir. Bu arada üniversitelilerde istihdam edilecek çok sayıda yetenekli bilim insanı adayları üniversiteleri tercih etmedikleri görülmektedir.
Geleceğini Yurtdışında Arayan Gençler; Farkındalığı Yüksek ve İyi Yetişmiş Nitelik Sahibidirler
Tanıdığım çok parlak bir araştırma görevlisinin yurt dışına çıktığını öğrendim sorduğumda üniversiteden ayrılma nedenlerinin başında çalışma ortamının akademik nitelikte uzaklaşmış olması, motivasyonsuzluk, yeterince kendini gerçekleştirememesi, maaşların yetersizliğinden dolayı geçinmemek olduğunu belirti. Bu ve benzeri son yıllarda duyulan ve üniversitelerin yaşadığı sorunlar genelde bir verimsizlik yaratmış görülüyor. Türkiye’de üniversitelerin karşı karşıya kaldığı sorunlar, eğer çözülmezse, ülkenin geleceğini ciddi şekilde tehdit edebilir. Bu tehditlerden bazıları şunlardır:
1. Beyin Göçü ve Nitelikli İnsan Kaybı:
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunların proje bütçelerinin yetersiz finansmanı, yetersiz alt yapı yanında yoksulluk sınırında maaş koşulları. Üniversite geleneklerinin ve özerklik ilkelerinin oldukça zayıflatılmış olması, akademik özgürlüğün kısıtlandığını düşünen, siyasetin üniversitelere müdahale ettiğini belirten nitelikli mühendis, doktor ve akademisyenlerin Türkiye'deki üniversitelerde ve diğer sektörlerde çalışmaya olan motivasyonunu azaltmakta ve onları yurt dışındaki üniversitelere yöneltmektedir. Bu durum, uzun vadede Türkiye'nin bilimsel üretim kapasitesini ve uluslararası alandaki rekabet gücünü zayıflatacaktır.
2. Düşük Kaliteli Eğitim ve Düşük Araştırma Kapasitesi:
Nitelikli diplomalılar ve akademisyenlerin ortamdan ayrılması ve yerlerine liyakat esasına çoğu zaman uyulmadan yapılan atamalar zaman içinde eğitim ve araştırma kalitesinde ciddi bir düşüşe neden olacaktır. Bu durum, mezunların iş bulma olasılıklarını azaltarak Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyecektir. Nihayet ülkenin devasa sorunları siyasetin dışında hiç konuşulmamaktadır.
3. Yenilikçilik ve Kalkınmada Gerileme:
Üniversiteler, yeni bilgi üretilmesi, teknolojik gelişmelerin teşvik edilmesi ve yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesinde kritik bir rol oynar. Ancak, üniversitelerin yaşadığı yönetsel ve akademik sorunlar, Türkiye'yi "orta gelir tuzağından çıkarmak ve ileri teknolojiye dayalı bir ekonomiye geçiş yapmak konusunda büyük bir engel oluşturmaktadır. Türkiye’nin bu bağlamda farkındalığı yüksek niteliği insan gücünü içeride istihdam etmesi ve üniversitelerde akademik ortamda bilim yapmasının yolları açılmalı.
4. Toplumsal Kutuplaşma ve Demokratik Değerlerden Gerileme:
Üniversiteler, farklı düşüncelerin özgürce tartışıldığı, eleştirel düşüncenin geliştiği ve hoşgörünün teşvik edildiği ortamlar olmalıdır. Ancak, akademik özgürlüğün kısıtlanması ve üniversitelerin siyasallaşması, toplumsal kutuplaşmayı artıracak ve demokratik değerlerin zayıflamasına yol açacağı kaygısı çok sık işleniyor. Türkiye’nin hak ettiği demokrasisi gelişmiş, düşünce özgürlüğünün tam sağlandığı, hukuk devletinin herkese eşit işlendiği mesajı içeri ve dışarıda hissedilmeli.
5. Gençlerin Geleceği ve Umutsuzluk:
Üniversitelerin yaşadığı sorunlar, gençlerin geleceğe dair umutlarını kaybetmelerine ve onları yurtdışına yönlendirmelerine neden olmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin en önemli dinamiklerinden biri olan genç nüfusun kaybına yol açacak ve toplumsal potansiyeli zayıflatacaktır. Bu durumda ülkemize ve bölgenin gelişimine ket vurabilir. Eğer gençler geleceklerine dair umutsuzluk yaşayarak yurtdışına gidiyorlarsa neden gittiği sorgulamasının Türkiye’de ki siyasilerin ve yönetimin çok yönlü analize dayalı düşünüp çözümler üretmeleri gerekir.
Gençlerimizin Geleceği: Umut Kaybı ve Gelecek Kaygısı
Şahsi olarak, bu gençleri başarılarından dolayı tekrar kutluyorum. Ancak, ülkelerinde istedikleri ortamı bulamayan bu gençlere söylenecek fazla bir şey yok. Kendine güvenen, dil bilen, özgürce ifade edebilen gençler, doğaları gereği cesaretle yurt dışına gitmeye yöneliyorlar. Ancak, bu durumun ülkemize bedeli çok ağır olduğu muhakkak.
Kendi adıma ben de aynı korkuyu taşıyorum; iyi bir üniversitede eğitim almış çocuğumun yurtdışına gitmesinden endişe ediyorum. En büyük korkum ülkemin zor kıt kaynakları ile eğittiği niteliği yüksek öğrencilerin yurtdışına istemeden de olsa çakmasıdır. Kendimde daha önce beyin göçü konusunda üç yazı yazdım ve bu nedenle yurtdışında aldığım iş tekliflerini düşünmeden ret ettim. Zaman zaman canım sıkılsa da ülkemin vatandaşlarının vergileri ile yurtdışında eğitim aldığım için yaşam boyu borcumu ödemeye devam edeceğim.
Çözüm İçin Acil Adımlar Atılmalı
Ülkenin ilgili kurum ve kuruluşlarına çağrım şudur: Nitelikli gençleri burada mutlu ve şevkle çalışacakları bir ortam sağlamak için adımlar atın. Hep birlikte, başta devlet yetkilileri olmak üzere, şapkayı önümüze koyup bir çözüm üretmemiz gerekiyor. Bu gençleri bu topraklarda tutamazsak, ülke yakın gelecekte erozyona uğramış, ağaçsız bir çöl gibi olur. Ne buğday yetişir, ne de kavun-karpuz.
Eğer Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak istiyorsak, bilgiye, bilime ve liyakate dayalı bir toplumsal yapı inşa etmek zorundayız. Bunun ilk adımı, hukukun üstünlüğüne dayalı, toplumun çoğunluğunun mutabakatıyla oluşturulacak bir yol haritasıdır. Liyakate dayalı bir yapılanma sağlanmadığı sürece istenilen gelişme ve refah gerçekleşmeyecek, toplumumuz ileri ülkeler düzeyine çıkamayacaktır.
Ülkenin en iyi eğitim almış, yetenekli insanları, kendi topraklarına hizmet edebilecek bir ortam bulamadıklarını belirtiyor ve bu nedenle yurt dışına yöneliyorlar. Eğer bu soruna çözüm bulunamazsa, genç yeteneklerimizi kaybeder ve ülke olarak büyük bir fırsat kaçırırız. Ne yazık ki, bu sorunun çözülmemesi, devletin geçmişte zorla oluşturduğu kurumsal işleyişin bozulması ve ekonominin çarklarının dönmekte zorlanması gibi daha büyük sorunları da beraberinde getiriyor. Bu sorunlar çözülmediği sürece, çözüm arayışları hamasete dönüşebilir ve bu da ülkenin geleceği için yıkıcı olur.
Bu sorunlar, ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasi geleceğini derinden etkileyecek potansiyele sahiptir. Bu nedenle, üniversitelerin yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, gençleri bu topraklarda tutabilmek ve ülkemizi yarının güçlü toplumları arasına katabilmek için acil adımlar atmamız gerekmektedir.
Sonuç olarak, üniversitelerdeki sorunlar yalnızca eğitimle ilgili değildir. Halen üniversitelerin elinden olan kendi kadrolarını oluşturmada, siyasi kaygıların ötesinde nitelikli potansiyel araştırma yapacak gençleri havuzlarına kazandırmalıdırlar. Üniversite üst yönetim, senatolar, fakülteler öğretim üyeleri, görevlileri ve öğrenciler nasıl daha iyi üniversite ortamı oluşturabiliriz, nasıl daha iyi eğitim görmüş öğrencileri üniversiteye kazandırırız ve bunların ülkenin gelişiminde nasıl değerlendiririz-i planlayan, konuşan ve hedef koyan bir anlayışa sahip olunması gerekir. Üniversitenin en süt düzeyde bilime, akademik bilinç ve entelektüel yapıya sahip özelliği nedeniyle kendine has özerkliği ve özgürlüğüne saygı duyup ülkenin gelişimine katkı sunması beklenilmeli.
1 Aralık, Adana
İBRAHİM ORTAS