Semih Hocaoğlu

Tarih: 06.07.2024 10:56

ZİNCİRİYE VE KASIMİYENİN ORTAK KADERİ

Facebook Twitter Linked-in

ZİNCİRİYE VE KASIMİYENİN ORTAK KADERİ

 

 

Yazılarını zevkle takip ettiğim Prof.Dr.Mustafa Öztürk son yazılarında;

tarihsel değeri ve mimari yapısıyla tüm dünyanın dikkatini çekebilmiş, ama bizlerin bir türlü yeterli ve gerekli ihtimamı gösteremediğimiz, Mardin'in adetâ birer nazar boncuğu olan Zinciriye ve Kasımiye Medreselerinin tarihçesini, engin tarih bilgisini günümüze kadar gelmiş rivayetlerle bezendirip kaleme alarak okuyucularının haklı beğenilerini aldı.

Tarihsel bilgilerini yetkin bir Hoca'dan bir kez daha okuma fırsatı bulduğum her iki muhteşem yapının güncel konumunu ele alma görevini de ben üstleneyim istedim.

Üzülerek belirtmek isterim ki ;

gerektiği şekliyle koruma ve değerini muhafaza edebilme konularında sınıfta kaldığımız Zinciriye ve Kasımiye Medreseleri, son 50-60 yılda sahipsiz iki çocuk gibi ilgi ve alakadan tamamen yoksun bırakılarak kendi kaderlerine terk edilmiş durumda.

İnşa edenin esaret günlerini geçirdiği, öldüğünde içinde gömüldüğü yer olarak tanınan Sultan İsa'nın Zinciriye Medresesi ile,

kafası Uzun Hasan'ın kılıcıyla koparıldığında, kız kardeşinin akan kanını avuçlayıp yüzüne ve duvarlarına sürdüğü Kasım Paşa'nın Kasımiye Medresesi ;

ehliyetsiz yönetimler ve ilgisiz siyasiler nedeniyle, bu güne kadar bir türlü olması gerektiği şekliyle değerlendirilme şansını bulamadı.

Zinciriye ;

oldum olalı, kimin yönetiminde olduğunu, hangi kuruluşa bağlı olduğunu hiç bilmedi. Evkaf Nazırlığına bağlıyken bir ara askeri karargah olarak kullanıldı. Okul yapılsın diye Maarif Nazırlığına devredildi, olmadı. Geçici olarak müze kararı verildi, devamı gelmedi. 70'li yıllarda erkek öğrencilerin barındığı yurt binasına dönüştürüldü, onun da ömrü kısa oldu, boşaltıldı.

Bakımsızlıktan her tarafı dökülmeye başladı. Bekçi olarak görevlendirilen kişinin inek, koyun, keçi besleyip çiftliğe dönüştürdüğü günleri de gördük.

Mardin Artuklu Üniversitesi'ne tahsis edilen Zinciriye Medresesi, bir süre sonra "ihtiyacımız yok" denerek el altından Eski TBMM Başkanlarından İsmail Kahraman'ın Genel Başkanı olduğu Birlik Vakfı'nın kullanımına terk edildi. Devasa tarihi bina halen aynı Vakıf'ın uhdesinde. Her türlü denetimden uzak, istendiği şekliyle çalışmalar sürdürülüyor.

Kasımiye Medresesi'nin de durumu kardeşi Zinciriye gibi.

Orası da çeşitli amaçlarda kullanıldıktan sonra ; Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile Mardin Artuklu Üniversitesi arasında 2020'de yapılan anlaşmayla Üniversite'ye tahsis edilmiş durumda. MAÜ Sosyal İşler Müdürlüğü uhdesinde bulunan Kasımiye'de ; çeşitli Arap ülkelerinden gelmiş birkaç heyet mensubunun ağırlanmasının dışında, hiçbir "sosyal işler" kapsamında bir aktivitenin yapıldığı söylenemez. Ufak-tefek bazı düzenlemeden başka mekana hiçbir katkı sağlanmamış olmasına karşın, ziyaretçilerden giriş ücreti bile alındığı bilinmekte.

Vakıflar'ın "bakım ve onarımını karşılayamam" gibi akıllara durgunluk veren gerekçeleri ve ahbap-çavuş ilişkileriyle tahsisi yapılan, hazine niteliğindeki tarihi binalardan Kasımiye Medresesi'nin de, Zinciriye'de yapıldığı gibi kardeş bir vakıf veya derneğe el altından devredilmesi pek sürpriz olmayacak.

Burada en önemli husus ;

bu iki değerli tarihi yapı gibi, Vakıflar'a bağlı birkaç mekanın daha bazı kişi ve kuruluşlara olması gereken amaçlar dışında tahsis edilmiş olması ve adeta görevi ihmal veya görevi kötüye kullanma suçu işlercesine "bakım ve onarımını yapamam" şeklindeki talihsiz gerekçesidir.

Mevcut konumu itibariyle ;

Mardin'in ekmek kadar, su kadar ihtiyaç duyduğu bir Kültür Evinin, uygun yer olmayışından faaliyet gösteremeyişi ve yine tüm sivil toplum kuruluşlarının "çatı organı" konumundaki Kent Konseyi'nin gerektiği şekliyle faaliyetlerini sürdürebileceği bir mekanın yokluğunu çekiyor olması bir başka önemli husustur.

Görüldüğü gibi ;

yok edildiği, harabeye döndüğü iddia edilen veya gerçekten harabeye dönüşmüş halde bulunan eski medreseler veya medrese oldukları var sayılanlar kadar ; halen dimdik ayakta olan ama korunması gereken medreselerimiz de mevcut olup ; unutmuş olanların, görmezden gelenlerin aksine, bunları kendine dert edinen "amcalar" da varmış.

 

SEMİH HOCAOĞLU-MARDİN

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —