HASEKE’NİN KURULUŞUNDA MARDİN VE MARDİNLİLER
1925 Şeyh Sait İsyanı’na kadar Anadolu’dan Suriye’ye gelen mülteciler daha çok Ermenilerdi ve çoğu Halep’e yerleştirilmişti. 1922 yılından itibaren de Ankara hükümetinin zorunlu askerlik hizmetinden kaçan Süryaniler Suriye’de Yukarı Cezire bölgesine gelmeye başladılar. İsyandan sonra ise buraya gelenlerin çoğunluğu Kürtlerdi. Ancak Yukarı Cezire topraklarının çok geniş kısmı Osmanlı döneminden beri serbest otlatmaya (meraya) bırakılmıştı. Fransız idaresi meraları tarlalaştırma sürecini kolaylaştırmak amacıyla, tarım ve zanaat becerilerine sahip göçmenlerin gelişini teşvik ettiler. Gelen Kürtler en çok Ras el-Ayn-Ceziret ibn Ömer arasında yeni köyler kurdular. Çok az sayıdaki Yahudi de Nusaybin’den özellikle Kamışlı’ya göç etti. Göçmenler arasına karışan şakiler, katiller ve hırsızlar da vardı. Ancak o zamanki Türk basını toptancı bir yaklaşımla, bütün göçmenleri suçlu olarak gösteriyordu.
Irak’taki Simele katliamından (1933) sonra Asuriler de Haseke’nin batısındaki Yukarı Habur Vadisine yerleştirilecekti. Hristiyanlar genelde Yukarı Cezire’nin yeni kurulan şehir merkezlerine yerleşip ticaret, zanaat ve yerel güvenlikle uğraşırken, az sayıda Hristiyan ve çoğu Kürt burada tarımla uğraşmaya başladı. 1939 yılında Haseke adıyla vilayet (muhafaza) yapılan ve 141.390 nüfusa ulaşan Yukarı Cezire’nin nüfusunun % 24,7’si (34.945) Hristiyan, % 41’i (57.999) Kürt, % 34,4’ü (48.749) Arap ve % 0,01’i (1.722) Yahudi idi. Resulayn, Kamışlı, Derbesiye, Amude, Derik, Ayn Divar, Kubur ul-Bid ve Haseke, bu vilayetin küçük şehir (ilçe ve nahiye) merkezleri oldu. Yine o zamanki Türk basını, kaçakçılık bir vakıa olmakla beraber söz konusu şehirlerin, bir kaçakçı hattı oluşturduğunu iddia ediyordu.
Bu makale dizisinde öncelikle Haseke şehrinin kurulmasında Mardin ve Mardinlilerin katkısını aktaracağım. Dizinin diğer sayılarında Kamışlı, Karamaniye-Derbesiye ve Ayn Divar-Malikiye kentlerini yazacağım. Makalelerde ana kaynağım Muhammed Cemal Barut’un yazdığı ve Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi tarafından 2013 yılında Beyrut’ta yayımlanan “Suriye Cezire’sinin Çağdaş Tarihsel Oluşumu: Göçebelikten Yerleşik Medeniyete Geçişin Soruları ve Zorlukları” isimli Arapça kitap olacak. Araştırma sonunda şunu gözlemledim: Adı geçen şehirlerin kurulması ve gelişmesinde Mardin ve Mardinliler önemli bir yer tutmuş. Mardin’de bir gelecek görmeyip Yukarı Cezire’ye (Mardinliler buraya çöl der) göç edenler, Mardin şehrini uzaktan gören bu yerlerde Mardin’e alternatif şehirler meydana getirmişler. Elbette ki yeni şehirlerde de Mardin kültürü uzun süre yaşatılmaya devam etmiş olmalı.
1922'de Haseke, Sultan Abdülhamid döneminde inşa edilmiş küçük bir kışladan başka bir şeyin olmadığı ıssız bir yerdi. Kışladaki "Bagala" tugayının görevi, üretim biçimi pastoral-tarımsal ekonomiye dayanan yarı göçebe Bedevi aşiretleri arasındaki güvenliği kontrol etmekti. Cubur, Şammar, Şarabi ve Bakkara aşiretlerinin Bedevi liderlerinden bazıları, 1880'lerden beri doğal kaynaklar üzerindeki çatışmayı sınırlamak için bölgelerini tanımlayan mülkiyet tapuları elde etmişti.
Bu ıssız yer, BMM ve Fransız hükümetleri arasındaki Ankara Anlaşmasından sonra bir Fransız kuvvetinin oraya konuşlandığı 1922 baharından itibaren yavaş yavaş gelişmeye başladı. Fransız askeri kışlaları, Ankara hükümetinin kendilerine dayattığı yeni askerlik hizmetinden kaçan Mardin, Kalat Mara (Kız/Çoban Kalesi) ve çevresinden gelen Süryani göçmenler için çekim merkezi oldu. 1920 Şubat’ında İstanbul’da, Osmanlı Sultanı Vahdettin Süryani Ortodoks Patriği 3. İlyas’a Ermeni Tehciri sırasında Mardin’den ‘çöle’ kaçan Süryanilerin Mardin’e dönüşüne izin vermişti. Ancak Ankara Hükümeti, 1922 sonbaharında 1883 ile 1893 arasında doğan erkekleri (gayrimüslimler dahil) askere almaya başlar başlamaz, tehcirden sonraki ilk Süryani kaçış dalgasının ardından ‘çöle’ yeni bir Süryani kaçış dalgası patlak verdi. İlk dalgada Yezidiler, Tay ve Cubur kabileleri bir sığınma şemsiyesi oluştururken, ikinci dalgada ise Fransızlar bu şemsiyeyi oluşturacaktı. Kalat Mara'daki Abdulmesih Karyu ailesi ve Mardin'deki Elyas Marşu ailesi göçmenlerin öncülerini temsil edecekti.
1924'te Fransızlar, yollar, meydanlar, ibadethaneler, okullar, kamu binaları ve diğer unsurları içeren Haseke şehrinin ilk kuruluş planını hazırladı. 1925'in başlarında, yeni kurulan şehrin nüfusu, çoğunluğu Mardin ve Kalat Mara'dan gelen Hristiyan göçmenlerden oluşan yaklaşık 800 kişiden oluşan 234 aileye yükseldi. Şammar el-Zor Şeyhi Meşal Paşa ve Cubur Aşireti Şeyhi Maslat Paşa, şehirde kendileri için bir ikamet merkezi inşa ettiler. Heverki Aşireti reisi Haco da ömrünün son on yılını burada sürgün olarak geçirecek ve 1940’ta orada ölecekti. 1925 ve 1926'da Habur Nehri üzerine iki köprü inşa edildi. Yeni ortaya çıkan tüccarlar ile yarı göçebe Bedeviler arasında ürün alışverişi için şehirde küçük bir pazar doğdu. Dolayısıyla şehrin kurucu merkezi bölgesel kökeni itibariyle Mardinli, dili itibariyle Arap ve mezhebi itibariyle Süryani Hristiyan'dı.
Haseke Pazar yeri, 1927 (Max von Oppenheim arşivi), www.facebook.com/اتحاد شباب الحسكة
Bu nedenle küçük ticari pazarı kısa sürede hızla gelişti. 1925'ten itibaren pazarı, Deyrizorlu ve Hasekeli tüccarların Bedevi ürünlerini satın aldığı bir yer haline geldi. Ayrıca o dönemde ‘çölde’ bilinmeyen tahta arabalarla taşınan Mardin sebzelerinin de pazarı ünvanını kazandı.
Mayıs 1927'ye kadar kent gelişmiş ve 1200 kişiden veya iki yüz aileden oluşmuştu. Göçmenleri çekme, onlara Suriye vatandaşlığı aldıktan sonra sahip olma vaadiyle herhangi bir gayrimenkul inşa etme veya arazi ekme özgürlüğü verme ve bazı temel modern hizmetlerle donatılmış küçük bir kentsel alan yaratma politikası sayesinde bu sayı dört kat artarak, 1930'da 5000 kişiye fırladı. 1929 yılında elektrik iletimi sağlanmıştı. Nurettin Zaza durumu şöyle anlatıyordu: 1930'larda Haseke nüfusunun çoğunluğu Süryani Ortodoks, Katolik ve Ermenilerden oluşuyordu. Araplar, Şam'dan gelen işçilerden ve Deyr ez-Zor'dan gelen çiftçilerden oluşuyordu ve sayıları azdı. Arap kabileleri hâlâ göçebe hayatı yaşıyor, Fırat Vadisi, Habur ve Çağçağ boyunca geziniyorlardı. 1935'in sonunda, sakinlerinin çoğunun Haseke şehrine göç etmeleri nedeniyle Kalat Mara boşalmıştı. 1936'da Hıristiyanlar, Haseke nüfusunun en az üçte ikisini oluşturuyordu. Büyük ve yoğun göç akınları devam etti ve 1939'da nüfusu yaklaşık 15.000 kişiye yükseldi. Haseke'nin ortaya çıkışı, Resulayn kasabası gibi diğer çok küçük kasabaları canlandırdı. Yeni kasabalar kara yollarıyla ve ekonomik olarak birbirine bağlandı. Kısa sürede sebze ve meyve açısından zengin Resulayn, Mardin’le beraber Haseke’yi tedarik etmeye başladı. 1950’lere kadar Haseke’deki durum böyleydi.
Haseke 1930, www.facebook.com/ ديوان أهل الفرات_السوري
Sonuç yerine:
Aslında Mardin il merkezini ağacın gövdesine benzetirsek Anadolu’daki ilçeleri kökleri, çöldeki Haseke, Kamışlı, Karamaniye-Derbesiye ve Ayn Divar-Malikiye kentleri de Mardin’in dallarıdır. Fakat bu kentlerin kurulmasında Mardin ve Mardinlilerin etkisinin bugün neredeyse unutulduğu bir dönemdeyiz. Sınır hattının ilk zamanlar suçlu ve kaçakçı hattı olarak görülmesi, Suriye’nin Soğuk Savaş döneminde sosyalist bloğa yakınlaşması, Türkiye’nin Suriye sınırına mayın ve dikenli tel germesi ve Hafız Esad yönetiminin PKK’yı desteklemesi nedeniyle, Türkiye- Suriye sınırları kalın çizgilerle çizilmiş ve bölge halkları birbirinden uzaklaşmıştı. Bildiğim kadarıyla T. C. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 2000’lerde başlayan komşularla sıfır sorun politikası çerçevesinde, Haseke Vilayeti ile Mardin Valiliği arasında ilk resmi temaslar başlamış; ama Suriye iç savaşının çıkması nedeniyle kesintiye uğramıştı. Bugün Suriye iç savaşının bitmesi ve Suriye Demokratik Güçlerinin yeni Suriye hükümetine entegre olmasıyla Mardin ve Mardinliler, artık Haseke Vilayetindeki dallarıyla sosyal, ekonomik ve kültürel bağları yeniden keşfedebilirler. Mardin ve Haseke illeri 1950’lerden itibaren çok göç vermiş ve almış olmalarına rağmen, eminim ki Mardinliler ile Hasekeliler, aralarında hala mevcut olan benzerlikleri gördüklerinde çok şaşıracaklardır.
Kaynaklar:
www.facebook.com/اتحاد شباب الحسكة (2025)
www.facebook.com/ ديوان أهل الفرات_السوري (2025)
Eldem, F. T. (2025). “İki Savaş Arası Dönemde Kuzeydoğu Suriye’deki Aşiretlerin Yurtlarına ve Toprakla İlişkilerine Dair Genel Gözlemler”. Akdeniz Havzası ve Afrika Medeniyetleri Dergisi, 7(1), 31-46.
Köse, R. (2020). “Kaçakçılığın ve Türkiye Karşıtlığının Suriye'de Ortaya Çıkardığı Şehirler”. Journal of History School, 48, 3102-3126.
Velud, C. (1993). “La politique mandataire française à l’égard des tribus et des zones de steppe en Syrie : l’exemple de la Djézireh”. Steppes d’Arabies, édité par Riccardo Bocco et al.. Graduate Institute Publications.
13/07/2025, e-posta: eldem_ft@outlook.com
FATİH TURGAY ELDEM-MARDİN